Pazar 29.10.2017
Son Güncelleme: Cumartesi 28.10.2017

Salyangoz gibi kendi içime kıvrıldım

Onu bilen zaten biliyordu. “Minnet Eylemem” türküsüne getirdiği farklı yorumla her türden müzik dinleyicisinin tüylerini ürpertti! Bugünlerde de Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz dizisine verdiği türkülerle bir fenomene dönüştü Ahmet Aslan... Usta müzisyenle, müziğiyle hayatının kesiştiği noktaları konuştuk

Gözleri kapalı şarkı söylerken beyaz, kıvır kıvır saçları göz kapaklarının üzerine düşüyor. Sesinde kısık ateşte demlene demlene pişmiş bir hayat tecrübesinin tortuları var sanki. Sert ama hüzünlü, kederli ama isyankâr. Zorlu ve kalender bir coğrafyadan, Dersim'in Hozat'ından Avrupa'ya uzanan kendi iç sesini arama yolculuğu onunki. İçine doğduğu kültürde müzik; yemek yemek, su içmek, dua etmek gibi hayatın kendi doğasından azade bir kavram değil.
Anadolu müzik kültürünü yakından takip edenler onu zaten ezelden biliyordu. Zazaca, Türkçe söylediği türküler, az da olsa kendi besteleri tanıyanların ezberindeydi. Ama geniş kitlelere, yüzyıllar öncesinden, Bektaşi Şairi Nesimi'nin sözleriyle tüyleri diken diken eden "Minnet Eylemem" türküsüyle seslendi Ahmet Aslan. Tabiri caizse, her tür müzik dinleyicisinin kalbini dağladı. Dağladığı yere ise insan olmanın köklerine ilişkin sorular ekti.
Son dönemde de atv'de yayınlanan Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz dizisinin en kritik, en içe dokunan sahnelerinde kullanılan türküleriyle Aslan iyiden iyiye bir fenomene dönüştü. Konser videolarının, şarkı paylaşımlarının izlenme oranları milyonları aştı.
Ahmet Aslan'ı Ahmet Aslan yapan unsurlardan biri de kendi tasarladığı ve içinde bağlama, klasik gitar hatta yer yer ut da duyabileceğiniz gitar formundaki enstrümanı. Di-Tar adını vermiş ona. Fotoğraflarını kendisiyle özdeşleşen enstrümanıyla çekiyoruz. O da mevzu fotoğraf çekimi de olsa 'çalıyormuş gibi yapamayanlar'dan. Bu sayede 10 dakikalık bir dinletiyle biz de nasipleniyoruz, bu tüyleri diken diken eden sesten. Muhabbete de oradan başlıyoruz.
- Ahmet Aslan deyince akla kendi tasarladığınız enstrüman, Di-Tar geliyor...
- Yaklaşık altı-yedi yıllık bir arayış bu. İlk yaptığım saza La-Tar demiştim. La sesinden geliyordu. Almanya'ya gitmeden önce İstanbul'da konservatuvarda çalgı yapım bölümüne devam etmiştim. Tasarımla ilgiliyim yani. Sonra yaptığıma Heft-Tar dedim. Heft Farsçada yedi demek. En son yaptığım, şu an çaldığım ise Di-Tar. Di Farçsada da, Zazacada da 'görmek' anlamına geliyor. Kuralım şudur: Yaptığım bir saz üzerinde değişiklik yapmıyorum. O öyle duruyor. Yeni sazda yapıyoruz gereken değişiklikleri.
- Çalgı arayışınızda ruhani bir durum da var sanki. Sesinize ya da iç sesinize uygun bir enstrüman arıyor gibisiniz. Siz çalarken bağlamayı da, gitarı da, udu da duyabiliyoruz. Yer yer Flamenko tadı bile geliyor...
- Ben klasik gitar eğitimi için önce Almanya'ya gittim. Sonra Rotterdam Dünya Müzik Akademisi'ni bitirdim. Orada ünlü Flamenko üstadı Paco Pena'dan Flamenko dersleri aldım. Ama repertuvar değil, çalım tekniği. Derdim önce şuydu, bağlamayı tezene kullanmadan elle nasıl çalabilirim? Oradan aldığım tekniği önce bağlamaya uyarladım. Bağlamayı da gitar gibi çaldım. Son yaptığım enstrümanda bu ikisinin arasında bir duygu yakaladım.
- Almanya'ya giderken heybeniz epey doluydu. Müziğin ziyadesiyle hayatın içinde olduğu bir kültürden geliyorsunuz ne de olsa... Müziğe ilişkin ilk fotoğraflar nedir zihninizde?
- Hani müziğe ne zaman başladınız diye sorarlar ya... Ben derim ki, müziği öyle soyutlaştırmamak lazım. Yemek yemek de bir sanattır. "Kaşığı ilk olarak ne zaman kullandın", "İlk cümleyi kaç yaşında kurdun" gibi bir soru bu benim için. Herkesin içinde müzik vardır. Herkes ıslıkla bir melodiyi çalabilir. Gerisi odaklanma ve arayış meselesi.
METROPOLDE BU KADAR!
- Klip yapmıyorsunuz. O yüzden konserler sizin için daha da önemli. Kimi zaman izleyiciler kalabalıktan sahneye çıkıp izliyor sizi. Konserlerinizde başka bir zamana gidiyor gibisiniz çalıp söylerken. Neresi orası?
- Konsere kadar tüm etütleri yapıp, çalacağım şarkıyla derdimin bitmiş olması gerekiyor. Yani ellerim düşünmeyecek ne çalacağını. O zaman söylediğim sözlerin diyarına gidebiliyorum. Aslında söylediğim eser beni gezdiriyor, o beni bir yerlere, kendi doğasına götürüyor. Ama sonuçta biz doğadan koptuk, sadece iki ayaklılar için müzik yapıyoruz. Aşık Veysel'in bir fotoğrafı vardır. Oturmuş saz çalıp, söylüyor köy meydanında. Etrafında inekler var, horoz var, insanlar var. O da konser. O doğayı, doğa onu dinliyor. Onun, onların dünyası daha zengindi. İç imkanları kaynıyordu. Biz bir salona sıkışıyoruz ve daralıyoruz. Onlarda büyük bir konsere çıkma kaygısı yok, yaptığı bestenin çok dinlenme kaygısı yok. Bugün bir su sesinden etkilenip müzik yapabilirsin ama etkileneceğim musluktur. Bir dere değildir! Metropolde bu kadar oluyor.
- Doğup büyüdüğünüz coğrafyanın sizde ne gibi izleri var?
- Çocukluğum bir başka geçti. İlkokul köy, ortaokul-lise kasaba... Bir çocuğu anne baba uyandırır değil mi, günaydın der, okula hazırlar, götürür. Ama bizim coğrafyamız başkaydı. Bize asker günaydın diyordu! Babalarımız da öyle büyümüş. Mesela, okula gidiyorum, yağmur yağıyor. Paçalarım sırılsıklam olmuş. Su içinde... Okulda öğretmen, "Bu halin ne!" diye tokatlıyor bir güzel önce. Sonra eve şikayet gidiyor okuldan. Eve gidiyorsun, "Hocaya karşı ne kabahat işledin" diye evde de tokat yiyorsun. Tüm coğrafya, nereye adım atsan bir labirent. Böyle bir çocuklukla ben salyangoz gibi kendi içime kıvrıldım. Kendini kendine anlatmaya çalışıyorsun. Kendini kendine soruyorsun. Kendi adresini kendi içine soruyorsun, bazen de bulamıyorsun. Ondan sonrası gurbet hayatı. Her anlamda gurbet.

DELİNİN DEMLENMİŞ HALİ: BUDALA
- Ama Dersim, bir yanda da 'dede'ler, pirler, dervişler, abdallar diyarı. Aklınızda kalan bir portre var mı çocukluğunuzdan?
- 13-14 yaşlarındayım. Köyde bir 'budala' vardı. Budalalık bizim yaşlılara göre deliliğin en erdemli noktasıdır. İçinden geleni söyler budala. Deli henüz yolun başındadır. Budala zirvededir. Sözü demlidir. Delinin demlenmiş halidir bir nevi. Dervişanedir. Neyse, bizim budala, sabahın beşinde kuşlarla birlikte uyanır öterdi. Bağlama çalardı. Kuşlar 11 gibi öğle paydosuna çekildiğinde o da gözden kaybolurdu. Nerede yaşar, nereden gelir kimse bilmezdi. Sorsan da cevap alamazdın zaten. Onun melodileri kalmıştır bende. Bir kez de arkadaşlarla yaklaşmaya çalıştık onun etrafına. Bir daire kurduk. Takip ediyoruz ama biz çemberi daraltırken çember genişliyor. Bir şey yokmuş gibi o yoluna devam ediyor. İnsan korkuyor da biraz. Bütün bunlar insanın içine siniyor tabii.
- Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz dizisine verdiğiniz şarkılar bilinirliğinizi artırdı, bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Ben klip çekmiyorum. Çekmedim bugüne kadar. Görüntü ve ses ayrı şeyler. Çok kurgu var o işte. Ama bu da güzel bir tanıtım. Albümlerden alınan eserler diziye konuyor. Size başka bir alan açıyor. Şirkete geldiğimde arkadaşlar bana bazen sempatik yorumlar okuyor, beni dizi sayesinde tanıyanlardan. Güzel bir duygu tabii.
MENEMENİN KOKUSUNU KAYDEDEBİLİR MİSİN AHMET!
Zeynel Dede vardır beni çok etkileyen. Zeynel Kahraman. Almanya'da sürekli onun kayıtlarını dinliyordum. Bir gün akrabalarını ziyarete geldi Almanya'ya. Orada küçük bir dinleti verdi. Benim çok dinlediğim eserlerinden birini çaldı. Dedim ki "Zeynel Amca, bendeki kayıtta bu eser böyle değildi." Tatlı serttir bizim yaşlılar. "Sana ne" dedi. "Eser benim değil mi, o gün öyle çaldım bugün böyle çalıyorum." Dedim ki demek ki sanat bu kadar katı bir şey değil. Aynı eser her çalışında değişebilir. Bir fotoğraf çekiyoruz, bir yerde. Yarın aynı saatte, aynı kıyafetle, aynı yerde çek. Aynı çıkmaz. Yine Zeynel Dede çalarken, ben kaydetmeye çalışıyorum. Dedi ki, "Niye uğraşıyorsun, bu kayıtla olmaz. Menemen yapıyorum diyelim ki, nasıl yaptığımı kaydedersin. Tarifi yazarsın. Ama menemenin kokusunu kaydedebilir misin?"

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.