Son Güncelleme: Cumartesi 04.11.2017
2500 yıllık bir gizem: Nazca çizgileri
En eskisi iki bin beş yüz yıllık. Ama insanlık ancak uçak icat olduktan sonra, 1930’larda keşfetti bu şekilleri. Güney Peru’da Nazca Çölü’ndeki devasa geometrik şekiller, maymun, kertenkele gibi hayvanların figürlerinden oluşan Nazca çizgilerinden bahsediyoruz. Şimdi bu çizgilerin gizemli dünyasında bir yolculuğa çıkıyoruz
Bu ilginç insan yapımı çizgiler 'Nazca çizgileri' olarak bilinirler ve Peru'nun başkenti Lima'dan 450 km uzakta Nazca ve Palpa şehirleri arasındaki çölde ortalama olarak 450 km2 bir alana yayılmışlardır. Bölgede 800'den fazla düz çizgi, 300'den fazla geometrik figür ve 70'ten fazla hayvan ve bitki resmi mevcuttur. En büyük şekil 370 m uzunluğuna ulaşırken, düz çizgiler 50 km'yi bulan mesafelere uzanabiliyor.
NE AMAÇLA YAPILDILAR?
Bu çizgiler, Nazca Çölü'nü dolduran oksitleşme sonucunda kırmızı- kahverengi renk almış çakılların, alınıp 10-15 cm'lik derinlikte ince çukurlar açılması ile oluşmuştur.
Açığa çıkan beyaz-gri toprak, kızılkahverengi arka alan üstünden açık bir şekilde yüksekten görünebilen şekiller oluşmasına yol açmıştır. Nazca Çölü'nün ıssızlığı, dünyanın en kurak yerlerinden biri oluşu, yıl boyu pek fazla değişmeyen iklimi ve rüzgârların olmaması bu çizgilerin asırlarca bozulmadan kalmasını sağlamıştır.
İyi ama çölün ortasındaki bu devasa şekilleri, kim, ne zaman ve niçin yaptı? Çizgilerin bir kısmı M.Ö. 500'lü yıllara kadar gitse de çizgilerin önemli çoğunluğu M.Ö. 200-M.S. 500 yılları arasında yapılmış.
Yapanların bu tarihlerde bu bölgeye hâkim olan ve varlığını M.S. 800'lere kadar sürdüren antik Nazca halkının olduğu düşünülüyor. Yeraltından su çekebilen gelişmiş sulama sistemleri geliştiren bu medeniyet, yazıya sahip olmadığı için bu çizgilerin ne amaçla yapıldığını bilmek ne yazık ki mümkün değil. Dolayısıyla bu çizimlerin ne amaçla yapıldığı bir gizem.
Çizimlerin sadece gökyüzünden ya da yüksek yerlerden görünüyor olması, bu gizemi daha da derinleştiriyor. Nitekim çizimler ancak 1930'larda bölgeden uçaklar uçmaya başlayınca insanların dikkatini çekti.
UZAYLILAR YAPMIŞ OLABİLİR Mİ?
Çizimlerin sadece gökyüzünden görünüyor olmasından dolayı Erich Von Daniken, bu çizgilerin uzaylıların gemilerini indirdiği pistin bir çeşit işaret levhası görevini gördüğünü iddia etmiştir. Nitekim Nazca çizgileri, Daniken'in Tanrıların Arabaları isimli eserinde ortaya attığı bu teori ile ünlenmiştir. Ancak bu teorinin doğru olduğunu düşünmek için hiçbir gerekçe yoktur. Bölgede herhangi bir dünya dışı varlığın inişine işaret eden bir veri olmadığı gibi, çizgilerin kaba tahta aletlerle yapıldığı, Nazcalıların geriye bıraktığı tahta kazıklar sayesinde bilinmektedir.
Nitekim Joe Nickell, benzer kaba aletler kullanarak bu şekillerin tıpa tıp kopyalarını yapmayı başarmıştır. Üstelik bu işlemler, Daniken'in iddia ettiği gibi, havadan herhangi bir yardım olmadan, ufak bir grup tarafından birkaç gün içinde tamamlanabilmektedir.
Jim Woodman, şekillerin havadan görünmesinden dolayı Nazcalıların balon teknolojisine sahip olduğunu iddia etmiştir. Hatta Woodman, Nazcalıların sahip olduğu basit alet ve malzemeleri kullanarak uçan bir balon yapmayı başardı. Ancak, tarihçiler Nazcalıların balona sahip olduğuna işaret eden herhangi bir bulgu olmamasından hareketle bu teoriyi reddediyorlar.
ASTRONOMİK BİR TAKVİM Mİ?
1940'larda bu çizgileri ilk defa ciddi olarak inceleyen tarihçi Paul Kosok ile arkeolog ve matematikçi Maria Reiche, bu çizgilerin astronomik anlamları olduğunu, bir çeşit dev astronomik takvim görevi gördüğünü öne sürdü. Bu iddia, hem kış hem de yaz dönencesinde güneşin doğduğu yeri gösteren çizgiler olmasına dayanıyordu. Reiche, çizimlerin gökyüzündeki takımyıldızları resmettiğini düşünüyordu. Bu görüş, epey popüler olsa da Gerald Hawkins ve Anthony Aveni gibi çok sayıda astro-arkeoloji uzmanı, şekillerin yıldızlarla alakası olmadığını ve bölgenin astronomi ile herhangi bir bağlantısını kuracak veri olmadığı kanaatinde.
Johan Reinhard gibi diğer arkeologlar, şekillerin yağmur duası ile alakalı olduğu ve ritüellerde rol oynadığı kanaatinde. Reinhard'a göre, yılda sadece 20 dakika yağmur yağan bu bölgede, dini ritüeller bu olgu ile alakalı olmalıdır. Sarmallar genel olarak And kültüründe yaygın bir sembol. Bu görüşü savunanlar örümceğin yağmuru, sinek kuşunun bereketi, maymunların ise yağmurun bol olduğu Yağmur Ormanları'nı sembolize ettiğini ifade ediyorlar.
Arkeologlar, Nazca çizgilerini tartışmaya devam ediyor, bakalım sonunda büyük çoğunluğun benimsediği bir yaklaşım ortaya konulabilecek mi?
BİLİM TARİHİNDEN NOTLAR
Sakarinle gelen milyonlarca dolar
Constantin Fahlberg (1850-1910), 1879 yılında, Ira Remsen'in John Hopkins'teki laboratuvarında asistan olarak çalışıyordu. Bir akşam, katran türevleri üstüne yaptığı uzun bir çalışmadan sonra üniversiteden çıkıp akşam yemeği için evine gitti. Yemek yerken, yemeği önce tatlı sonra da acı olarak algıladı. Karısı ise yemeğin tadının değişmediğini ve hep aynı olduğunu iddia etti. Fahlberg, acı tadın eline bulaşan kimyasallardan geldiği kanaatine vardı.
Ertesi gün laboratuvarına gittiğinde bir önceki gün deney yaptığı kimyasalın tadına baktı. Eline bulaşan kimyasal, acı değil, tatlı bir tada sahipti. Fahlberg kimyasala Sakarin adını verdi ve Remsen'le birlikte sentezle ilgili bulgularını 1880 yılında yayımladılar. Fahlberg, Remsen'in laboratuvarından ayrılıp, üniversite ve Remsen'i devre dışı bırakarak patent başvurusunda bulundu ve başvuruda buluşu sadece kendisine atfetti.
Fahlberg, kalorisiz bir tatlandırıcı olan Sakarinden milyonlarca dolar kazanıp zengin oldu. Remsen, buluş kendi laboratuvarında gerçekleşmesine, hatta kimyasalı Fahlberg'le birlikte sentezlemesine rağmen, bu buluştan hiçbir şey kazanamadı.
ŞAŞIRTAN GERÇEKLER
DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLAR
SÖZLER
Ben, uzaydaki cisimlerin hareketlerini hesaplayabilirim ama insanların deliliğini hesaplayamam. (Newton)
GÜNCEL HABER
GÜNEŞ SİSTEMİNİN DIŞINDAN GELEN MİSAFİR GÖKTAŞI
400 metre çapında yeni bir göktaşı, beklenmedik bir şekilde Hawaii Üniversitesi Astronomi Enstitüsü'ndeki Rob Weryk'in teleskobuna yakalandı. Rob Weryk, gözlemlediği objenin oldukça garip olduğunu fark etti.
Söz konusu göktaşlarının hareketi, ne klasik göktaşlarına ne de kuyruklu yıldızlarınkine benziyordu. Minör Gezegen Merkezi'yle iletişime geçtiğinde Avrupa Uzay Ajansı'nın teleskobuyla gözlem yapan Marco Micheli'nin de aynı sonuca vardığını öğrendi. Böylece geçtiğimiz 19 Ekim'de, Güneş Sistemi dışından gelen bir göktaşı ilk kez tespit edilmiş oldu. (Kaynak: Science Daily, 27-Ekim-2017)
BİLİMSEL BİLMECELER
Not: Çözümü haftaya Pazar SABAH'ta
GEÇEN HAFTANIN ÇÖZÜMLERİ:
EN SON HABERLER
- 1 Kuruluş Osman’ın Ulcay’ı Ümit Kantarcılar’dan samimi açıklamalar! “Dizi ve sinema sektöründeki başarımız tesadüf değil”
- 2 Dünya çatışıyor ABD kazanıyor
- 3 Türklerin Lahey’deki hayatı: Gurbet, gözyaşı ve umut
- 4 Bu turun farkı kadınlar
- 5 Sessiz lüksün sembolü
- 6 Düşünceleriniz hayatınızı yönlendiriyor
- 7 Atalarının mirasını fotoğrafta yaşatıyor... Adıyamanlı kadınların kültürel mirası: Kofi
- 8 Osmanlı alimlerinin 150 yıllık kayıp hikayesi
- 9 Başkasına yardım derken kendini unutma
- 10 Moda, kadın sporcuların peşinde