Pazar 07.01.2018

1344 gün, 5 dakika

Brezilya'da, Mourinho'nun "Gün batımından bile uzak" diye tanımladığı Lagarto diye fakir bir bölgede doğdu Diego Costa... Her Brezilyalı çocuk gibi babasının ilk hediyesi futbol topu oldu. Belki top cambazı değildi ama futbola büyük bir aşk besliyordu ve kendine has yetenekleri onu farklı kılıyordu.
Sokaklarda, genelde de kendisinden yaşça büyüklerin arasında kıran kırana ve acımasız maçlarda öğrendi oyunu. Orman kanunlarının hüküm sürdüğü, zayıfın ezildiği, iyi oynayandan ziyade ayakta kalanın kazandığı maçlarda...
Kendi tabiriyle "Topu ve kendini korumayı, vücudunu topa kalkan yapmayı ve acıya dayanmayı" bu maçlar sayesinde öğrendi. Kazanırsa hayatta var olabileceğinin, yokluğun ortasındaki o bölgeden ancak futbolla çıkabileceğinin farkındaydı Costa. O yüzden de gene kendi tabiriyle "Gerekirse karşısındakini öldürebilecek" gibi hissediyordu.
Ancak 16 yaşında profesyonel olabildi. Bir ara futboldan ümidi kesip amcasıyla ticarete atılmayı ve kamyon sürücülüğü yapmayı bile düşündü. Avrupa'ya 2006'da Portekiz'in Braga takımıyla adım attı. Atletico Madrid formasıyla bir yıldıza evrilmeden önce de, beş ayrı kulüpte kiralık oynadı. Simeone'nin altın dokunuşuyla dünya çapında bir golcüye dönüşmeden önce, bir kulüpten diğerine savrulan bir isimdi Diego.
Önce Atletico sonra da Chelsea ile yaşadığı kupalarla dolu dönemlerin ardından, Londra kulübü ile ters düştü. Atletico ile yeniden anlaştı ancak formasına kavuşmak için beklemesi gerekti. Futbolsuz geçen aylarda aldığı kilolardan kurtulmak için diyet ve boks çalışmalarını da içeren bir antrenman programına tabi tutuldu. Ve çarşamba akşamı eski yuvasında, dünyaya mal olduğu Atletico formasıyla 224 gün sonra sahalara geri döndü. İkinci yarıda oyuna girdi ve beş dakika sonra hem de ilk şutunda bin 344 günlük gol hasretine son verdi.
Hırsı, azmi ve yetenekleri örnek alınacak cinsten evet ama sahada bir melek olmadığı da kesin Costa'nın... Ayakları kadar dirseklerini de kullanıyor, itiş kakış gerginlik olunca adeta ağzının suyu akıyor. Sorulduğu zaman da "Ben bu oyunu akademilerde öğrenmedim. Öfke kontrol eğitimi almadım. Benim geldiğim yerde kazanmak her şeydir. Kazanmak için de her yol mübah" diyor.
Ve futbol tarihinde isimsiz bir çentik olarak silinip gitmenin hatta futboldan tümüyle kopmanın eşiğine gelmiş ama dişiyle tırnağıyla kazıyarak ayakta kalmayı başarmış bu adam, 29 yaşında yeni bir meydan okumayla karşı karşıya. Bir kez daha hem maçların, hem de kendisinin kaderini değiştirmek zorunda...

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.