Pazar 18.02.2018
Son Güncelleme: Pazar 18.02.2018

Homeopati bir kandırmaca mı?

Alternatif bir tıp yaklaşımı olan Homeopati ilaçları sayesinde fiziksel, zihinsel ve duygusal sorunlarımızın çözüldüğü iddia ediliyor. Oysa bu ilaçlar kimyasal açıdan hiçbir işe yaramaz

Homeopati, bir hastalığın, o hastalığın belirtilerini sağlıklı bir insanda ortaya çıkarabilecek maddelerin çok düşük dozlarda hastaya verilmesiyle tedavi edilebileceğini iddia eden bir alternatif tıp yaklaşımıdır. Avrupa'da bazı ülkelerde ve ABD'de çok popülerdir ve homeopati ilaçlarına market ya da takviye gıda dükkanlarında rastlamak mümkündür. Homeopati, 1796 yılında, Alman doktor Samuel Hahnemann tarafından geliştirilen bir yaklaşımdır. Hahnemann, bu tedavi yöntemini "Benzer benzeri iyileştirir" (similia similibus curentur) ismini verdiği bir ilkeye dayandırır. Bu fikir, 18. yüzyılda ortaya çıkan aşıların başarısına dayandırılmaktadır. Homeopati, o dönemdeki çoğu yöntemden daha az yan etkiye sahip olduğu fark edildiği için kısa sürede popüler olmuştur. Ancak, Avogadro'nun kimyadaki devrimsel çalışmalarından sonra, homeopati ilaçlarının içinde işe yarayacak kimyasal kalmadığı anlaşılmış ve tıp camiasında gözden düşmüştür.

SUYLA VEYA ALKOLLE KARIŞTIRMA
Homeopatik ilaçlar, hastalığın benzer etkilerine yol açtığı düşünülen kimyasalların su ya da alkole dökülerek seyreltilmesi ile elde edilir. Seyreltilme işleminin kaç sefer yapıldığı ilaç kutusu üstünde belirtilir.

Mesela en yaygın miktar 30X'tir. Burada X Roma rakamıdır ve 10'u simgeler. Hastalığa neden olduğu düşünülen toksik madde alınır ve 10 katı miktarda su ya da alkolle karıştırılır. Sonra buradan alınan bir miktar sıvı yine 10 katı miktarda su ya da alkole karıştırılır. Bu süreç 30 kez tekrarlanır. Süreç sonucunda homeopatik ilaç elde edilir.

SUYUN HAFIZASI VAR MI?
Lisede kimya dersi alan ve Avogadro sabitini hatırlayan herkes, bu işlem sonucunda 1 milyon trilyon trilyon (10 üzeri 30) su molekülüne, sadece bir etken madde molekülü oranına sahip bir sıvı elde ettiğimizi hesaplayabilir. Diğer bir deyişle her 1 etken madde molekülüne 30 bin litre su düşmektedir. Dolayısıyla satın aldığınız homeopatik ilaç kutusunda muhtemelen bir molekül bile etken madde molekülü yoktur. Yani tüketicilere ilaç adı altında aslında neredeyse saf su verilmektedir. Bazı homeopatik ilaçlar daha da fazla seyreltilmektedir. Hahnemann'ın kendisi 30C (C burada 100'ü simgelemektedir) miktarını önermiştir. Yani anlattığımız sürecin 1'e 10 yerine, 1'e 100 ile yapılmasını önermiştir. Bu, bir molekül etken maddeyi, bütün dünyadaki sudan daha çok suya koymaya eşdeğer bir seyreltmedir.

Peki, homeopatik ilaçlar işe yarar mı? Yukarıda verdiğimiz analiz ışığında kimyasal açıdan hiçbir işe yaramadıkları açıktır. Nitekim günümüzde çoğu homeopati uygulayıcısı bunu bildiği için, bu ilaçların iyileştirme gücünü, etken maddeye değil, suda onun kalan "hafızasına" bağlamaktadır. Bu iddiaya göre suyun, içine giren maddelerin şeklini "hafızaya alma" gibi bir özelliği vardır. Ve bu hafızanın iyileştirici özelliği vardır. Ancak bu iddia çeşitli açılardan sorunludur. Modern istatistiksel mekaniğe göre, suyun böyle bir hafızası yoktur ve su molekülleri saniyenin milyarda biri zamanda içindeki maddenin şeklini "unutacaktır". Suyun geçmişte içine giren moleküllerin şeklini depolamasını sağlayacak bilinen hiçbir mekanizma yoktur. Diğer taraftan suyun böyle bir hafızası olsa bile, bunun hastalıkları nasıl yenebileceği, bakteri ve virüsleri öldürmekte nasıl bir rol oynayacağı sorusu da cevapsızdır. Modern tıp ve biyolojide böyle bir mekanizma yoktur. Zaten suyun söz konusu özelliği varsa ve bu işe yarıyorsa homeopatik ilaçların kendisi gereksiz hale gelmektedir.

İLAÇLARIN YAN ETKİSİ YOK
Zira milyarlarca molekülden oluşan içtiğimiz su, geçmişte çok sayıda rahatsızlığa yol açabilecek moleküllerle mutlaka temasa girmiştir. Bu bilgiler hafızada kaldıysa, zaten içtiğimiz suyun hemen hemen her hastalığı iyileştirmesi gerekir. Nitekim homeopatik ilaçlarla ilgili yapılan deneysel çalışmalarda bu ilaçların doğal iyileşme ya da plasebo etkisi dışında bir etkisi olmadığı gözlemlenmiştir. Diğer bir deyişle, homeopati ile ilgilenenlerin iddialarının aksine, beklendiği gibi bu ilaçlar işe yaramamaktadır. Peki, bu ilaçların bir yan etkisi var mıdır? Seyreltme işlemi, etken maddeyi ortadan kaldırdığı için bu ilaçların herhangi bir yan etkisi yoktur.

Olumlu bir sonuca yol açmadığı gibi olumsuz bir sonuca da yol açmazlar. Çok nadir durumlarda, eğer yeterli seyreltme yapılmazsa, olumsuz sonuçlar görülebilir. Nitekim 2009 yılında toplamda 1'e 100 oranında seyreltme içeren (2X miktar) Zicam isimli homeopatik ilacın koku duyusunu yok ettiği ortaya çıktı. Bunun dışında, geleneksel tedavi yöntemleri yerine, homeopatik ilaçları tercih etmek tıbbi açıdan tehlikeli ve yanlıştır. Bu, iyileştirilebilecek bir hastalığın ölümle sonuçlanmasına yol açabilir. Dünya Sağlık Örgütü, bu konuda insanları uyarmaktadır. Doktorunuza danışmadan hiçbir alternatif tedavi yöntemini kullanmayın. Ve kesinlikle geleneksel tıbbın önerdiği ilaçları terk edip, alternatif tıptan medet ummayın. Japonya'da 2010 yılında geleneksel tedavi yerine, popülerleşen homeopatik ilaç kullanan çok sayıda anne, çocuklarının ölümüne sebep olmuştur. Oysa basit bir K vitamini iğnesi ile bu çocuklar iyileşebilirdi.

GÜNCEL HABER
EKRAN BAĞIMLILIĞI GENÇLERİ MUTSUZ EDİYOR
San Diego Üniversitesi'nden psikoloji profesörü Jean M. Twenge, çocuklar üzerinde yaptığı araştırmada, çocukların ekran başında geçirdiği vakitle mutlulukları arasındaki ilişkiyi inceledi. İçlerinde 8, 10 ve 12. sınıflarda eğitim gören bir milyondan fazla Amerikalı öğrencinin bulunduğu gruba bilgisayar, tablet veya telefonları başında günde ne kadar vakit geçirdikleri soruldu. Alınan anket sonuçlarıyla öğrencilerin mutluluk oranları karşılaştırıldığında, günlük vaktinin bir saatten fazlasını sosyal medya, oyun veya mesajlaşmada harcayan gençlerin mutsuzluk seviyesinin daha yüksek olduğu gözlemlendi. Öte yandan, zamanını, spora, gazete ve dergi okumaya veya yüz yüze sosyal ilişkilere harcayan ve ekran başında günde maksimum bir saat geçiren gençlerin diğerlerine kıyasla çok daha mutlu olduğu da gözüken sonuçlar arasında. Araştırmadan çıkan en önemli sonuç ise ekran başında geçirilen zaman günde bir saati aştığında, geçirilen vakit ile mutsuzluk doğru orantılı bir biçimde artıyor. (Kaynak: Science Daily, 22-Ocak-2018)

BİLİM TARİHİNDEN NOTLAR
Çift başlı köpek deneyi yüzünden Nobel ödülünü alamadı?

Charles Claude Guthrie (1880-1963), Amerikalı ünlü bir fizyolojisttir. Kan damarlarının anatomisi ve kan damar ameliyatları konusunda yaptığı öncü çalışmalarla ünlenmiştir. Bu çalışmaların bir kısmını Alexis Carrel ile yapmıştır. Bu çalışmalar, organ naklinde damarların birleştirilmesinde önemli rol oynamıştır. Guthrie, 1908 yılında, bir köpeğin başını, başka bir köpeğe nakledip çift başlı bir köpek yapmayı denedi. Nakilden sonra köpek, önce bazı tepkiler verdi ve birkaç saat sonra öldürüldü.

Guthrie'nin bu çalışması etik açıdan sorgulanmış ve Nobel Ödülü'nü kazanamamasına sebep olmuştur. Çalışma arkadaşı Fransız cerrah Carrel ise 1912 yılında Nobel Tıp Ödülü aldı. Birçok bilim tarihçisine göre, Guthrie, alana Carrel ile eşit hatta ondan daha çok katkı sağlamasına rağmen ödüle ortak edilmedi. Guthrie'nin çift başlı köpek deneyi 1954 yılında Sovyet cerrah Vladimir Demikhov tarafından tekrarlandı. Hatta o daha ileri giderek sadece köpeğin başını değil, ön ayaklarını da nakletti. Deneklerden biri tam 29 gün yaşayabildi.

SÖZLER: Muhteşem bir şey, bir yerlerde keşfedilmeyi bekliyor. (Carl Sagan)

ŞAŞIRTAN GERÇEKLER
İnsan hapşırığı 150 km/saat hızla hareket eder.
Güneş, dünyamızdan 300 bin kere daha büyüktür.
Elektrikli yılan balığı 650 volt elektrik üretebilir.
Dünyamızda 8,7 milyon bilinen farklı canlı türü yaşamaktadır. Bunlardan 2,2 milyonu denizde yaşamaktadır.

BİLİMSEL BİLMECELER
Ayın 13'ünün cumaya gelmesi uğursuzluk sayılır. İki 13'üncü cuma arasında en fazla kaç gün olabilir?
Bazı ülkelerde suç sayılan öyle bir eylem bulun ki, bu eyleme kalkışmak cezalandırılabilirken, eylemin gerçekleşmesi durumunda kişiye hiçbir ceza verilemez. Çözümü haftaya Pazar SABAH'ta

GEÇEN HAFTANIN ÇÖZÜMLERİ:
Ahmet, birinci kuaförü, yani saçı kötü kesilmiş kuaförü tercih etmelidir. Zira kasabada iki kuaför olduğu için, onun saç kesimini diğer kuaför yapmıştır.
Edemezsiniz. Üç kova da çift sayıda litre alabiliyor. Bu kovaları kullanıp ancak çift sayıda litreyi ölçebilirsiniz. Zira iki çift sayıyı eklemek ya da çıkarmak çift sayı verir. Dolayısıyla 3 litrelik su elde etmeniz imkansızdır.

DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLAR
Yeşil burun akıntısının bakteri, sarı akıntının virüs enfeksiyonuna işaret ettiği söylenir. Bu iddia doğru değildir. Burun akıntısının renginden enfeksiyonun kaynağını tespit etmek mümkün değildir.
Cep telefonlarının, uydulardan gelen sinyal sayesinde çalıştığı söylenir. Askeri telsizler için bu geçerli olabilir, ancak cep telefonları uydular aracılığı ile iletişim kurmaz. Cep telefonları dünya yüzeyindeki baz istasyonları yardımıyla, kablosuz radyo sinyalleri aracılığıyla birbiriyle iletişime geçerler. Nadiren uluslararası çağrılarda uydular devreye girebilir, ancak uluslararası iletişimin yüzde 99'u deniz altı kablo bağlantıları ile sağlanır.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.