Pazar 25.02.2018
Son Güncelleme: Pazar 25.02.2018

Tüp kuyruğundan iPhone kuyruğuna

Artık, “Ah 2000’ler ne de güzeldi” diye nostalji yapan gençler var biliyor musunuz? Her on yıllık periyotta kuşakların yaşayışı, kahramanları, algıları değişiyor. Biz de Türkiye’den dört farklı kuşağı temsil eden dört farklı meslekten insanı bir araya getirip, 80’leri, 90’ları, 2000’leri ve dahi 2010’ları, onların gözünden masaya yatırdık... Ortaya Türkiye’nin son 40 yılının sosyolojik haritası çıktı!

Haftalık gündem toplantımızda, ekibimizin çiçeği burnunda ve en genç muhabirlerinden Halay attı konuyu ortaya ve ortalık karıştı! Z kuşağından bahsediyordu Halay... "Artık 2000'lerin başlarında, 90'ların sonlarında doğan kuşağın sesi çıkıyor her alanda, kendi tarzlarını, yaşayış biçimlerini, iş ve hayat anlayışlarını oluşturuyorlar" diyordu. "Buraya bir baksak" diye de ekliyordu. Halay'ın bahsettiği 2010 kuşağıydı. Zira X, Y, Z diye kodlamak Amerikan kafasıydı. Bizde on yıllık periyodlarda kuşaklar birbirinden epey farklılaşıyor, kendi kahramanlarını, yaşama biçimlerini oluşturuyordu. 70, 80, 90, 2000 derken söz sırası 2010 kuşağına gelmişti. Sonra, toplantıda tatlı bir sohbet başladı. Aramızda hemen her kuşaktan birileri olduğu için muhabbet harlandı. Kimisi "Biz gazyağı kuyruğunda beklerken, son kuşak iPhone kuyruğunda bekliyor" dedi, kimisi "Cep telefonu olmadan nasıl buluşuyordunuz ben anlayamıyorum" diye şaşkınlığını ifade etti. Belli ki, aynı kuşakların oturup yaptığı tatlı nostaljiden farklı bir heyecan vardı farklı kuşakların sohbetinde. Biz de buradan hareketle, farklı kuşakları bir araya getirip, kendi dönemlerini ve diğer kuşaklarla olan iletişimlerini konuşalım dedik. 20'li, 30'lu, 40'lı ve 50'li yaşlarda dört kişi bir araya getirdik... Oğulcan Güler 93 doğumlu, yani gençliğinin baharını 2010'larda yaşayan bir son kuşak, moda pazarlama uzmanı. Özlem Ünsal Akdoğan 86 doğumlu, sanat danışmanı. 2000'ler onun temsil ettiği kuşak. Gaye Tığlıoğlu 74 doğumlu, balerin ve pilates hocası. 90'lar çocuğu... Niyazi Coşkunsoy ise 64 doğumlu, fuar organizatörü. Bir araya getirdiğimiz ekibin 'abi'si. Hem 70'leri biliyor, hem de 80 kuşağını temsil ediyor...
- Oğulcan, en gencimiz olarak seninle başlayalım. Neler yapıyorsun, nasıl geçiyor hayatın?
- Oğulcan Güler(24): 93 doğumluyum, sanat yönetimi okudum modacı Özlem Süer'le çalışıyorum. Marka sorumlusuyum.
- Sen direkt internete doğdun değil mi? Hayatının doğal bir parçası...
- O.G: Ben ilkokul dörtteyken geldi internet bizim evimize.
- İlk cep telefonuna ne zaman sahip oldun?
- O.G: İlkokul üçte.
- Niyazi Bey telefonun ne kadar kıymetli olduğunu hatırlarsınız. Başvurup eve bağlanması yıllar sürerdi. Siz telefonlu bir evde mi doğdunuz?
- Niyazi Coşkunsoy (54): Hayır tabii ki. 70'li yıllarda telefon almak çok zordu. Babamın görevi itibari ile tercihli telefon istemiştik. Tercihli telefon sadece çok önemli kişilere bağlanıyordu. IBM'in müdürüydü babam. Koskoca bir sitede bir telefon sizde olunca seyreyleyin cümbüşü. Saat 18.30-19.00 gibi akşam yemeği yenirdi. Üst komşumuz gelip asker oğluyla konuşmak için Erzincan'a telefon bağlattırırdı. Biz 23.00 gibi yattığımızda anca telefon bağlanırdı. Babam bağırırdı "Koş amcana haber ver" diye.
- 70'lerin de bir kısmını en azından ergenlik dönemi olarak idrak etmişsiniz ama gençliğiniz 80'lere denk geliyor. Nasıl tarif edersiniz o dönemi?
- N.C: Babamın görevi dolayısıyla Ankara Oran Sitesi'nde büyüdüm parlamenter çocukları ile beraber. Çok değişken bir gelir skalası vardı ama çocukların yaşam tarzları aynıydı. Babalarımızın altında lüks arabalar yoktu.

GÖSTERİŞ ÇAĞINDAYIZ
- Fakir-zengin, alt gelir-üst gelir çok birbirinden ayrı yaşamıyordu sanki o dönemlerde...
- O.G: Şimdi gelir farkı günlük yaşam düzenini çok etkiliyor. Bizim kuşak böyle bir şey yaşamadı. Bizim dönemimiz herkesin sahip olduğunu birbirinin gözüne sokma dönemi. Sosyal medya bizim hastalığımız oldu. Orada herkes neyi varsa, hangi markaya, hangi üst yaşam düzeyine sahipse onu satıyor.
- Nasıl eğlenirdiniz o dönem?
- N.C: En büyük eğlencemiz mahalle oyunlarıydı. Okuldan sonra paldır küldür aşağı inip top oynamak, ıslak bir çamur bulursak çivi oynamak ya da misket oynamak. Bir de bisiklete binmek. Bisiklet lüks bir şeydi. O zamanların Pinokyoları vardı... 3-5 kişide de vardı.
- Arkadaşa 'bir tur vermek' adettendi bisikleti...
- N.C: Tabii bir tur istenirdi. Bir tur vermek, o tur karşılığı para almak.
- Oğulcan senin eğlencelerin nelerdi?
- O.G: Biz de sokakta çok oynadık. Bayblade, tasolar falan. Ama sonra dünyamız bilgisayara kaydı. Oraya sığındık. Bu arada bu telefon meselesine kendi açımdan baktığımda o zaman nasıl buluştuğunuzu anlayamıyorum...
- N.G: O zaman söz sözdü. Evden çıkarken, ev telefonundan arardınız arkadaşınızı.
ATM BİR MUCİZEYDİ
- Oğulcan, sosyal medyayla aran nasıl?
- O.G: Biz orada yaşıyoruz. Olmak isteğimizle olduğumuz arasında kendimizi yansıttığımız bir yer orası. Orada abarttığımız, en iyi hallerimiz var.
- Özlem Hanım, 86 doğumlu olarak, gençliğiniz 2000'lere denk geliyor. Hayatı ilk algıladığınız dönemden neler var aklınızda?
- Özlem Akdoğan (32): İnternet, bilgisayar yoktu. Bilgisayar ve cep telefonu ben ortaokuldayken yaygınlaşan bir şeydi. Faks kullanımını hatırlıyorum. Onun dışında Amerikan Pazarı diye bir kavramımız vardı. Oraya ithal çikolata, oyuncak almaya falan giderdik. Uçağa binmek çok önemliydi. İlk uçağa bindiğim zamanı hatırlıyorum. Herkes anlattırmıştı nasıldı diye.
- Oğulcan sen hiç jeton gördün mü?
- O.G: Telefon jetonu gördüm ama hiç kullanmadım. Kart kullandım. Evde eski kullanılmayan jetonlar vardı. Ama obje olarak severim jetonu.
- Ö.A: ATM yeni çıkan bir şeydi bizde, heyecan verici bir şeydi sokakta para çekmek! Ben 2000 kuşağı olarak hâlâ şaşırırım ATM'ye. Heyecanlandırır beni. Oğulcan güler herhalde bu duruma.

- Gaye Hanım, biz sizinle aynı kuşaktanız. 70'ler romantik, 80'ler rüküştü. 90'larda ikisi birden vardı sanki. Biraz romantizm biraz rüküşlük... Bir salaşlık... Ne dersiniz?
- Gaye Tığlıoğlu (44): Her iki kuşaktan da etkilendiğimizi düşünüyorum 90 kuşağı olarak. Böyle bir arada kalmışlık vardı sanki bizde. Bir karanlık, bir içe kapanış vardı. Herkes kendine yeni bir yol alıyordu. Boşuna pop patlaması o dönemde yaşanmadı. Darbenin izleri yeni yeni geçiyordu.
- Müthiş bir arayış ve boşluk duygusu da vardı 90'larda. Kılık kıyafete kadar yansıdı. Salaş oduncu gömlekler, asker botları...
- G.T: Bence 80 darbesinden sonra birçok şeyin yasaklanmasıyla ilgiliydi. Biz biraz izole olduk. Ama kendimizi aradık hep. Ben bu sayede sanata, baleye yöneldim.
- Niyazi Bey kendi döneminizden masada oturanları şaşırtacak bir anınız var mı? Mesela Oğulcan'a "Vay be, o kadar mıymış" dedirtecek...
- N.C: Olmaz mı? Haftada kaç kez duş alıyorsunuz? Hemen hemen her gün. Benim çocukluğumda yoktu öyle bir şey. Pazar günleri ve çarşamba günleri alırdık. Gaz bidonunu verirlerdi elime. Doğru giderdim, Güleryüz Bakkaliyesi'ne, kocaman bir gaz tenekesi... Önünde bir kuyruk, elimde bidon, gaz sırası beklerdim.
- Ö.A: Benim mesela gençlik dönemlerime dair hatırladığım şey genellikle yerel markaları kullanışımızdı...
- G.T: Yerli Malları Haftası diye bir şey vardı, okullarda kutlardık. Şimdi ne kadar havalı ve yabancı marka kullanıyorsan o kadar gözdesin durumuna geldik.
- N.C: Sana yağ bulamazdık. Ambalajlı bisküvi yoktu. Bir yağlı kağıdın içine doldururdu bakkal bisküvileri.
- Nasıl vakit geçirirdiniz?
- O.G: Lisedeyken falan Justin Timberlake, Britney Spears, Christina Aguilera. Bayılıyorduk onlara. Bir de deli gibi sinemaya gitmek tabii... Ve tabii ki Harry Potter. Hem okuyorduk hem izliyorduk deli gibi.
- N. C: Bizim dönem araba kullanmak acayip fenomendi. Delikanlılık döneminde babanızın arabasını kaçırırsınız. Bağdat Caddesi'nde Kristal Büfe'nin önünde oturmak, onunla bununla lak lak yapmak. Tabii fenomenimiz Turgut Özal'dı. Metin Akpınar ve Zeki Alasya'ya bayılırdık. Ya bir tiyatro oyununun teyp kaseti çıkar mı! Teypten dinlerdik Zeki Alasya, Metin Akpınar'ın oyunlarını.
- O.G: Allah Allah!
KUŞAKLARIN SOSYOLOJİK ANALİZİ
İnönü Üniversitesi Öğretim üyesi, sosyolog Doç. Dr. Vehbi Bayhan bizim için dört kuşağın sosyolojik analizini çıkarttı.
80 KUŞAĞI: APOLİTİK, BİREYCİ, TÜKETİCİ
1980'lerde gençler, ABD'de Reagan, İngiltere'de Thatcher ve Türkiye'de Özal'ın uyguladığı neoliberal ortamda gözlerini açtılar. 80'li yıllarda ortaya çıkan genç kuşak yuppie diye adlandırıldı. Yuppie, İngilizce'de (young, urban, professionals) 'genç, şehirli profesyonellerin' kısaltılmışını simgeler. Sınıf atlama amaçtır. Bu anlamda neoliberalizmin ürünü olan yuppie; sabırsız, çalıştıkları işleri parasal ihtiyaçlara cevap verebilecek araç olarak gören yeni işadamı kuşağıdır.
90 KUŞAĞI: TÜKETİCİ MARKA GENÇLİĞİ
Nescafe içen, Benetton'dan giyinen, Hyundai marka arabası ile McDonalds'a doğru yol alırken, Amerikan-İngiliz rock müziği dinleyen tüketici. İnternette 'chat' (sohbet) yapan, bunalıma girdiğinde antidepresan ilaç kullanan küresel insan. Küresel kültürün tüketime ve markaya endeksli yaşam tarzı modelleri, Türk gençliğini de etkiledi. Bu bağlamda, 1990'lı yılların gençliğini betimleyen bir terim, yine gençler tarafından türetilmiştir; 'tiki'. Tiki, dış görünüşe her şeyden daha çok önem veren, marka giymeye meraklı, tüketim toplumunun pasif bir izleyicisi, hatta 'köle'sidir adeta.
2000 KUŞAĞI: İNTERNET, SANAL ALEM, ŞİDDET
Parmak arası terlik, iPod, tatoo ve kapri pantolonlar tarzlarının bir parçası. Çalışmayı seviyor ama hayatlarının sadece iş olmasını istemiyorlar. Otoriteye meydan okuyan, önce ailelerini sonra da patronlarını sorgulamaktan çekinmeyen ve kısa zamanlamalarda iyi iş çıkarmaya odaklı bir kuşak. İş hayatında son derece seçici, diğerlerinden hızlı çalışıp başarısını çabuk kanıtlama çabasında.
2010 SONRASI KUŞAK: BİLİM KURGU DÖNEMİ
Cep telefonuyla çekilen video ve fotoğrafları sosyal medyadan servis edilip paylaşılıyor. Çocuk ağlamasın diye üç aylıkken eline cep telefonundan veya tabletten çizgi filmler açılıyor. Yaşlı nesiller bankamatikten para çekmeye, e-mail almaya ve kullanmaya korkarken, yeni nesil bunların içine doğuyor. Bilimkurgu roman ve filmlerin gerçekleştiği bir çağda yaşıyoruz.
Oğulcan Güler (24) Moda pazarlama uzmanı
Biz çok sabırsızız çünkü...

"Bizim kuşağımız çok sabırsız. Sosyal medya devrinin çocuklarıyız. Ben bile şu andan 'Ah 2000'ler ne güzeldi, ne doğaldı' diyorum, hani siz 80'ler 90'lar nostaljisi yapıyorsunuz ya bizim de 2000'ler nostaljimiz var. Eskiler daha sabırlı olduklarını anlatıyor. Gelir uçurumları arasında fark olsa da bunun günlük hayata yansımadığını anlatıyor. Herkesin birbirine benzer bir hayat sürdürdüğünü söylüyorlar. Ama ne yazık ki bugün böyle değil bu. Herkes hayatını, kullandığı markayı, hırsı önplana koyuyor. Ve biz de her şeyi hemen istiyoruz böyle olunca. Çünkü herkes olduğuyla övünüyor, olduğunu abartarak bir yerlere geliyor."
KUŞAKLARIN SEMBOLLERİ
80'LER
Kılık kıyafeti: Şalvar pantolon, streç kot, kat kat perma saç, pembe ruj, vatka, tunik, enseden uzamış saç, Amerikan tıraşı, Nike Air, kırmızı Converse, espadril, baklava desenli Shetland kazak (pantolonun içine sokulur), omuza aslına kazak. Mekanları: Hamburgerci, kafe, park, disko, Levi's mağazası, Köprüaltı (Eski Galata Köprüsü), Fethiye. Alamet-i farikaları: Özal, Michael Jackson, Madonna, Samantha Fox, Prekazi, Şeytan Rıdvan, video, Pinokyo bisiklet, Greenpeace rozeti, telsiz (break break arkadaş arıyorum), Commodore 64, Pınar Şaşal. Fetişleri: Beyaz Gölge, Kara Şimşek, Top Gun, Break Dans, Bruce Lee ve karate kursu. Objeleri: Sony walkmean, renkli TV, video Jargonu: Herıld yani, hayret bişi, no problem, don't panic, don't worry be happy, no comment, moruk, takılalım, şok oldum, yihuu, ne iş, ince iş, ne ayak!, çok kafa çocuk, işi bileceksin işe gitmeyeceksin, kendine iyi bak, baaayy!
90'LAR
Kılık kıyafet: Üst üste giyilen tişörtler, dar, siyah kot, postal, uzun saç, top sakal, taşlı-boncuklu kolye ve yüzükler, sandalet. Mekanları: İstiklal Caddesi, rock bar, Olimpos. Alamet-i farikaları: Tansu Çiller, grunge akımı, tekno, Kurt Cobain, Windows, Ericson cep telefonu. Jargonu: Ay inanmıyorum, deeermişim, alemlere akalım, şok oldum, abi ya!, uçmuşsun, canısı, tammam, ağzı olan konuşuyo, şekil yapmışsın, imaj yapmışsın, sevgili yapmışsın.
2000'LER
Kılık kıyafet: Düşük bel pantolon, g-string, sarı saç, numaralı tişört, Puma ayakkabı, dövme. Mekanları: Club, nargileci, simit evi. Alameti farikaları: Britney Spears, CNBC-E, Ekşi Sözlük, kameralı cep telefonu, Uzakdoğu sporları, diyet kola, DVD. Jargonu: Yıkılıyooo, oha falan oldum, ben orda bi' tip böyle kaldım, ollldu canım, slm nbr.
2010'LAR
Kılık kıyafeti: Mom jeans, saçlarda ombre, Vans ayakkabılar, kısa sweatshirt, Adidas superstar, yırtık kotun içinde file çorap. Mekanları: Alaçatı Ot Festivali, Cappadox, şık Karaköy kafeleri, Fener ve Balat'ta Instagram için fotoğraf gezileri, üçüncü nesil kahveciler. Alamet-i farikaları: Rihanna, Justin Bieber, Aleyna Tilki, Selena Gomez, Ezhel, Alacakaranlık serisi, Kerimcan Durmaz Fetişleri: Aşk-ı Memnu, Survivor, Instagram, YouTube'dan video izlemek, internet dizileri, blog yazarlarının kitap çıkarması (Pucca), konum bildirme uygulamaları. Objeleri: Blackberry, Iphone, tabletler, Apple watch. Jargon: Minnoş, bebeğim, minnoş tanesi, aşkımsu, kardo, pampa, her kelimenin sonuna -ce -ca eki eklemek, laykladım, unfollowladım, stalklamak.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.