Kuru sedir ağacından dev heykeller
Kendine ‘geri dönüşüm sanatçısı’ diyen heykeltıraş Adnan Ceylan, eserlerinde kullanmak için günlerce ormanda kuru sedir ağacı parçalarının peşine düşüyor
Sedir ağacı parçalarına ulaşmak o kadar kolay değil onun için. İlk önce ormanda bir yolculuğa çıkıyor Ceylan; istediği ağaç parçasına ulaşabilmek için günlerce ormanda geziniyor, bulamadığında yürüyüş ekibi arkadaşlarıyla birlikte bir daha ormanın yolunu tutuyor.
'Geri dönüşüm sanatçısı'nın yapacağı heykelin büyüklüğüne göre ormandaki arayışı bazen birkaç gün bazen bir hafta sürüyor: "2 bin 500 rakımdaki ormanda kurumuş sedir ağaçlarının en güzelleri vadilerin diplerinde bulunuyor. İstediğim kurumuş ağaç parçalarını toplarken bu nedenle hataya yer yok. Yanlış bir ağaç parçası toplarsanız sadece yakılacak bir odunla karşı karşıya kalıyorsunuz. Beş-altı gün, heykel için kullanılacak kuru ağaç parçası arıyorum."
Yaptığı heykellerde atın şahlanışını, kartalın havadaki asaletini, yaban dağ keçilerinin inatçılığını ve kızgın boğayı anlatıyor sanatçı. Antalya'daki atölyesinde heykelleri yaparken büyük bir heyecan yaşıyor.
AT VE BOĞA HEYKELLERİ
Tek bir amacı var sanatçının: "Yaptığım heykellerin insan eli değmemiş, ilahi bir dokunuşla yapılmış bir görünüme sahip olmaları gerek. Bir ağaç kütüğünü oyup heykel yapmak yerine, insan eli değmemiş görünümlü heykeller yapmak işin heyecanlı tarafı" diyor.
Heykeltıraşın sedir ağacını tercih etme nedeni ise sedirin 2 bin 500 rakımda aldığı şekil ve kendini uzun yıllar koruyabilen bir ağaç olması. Kuru sedir ağaçlarının yapısı deri yapısına benzediği için heykelin üzerinde güzel efektler verdiğini söylüyor sanatçı. Ceylan, ahşap heykelleri yapmak için ise bir hikaye belirlediğini anlatıyor: "Mesela boğanın hareket halindeyken dikkatini çeken bir şeye verdiği tepki ya da avına atak yapmışken onu elinden kaçıran bir kartalın eğri duran bir ağaç parçasına konması ve rüzgarın kanatlarını savurması gibi..."
Atölyesinde hayvan heykellerindeki kasların gerilmesi ve gevşemesine göre kuru sedir ağacı parçalarını demir zemindeki heykellere tek tek yerleştiriyor. Ama bu o kadar kolay değil. Demir yapı ile güçlendirdiği heykelin ana gövdesine en büyük parçadan başlıyor ilaveye. Sonra küçük parçaları yerleştirmeye girişiyor.
Heykeltıraş atölyede heykelleri nasıl yaptığını ise şöyle anlatıyor: "Her gün heykele birkaç parça ilave ediyorum. Daha mükemmele ulaşmak için bazen birkaç ağaç parçasının yerini değiştiriyorum. Bazen tümden heykeli söküyorum. Örneğin heykelin diz kapağındaki bir noktadaki parçayı değiştireceksem beş-altı ağaç parçasını sökmem gerekiyor. Çünkü bire bir kas gibi görünmesi gerek. Bu heykelleri yapabilmek meşakkatli bir iş."
ESERLERİ MÜZE VE PARKLARDA
Eski eşyaları eserlerinde kullanabilmek için Türkiye ve yurtdışında yolculuklar yapıyor Ceylan. Tasarımlarında sadeliği, doğallığı ve yaşanmışlığı olan malzemeleri kullanmak mutlu ediyor Ceylan'ı. Böylece kişilerin kendi hikayelerini sergilediğini söylüyor.
Hikayesi olan eski parçaları tasarımlarında kullanma sebebini ise şöyle açıklıyor: "Eski eşyaları kullanmamın sebebi dekoratif anlamda doğru şekilde uygulandığında sizi mutlu eden bir objeye dönüşmesi, sıradan fabrikasyon bir eşyanın dışına çıkıp size anlatacak hikâyesi olan bir unsur olarak biçim alması. Benim için hem eşyada hem heykelde geri dönüşüm ana unsur" diyor.
Boyuta göre heykele iki-üç ay ayırabiliyor, tasarladığı eşyalarda bu süre bir haftayı bulabiliyor. Sanatçının Rahmi Koç Müzesi'nde kartal heykeli, Antalya Kaleiçi'ndeki parkta yaban dağı keçileri heykeli var. Sanatçının Dubai'de de heykelleri bulunuyor.
EN SON HABERLER
- 1 Ülkeler, TikTok’a karşı harekete geçti
- 2 Hep mutlu olmak zorunda değiliz
- 3 Sevgiliye ulaşmak için ses ve söze ihtiyaç var
- 4 Bu okullarda anne-baba adayları eğitiliyor
- 5 Boğaz’da kürek keyfi kabus olmasın
- 6 Aykırı bir ikon
- 7 Evde akıllı cihazlara yer açın güvenliği de ihmal etmeyin
- 8 Kuruluş Osman’ın Ulcay’ı Ümit Kantarcılar’dan samimi açıklamalar! “Dizi ve sinema sektöründeki başarımız tesadüf değil”
- 9 Dünya çatışıyor ABD kazanıyor
- 10 Türklerin Lahey’deki hayatı: Gurbet, gözyaşı ve umut