Pazar 20.05.2018
Son Güncelleme: Pazar 20.05.2018

Sadece bir türküye 20 yılımı verdim

İlk plağını 45 yıl önce çıkartan, “Türkü okunmaz türkü yaşanır” diyen İzzet Altınmeşe, sevenlerine hayatıyla örnek bir kişilik oldu. Magazin aleminden hep uzak durdu, kendini Türk Halk Müziği’ne adadı. Besteleri ve sözleri dillerden gönüllere aktı. Altınmeşe ile hayatını, türküleri, anıları ve ülkedeki müziğin durumunu konuştuk

Yıl 1945. Diyarbakır'ın Çüngüş ilçesi Arpadere Köyü'nde dünyaya geldi İzzet Altınmeşe. Ailesi o beş yaşındayken maddi sıkıntılardan dolayı Adana'ya göç etti. Gençlik yıllarında Adana'nın çay bahçelerinde konserler verdi, namı yayıldıkça yayıldı şehre. Dert Bir Değil Elvan Elvan isimli plağı yayımlandı ilk olarak. Türkülerin Efendisi, Biraz Da Bana Gül Kader bestesiyle tüm Anadolu'da tanındı. Geçen zaman içinde birçok plak, şiir, halk müziği alanında folklorik araştırma yaptı. Unutulmaz türküler besteledi, sözler yazdı. Türk Halk Müziği'nin duayen ismi, nam-ı diğer Türkülerin efendisi İzzet Altınmeşe'nin türküleri hâlâ dillerde. Yaşamı magazin dünyasına pek yansımadı. Zaten kendisi "Adam gibi adam olarak kalayım istedim. Paraya pula değil, insana önem verdim. Medyatik olmadan haysiyetimi koruyarak kaldım" diyor. İlk plağını 45 yıl önce çıkaran İzzet Altınmeşe ile buluşup hayatını, türküleri, ülkedeki müziğin durumunu ve anılarını konuştuk.
İŞPORTA MİKROFONUYLA KONSER
- Türkülerle bir ömür geçirdiniz. Geçen yıllara baktığınızda müzik serüveninizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Müziğe 1960'larda başlamıştım. O zamanlar bir sanatçının sanatçı olabilmesi çok zordu, deveyi hendekten atlatmak lazımdı, çok sıkıntı vardı. Çünkü ses varsa "Ses sanatçısı" diyorlardı. Bugün elektronik müzikle konuşur gibi şarkılar, türküler okunuyor. Bunları Anadolu insanı ses olarak kabul etmez. Eskiden her yörede ses düzeni yoktu. İşportacı mikrofonuyla konserler verdik. O zaman sanatçı olmak zordu, bugün kolay.
- 16 yaşındayken ilk kez Adana'da sahneye çıkmışsınız. Sahneden sizi sarhoş diye indirmişler. Nasıl oldu bu?
- Adana'da eskiden çay bahçeleri vardı. Yazları oralarda semaverler, dondurmalar olurdu, aileler gelirdi. O dönem çay bahçelerinde yeni yeni sanatçıların çıkıp konser vermesi modaydı. Bizim bir Enver Ağabeyimiz vardı. "Bir grup kuralım" dendi. Büyüklerin önderliğinde bir darbuka iki bağlamayla grup kuruldu. Edeptir, ayıptır, haramdır, günahtır düşüncesi ailemden aldığım bir terbiyeydi. Bu ağır bastığı için utangaç bir çocuktum, çekinir, konuşamazdım. Çay bahçesinde konsere çıktığımda rengârenk hanım ve beyleri görünce ayağım birbirine dolandı, düşecek gibi oldum. İnsanlar "Sarhoş herhalde!" demiş. Sahne müdürü "Ahlak masasından geldiler, çok sarhoş olduğunuz için sahne yasak" dedi. Allah'a şükür hayatta içmedim. Ağlamak istedim, ağlayamadım. Bağlamayı çalan Kıvırcık Nedim, sahne müdürüne "Bir gün sen geleceksin ayağımıza! Unutma, iyi tanı bu sesi!" dedi, serzenişte bulundu. "Bu iş bana göre değil" dedim. Sonra 'Erkek insan utanır mı?' diyerek ikna ettiler, devam ettim.
MÜSLÜM'Ü BEN KEŞFETTİM
- Siz aslen Diyarbakırlısınız. Ama aileniz Adana'ya göç ettiği için orada büyüdünüz. Adana şehri hayatınıza ve müziğinize ne kattı, ne kazandırdı size?
- Beş aylıkken Adana'ya gelmişiz. Müziğe orada başladım. Sahnedeki utangaçlıktan sonra büyüklerim "Böyle olmaz, Adana Halk Eğitim Merkezi Türk Halk Müziği cemiyetine gönderelim. Hem nota, usul dersleri al hem de utangaçlığını atarsın" dediler. Adana sanatçı olmamı sağladı. Kabiliyetim Allah vergisi. Ama Adana benim ekmek tahtam oldu. Çünkü ilk orada isim yaptım. Adana'nın yerlisi de doğulusu da sevdi beni. Şu an sahnede en rahat olan sanatçılardan biriyim. O günleri yaşadık ki bugün buradayız!
- Adana'da Müslüm Gürses ile o yıllarda yolunuz kesişmiş. Hatta siz keşfetmişsiniz onu. Doğru mu?
- Tabii, herkes bilmez bunu. Allah rahmet etsin. Müslüm ile benim aramda beş-altı yaş vardı. Adana'da baya isim olmaya başladım. Bizim mahallede de bir çocuk, "Bizim bir arkadaşımız var. Adı Şeyho. Sesi çok güzel! Getireyim Şeyho'yu, bir dinler misin abi?" dedi. O zamana göre ben sanatçıyım ya! "İyi getir, yavrum!" dedim. Şeyho bizim dükkâna geldi. Müslüm de daha 12 yaşındaydı. Ben de 17'den aşağı değildim. Müslüm, bizim dükkâna geldi, çıplak sesle dinledim, çok beğendim. Kabiliyetliydi. "Şunu oku!" diyorum. Okuyor, sesi güzel! Ama utanarak okuyor, "Abi, abii!" diyor bana. Müslüm'e "Seni Adana Halk Eğitim Merkezi Türk Halk Müziği cemiyetine göndereceğim. Oradan nota ve usul dersleri al, altyapın olsun. Sesin de güzel!" dedim. Eğitime bir sene boyunca devam etti.
- Aranızdaki dostluk nasıldı?
- Beni her gördüğü zaman hürmet ederdi, yaşça onun abisiydim. Ona hep sevgi besledim, o da bana hep saygılıydı.
- Müslüm Gürses arabesk, siz Türk Halk Müziği okuyordunuz...
- Müslüm Gürses'in kökü de türküden gelme. Çünkü gönderdiğim yer halk müziği cemiyetiydi. Ama o dönem müzik piyasasında halk müziğiyle bir yere gelmek zordu. Mecburdunuz, piyasadaki müzikle kendinizi göstermeye. Arabesk eserler de okunurdu. Ben de başladığımda hangi müzik daha çok okunuyorsa onu okudum. Belli bir aşamadan sonra çizginizi buluyor, o tarzda okuyorsunuz.
ÇANAKKALE'DE SARIKAMIŞ'TA TÜRKÜLER BİZİ ANLATIR
- "Türküler biziz, biz türküyüz. Türkülerde hasret de aşk da hayata dair her şey de var" dediniz bir konserinizde.

- Hakikaten türküler bizi anlatır. "Bu gönlümü yaktım sana. Yağmur oldum aktım sana. Gözüm gibi baktım sana, türküler bizi anlatır" dedim. Anadolu'da türkü yakılır; sevdalara türkü yakılır, askere gidene türkü yakılır. Çocuk emzirirken ninni söylenir, o da aslında bebek türküsüdür. Öldüğümüz zaman ağıtlar yakılır. Türkü, bir kültürün adıdır. "Çanakkale Balkanlarda, Sarıkamış Yemenlerde türküler bizi anlatır. Sakarya'da İnönü'de türküler bizi anlatır" diyorum.
- Siz sadece Türk Halk Müziği yorumcusu değilsiniz. Derlediğiniz türküleriniz, besteleriniz ve sözleriniz de var. Şiirlerinizde maslahınız ise Zerre.
- Ezgilerle sözlerin bütünleşmesi, örtüşmesi lazım! Halk türküsü bestelemek çok zordur. Halk türküsü bestelemek için türküleşmek lazım. Bazen türküler getiriliyor. Ya sözleri kafiyeli değil ya uyumsuzluk var. Ya ezgisi arabesk ya sözleri halk şiiri! Sözle ezginin örtüşmesi için 20 yılda bitirdiğim türküm var. Hâlâ o türküyü ortaya çıkarmadım. Bazen 10 yılda bazen üç günde bitirdiğim türkülerim var.
HALK MÜZİĞİNE SAHİP ÇIKAN YOK
- Hak ettiği değeri görmüyor mu Türk Halk Müziği?

- Şu an neyin iyi, neyin kötü olduğunu bilemiyoruz. Şimdikilerin ne edebi yönü ne bilgisi ne de kendinden haberi var. Denetleyecek kişiler maalesef yok. Eskiden şair gibi konuşan insanlar vardı. Acı bir gerçek ama halk müziği sanatçılarına meydan verilmiyor. Kültürümüz ülke dışından yönetiliyor. Halk müziğine sahip çıkan yok. Müziklerin özü, anası halk müziğidir. Eskiden okuduğum türkülere çoban müziği derlerdi. Biz bunları gördük, yaşadık. Halk müziği içinde halkı icra ediyorum. O halk da büyük bir halktır, büyük bir kültürdür.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.