Pazar 05.08.2018
Son Güncelleme: Pazar 05.08.2018

Kulübün geleceği başkanın iki dudağı arasında olamaz

Türk futbolu ekonomik bir çıkmazın içinde. Öyle ki büyük kulüplerin borçları dev sanayi şirketlerinin cirolarıyla yarışıyor. Kulüpler içine düştüğü bu darboğazdan çıkabilir mi? Meseleyi futbol ekonomisi uzmanı Tuğru Akşar, ile masaya yatırdık. Akşar, “Yapısal dönüşümler gerçekleştirmemiz, yarınlar için bugünü feda etmemiz şart. Futbolda ‘abi’ dönemi bitmeli. Çünkü evdeki gümüşleri satacak duruma geldik” diyor

Fenerbahçe'nin çiçeği burnunda başkanı Ali Koç'un 24 temmuz günü FB TV'de yaptığı camiaya sesleniş konuşması, futbolla ilgilenen ilgilenmeyen herkesi şoka uğrattı. Aslında herkes içten içe bir şeylerin ters gittiğini, kulüplerin finansal olarak iyi yönetilmediğini biliyordu fakat kimse bu kadar vahim bir tablo olduğunu tahmin etmemişti. Koç'un açıklamalarına göre Fenerbahçe'nin borcu 621 milyon euro civarındaydı ki bu eski başkan Aziz Yıldırım'ın açıkladığı rakamın hayli üzerindeydi. Üstelik kulübün 10 yıllık gelirleri ipotek altına alınmış, sponsorluk gelirleri başka yerlere bağlanmış, kısacası uçan kuşa borçlanılmıştı.


Ali Koç'un açıklamasının ardından Türk futbolunun içine düştüğü ekonomik darboğaz da artık iyice anlaşılmış oldu. Öyle ki zaten kulüpler UEFA ile yaptıkları Finansal Fair Play anlaşması gereği çeşitli cezai yaptırımlara maruz kalmış, transferde birtakım kısıtlamalarla yüzleşmişti. Peki, milyonlarca taraftarı bulunan bu büyük camialar nasıl bu hale geldi? Sorumsuzca davranan yönetim ve başkanlar mı, günü kurtarmaya yönelik atılan adımlar mı yoksa kökten değişmesi gereken sorunlu bir zihniyet mi? Ve her şeyden önemlisi Türk futbolu komadan nasıl çıkacak, tünelin ucunda ışık var mı? Avrupa'da işler ne alemde?


Bu soruların cevabını almak ve Türk futbolunun röntgenini çekmek üzere soluğu Tuğrul Akşar'ın yanında aldık. Akşar, bir bankada yönetici fakat bunun yanında 17 yıldır spor ekonomisi üzerine kafa yoran bir isim. futbolekonomi.com adında spor yazarlarının da katkıda bulunduğu bir sitesi, futbol ve ekonomi üzerine yazdığı kitapları bulunuyor. Akşar, "İnsanlar top çizgiyi geçti mi, geçmedi mi derdinde. Oysa bu işin arkasında devasa bir endüstri söz konusu" diyerek yola çıkmış biri. Vakti zamanında üniversitelerde futbol ekonomisi kürsüsü kurulmasını dahi teklif etmiş.
Kendisiyle bir araya geldik. Futbolun bugün içinde bulunduğu krizin nedenlerini, sonuçlarını ve çözüm önerilerini konuştuk. Ona göre artık havaalanında yıldız karşılama, har vurup harman savurma dönemleri bitti.


- Spor ekonomisinin önemini kulüplerin içinde bulunduğu borç sarmalını görünce daha iyi anladık. Peki, Avrupa'da durumlar nedir?
- Avrupa'da futbol, sadece futbol değil! Bir gösteri endüstrisi olarak algılıyor ve buna göre hareket ediyorlar. Kulüplerin genel yapı- Türk futbolu ekonomik bir çıkmazın içinde. Öyle ki büyük kulüplerin borçları dev sanayi şirketlerinin cirolarıyla yarışıyor. Kulüpler içine düştüğü bu darboğazdan çıkabilir mi? Meseleyi futbol ekonomisi uzmanı Tuğru Akşar, ile masaya yatırdık. Akşar, "Yapısal dönüşümler gerçekleştirmemiz, yarınlar için bugünü feda etmemiz şart. Futbolda 'abi' dönemi bitmeli. Çünkü evdeki gümüşleri satacak duruma geldik" diyor lanmalarını sportif sosu da ihmal etmeden, ticarileşen futbolun gereksinimlerini karşılayacak şekilde organize etmişler. Nitekim, 25 milyar euro'luk Avrupa futbol pastasının yüzde 62'si beş büyük ligden geliyor. Alman Bundesliga, İngiliz Premier Lig, İspanyol La Liga, İtalyan Serie A, Fransız Ligue 1. Bunlar yıllık 15 milyar euro'luk gelir elde ediyor. Bizim ligimizin yıllık geliri yılda 700 milyon euro'ya ulaşıyor. Bu liglerde genelde kulüp sahiplikleri var ve dolayısıyla başarısız olan, kâr edemeyen, mâli yapısı sıkıntılı olanlar doğrudan olmasa bile dolaylı olarak doğal seleksiyona uğruyor. Batacaksa batıyor, küme düşecekse düşüyor. Herhangi bir koruma kalkanı yok. Başkan soyunma odasına girmiyor, kadro yapmıyor, kafasına göre transfer gerçekleştirmiyor! Kulübün başına getirdiği idari ve sportif menajerler aracılığıyla kulübü yönetiyor. Kısacası, bu liglerde ve kulüplerde kurumsallık bir zorunluluk.
- Bu kulüpler hesap verip, denetleniyorlar yani!
- Evet, sıkı bir denetim var. Tüm kulüpler bu kapsamda şeffaf ve denetlenebilir olmak zorunda. Bu nedenle bu beş büyük lig yıllık ortalama 15 milyar euro gelir yaratabiliyor. Bizde ise, borçlanmaya dayalı bir büyüme modelimiz var. Gelirlerin nasıl yaratılacağı düşünülmeden harcamaları yaparız. Bir planlamamız yok. Var olan gelirlerimizden daha çok kazanılmamış gelecek yılların gelirlerini harcarız. Tüm bunların sonunda sportif başarı gelsin gelmesin bir hesap verme olayı da olmadığı için, sıkı bir denetim yapılmadığından, şeffaf olamadığımızdan, kulübün geleceği başkanın iki dudağı arasında olduğundan ve demokratik bir yapılanma bulunmadığından hata yapmaya devam ediyoruz. O hata da, finansal tablo olarak yönetilemez bir borç dağı olarak karşınıza çıkıyor.
VERGİ ÖDEMEYEN KÜME DÜŞER
- Denetleme sonucuna göre hakkında olumsuz rapor çıkan kulübe ne yaparlar?
- Mesela vergisini ödeyemediği takdirde, önce uyarı gider ardından kayyuma aktarılır, hatta küme düşürülür. Bakınız Glasgow Rangers, Fiorentina, Leeds United... Oralarda af yok. Glasgow Rangers 3.5 milyon sterlin vergisini ödeyemedi, kayyum atadılar, sonra küme düşürdüler. 100 yıllık kulüptü, kimse İskoç Premier Ligi batar, Celtic kiminle mücadele edecek diye düşünmedi. "Kulüplere yaptırım uygularsak futbol ekonomisi olumsuz etkilenir" gibi bir anlayış yok Avrupa'da.
- Avrupa ile aramızdaki farkımızın kapanması için yayın gelirleri de önemli bir çıkmaz. Bizde o kadar büyük yayın gelirleri yok... Bunu nasıl aşacağız?
- Yayın geliri reytinge ve futbolun kalitesinin artmasına bağlı. Süper Lig'in yıllık naklen yayın gelir hakları 500 milyon dolara satıldı. Bu rakam aslında bizim gibi bir lig için ciddi bir rakam. Bizim parasal gelir yaratmakta bir sıkıntımız yok. Bizim bu geliri yönetmekte sorunlarımız var. Yani, üstyapı problemimiz var. Üstyapı sadece sportif performansı yönetmekten ibaret değil. Kulüplerimizi sportif, iktisadi ve mali olarak daha yükseğe taşıyacak nitelikte, vizyon ve misyonda bir yönetsel yapılanmamız yok. Dünyayı takip eden, finanstan anlayan, ekonomik yeni gelir kaynakları yaratabilen, sportif performansı daha yukarılara taşıyabilecek yeterlik ve yetkinlikte insanlar kulüplerin başında olmadığı için, kalıcı başarılara ulaşamıyoruz.


TÜRK FUTBOLU BİR YERE GİDEMEZ
- Hep mi böyleydi?
- Ne yazık ki, bu konuya olumlu yanıt vermek çok zor. Futbolumuzun özellikle son 18-20 yılına baktığımızda, yönetsel yapılanma anlamında çok fazla yol alamadığımızı görüyoruz. Nitekim, bunun en önemli göstergesi, bu süreçte parasal gelirimiz artarken, bir türlü sportif performansımızın artmaması. Yani, 2000 yılında Süper Lig'de toplam gelirimiz 150 milyon euro iken, bugünkü gelirimiz 700 milyon euro'ya ulaşmış olmasına karşın, sportif performansımızın göstergesi olan UEFA ve FIFA sıralamalarına bakıldığında 2000 yılının gerisindeyiz. Demek ki, Süper Lig parasal gelir yaratmış ama o geliri yerli yerinde kullanamadığımız için sportif performansta geriye düşmüşüz.
- Türk futbolu adına ümit var mı?
- Bu borç tablosu itibariyle Türk futbolu bir yere gidemez. Ekonomik konjonktür de buna izin vermiyor, finansal maliyetlerinin artmasıyla kulüplerin durduk yerde borçları artıyor. Kurlar yukarı yönde gidiyor. Mesela İstanbul Borsası'na gönderilen faaliyet raporlarındaki verilerdeki şeffaflık, kulüplerde, derneklerde de olmalı.
Bu yapılanmada göremediğimiz yönü var futbolun. İbra müessesi iyi çalıştırılmıyor. "Kol kırılır, yen içinde kalır" mantığıyla yönetimler aklanıyor. O yüzden de kulüplerin iki yakası bir araya gelmiyor. Futbol kulüpleri artık borca dayalı büyüme modelini terk edip sürdürülebilir bir sportif ve finansal başarıya odaklanmalı.


ALTYAPIYA HARCANAN PARALAR NEREYE GİDİYOR?
- O halde altyapılar büyük önem kazanıyor değil mi?
- Üç büyük kulübün yöneticisinden biri vakti zamanında bana, "Biz gider olarak gösteremediğimiz birtakım tutarları altyapıya yapılan harcamalar kaleminde gösteririz" demişti. Çok şaşırmıştım.
- Bu finansal krizden kurtulabilmeleri için Avrupa ne kadar önemli?
- Şampiyonlar Ligi'ne giden bir Türk takımı sıfır performans gösterse dahi 25-30 milyon euro'nun sahibi oluyor. Bir Türk takımının 30 milyon euro kazandığını düşünürsek bu 180 milyon liraya yakın bir para eder. Geçen senenin lig şampiyonu Galatasaray'ın kazandığı para ise 170 milyon lira civarında. Hangisi daha önemli sizce? Üstelik Avrupa'da sürekli vitrindesiniz, yan gelirler yaratmaya da müsait bir ortam söz konusu.
- Peki, şu an Türk kulüpleri için komada dersek, bu komadan çıkmak için ilk adımda ne yapılabilir?
- Bir, kadronuzu küçültür, yüksek maliyetli oyuncularla yollarınızı ayırırsınız. İki, altyapıya önem verirsiniz. Altyapıya önem verdiğiniz için çok maliyetli oyuncularınız olmaz ve dolayısıyla prim ve maaş ödemelerinde tasarruf sağlarsınız. Üç, gereksiz maliyetlerden kurtulursunuz. Ali Koç'un açıklamalarına göre bin 300 kişi civarında kişi çalışıyormuş Fenerbahçe'de. Bunun yaklaşık yüzde 25'i sporcu geri kalanı idari personel. Bu nasıl bir sayıdır? Sonuçta bir kulüp burası. Demek ki bu kadar ekstra maliyetler söz konusu.
ALİ KOÇ, "KRAL ÇIPLAK" DEDİ
- Ali Koç'un açıkladığı borç rakamlarına Aziz Yıldırım itiraz etti... Bu da ilginç değil mi?
- Ali Koç, "Borç 620 milyon euro" diyor, Aziz Yıldırım ise "420 milyon euro." Hangisi doğru? Belli ki, Ali Koç'un dediği doğru. Sayın Koç'a göre, anlaşılan o ki, kulüpte borçların bir kısmı gizlenmiş. Fenerbahçe'nin 4.1 milyar liraya ulaşan mevcut finansal yükümlülükleri, kulübün gelirinin 10 katına ulaşmış. Ali Koç bunları açıklayarak "Kral Çıplak" dedi.


- Ali Koç'un değişim yaratabileceğine inanıyor musunuz?
- Şunu unutmayalım ki, "Her değişim, kendi içinde bir direnç taşır." Dolayısıyla, kulübün geleceği için sayın Koç, bu dirençleri ortadan kaldırmak ve yeni, daha çağdaş, demokratik, daha katılımcı ve kucaklayıcı bir yapılanmayı oluşturmak, kurumsal yönetimi geliştirmek suretiyle, kulübü sportif, iktisadi ve mali olarak hak ettiği yere taşıyacaktır. Bu anlayışla Ali Koç kulübü yönetirse Fenerbahçe'nin önü açık.
- Yeni başkan kulübe 50 milyon doları hibe etti, yangını söndürmeye yeter mi?
- Ali Koç'un 50 milyon doları kulübe hibe etmesi taraftar ve camia açısından çok iyi görülebilir. Bu onu kahraman da yapabilir. Fakat o da çok iyi biliyor ki bu 50 milyon dolar, kara deliğe atılan küçük bir taş. Sonuç itibariyle, iyi niyet temelinde yükselen popülist bir davranış bu. Taraftarın beklentisi çok yüksek. Ancak beklentilerle gerçekleşenler arasındaki sapma arttıkça, bir süre sonra güvenilirliğiniz sorgulanmaya başlanır. Ancak, o iş yaşamının gerçeklerini çok iyi bilen birisi olarak, eminim ki popülist politikalardan uzak duracaktır. Çünkü popülizm hata yaptırır.
EVDEKİ GÜMÜŞLERİ SATACAK NOKTAYA GELDİK
- Kulüplerin satılması bu şartlarda mümkün mü?
- Yabancı yatırımcı gelse Fenerbahçe Spor Kulübü Derneği'ni mevcut hukuksal ve toplumsal yapısından dolayı alamaz. Ancak, Borsa İstanbul'da işlem gören Sportif AŞ'yi satın alabilir ki, burada da kritik bir konu var. O da: altın hisseler dernekte. Yani, Borsa İstanbul'da ancak mali yatırımcı olarak kalırsınız. BİST'te aldığınız hisselerle kulübe egemen olma ve yönetme şansınız yok. Mali yatırımcı kulübe egemen olamadıktan sonra üç büyükleri niye alsın ki? Burası İngiltere değil. Orada kulüpler şirket şeklinde kuruldukları için biri satın aldığında kulübün sahibi oluyor. Kısacası, borç yükü altında ezilen kulüplerin stadlarından petrol fışkırmayacağına, altın madeni çıkmayacağına göre, mevcut finansal darboğazdan çıkma, bu borçların altından kendi olanaklarıyla kalkma şansları yok. Evdeki gümüşleri satacak noktaya geldik. Bu durumda, devlet baba devreye giriyor. "Devlet baba vergimi affet, borçlarımı affet, stadyum yeri ver, stadyum yap" talepleri ortaya çıkıyor. Bu, besleme bir alışkanlık oluyor. Bu yaklaşım modeli de kalıcı ve stratejik olmaktan uzak, futbolumuzu bir yere götüremeyecek bir alışkanlıklar ve tembellikler sistemi oluyor. Bunun da sonu yok.
- Peki, ne yapılması lazım, mantalitenin ne yönde değişmesi gerekiyor?
- Yöneticilerimizin minimum düzeyde hata yapacak yetenekte, nitelikte ve ehliyette olması, genel kurulların da iyi çalışması lazım. Bugün tuttuğu takım için ciddi paralar harcayan taraftarın verdiği her kuruşun nereye gittiğini sorgulama hakkı vardır fakat biz sorgulayamıyoruz, çünkü antidemokratik yapılanmalar söz konusu. Yoksa şark kurnazlığıyla, sorunlarımızı ve borçlarımızı halının altına süpürüp "kol kırılır, yen içinde kalır" mantığıyla ilerleme şansımız yok.
- Fakat hâlâ kulüplerde sorunları çözen abi yöneticiler bulunuyor. Bu durum kurumsallaşmaya engel mi?
- Artık Türk futbolunda abi dönemi bitti. Çünkü Avrupa'da böyle bir şey yok. Orada mentor, koç var, bizde abi abla. Milyonlarca euro verip yurtdışından getirdiğimiz oyuncuların ülkeye adaptasyonunu sağlamak için ona bir mentor sağlamak gerekiyor. Yoksa, ülke kültürüne uzak, yabancı bir çevrede, bu oyuncunun mental adaptasyonunu sağlamadan nasıl sportif performans beklersiniz ki? Bunları yapmayıp 'abi' anlayışına sığınmanın bir sürdürülebilirliği yok.

ŞU AN BORÇ 3.6 MİLYAR (TL)
Yukarıdaki tabloda Fenerbahçe Spor Kulübüne dair Aziz Yıldırım'ın başkan olduğu dönemde bildirilen rakamlar yer alıyor. Ancak yeni başkan Ali Koç'un açıkladığı borç miktarı 621 milyon euro. Diğer kulüplerin son 'şeffaf' rakamları elimizde olmadığı için Fenerbahçe Spor Kulübü verileriyle durumu özetlersek, güncel kurla bu borç 3.6 milyar Türk Lirası'nı geçiyor. 2017 yılı sonu açıklanan borsa verilerine göre sanayi endeksinde işlem gören şirketler arasında böylesi bir miktarın üzerinde borcu olan yalnızca iki şirket var. Onlar da TÜPRAŞ ve Arçelik. Yani bir diğer deyişle Fenerbahçe bir sanayi şirketi olup borsada işlem görseydi en borçlu üçüncü kurum olacaktı. Öte yandan yine 3.6 milyar Türk Lirası üzerinden hareketle gidersek yıllık cirosu bu rakamın uzağında kalan hayli büyük sanayi şirketi var. Borsada işlem gören 159 sanayi şirketinin yalnızca 16'sının cirosu 3.6 milyarın üzerinde.
15 milyar euro
Alman, İngiliz, İspanyol, İtalyan ve Fransız liginin yıllık geliri 15 milyar euro.
700 milyon euro
Türkiye liginin yıllık geliri yılda 700 milyon euro. Bu yıl Süper Lig'in yayın hakları 500 milyon dolara satıldı.
3.5 milyon sterlin
İskoçya Ligi'nde Glasgow Rangers 3.5 milyon sterlin vergisini ödeyemediği için önce kayyum atadılar, sonra küme düşürdüler.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.