Sevgili dünya evrenin merkezinde değilsin!
Evrenin merkezi dünyamız mı güneş mi yoksa bambaşka bir nokta mı? Peki, evrenimiz sonsuz mu yoksa sonlu ama devasa bir boyuta mı sahip? Öyleyse bir merkezden bahsedilebilir mi? Merkezde olmak hakikaten önemli mi? Gelin tüm bu soruların yanıtlarını arayalım
"Evrenin merkezi nerede?" Bu soruyu 2 bin yıl önce sorsaydık, muhtemelen gelecek cevap Dünya olurdu. Birkaç asır önce sorsaydık alacağımız cevap Güneş olurdu. Ancak bugün bu iki cevabın da yanlış olduğunu biliyoruz. Peki, doğru cevap ne mi? Mesela merkezde siz varsınız. Daha doğrusu evrenin bir merkezi yok, her nokta evrenin eşit derecede merkezi. Evrenimizin boyutlarını tam olarak bilmiyoruz. İki ihtimal var; ya evrenimiz sonsuz, ya da sonlu ama devasa bir boyuta sahip. Eğer ki evrenimiz sonsuz büyüklükte ise o zaman zaten evrenin bir merkezinden söz etmek mümkün değil, hangi noktadan bakarsak bakalım çevremiz büyük sonsuz bir boşlukla kaplı olacaktır. Bu sonsuz genişlikte bir noktayı diğer noktadan ayırmak mümkün olmayacaktır.
BÜYÜK PATLAMADAN ÖNCE BOŞLUK DA YOKTU
İyi ama evrenimiz sonlu ise o zaman evrenimizin bir merkezi olması gerekmez mi? Sonlu bir şeyin bir merkezi olmak zorunda değil mi? Hayır, sonlu bir şeyin merkezi olmak zorunda değil. Bunu daha iyi anlamak için mükemmel küre bir balonun yüzeyini düşünelim. Bu küre yüzeyinde yaşayan, ona yapışık iki boyutlu bir karınca düşünelim. Bu karınca gözünden küredeki herhangi bir noktanın diğer bir noktadan farkı yoktur. Küre yüzeyinin ne bir merkezi vardır, ne de bir ucu. Karınca aynı yöne doğru devamlı giderse er ya da geç başladığı noktaya geri dönecektir. Kürenin yüzeyi sonlu ancak sınırsız ve merkezsiz bir iki boyutlu şekildir. İşte bizim yaşadığımız evren eğer sonlu ise dört boyutlu bir kürenin üç boyutlu bir yüzeyi olarak düşünülebilir. Yani evren içerisinde hiçbir noktanın özel bir statüsü yoktur, ya da eşdeğer bir deyişle her nokta eşdeğer şekilde özeldir, yani merkezdir. Peki, evren Büyük Patlama Kuramı'na göre bir noktadan başlamadı mı? O zaman o noktanın evrenin merkezi olması gerekmez mi? Önce kısaca bu kuramı hatırlayalım. Kozmolojide genel olarak kabul gören teoriye göre evrenimiz bundan 13,7 milyar yıl önce Büyük Patlama denilen bir açılma ile ortaya çıktı. O zamandan beri evren genişlemekte, galaksiler birbirinden uzaklaşmaktadır. İşte bu patlamanın ya da daha doğru ifade ile açılmanın gerçekleştiği nokta, evrenin merkezi değil midir? Evet, o nokta evrenin merkezidir, ancak o nokta bugün bütün evrene tekabül etmektedir. Bu iddiada düşülen hata, evrenin sanki duran bir boşluk içinde yaratıldığını düşünmektir. Oysa Büyük Patlama'dan önce boşluk da yoktu. Bütün evren o noktadan ibaretti ve genişleyip bugünkü evren haline gelen o noktadır. Yine balon analojimize dönersek, balon yüzeyinin bir noktadan başlayıp küresel bir şekilde şiştiğini, yani büyüdüğünü hayal edin. Bu balon yüzeyinin hangi noktası merkezdir, ya da balonun ilk ortaya çıktığı nokta yüzeydeki hangi noktadır soruları anlamsız olacaktır. Zira bütün balon yüzeyi başlangıçta bir noktaydı. İnsanlar tarih boyunca Kopernik'e kadar genellikle Dünya'nın evrenin merkezinde yer aldığını düşünmüştür. Kopernik'ten sonra Dünya'nın evrenin merkezinde olmadığını gösterilmesinin, insanların özel bir yere sahip olduğu düşüncesini sarstığı söylenir.
MERKEZDE OLMANIN NESNEL DEĞERİ YOK
Freud bunu insanlığın maruz kaldığı üç büyük travmadan biri olarak gösterir. Ancak bu iddia tarihsel olarak doğru değildir. Ne Dünya merkezli evren kuramını kuran Antik Yunan düşünürleri, ne de sonrakiler, Dünya'nın evrenin merkezinde olduğu fikrinden yola çıkarak insanın özel bir yere sahip olduğunu savunmuşlardır. Aristo fiziğinde evrenin merkezi, yani Dünya, bozulmanın olduğu yerdi. Diğer taraftan gökyüzü bozulmayan esir maddesinden yapılmıştı. Orta Çağ düşüncesinde de yine Dünya bozulmanın, gökyüzü ise cennetin yeriydi. Mesela Dante cehennemi Dünya'nın merkezinde tarif ediyordu. Yani merkezde olma bir üstünlük olarak algılanmıyordu. Dolayısıyla Dünya'nın merkezde olmadığının anlaşılması, insanın önemsizleştirilmesi anlamına gelmiyordu. Modern bilim, her noktanın eşit derecede merkezde olduğunu göstererek aslında Kopernik'in sunduğu evren tablosunu da yanlışladı. Merkezde olmak pek de önemli bir şey değil zaten. Merkezde olmanın nesnel bir değeri yok. Biz bu evrenin bir merkezi olmadığını anlayacak belki de yegane fiziksel canlılarız. Bu merkezde olmaktan çok daha kıymetli ve değerli bir şey.
ŞAŞIRTAN GERÇEKLER
DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLAR
BİLİMSEL BİLMECELER
GEÇEN HAFTANIN ÇÖZÜMLERİ
BİLİM TARİHİNDEN NOTLAR
İlk kalp nakli için cinayet işlemek
İlk insandan insana kalp nakli 3 Aralık 1967 yılında Güney Afrikalı doktor Christiaan Neethling Barnard (1922-2001) tarafından yapıldı. Barnard, bu ameliyattan önce tam 48 tane köpek üstünde deney yapmış, köpeklerin hepsi ameliyattan sonra en fazla 10 gün yaşamıştı.
İlk kalp nakli ameliyatı 54 yaşında, çaresiz bir kalp hastalığına yakalanan gönüllü Louis Washkansky üstünde gerçekleştirildi. Nakledilen kalp, bir gün önce trafik kazası geçirip beyin ölümü gerçekleşen genç Denise Darvall'dan babasının izni ile alınmıştı. Beyin ölümü gerçekleşmesine rağmen, o dönem yasalarına göre Darvall ölü sayılmazdı zira kalbi durmamıştı.
Sabretmeye niyeti olmayan Barnard, Darvall'ın kalbine gizlice potasyum iğnesi yapmış, kalbin durmasını sağlayarak Darvall'ı teknik olarak ölü duruma getirmişti. Barnard'ın teknik olarak bir cinayet işlediği gerçeği olaydan 40 yıl sonra ortaya çıkacaktı. İlk kalp nakli başarılı olsa da, hasta Washkansky sadece 18 gün yaşayacaktı.
EN SON HABERLER
- 1 Kuruluş Osman’ın Ulcay’ı Ümit Kantarcılar’dan samimi açıklamalar! “Dizi ve sinema sektöründeki başarımız tesadüf değil”
- 2 Dünya çatışıyor ABD kazanıyor
- 3 Türklerin Lahey’deki hayatı: Gurbet, gözyaşı ve umut
- 4 Bu turun farkı kadınlar
- 5 Sessiz lüksün sembolü
- 6 Düşünceleriniz hayatınızı yönlendiriyor
- 7 Atalarının mirasını fotoğrafta yaşatıyor... Adıyamanlı kadınların kültürel mirası: Kofi
- 8 Osmanlı alimlerinin 150 yıllık kayıp hikayesi
- 9 Başkasına yardım derken kendini unutma
- 10 Moda, kadın sporcuların peşinde