Pazar 21.10.2018

Emniyet müdürüyle beş çayı

İstanbul Emniyeti birkaç yıldır önemli bir değişim içerisinde. Terörle, suçla mücadele ederken; 15 milyonluk şehirde asayişi sağlarken temel motivasyon toplumla kurulan güven ilişkisi. Kendi içinde denetim sistemini geliştiren, sürekli eğitimlerle dinamikleşen teşkilattaki değişimi İstanbul Emniyet Müdürü Dr. Mustafa Çalışkan anlattı

Üç hafta önce Pazar SABAH'taki 'Bağcılar'a huzur WhatsApp'la geldi' haberi yayımlandıktan sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden aradılar. Arayan Medya-Halkla İlişkiler ve Protokol Şube Müdürü Murat Çaykara'ydı. Müdür bey "Dr. Mustafa Çalışkan, haberinizi ve bakış açınızı beğendi, tanışmak için sizi çaya bekliyor" dedi. Şaşırmadım desem yalan olur! Sinema ve edebiyatta polisiyeyi sevdiğimden son zamanlarda biraz polis haberlerine meyletmiştim. Ama haberin böylesi bir buluşmaya vesile olacağı hiç aklımdan geçmemişti. Randevulaştık, bu hafta içi İstanbul Emniyet Müdürü Dr. Mustafa Çalışkan ile buluştuk. Polisle, emniyetle pek işi olanlardan değilim. Daha önce pasaport almak için bir kere gittiğim Vatan Caddesi'ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü binasının normal kapısından gireceğimi düşünüyordum. Fakat arka kapıdan alındım. basın bürodan bir polis karşıladı beni. Haberin emniyetteki yankısını o zaman anladım. Memur arkadaş "Ellerinize sağlık" deyince "Vallahi sizin elinize sağlık, ben gördüğümü çaldım" dedim. Dr. Mustafa Çalışkan çok yoğun. Eee ne de olsa 15 milyonluk şehrin emniyeti, huzuru ona emanet. İki cep telefonu kullanıyor. Telefonun birini kapatırken diğeri çalıyor. Bazen iki telefonu aynı anda kullanmak durumunda kalıyor. "Müdürüm size iki değil üç dört telefon gerek" diyorum. Gülüyor... Haber için teşekkür ediyor, polislerle ilgili haberlerin ya çok içerden yazıldığını ve polis jargonunun yazıya hakim olduğunu ya da kimi önyargıların yazıya sirayet ettiğini anlatıp "Siz serinkanlı yazmışsınız" diyor. Önyargı aslında önemli bir kelime. Çalışkan, toplum destekli polislik anlayışını İstanbul'da uygulamaya başlarken ilk elden işte bu önyargıları kırmayı hedeflemiş. "Polisin görevi toplumun huzurunu, emniyetini sağlamak. Yani bu toplum ve millet için çalışıyoruz. Toplumun desteğini almadan suçla mücadelede kesinlikle başarılı olunmaz" diye anlatıyor.
22 ŞİKAYET BİLE ALMADIM
Ama özellikle 80'li ve 90'lı yıllarda polisin imajının insanlarda yarattığı etkinin o da farkında. Çalışkan "Geçti o günler. Türkiye gelişti. İnsanımız artık çok daha eğitimli. Hakkını, hukukunu biliyor. Nezaket, güler yüz, güven istiyor. Polis de bu taleplere göre kendini geliştiriyor" diyor. Bir örnek veriyor: "Geçen yıl 22 milyon GBT yaptık İstanbul'da. Bu bir rekordur. İnanın 22 şikayet gelmedi. Polis arkadaşlar nezaketi elden bırakmadan insanlarla diyaloğa giriyorlar çünkü." "Eskiden polis kontrolleri hoş karşılanmazdı. 'Ben suçlu muyum ki GBT'me bakıyorsunuz' denilirdi ama son yıllarda bu algı sanki değişti" diyorum. Çalışkan "Evet" diyor, "Polis değişiyor toplum da değişiyor. Çünkü bu etki-tepki meselesi. İstanbul bir metropol. İnsanlar polisin kendi güvenlikleri için bu tür uygulamalar yaptığının farkında artık."
METE SİSTEMİ İLE POLİS DENETLENİYOR
Polisteki değişim sadece nezaketle ilgili değil elbet. "Sizle birlikte başka bir şeyler de değişti sanki" diyorum. Mobil Emniyet Teknolojileri (METE) sisteminden bahsediyor. Yazılımı emniyet tarafından yapılan bir uygulama METE sistemi. Her kademedeki polisin denetlenmesini sağlıyormuş. Çalışkan "Hangi polis nereye gitmiş, ne yapmış, olay yerine nasıl intikal etmiş, ihbara kaç saniyede cevap verilmiş, kaç zanlı yakalamış, hangi amir, olaylara nasıl müdahale etmiş, hangi kontrol noktalarına uğramış... Bu sistemde her şeyi görebiliyoruz. Bunun için kimse masa başında değil artık. Başarılı polisleri ödüllendiriyoruz bu sistemde. Eğitim verilmesi gerekenlere eğitim veriyoruz. Aksaklıkları görüp hemen önlem alıyoruz. Sistemi kurduk tıkır tıkır işliyor" diyor. Eğitime takılıyorum. "Nasıl eğitimler bunlar?" diyorum. Göreve geldikten sonra polislere sürekli eğitim verilmesini sağladığını anlatıyor Çalışkan: "Dünya hızlı bir değişim içinde ve bir an bile geriye düşmemek gerekiyor. Mesela İstanbul'da polis adam öldürdü haberleri duymuyorsunuz artık. Çünkü yaklaşık 12 bin polise üç hafta süren acil müdahale eğitimi verildi. Silahlı çatışma, polisin en son olarak başvurduğu bir yöntem. Eğer böyle bir durum olursa da zanlılar ancak bacağından vurularak yakalanıyor." İstanbul'da polis için sürgün yeri diye bir yer olmadığını söylüyor Çalışkan ve "Eskiden Bağcılar, Sultangazi, Boğaz Köprüsü sürgün yeri olarak adlandırılırdı. Şimdi benim hangi polisime nerede ihtiyacım varsa orada görev yapıyor. Sorunlu bölgelerde daha tecrübeli polis arkadaşlara ihtiyacım varsa orada görevlendiriyorum" diyor.
PSİKOLOJİK ÜSTÜNLÜK POLİSE GEÇTİ
"Bağcıları hallettiniz, sırada nereler var?" diye soruyorum. Şu an polis İstanbul'un tamamına hakim. Bağcılar'da, Okmeydanı'nda, Sultangazi ve Maltepe'de kimi bölgeler vardı. Hepsi suçlulardan arındırıldı. Psikolojik üstünlük polise geçti. Bunun sebebi de toplumla el ele vermek, onlarda oluşan güven. Nerede küçük bir çeteleşme oluyor, haberimiz var. Yakın zamanda Beyoğlu'na yoğunlaşacağız" diyor. Sonra "Nerede oturuyorsunuz" diyor. "Kadıköy" diyorum. "Nedir gözlemleriniz" diye soruyorum. "Son zamanlarda orada da ufak tefek çeteleşmeler, mafyatik görünümlü kimi örgütlenmeler oluyor" diyor. Gözümün önüne mahalledeki kimi olaylar geliyor, tespitleri haklı. "Farkında mısınız iki yıldır terör olayı yok İstanbul'da" diyor. Düşünüyorum, Çalışkan haklı, terörün kökü kazındı İstanbul'da. "Polis artık İstanbul'un tamamına hakim" diyor, sonra da "Toplumla olan güven ilişkisi gelişti. Birkaç yıl içinde Avrupa'nın en güvenli metropolü seçilirsek kimse şaşırmasın" diye iddialı bir çıkış yapıyor. Çalışkan benim kültür sanat orijinli bir gazeteci olduğumu ve polisiye merakım nedeniyle zaman zaman polis haberleri yaptığımı anlayınca "Cinayet büroya da gel bir gün" diyor. "Tamam" diyorum. Aklıma cinayet büroda bir gün nasıl geçiyor temalı bir haber geliyor. Müdür Çalışkan'ın da hoşuna gidiyor fikir!
BEKÇİLER SOKAĞA ÇIKTI HIRSIZLIK AZALDI
İstanbul çok büyük bir il. "Nedir günlük suç rutini?" diye soruyorum. Anlatıyor: "Bin, bin 100 civarında. Buna trafik kazaları da dahil. Bu rakam üç yıl önce de bu civardaydı. Nüfusun artmasına rağmen biz aynı rakamda tuttuk. Şimdi aşağı düşme eğiliminde. Nasip olursa düşüreceğiz suç sayısını ve oranını." "Ya hırsızlık?" diyorum. Ev hırsızlığının günlük ortalamasının 25-30 civarında olduğunu söylüyor. Bekçilerin göreve başlaması ile düşüş de başlamış, "Daha çok bekçiyle çalışabiliriz, o zaman bu ortalama da düşecektir. Ama failleri bulduğumuz bilinsin" diyor.
155 DAHA DİNAMİK, İKİ SANİYEDE CEVAP VERİYOR
Türk polisinin çok iyi olduğunu, dünyada ilk üçe gireceğini söylüyor Çalışkan. "Yurtdışında da çalıştım biliyorum" diyor ve devam ediyor: "Bizim polisimiz fedakarlık, cevvallik, meslek aşkı konusunda çok iyidir. Ama iyi yönetilmesi gerekir. Biz de onu yapıyoruz. Bak eskiden 155'i aramazdı insanlar. Benim ilk yaptığım işlerden biri 155 ihbar hattının randımanlı çalışmasını sağlamak oldu. Yeniden yapılandırdık. Ara cep telefonundan, kaç saniyede cevap veriyorlar bak" diyor. "Arayıp ne diyeceğim" diyorum. "Pardon yanlış oldu diyebilirsin" diye cevap veriyor. Arıyorum 155'i, iki saniyede açılıyor. Çalışkan'ın dediği gibi "Pardon yanlış oldu" diyorum. Telefondaki polis memuru "İyi günler" diyor. Çalışkan "155'i dinamik hale getirdik. 7/24 saat çalışıyor. İhbarlar kesinlikle değerlendiriliyor. Gerekiyorsa sonra bilgilendirme yapılıyor. Olaya intikal süresini kısalttık. Bazen yoğunluk olabiliyor. Ama bu olaylara müdahale edilmediği anlamına gelmiyor" diyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.