Pazar 27.01.2019
Son Güncelleme: Pazar 27.01.2019

Tarihi gerçeklere uymayan bir film

İlyas Bazna bir vatansever mi yoksa bir paragöz mü? Neden casusluk yaptı, kimdi, kimin adına çalışıyordu. Hâlâ bu sorulara cevap verilemiyorken Çiçero filmi onunla ilgili ciddi iddialar ortaya attı. Onun, Atatürk’ün emriyle görevlendirilmiş bir istihbaratçı olduğunu savladı. Olabilir miydi? Pazar SABAH olarak uzun yıllar Türk istihbaratı için çalışan Cemal Alparslan Ertuğ ile Çiçero filmini izledik. Filmin iddialarını ve Çiçero’nun gizemli dünyasını konuştuk. Filmi gerçeklere uygun bulmayan Ertuğ istihbarat dünyasının arka planını anlattı

İlyas Bazna namıdiğer Çiçero... 1943'te Ankara'daki İngiliz Büyükelçiliği'nde çalışırken elde ettiği çok gizli belgeleri Almanlara satmasıyla adını dünya casusluk tarihine yazdırdı. Ama kimdi, neden casusluk yapıyordu, kimin için çalışıyordu, savaştan sonra neler yaptı? Hakkında kitaplar yazılmasına, filmler çekilmesine rağmen bugün bile bu sorulara tam olarak cevap verilemiyor. Üzerindeki gizem perdesi aralanmadıkça da efsanesi daha da güçlü bir şekilde kuşaktan kuşağa anlatılageliyor.
Böylesi gizemli bir casus olan İlyas Bazna, Serdar Akar'ın yönettiği Çiçero filmiyle tekrar gündemde. Film bu gizemli casusla ilgili yeni iddialar ortaya atıyor. Onun Türk istihbaratının önemli bir casusu olduğunu, yaptığı o büyük casusluk görevinin bizzat Atatürk tarafından verildiğini, Türkiye'nin 2. Dünya Savaşı'na girmemesinin onun çalışmaları sayesinde olduğunu savlıyor. Acaba bu savlar doğru mu? Uzun yıllar Türk istihbaratı için çalışan Cemal Alparslan Ertuğ ile bir sabah buluşup önce Çiçero filmini izledik sonra Çiçero'yu ve filmin iddialarını konuştuk.

- Nasıl buldunuz filmi?
- Çekimleri, oyunculukları, filmin tarihi dönemi yansıtması açısından başarılı buldum. Kimsenin şevkini kırmak istemem ama öykü inanılmaz derecede çarpıtılmış. Film, İlyas Bazna'nın eskiden beri Milli Emniyet ajanı olduğunu savlıyor. Sanki görevli olarak İngiliz Büyükelçiliği'ne yerleştirilmiş. Buradan gizli evrakları alıyor, bu evrakları Milli Emniyet tahrip edip Bazna'ya veriyor, o da Almanlara satıyor. Ama bu hikaye gerçeğe hiç uygun değil.
- Gerçek nedir?
- Bazna'yla ilgili çok fazla bilgi kirliliği var. Ama Milli Emniyet ajanı olduğuna dair bir bilgi yok. O yıllarda Milli Emniyet'in karşı casusluk dairesi çok iyi çalışıyor. Büyük ihtimalle yaptığı casusluk fark edildi ve Bazna istihbarat birimimiz tarafından kullanıldı. Ama filmdeki gibi büyük bir görevlendirme yapılıp savaşın seyrini değiştirecek kadar önemli işler yaptığı bilgisi doğruları yansıtmıyor. Zaten film bildiğimiz tarihsel gerçeklere de uygun değil.

FİLMDEKİ GİBİ BİR AŞK YOK
- Hangi gerçekler çarpıtılmış?
- Her şey birbirine karıştırılmış. Olayların sırası da çarpıtılmış. Mesela Alman Büyükelçi Franz Van Papen'e yapılan suikast girişimi Bazna'nın İngiliz elçiliğinde çalışmaya başlamasından bir yıl önce gerçekleşmiştir. Ayrıca bu suikastı Ruslar yapmıştır. Sabotajcı parçalanmıştır. Eylemi planlayanlardan bazıları da yakalanmıştır. Hatta Rus elçiliği bir hafta Türk emniyeti tarafından kuşatılıyor, ciddi gerginlik oluyor ve öyle yakalanıyor planlayanlar. O suikastın İngilizlerle bir alakası yok. Ayrıca Burcu Biricik'in oynadığı Nele Kapp'ın hikayesi de gerçeğe uygun değil.
- Nasıl?
- Nele Kapp Alman Büyükelçiliği'nde çalışan bir şifre memuru. Öyle Down sendromlu bir çocuğu yok. Bazna ile de filmdeki gibi bir aşk yaşamamış. Kendisi Almandır ama Nazi karşıtıdır. Çiçero'nun casusluk faaliyeti onun ihbarıyla ortaya çıkar. Bir Yahudi dişçi aracılığıyla Amerikalılara haber gönderir ve İngiliz Büyükelçiliği'nden bir sızıntı olduğunu anlatır. İngiliz Büyükelçiliği'nden telefon geldiğini, o telefon gelince Alman Büyükelçiliği'nde olağanüstü anlar yaşandığı söyler. Verdiği bütün bilgi de budur. Bu kadını CIA özel bir operasyonla Türkiye'den çıkardı. Zaten İngiliz Büyükelçiliği'nden sızıntı olduğunu da Amerikalılar İngilizlere söylüyor. Ki İngilizler büyükelçiliklerinden sızıntı olduğunu öğrendikleri halde büyükelçilikte bir soruşturma bile açmamış. Yani İngilizler de bu casusluk olayını pek önemsemiyor. Bu kadınla ilgili rapor CIA tarafından 1995'te kamuoyuyla paylaşıldı. Meselenin iç yüzü öyle öğrenildi.
- Peki Bazna'nın Atatürk tarafından görevlendirildiği iddiası doğru mu?
- İlyas Bazna Çankaya Köşkü'nde bir dönem askerlik yapmış. Bu gerçekten hareketle böyle ciddi bir iddiada bulunmak pek inandırıcı değil. Tamam Atatürk 2. Dünya Savaşı'nın olacağını öngörmüş ama onun "Almanların yenilmesi gerekir, şu yapılmalı, bu yapılmalı" gibi talimatı yok.
- Ne yaptı peki Bazna? Gerçekten yaptığı casusluk faaliyetiyle savaşın seyrini değiştirdi mi, yüzyılın casusluk olayına imzasını attı mı?
- Bütün bu bilgi paylaşımı aslında altı ay sürüyor. Zaten Nele Kapp'ın ihbarıyla Bazna köşeye sıkışıyor ve İngiliz Büyükelçiliği'nden istifa edip elini kolunu sallayarak gidiyor. Öyle savaşın seyrini değiştirecek bir casusluk olayı olarak görülmüyor yaptıkları. Para kazanmak için böylesi bir işe girmiş.

İSTİHBARAT BİLGİYİ TEYİT EDER
- Ama Overlord Operasyonu'nun planlarını vermiş ve Almanlar bu bilgileri değerlendirememiş iddiası hep dillendirilir?
- Alman istihbaratı, 2. Dünya Savaşı'nda çok büyük ve etkiliydi. Bir kaynaktan gelen bilgiyle hareket etmemesi çok normal. Genel olarak zaten istihbarat örgütleri gelen bir bilgiyi başka kaynaklardan doğrulatmadan önemli stratejik kararlar almaz. Almanlar da böyle yapmış zaten. İngilizlerin bir istihbarat oyunu olarak görülmüş ve pek önemsenmemiş. Bir de istihbarat dünyasında birinin size gelip bilgi vermesi şüpheli bir durumdur. O kaynağın verdiği bilgiler hemen kabul görmez. Niye geldi, kim gönderdi, bu işin arkasında kim var diye uzun uzun araştırılır. Araştırma safhasında Bazna'nın casusluk faaliyeti ortaya çıkmış zaten ve olay kapanmış gitmiş.
- Peki Çiçero olayı nasıl bir efsane haline geldi?
- Bu olayı ilk olarak Alman Büyükelçiliği'nde çalışan, Bazna'dan bilgileri alan Ludwig Carl Moyzisch anılarında anlatıyor. Bazna kendisine Çiçero denildiğini bu anılardan öğreniyor. Sonra Bazna da bir kitap yazdırmış. Bu kitaptan da Hollywood'da 1952'de 5 Fingers adlı bir film çekiliyor. Böylece bir efsane haline geliyor.
BAZNA, CIA'E GÖRE ANKARA'DA ÖLDÜ
- İlyas Bazna gizemli bir adam. Bu casuslukluk faaliyeti sonrası ne yapıyor biliniyor mu bu?
- Açıkçası onunla ilgili çok fazla bilgi kirliliği var. Mesela onunla ilgili akademik bir çalışma var. O çalışmada da işin içinden çıkılamamış. CIA'ye göre savaştan sonra Ankara'da yaşamış ve ölmüş. Kimine göre casusluk yaptığı anlaşılınca kaçıp Arjantin'e gidiyor. Almanya'da öldüğü iddiası da var. Ama bilgileri teyit edecek bir kaynak yok.
- Peki Türkiye'nin 2. Dünya Savaşı'na girmemesine katkısı olmuş mudur sizce?
- Türkiye'nin savaşa girmeme kararı devlet politikasıydı. Bunu bir casusluk olayına mal etmek doğru değil. İnatla savaşa girmeme kararını uygulayan insanların çoğu 1. Dünya Savaşı'nda at sırtında cephelerde ömür geçiren insanlar. Savaşa girme kararının neye mal olacağını öngörüyorlar. Türkiye ciddi anlamda bir denge politikası yürütüyor. Hem müttefiklerle hem de Almanlarla yakın ilişki kuruluyor. Müthiş bir diplomasi başarısı vardır orada. Ayrıca Milli Emniyet'in karşı casusluk dairesi o yıllarda çok yoğun çalışıyor. Ankara'da çok ciddi istihbarat örgütlerinin mücadelesi var. Bizimkiler herkesi izliyor ve takip ediyor. Mesela o yıllarda Rusların Alman Büyükelçi Van Papen'e olan suikast girişiminin aydınlatılması büyük bir başarıdır. Eğer Alman büyükelçisi öldürülmüş olsaydı savaşın seyri değişebilirdi.
ENTELEKTÜEL BİR FAALİYET
- Casusluk filmleri genelde doğruları yansıtır mı?
- Çok yansıtmaz. Hele hele her şeyle mücadele eden, dünyayı kurtaran, yakışıklı, önüne geleni döven ajan filmleri gerçeği hiç yansıtmaz. James Bond bunlara örnektir. Ama sinemada bu tür ajan tipi çok sevilir. İstihbarat dünyasının gerçekleri biraz John le Carre'ın anlattıklarına daha uygundur. O da zaten İngiliz istihbaratıyla ilintilidir. Onun kitabından uyarlanan Köstebek filmi vardı, o film mesela istihbarat dünyasının gerçeklerini daha iyi yansıtır. Çünkü işin doğası gereği istihbarat işi entelektüel bir faaliyettir.
İstihbaratçı da devlet memurudur, işe gider akşam eve gelir
- Nasıl yaşar bir istihbarat çalışanı? Sonuçta istihbaratçı devlet memurudur. Sabah işe gider akşam evine gelir. Öyle hayatı her an aksiyonla geçmez. İstihbarat örgütlerinin aksiyonel birimleri vardır. Fakat İngiliz ve Hollywood sineması herkese öyle bir istihbarat dünyası çizdi ki o doğru kabul ediliyor. Büyük fotoğrafa bakınca bu büyük bir algı operasyondur
MİT KETUMDUR
Filmler, kitaplar, anılar sayesinde CIA, MI6, MOSSAD ve KGB ile ilgili fikrimiz vardır. Ama MİT, kapalı bir kutu, pek bir şey bilmeyiz, nedir bunun sebebi sizce?
- MİT'te garip bir ketumluk vardı. Hiçbir şeyi anlatmaz. Mesela diğer gizli servisler operasyonlarının gerekli gördükleri kadarını, üzerinden belli bir vakit geçince yazdırırlar. Bunlar uzun vadede o gizli servisle ilgili değerlendirmelerde etkili olur. Hollywood'un bu kadar CIA filmi çekmesi, MI6'nın maceralarının romanlara konu olması bu yüzdendir. Mesela MOSSAD'la ilgili bir sürü kitap vardır. Bunu bizim de yapmamız gerek. Çünkü büyük ve önemli birçok başarılı operasyonu var MİT'in de bunların bilinmesinin de kimseye bir zararı yok, aksine faydası var. Ama yavaş yavaş yaptıklarını düşünüyorum.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.