Pazar 24.03.2019
Son Güncelleme: Pazar 24.03.2019

İslam düşmanlığının körüklenmesinde batı medyasının suçu büyük

Yeni Zelanda’daki terör saldırısı sonrası Batı medyasındaki genel eğilim, saldırıya terör dememe yönündeydi. Kıta Avrupası’nda bir saldırı olunca terör kelimesi büyük puntolarla yazılırken böylesi bir çifte standart İslamofobi’nin Avrupa’da geldiği noktayı gösteriyordu. SETA Avrupa İslamofobi Raporu’nu hazırlayan Dr. Enes Bayraklı’ya göre “Batı’da, Müslümanlarla ilgili siyasetçilerin, medyanın kullandığı dil, çok zehirli bir hale geldi”

Yazar, siyasetçi Jürgen Todenhöfer'in Alman ZDF kanalında katıldığı bir programdaki söyledikleri, son günlerde sosyal medyanın gündeminde. Todenhöfer söyleşisinde, Susan Sontag ile Irak işgaliyle ilgili yaptığı bir sohbetten yola çıkarak Batı dünyasının tarihsel süreçteki emperyalist yüzünü anlatıyor: "Sanırım biz bir yalanın içinde yaşıyoruz. Bu yalan şu: İyi olan, asil olan, yardımsever olan bizleriz. Gerçek bu değil. İnanıyorum ki, biz Batılılar dünyayı değerlerimizin, fikirlerimizin ve dinimizin mükemmelliğiyle fethetmedik. Yalnızca başkalarından daha acımasızdık. Haçlı Seferleri'nde 4 milyon insanı öldüren Müslümanlar değildi. Dünyayı sömürgeleştirirken 50 milyon insanın ölümüne sebep olanlar Müslümanlar değildi. 1. ve 2. dünya savaşlarında 70 milyon insanın ölümüne sebep olanlar Müslümanlar değildi. 6 milyon Yahudi'nin ölümüne sebep olanlar da Müslümanlar değildi. Aksine bütün bunlar Batı dünyasının zorbalığıydı. Bunu bu şekilde anlamamız gerek." Yeni Zelanda'daki, terör saldırısı sonrası özellikle Batı dünyasının medyasıyla, sosyal medyasıyla gösterdiği genel tavır düşünüldüğünde, Jürgen Todenhöfer'in bu sözleri daha da anlam kazandı. Çünkü terör saldırısı karşısında Batı'nın gösterdiği refleks, göstermesi beklenen tavırla örtüşmedi. Beklenen tavır amasız, fakatsız terörü kınama, kurbanlarla empati kurma olmalıyken, gelinen noktada gördük ki, fail ve kurbanın kimliği, gösterilen tavrın belirleyicisi olmuştu. Failin ve kurbanın aidiyeti, inancı, milliyeti medyanın haber verme reflekslerine sirayet ediyordu. Mesela Daily Mirror'ın iki farklı terör eyleminde attığı manşetleri yan yana koyunca durum daha net bir şekilde ortaya çıkıyor. DEAŞ'ın ABD'deki terör saldırısı sonrasında gazete "IŞİD manyağı gay clup'ta 50 kişiyi öldürdü" manşeti atarken Yeni Zelanda'daki terör saldırısı sonrasında aynı gazete "Melek yüzlü bir çocuk bir şeytana, bir katliamcıya dönüştü" manşetiyle çıktı. Sadece Daily Mirror değil birçok gazete terör saldırısına terör diyemedi. Yine The Guardian "Yeni Zelanda'da katliam, silahlı adam camide 49 kişiyi öldürdü" diyerek verdi haberi. Genel olarak saldırıyı terör olayı olarak görmeme hali öne çıkıyordu haberlerde. Oysa aynı yayınlar Batı'daki terör saldırılarını haberleştirirken terör kelimesini daha büyük puntolarla kullanıyor, saldırının faili DEAŞ, El Kaide gibi terör örgütleriyse terör ve İslam kelimelerini yan yana kullanmayı tercih ediyordu. Bu tablonun arkasında Batı'da uzun süredir devam eden, aşırı sağın yükselişiyle de ivme kazanan İslamofobi olduğu artık açık açık tartışılıyor. İşte bu noktada Todenhöfer'in "Biz bir yalanın içinde yaşıyoruz" dediği nokta gözle görünür hale geliyor. O yalan dünyanın yarattığı, gittikçe hastalıklı hale dönüşen durum, medyanın bir terör saldırısını haberleştirirken bile karşımıza çıkıyor. Bu noktada insan hakları, demokrasi kültürü, ifade özgürlüğü gibi Batı'nın çok önemsediği değerler rafa kalkıyor. Peki bir terör saldırısında bile sinsice karşımıza çıkabilen İslamofobi'nin bu kadar yükselişte olmasında medya ne kadar etkili? SETA'nın 2017'de hazırladığı Avrupa İslamofobi Raporu incelendiğinde durumun vehametini anlıyorsunuz. Medyanın, siyasetçilerin yarattığı zeminde büyüyor İslamofobi ve olayları da tırmandırıyor. İşte tam da bu noktada neler yapılmalıydı sorusunun cevabını Batı'ya Yeni Zelanda halkı, hükümeti, başbakanıyla günlerdir veriyor. Terörü lanetleyen, teröristin adını bile ağzına almayan, saldırının mağduru olan Müslümanların acısını paylaşan ve onlarla yan yana durduklarını gösteren bir tavırdan bahsediyoruz.

?BİR İSLAMOFOBİ ENDÜSTRİSİNDEN SÖZ EDİYORUZ
Avrupa İslamofobi Raporu'nu hazırlayan Dr. Enes Bayraklı bu meseleyi iyi bilen uzmanlardan. Türk-Alman Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi olan ve SETA Avrupa araştırmaları direktörlüğü görevini yürüten Bayraklı İslamofobi, Avrupa'daki aşırı sağ hareketler üzerine çalışıyor. Bayraklı "Medya, siyasi elitler ve entelektüeller birbirlerini besliyor. İslamiyetin terörle özdeleştirilmesi yönündeki söylemlerin çoğalmasındaki temel taşıyıcı medya. Ama aynı zamanda sosyal medya çok önplana çıkıyor. Sosyal medya üzerinden kullanılan dil çok radikal. Çoğu zaman da dikkate alınmıyorlar. Bunlar da faaliyetlerine devam ediyorlar. Müslümanlara yönelik soykırım çağrılarından tutun da, Müslümanların parazit olarak nitelendirilmesi, Batı'ya yönelik tehdit olarak görülmesi yönündeki söylemlerin çoğaldığını, yaygınlaştığını görüyoruz. Aynı zamanda geleneksel medya organlarının haber diline baktığımızda, Müslümanlarla ilgili çıkan haberlerin büyük bölümü negatif yönde. İslam düşmanlığının körüklenmesi meselesinde medyanın suçu çok büyük! Tüm resme baktığınız zaman bir İslamofobi endüstrisinden söz ediyoruz. Bu işten para kazanan, kitaplar yayınlayan ve birbirleriyle iletişim halinde olan bir güruh var" diyor.
İDEOLOJİLERİ, DÜŞMANLARI ORTAK
Bayraklı için Yeni Zelanda'daki terör saldırısı sürpriz olmamış: "Yeni Zelanda'daki terör saldırısı bağıra bağıra geldi. Son dönemde Müslümanlarla ilgili Batı'da siyasetçilerin, medyanın kullandığı dil, çok zehirli bir hale gelmişti. Bunun yanı sıra aşırı sağın Batı'da aktif hale gelmesi de bir başka unsur. Aşırı sağcı terör grupları birbirleriyle iletişim halindeler, birbirlerini etkiliyorlar. İdeolojileri, düşmanları, konuları ortak."
KULLANILAN DİLE ÇOK DİKKAT EDİLMELİ
Batı bir bütün değil. Farklılıklar gösteriyor kendi aralarında. Bayraklı da "İngiltere, Yeni Zelanda, ABD gibi ülkeler diğer Kıta Avrupası ülkelerine göre daha toleranslıdır. Çünkü çok kültürlülüğün daha yerleşmiş olduğu yerler buralar" diyor sonra da ekliyor "Bu açıdan bakarsak aşırı sağ çok kültürlülüğü yıkmak, toplumsal nefreti artırmak için bu tarz ülkeleri hedef alabilirler. Aşırı sağ bir problem ama bunun yanı sıra küresel olarak yaygınlaştırılan İslamofobik dil de bu tür saldırıların zeminini hazırlıyor. Yaygınlaştırılan ve normalleştirilen İslamofobik dil, birçok insanın gözünde bu
saldırıları meşru ve normal hale getiriyor. En fazla dikkat edilmesi gereken bu!"
FAİL MÜSLÜMANSA HABER DEĞERİ ARTIYOR
ABD'de Georgia State ve Alabama üniversiteleri tarafından yapılan ve Justice Quarterly dergisinde yayımlanan araştırma "Faillerinin Müslüman olduğu belirtilen" terör saldırılarının medyada diğer din ya da gruplara mensup kişilerce düzenlenen saldırılardan yüzde 357 daha fazla yer aldığını ortaya koydu. Araştırmada ABD'de 2006-2015'te meydana gelen 136 terör saldırısının medyada nasıl yer bulduğu analiz edildi ve medyada haberlerin orantısız bir şekilde yer almasının, halkın Müslümanların adının karıştığı terör saldırılarından daha fazla korkmasına ve diğer tehditleri görmezden gelmesine neden olduğu sonucuna varıldı.
Avrupa İslamofobi Raporu'na göre birçok Avrupa ülkesinde İslam düşmanlığı yükselişte. Bu düşmanlık Müslümanlara yönelik saldırıların ve baskıların artmasına neden oluyor.
DANİMARKA
2016'da 56 İslamofobi vakası bildirildi. Danimarka'da Müslümanlar toplam nüfusun yüzde 5'ini oluşturmalarına rağmen, 2016'da işlenen nefret suçlarının yüzde 20'sinde onlar hedef alındı.
HOLLANDA
2016 yılında Müslümanlara karşı 364 ayrımcılık vakası meydaha geldi.
İNGİLTERE
2017 yılı boyunca Londra'nın tamamında Müslümanları hedef alan nefret suçları bir yıl öncesine göre 1204'ten 1678'e yükseldi, yüzde 40'lık bir artış gerçekleşti.
POLONYA
Müslümanlar 2017'de tüm nefret suçu vakalarının yüzde 20'sine maruz kalarak en fazla hedef alınan grup oldu. Ocak-Ekim 2017 tarihlerinde 664 nefret suçu işlendi.
İSPANYA
2017'de Müslümanlara yönelik 546 saldırı gerçekleşti.
BELÇİKA
Brüksel'deki terör saldırılarını izleyen ay içinde 36 İslamofobik olay kaydedildi
AVUSTURYA
256 İslamofobi vakası bildirildi.
FRANSA
121 İslamofobik olay ihbar edildi. Hükümet tarafından 19 cami kapatıldı, 749 kişi ev hapsine alındı, 4 bin 500'den fazla polis baskını düzenlendi ve hükümetin gözetim altına aldığı kişilerin sayısı 25 bine ulaştı.
ALMANYA
Camilere 100 saldırı oldu. Alman Müslümanları hedef alan 908 saldırı gerçekleşti. Mülteciler 1906 saldırıya maruz kaldı. Müslüman öğretmenlerin yüzde 60'ı ayrımcılığa uğradığını düşünüyor.
(1) Daily Mirror Yeni Zelanda'daki terör saldırısını 'melek yüzlü katil' olarak sunarken


(2) DEAŞ'ın ABD'deki saldırısını "IŞİD manyağı gay clup'ta 50 kişiyi öldürdü" diye vermişti.


(3) Batı basını, Paris ve Londra'daki terör saldırılarında terör kelimesini kullanırken


(4), (5), Yeni Zelanda'da Müslümanlara yönelik ırkçı terör saldırısını haberleştirirken terör sözünü kullanmadı.



(6) The Guardian "Yeni Zelanda'da katliam, silahlı adam camide 49 kişiyi öldürdü", The Times

(7) "MI5 katliamın failini soruşturuyor" manşetiyle çıktı.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.