Son Güncelleme: Pazar 05.05.2019
İstanbul Devlet Opera ve Balesi Başdansçısı Deniz Kılınç Tunçeli ile bir gün geçirdik
Devlet Opera ve Balesi sanatçısı Deniz Kılınç Tunçeli ile Dünya Dans Günü’nü kutlamak için bir araya geldik. Bu zarif dansın perde arkasını, bir bale sanatçısının yaşadığı zorlukları konuştuk
Sahnede tüm zarafetiyle dans eden bir bale sanatçısından etkilenmeyecek kişi yoktur. İnsanı bir başka zamanda hissettiren kostümler, gözleri kamaştıran ışık, su gibi akan bir dansın kahramanı dansçıya herkes gıptayla bakar. İşte bu yüzden geçtiğimiz hafta kutlanan Dünya Dans Günü kıymetli... Çünkü dans etmek dışarıdan bakıldığında çok güzel görünen ama arka planında büyük acılar ve zorluklar barındıran bir sanat.
Böyle hislerle yola çıktım İstanbul Devlet Opera ve Balesi Başdansçısı Deniz Kılınç'la buluşmak için. Mastercard'ın, Paha Biçilemez ismini verdiği proje kapsamında hayat boyu bir kez yaşanabilecek kadar bir sürprize biz de ortak olacaktık.
Devlet Opera ve Balesi iş birliği ile düzenlenen ve yalnızca Mastercard kart sahiplerine özel "Bale Sanatçısı ile Bir Gün" deneyiminin içinde ben de Deniz Kılınç'la bir röportaj gerçekleştirdim. Bir bale sanatçısının bir gününe eşlik ederek perde arkasında neler olduğunu gördük. Ve günün sonunda bir temsil izledik. Son derece keyifli ve eğlenceli bir gündü.
Deniz Kılınç 37 yaşında, sekiz aylık bir bebeği olan bir başdansçı. Eşi de onun gibi Devlet Opera ve Balesi'nde görevli bir bale sanatçısı. Kılınç, çocukluğundan itibaren tutkuyla yaptığı işi, bu işin zorluklarını şöyle anlattı:
- Balenin kalbinize girdiği anı hatırlıyor musunuz?
- Baleyle ilk tanıştığım anı yaşım küçük olmasına rağmen hatırlıyorum. Anaokulu mezuniyeti sırasında öğretmenim anneme sanata yatkın olduğumu, müzik, resim, bale gibi alanlardan birine yönlendirilmem gerektiğini söylemişti. Bir kız çocuğuna bu seçeneklerle gelince, cevap elbette bale oluyor. Hatta Reks Sineması'nın yanında Yıldız Alpar Bale Okulu'nda baleye başladım. CRR'de bir temsil izledikten sonra, sahnede dans etmenin nasıl büyüleyici olduğunu fark ettim ve orada olmak istedim. Ama özel bale okulu ile bunun olması mümkün değildi.
Konservatuvarı kazandım ve baleye yöneldim.
- Göründüğü kadar kolay olmadığını ne zaman anlamaya başladınız?
- İlk sene anladım! O disipline girmek kolay değil. Küçücük beden o yoğun tempoya kendini adapte etmeye hemen başlıyor. Çok isyan ettiğim oldu! Hatta lisans döneminde, "Hiç hareket etmek istemiyorum" dediğim, yoğun tempoyu kaldıramadığım bir dönemim oldu. Kendimi sıkışmış hissediyordum. Her gün bale dersine gel, her gün point, her gün repertuvar... Başka bir şey olması gerekir diye düşündüğüm oldu. Oysa hep çalış, çalış, çalış... Eee hayat orada gidiyor ve ben bedenimle bir mücadele içindeyim ve o mücadele hiç bitmiyor. Operaya girdikten sonra bu daha net anlaşılıyor. Opera endeksli yaşamak zorundasın. Arta kalan zamanlarda hayata fırsat bulabilirsen onu yaşıyorsun. Öyle bir meslek bale. Mesai dediğimiz saatler içinde, ruhun, bedenin, her şeyin bitiyor ve sürünerek eve gidiyorsun.
- Mutlu musunuz?
- Kesinlikle. Tekrar bir hayat şansım olsa, yine baleyi seçerdim. Bu mücadele benim alıştığım bir şey ve o mücadeleyi seviyorum. Keyifli bir tınısı var balenin. O zorluğu yaşayıp, yaşayıp, sahneye çıkıp hiçbir şey olmamış gibi dans etmek harika bir his. Tüm emeğinin karşılığını sahnede alıyorsun. Hani klişe bir laf vardır, "O alkışı duyunca her şeyi unutuyorum" diye... İşte o gerçek!
HAMİLEYKEN SAHNEYE ÇIKTIM
- Nasıl bir yaşam disiplini gerektiriyor bu iş?
- Ortaokuldan itibaren pilates destekleyici bir kuvvetlendirme çalışması yürütüyoruz. Bunun her gün hayatınızda olması gerekiyor. Ekstra fizik tedavi hareketleri yapılmalı. Temsiline göre bir programımız oluyor. Bazen yedi saati bulan çalışmalar yapıyoruz. Günde dört ayrı provaya girdiğimiz oluyor. Ona göre beslenme düzeninizi ayarlıyorsunuz. Daha fazla vitamin gerektiren durumlar olabiliyor. Dinlenmek çok önemli. Evde durup kendinize dinlenme süresi ayırmanız gerekiyor.
- Hamile olduğunuz dönemden söz edelim biraz...
- Hamile olduğumu öğrendiğimde Don Kişot'ta Mercedes'i canlandırıyordum. Prömiyere de üç haftamız vardı. Doktoruma sordum, "Bebek sana tutunacağı varsa, tutunur" dedi. Rolüm de çok zorlayıcı değildi. İki buçuk aylık hamileyken sahneye çıktım. Jete yaparken herkesin yüreği ağzına geliyordu. Sekiz aya kadar hep bale dersi yaptım. Hatta altı aylık hamileyken eşimle sahneye çıktım. Eşim Olcay için daha zordu tabii süreç. Birkaç kaldırma hareketi vardı, ellerinin titrediğini hissettim. Onunla çok dans ettim, hiç tedirginlik yaşamaz oysa...
ÇOK İYİYİM DİYE BİR ŞEY YOK!
- Bale sizin ruhunuza ne kattı?
- Bale yapmak için içinizin, ruhsal olarak çok sağlam olması gerekiyor. Mental olarak kuvvetli olmalısınız ki, fiziğiniz bu yükü kaldırabilsin. Bazı zamanlarda çok düştüğüm oldu. Doğruya doğru bazen öyle bir ortam oluyor ki, insanlarla ve kendinizle mücadele etmek zorunda kalıyorsunuz. O zaman çok yorucu bir hal alıyor. Beni çok olgunlaştırdı bale. Bazı şeylerin farkına varmamı sağladı. Bunda anneliğin de etkisi var galiba. Ne yapabileceğimi, ne yapamayacağımı, daha fazlasını ispat etme zorunluluğum olmadığını biliyorum. Bu nedenle kafa olarak daha kolay rahatlayabiliyorum. Daha genç yaşta yapamayacağım bir şeydi bu.
- Daha genç yaşta, en iyisi olmak ve baş dansçı olmak gibi bir hırs da oluyor sanırım...
- O zamanlar kendinizin de farkında olmuyorsunuz. Ben çok iyiyim zannediyorsunuz. Ama çok iyi diye bir şey yok! "Ben, çok iyiyim" diyen biri de değildim, her zaman kendimi yerden yere vuran biriyimdir. Ama ego var ya, çok iyi temsil yaptım sanıyorsunuz, aslında o çok iyi değil. Ama o deli enerjisi, gençliğin verdiği cesaret ve hırs, her şeyi kendinde toplamak istiyor.
Seneler geçince anlıyorsunuz ki, öyle bir şey değil.
EN SON HABERLER
- 1 Kuruluş Osman’ın Ulcay’ı Ümit Kantarcılar’dan samimi açıklamalar! “Dizi ve sinema sektöründeki başarımız tesadüf değil”
- 2 Dünya çatışıyor ABD kazanıyor
- 3 Türklerin Lahey’deki hayatı: Gurbet, gözyaşı ve umut
- 4 Bu turun farkı kadınlar
- 5 Sessiz lüksün sembolü
- 6 Düşünceleriniz hayatınızı yönlendiriyor
- 7 Atalarının mirasını fotoğrafta yaşatıyor... Adıyamanlı kadınların kültürel mirası: Kofi
- 8 Osmanlı alimlerinin 150 yıllık kayıp hikayesi
- 9 Başkasına yardım derken kendini unutma
- 10 Moda, kadın sporcuların peşinde