Son Güncelleme: Pazar 28.07.2019
Taraftarın yaz eğlencesi: Alevli top sezonu
Yaz aylarında taraftarların gözü hep internet sitelerinde son dakika transfer haberlerini anonslayan alevli toplardadır. Üç kulübü birbirine düşüren futbolcular, oyuncuları kaçıran yöneticiler, transfer dönemi klişeleri... En az lig maratonu kadar heyecanlıdır bu dönem. Biz de geçmişten günümüze birçok açıdan ‘transfer’ mevzusunu ele aldık
TRANSFERİN OLMAZSA OLMAZLARI
Eğer transfer dönemi bu kadar renkli ve keyifli geçiyorsa bunda spor basınının rolü asla yadsınamaz. Duyumlar, kulisler derken transfer haberciliği yıllar içinde kendi klişelerini yarattı. Bunların bir kısmı artık geride kaldı, bir kısmı hâlâ kullanılıyor, bir kısmı ise yeni yeni hayatımıza giriyor. Öyleyse kısa kısa hangi klişeye hangi durumlarda başvuruluyor şöyle bir bakalım...
BAŞKANIM BENI AL: Ne yazık ki bu ifadeye günümüzde sık rastlayamıyoruz. Ancak 2000'lerin ortasına kadar spor sayfalarının vazgeçilmez cümlelerindendi. Hikayeye göre, kulüplerimizden biri dünya çapında bir oyuncuyla anlaşır ancak oyuncunun kulübü olaya taş koyar. Bu durum dünya yıldızının canına tak eder ve telefona sarılır. Telefonun ucundaki isim bazen Ali Şen, bazen Faruk Süren'dir. Ama yardım çığlığı asla değişmez: Başkanım beni al!
EŞİ İKNA OLMADI: Eğer yabancı bir yıldız Türkiye'ye gelecekse ailesini ikna etmek çoğu zaman oyuncunun kendisini ve kulübünü ikna etmekten daha zordur. Öyle ya ne Dani Alves'ler ne Lassana Diarra'lar eşleri İstanbul'a gelmek istemiyor diye bu topraklarda top koşturamamıştır.
VATANDAŞINI ARADI: Bir Brezilyalı Türkiye'ye gelecekse Alex'i, bir Portekizli Quaresma'yı, Hollandalı ise Sneijder'i mutlaka arar. Bu kaçınılmazdır. Vatandaşına "Ya, Türkiye nasıl bir ülke, anlatsana hemşehrim biraz" diye sorar. Aldığı cevap da üç aşağı beş yukarı şu minvalde olur: "Türkiye tam bir futbol ülkesi. Taraftarlar çok ateşli. Mutlaka git, orada kral olursun..."
HAİM FRESCO DEVREYE GİRDİ: Özhan Canaydın'ın başkan olduğu Galatasaray dönemlerinin vazgeçilmez cümlesi. Bir futbolcuyla ilgilenilir ama pürüzler çıkar. İşte o noktada devreye başkanın ortağı Haim Fresco girer. Ha, transfer gerçekleşir mi, çoğu zaman hayır. Ama Fresco bir şekilde hep devrededir. Günümüzde devreye girme akımının önemli temsilcileri arasında ise dünyaca ünlü menajerler Juan Figer ve Jorge Mendes yer alıyor.
VER KIRMIZIYI: A Spor ekranlarında yaz döneminin vazgeçilmez programı Transfer Raporu'nda Aykut İnce defaatle bu ifadeye her akşam başvurur. Genelde başka bir oyuncu hakkında konuşulurken İnce önce kulaklığını tutar sonra da şu cümleler dökülür ağzından "Evet, veeeeer kırmızıyı. Evet, Gomis 2+1 yıllığına Galatasaray'da..."
TARAF DEĞİŞTİRENLER
'HAİN' REVİVO: 2001 yılındaki Fenerbahçe şampiyonluğunun mimarlarından Haim Revivo, iki yıl sonra takımdaki 10 numara enflasyonundan ötürü ayrılmak ister ve adresi Galatasaray olur. Bonservissiz sarı-kırmızılılara transfer olan İsrailli, Fenerbahçe taraftarlarınca artık 'Hain' Revivo olarak anılır. Galatasaray formasıyla çıktığı ilk maçta üç gol atar, daha sonraları ise bu formunu sürdüremez.
GİTSEN NE FARK EDER: Beşiktaş'ın kaptanı, o dönem ligin en değerli oyuncularından Tümer Metin, 2006 yazında kulübüyle anlaşamaz ve Fenerbahçe'nin yolunu tutar. Bu transfer özellikle Beşiktaş taraftarını çok öfkelendirir ve tribünlerde Tümer için birçok beste yapılır. "Gitsen ne fark eder, kalsan ne fark eder" bunlardandır.
DOLARLI PROTESTO: Gökhan Gönül, Fenerbahçe kaptanıyken sözleşmesi bitince yönetimle anlaşamaz ve Beşiktaş'a transfer olur. Bu duruma çok öfkelenen sarı lacivertli taraftarlar Kadıköy'deki FB-BJK maçında Gökhan Gönül'e dolarlar atarak protesto ederler.
BU YAZIN REKORLARI
DÜNYA
TÜRKİYE
KAPIDAN DÖNEN YILDIZLAR
Ama başkan Celal Doğan talep edilen bonservis ücreti olan 1.5 milyon doları fazla bulur ve "O yaşta çocuğa bu para verilmez" der.
UNUTULMUŞ BİR GELENEK: FUTBOLCU KAÇIRMA
Futbolun henüz endüstriyelleşmediği, sıkı kuralların olmadığı dönemlerden, unutulmuş bir geleneğimiz olan futbolcu kaçırma, 1970'lerden 1990'ların ortalarına kadar kulüplerin en etkin transfer stratejilerinin başında geliyordu. Oyuncular, aklı başka takımlarca çelinmesin diye belli bir süre bir yerlerde 'misafir' edilirdi... Gelin bu öykülerden birkaçını hatırlayalım.
Hasan Vezir
Bu bizim namus meselemiz oldu!
1989 sonunda Fenerbahçe ile anlaşamayan Hasan Vezir'e Galatasaray talip olur. Galatasaraylı yöneticiler Ergun Gürsoy ve Yurdaşen Karahasan, Hasan'ı görüşmek için Küçükyalı'da bir tünele çağırırlar. Sonraları verdiği röportajda Vezir, kaçırılmasını şöyle anlatır: "Fenerbahçe beni kandırmasın diye düşünüyorlardı. Beni bir arabaya bindirdiler ve İstanbul dışına çıktık. Bir süre gittikten sonra 'Bu bizim namus meselemiz oldu, biz seni kaçırıyoruz' dediler. 'Sözüm sözdür' dememe karşın beni Fethiye'ye götürdüler."
Semih Yuvakuran
Eşini getirirsek izimizi bulurlar
Semih Yuvakuran'ın 1992'de Galatasaray'dan Fenerbahçe'ye transferi bugün hâlâ konuşuluyor. O günleri Yuvakuran şöyle anlatıyor: "Başkan Metin Aşık'ın teknesine bindirdiler, beni iki hafta ortadan kaybettiler. Nuri Bey diye birinin evine götürdüler, orada bir hafta kaldım. Çok sıkılmıştım, eşimi de getirmelerini istedim ancak izimizi bulurlar diye bu isteğimi geri çevirdiler. Bir hafta da bir Fransız köyünde kaldım. İki hafta kaçak hayatı yaşadım."
Mehmet Topuz
Siyah cip devrede!
Tarihler 2009'u gösterdiğinde unutulmuş bu gelenek tekrar gün yüzüne çıktı. Mehmet Topuz'un transferinde Fenerbahçe ve Beşiktaş karşı karşıya gelmişti. Mehmet, Beşiktaş formasını sırtına geçirmiş ve televizyonlara "Beşiktaş'tan başka takımda oynamam" bile demişti. Gel gelelim bir gece vakti spor bültenlerinde Aziz Yıldırım'ın siyah cipinde ön koltukta Topuz görüldü. Yıldırım, bizzat devreye girip deyim yerindeyse futbolcuyu rakibinin elinden kaçırmıştı.
BİR TÜRLÜ GELEMEYENLER
İstisnasız yıllar boyunca adı takımlarımızla anılıp bir türlü getiremediğimiz futbolcular var. Örneğin bir dönem Robert Pires istisnasız her yaz Galatasaray'a transfer olurdu. Sürekli uçağı kalkar ama her ne hikmetse o uçak İstanbul'a inmezdi. Keza iki-üç yıl önce Galatasaray taraftarının her gece İbrahimovic nöbeti tuttuğunu da hatırlamalı. Bir de Robben mevzusu var. Hollandalı, yolu Türkiye'ye düşmeden futboldan emekli oldu. Adı Türkiye'yle anılıp futbolu bırakan tek isim o da değil. Üç yıl önce defansa Liverpool'dan Daniel Agger'i almak isteyen Fenerbahçe, oyuncunun futbolu bırakmak istemesiyle şok olmuştu. Türkiye'ye bir türlü getiremediğimiz isimler arasında Ronaldinho, Adriano, Forlan, Batistuta, Ben Arfa da bulunuyor. Bir de Eto'o, Robinho gibi rötarlı gelenler var tabii...
EN SON HABERLER
- 1 Ülkeler, TikTok’a karşı harekete geçti
- 2 Hep mutlu olmak zorunda değiliz
- 3 Sevgiliye ulaşmak için ses ve söze ihtiyaç var
- 4 Bu okullarda anne-baba adayları eğitiliyor
- 5 Boğaz’da kürek keyfi kabus olmasın
- 6 Aykırı bir ikon
- 7 Evde akıllı cihazlara yer açın güvenliği de ihmal etmeyin
- 8 Kuruluş Osman’ın Ulcay’ı Ümit Kantarcılar’dan samimi açıklamalar! “Dizi ve sinema sektöründeki başarımız tesadüf değil”
- 9 Dünya çatışıyor ABD kazanıyor
- 10 Türklerin Lahey’deki hayatı: Gurbet, gözyaşı ve umut