Pazar 01.09.2019

İki yalı parasını antika piyanoya verdim hâlâ kiradayım

Türkçe sözlü pop müziğin mimarı 95 yaşındaki Bozkurt İlham Gencer, bu kulvarın tarihini başlatan Bak Bir Varmış Bir Yokmuş şarkısını yeniden söyledi ve bir plak kaydetti. Gencer hâlâ sahnede, orada nefes alıyor. Müziği öylesine seviyor ki, parmaklarını kanatana kadar piyano çalıyor. Usta ile bir araya geldik, yaşam enerjisini ve pop müziğe olan katkılarını konuştuk...

Bugün Türkiye'de pop müzik diye bir alandan bahsediyorsak bu işin 'kurucu babası' İlham Gencer'dir... 2008'de mahkeme kararıyla değiştirdiği adıyla Bozkurt İlham Gencer... O dönemki adıyla Türk Hafif Batı Müziği'nin mucididir kendisi. Türkçe pop tarihinde milat olarak kabul edilen, sözleri Fecri Ebcioğlu'na ait Bak Bir Varmış Bir Yokmuş adlı şarkıyı plak olarak yayınladığında sene 1961'di. Onun açtığı kapıdan bugünlere gelindi. 1960'dan 1967'ye kadar işlettiği ve bizzat müzik yaptığı Çatı Caz Kulüp'te Ajda Pekkan'ların, Cem Karaca'ların, Ferdi Özbeğen'lerin, Füsun Önal'ların önünü açmış kişidir kendisi ayrıca. Gencer 30 Ağustos 2019 itibariyle tamı tamına 95 yaşına girdi. Neredeyse bir asırdır dünya sahnesinde kendisi... Kendi tespitine göre "Dünyada bu yaşta piyano çalıp şarkı söyleyen tek adam" kendisi. "Guinness Rekorlar Kitabı'na girmeye namzetim" diyor. Bugünlerde heyecanı büyük. Yıllardan beri sahneyi bırakmayan, hâlâ pek çok kulüpte sahne alan Gencer kendisini geniş kitlelerle buluşturan Ah Bir Varmış Bir Yokmuş'u stüdyoya girip yeniden yorumladı. Fransızca orjinali, Türkçesi, remix'i, Serkan Çağrı'nın klarnetiyle hayat kattığı enstrümantal versiyonu derken, şarkının altı farklı yorumunun yer aldığı plağı yayınlandı. Eski dostu ve efsane Müzikotek şirketinin sahibi, müzisyen, aranjer Dağhan Baydur var işin mutfağında... Gencer'i projeye ikna eden de, oluşturan da o. Büyük ustayla yeni plak vesilesiyle geçmişte yolculuğa çıktık..
- İlham Bey Bak Bir Varmış Bir Yokmuş Türkçe pop müziğin ilk örneği. Hikayesini sizden dinleyelim mi?
- Ben o yıllarda radyoda çalıp söylüyordum. İngilizce, Fransızca, Almanca hatta Japonca. Pek çok dilde şarkı söylerim. O zaman belli formlar dışında Türkçe söylemek cesaret işi. Hele yeni bir şarkı Türkçeyse. 50'li, 60'lı yıllardan bahsediyoruz. Yanlış bir şey söylersiniz darbe olur! Fecri Ebcioğlu yakın dostumdu. Ona sürekli "Bana güzel bir Türkçe söz yaz. Yabancı bir şarkıya uyarlama yapalım" diyordum. Bir gün bir uçak yolcuğu sırasında, elindeki Yeni Harman sigarasının kağıdına şarkının sözlerini yazmış. Sonra ayağının tozuyla benim mekana, Çatı'ya geldi. Ben sahnede şarkı söylüyorum. "Oo efendim uzun zamandır yoktunuz" diye takıldım. Geldi yanıma sözleri verdi. Fransızca bir şarkının üzerine yazmıştı. Benim çaldığım bir şarkı. Ne bir prozodi hatası ne bir şey. Cuk oturdu sözler. O gece üç kere söyletti dinleyici şarkıyı. Sonra alelacele bir stüdyoya girdik şarkıyı kaydetmeye. Acayip salaş bir yer. Uçak geçiyor sigorta atıyor stüdyoda. Sonra hem ben daha tanınan bir şarkıcı oldum hem Türkçe pop müziğinin kapısı aralandı.

BU IŞI BIRAKIRSAM ÖLÜRÜM
- Sahneyi hiç bırakmadınız. Hâlâ pek çok mekanda çalıyorsunuz... 95 yaşınızda bu enerjinin sırrı nedir?
- Bu işin sırrı benim piyanoya, şarkı söylemeye, müziğe âşık olmam. Ben bu işi bırakırsam ölürüm. Son dönemde sahnedeyken iki kere fenalaştım. Küçük baygınlıklar. İkisinde de kendimi hastanede buldum gözlerimi açtığımda. "Aman İlham Bey kalıp dinlemeniz lazım" dediler. Bir dakika durmadım. Doğru sahneye... Bir de çok düzenli spor yaparım. Her sabah yüzerim otel havuzunda.
Ajda Pekkan benim yanımda yetişti
- Sizin işlettiğiniz Çatı Caz Kulüp pek çok popüler ismin müziğe giriş yapmasına vesile oldu... O günleri anlatır mısınız biraz?
- Ajda Pekkan ve Emel Sayın Çatı'dan yetişti. Daha önceleri müzik alanında isim yapan Ayten Alpman Çatı'da okudu. Bir nevi gayriresmi pop müzik konservatuvarı oldu orası. Ayten Alpman'la arkadaşlık yaptık, sonra evlendik. Onu da ben yetiştirdim. Hocası ve kocası oldum. Hocası iken her şey iyi ve güzeldi. Kocası olunca geçinemedik. İki çocuğumuz var, Allah rahmet eylesin. Cem Karaca'yı Çatı'ya babası getirmişti. Annesi Toto Karaca; "Al bunu adam et. Evde çok bağırıyor. Senin yanında bağırsın" dedi. Ben de aldım hemen sahneye çıkardım. Rahmetli söylerdi, "Bize mikrofon tutmasını İlham ağabey öğretti' diye. Hatta ölmeden üç ay önce bir televizyon programında beraberdik. Orada vasiyet etmişti: "İlham Abi, ben senden önce ölürsem, tabutum câmiye giderken ve camide namazım kılındıktan sonra tabutumu alkışlatma." Ben de ona aynı şeyi söyledim: "Ben senden önce ölürsem sen de beni alkışlatma." O benden önce öldü ve vasiyetini yerine getirdim. Alkışları engelledim. - Dönemin pek çok rock grubu da Çatı'dan geçmiş... - Tabii... Siluetler, Moğollar, Cahit Oben, Altın Mikrofon yarışma provalarını Çatı Kulüp'te yaptılar. Hatta altında Site Sineması vardı. Orada filmlerden önce piyano eşliğinde şarkı söylerdim. Her gece başka program yapıyordum. Ajda Pekkan, Emel Sayın'ı orada şarkı söylemek üzere sahneye ben çıkardım. Ben Türk Sanat Müziği icra ederken piyanoda zayıfım. Neden? Çünkü piyanoda Türk Sanat Müziği çıkmaz. Do ile re arasında yarım ses vardır. Yarım sesler piyanoda yok. Çeyrek sesler vardır. Bir daha dünyaya gelirsem kanun çalacağım. Çünkü ben Türk Müziği'ne aşığım


Metroda cazcılar için eylem yapacağım
"Türkiye'de son dönem müthiş caz solistleri yetişiyor ama kimsenin haberi yok. İkisi benim keşfimdir. Selen Beytekin ve İpek Dinç. Ama ne yazık ki cazcılar bizde hep üvey evlat muamelesi görüyor. Muhteşem caz müzisyenleri metrolarda çalıyorlar. Havasız yerler... Tabii ki para kazanıyorlardır ama DJ'lerin en güzel mekanlarda çaldığı bir ülkedeyiz. Sırf bu yüzden, cazcılara yapılan haksızlık yüzünden akordeonumu alıp metroda eylem yapacağım. Müzik yaparak yine... Cazcılar da güzel yerlerde çalmayı hak ediyor. En azından o DJ'lerden önce ya da sonra birkaç caz müzisyenini, gruplarını çıkarabilirler güzel, büyük mekanlara."
Parmaklarımdan akan kan piyanoyu boyadı
"Bazen kendimi kaptırınca sert çalmaya başlarım. Biliyorsunuz parmak uçları hassastır. Kanı da oradan alırlar. Çok uzun bir program yapmıştım bir gece. O kadar zorlamışım ki kendimi parmak uçlarım kanadı, ama ben öyle aşkla çalıyorum ki acı falan hissetmiyorum. O bembeyaz piyano tuşları kırmızıya boyandı. Bildiğiniz Türk bayrağı gibi oldu... Ben bu işi bu kadar aşkla yapmasam ayakta duramam demiştim ya. Durum bu işte... İnsan bir işe aşıksa ne yorgunluk hisseder ne acı. Ben vaktiyle iki yalı parasını antika bir piyanoya verdim... Hâlâ kirada oturuyorum. Meslek aşkı böyle bir şey."

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.