Pazar 08.12.2019

Biz insanca yaşamak için atılan bir çığlığın parçası olduk

Türk spor tarihine damgasını vuran Naim Süleymanoğlu’nun sıra dışı hayat hikayesini anlatan Naim filminde, annesi Hatice’yi oynayan Selen Öztürk performansıyla öne çıkıyor. Film boyunca gözündeki yaşlar dinmeyen Öztürk: “Bulgaristan’da yaşananları oraya gidince daha iyi anladım. Naim’in annesinin acısı, sevinci benim oldu” dedi

Çocukken ekran başında nefesimizi tutarak izlediğimiz bir sporcu olarak hatırlıyorum Naim Süleymanoğlu'nu. Kendi ağırlığının üç katını kaldırmadan önce saçlarını üflediği o an hâlâ gözümün önünde... Süleymanoğlu, kazandığı altın madalyalarla ve kırdığı dünya rekorlarıyla Türk spor tarihine damga vuran bir sporcuydu benim için. Aslında o bir buçuk metrelik adamın film gibi bir hayatı olduğunu pek bilmiyordum. Verdiği özgürlük mücadelesiyle sadece spor tarihinin değil Türk halkının gönüllerinin de şampiyonu olan namıdiğer Cep Herkülü'nün büyük bir yüreğe sahip olduğunu, ailesi ve doğduğu Bulgaristan'daki soydaşları için neleri göze aldığını Naim filmini izledikten sonra öğrendim. Yönetmenliğini Özer Feyzioğlu'nun yaptığı, senaryosunu Barış Pirhasan'ın yazdığı Naim filmi; 50 yıllık kısa yaşamına gururla anılacak onca başarı bırakan Süleymanoğlu'nun sıra dışı hikâyesini anlatıyor. Bulgaristan'ın Mestanlı kasabasında doğan, 10 yaşında haltere başlayan 16 yaşında altın madalya kazanan ve 1984'te Türk azınlıklarına uygulanan asimile politikası sebebiyle doğduğu topraklardan dönemin Başbakanı Turgut Özal'ın girişimleriyle Türkiye'ye kaçırılan Naum Shalamanov'un hikâyesi izleyiciyi gözyaşlarına boğuyor. Filmin bu kadar etkileyici olmasında Naim'i oynayan Hayat Van Eyk ile film boyunca gözündeki yaşlar dinmeyen Selen Öztürk'ün performanslarının payı büyük. "Naim çocukluğumuzun kahramanıydı" diyen Öztürk, role nasıl hazırlandığını, Bulgaristan'da neler yaşadığını ve Naim'in hayat hikâyesinin kendisini nasıl etkilediğini anlattı.

- Senaryoyu ilk okuduğunuzda ne hissetiniz?
- Mustafa Uslu ile ilk tanışmamız ve çalışmamız Çiçero filmiyle olmuştu. Naim için beni aradı ve çok önemli, anlamlı, duygu yüklü olacak bu filmde Naim'in annesi Hatice Süleymanoğlu'nu oynamak ister misin? diye sordu. Senaryoyu hemen okudum ve inanılmaz etkilendim. Çünkü çoğumuzun bilmediği acılara, başarılara, sevinçlere ve maceraya çıkılacak bir yolculuğun hikayesiydi bu. Naim'in; sınırları kaldırmak için kendi vücudunun sınırlarını zorlayarak verdiği büyük mücadeleyi anlatan, tarihe yazılacak bir insan hakları mücadelesi filminin içinde olmak benim için büyük bir gurur olacaktı. Benim de yıllardır söylemek istediğim şeyler bu filmle dile gelecekti. Okurken heyecanımdan yerimde duramadım, sorumluluğum büyüktü; elbette bu şansa ve yolculuğa evet dedim. Benim için hikayenin en cezbedici tarafı ise filmin Bulgaristan'da doğduğu büyüdüğü topraklarda çekilecek olmasıydı. Gerçekten önemli bir hikayeyi anlatmak üzerine hepimiz bir yolculuğa çıkacaktık.
- Naim'in hikâyesini biliyor muydunuz?
- Naim çocukluğumuzda bizlerin kahramanıydı. Tüm müsabakalarını ailemle canlı yayında izlediğimizi hatırlıyorum. Bulgaristan'dan Türkiye'ye iltica ettiğini de hatırlıyordum ama bu yolculuğun, kaçışın geri planındaki olaylara, Naim'in yaşadıklarına derinlemesine hakim değildim, çok bilmiyordum açıkçası. Senaryodan sonra Naim'le ve Bulgaristan'da Türklere uygulanan asimilasyonla ilgili o döneme ait ne varsa okumaya, izlemeye çalıştım. Haliyle duygusal anlamda sarsıldım, insanların yaşadıkları zorunlu değişimler ve özgürce yaşama haklarının, kimliklerinin ellerinden alınma süreçlerini, acılarını izlemek ve dinlemek beni fazlasıyla etkiledi. Özellikle daha da kıymetli bir hale geldi bu proje benim için. Biz insanca yaşamak üzerine atılan bir çığlığın parçası olacaktık. Sırtlanılacak yük büyüktü, görev ağır bir görevdi.
- Bulgaristan'da neler yaşadınız, neler deneyimlediniz?
- Bulgaristan'a çekimlerden üç gün önce gitmiştim. Hem şiveyi daha rahat kapayım hem de tanışabildiğim kadar insanla tanışıp konuşayım diye. O kadar önemliymiş ki bu, bir karakteri kendi geçmişiyle, toprağıyla, yaşadıklarıyla anlayabilmek için. Dinlediğim hikayeler, anlatanların duyguları o kadar etkiledi ki beni, bir süre sonra kendimi bir belgeselin içinde hissetmeye başladım. Naim'in annesinin acısı, sevinci benim oldu. Bütün yolculuklarında ve başarılarında neler yaşadığını tüm bedenimle hissettim. Birlikte oynadığımız yardımcı oyuncular genelde oranın insanlarıydı. Oyuncu olarak çok tılsımlı, mucizevi bir süreçti benim için. Gerçek mekanlarda yapılan çekimlerin bir duyguyu aktarmada ne kadar doğru ve güçlü olduğunu anladım. Hasret ve vuslat, Hatice Ana rolündeki ana motivasyonumdu. Zaten bu iki kelime tüm annelerin yüreğindeki güvercin gibiler. Uçtu uçacak, geldi gelecek durumu işte. Hatice Anne'yi canlandırmak büyük bir sorumluluktu benim için.
- O deneyimi yaşamış kişilerden de yorumlar alıyor musunuz?
- Öylesine güzel mesajlar geliyor ki soydaşlarımızdan. Ama en çok hoşuma giden "Hepimizin annesi gibiydin" cümlesinin çok olması. O kadar çok kişi söyledi ki bunu bazen ağlayarak, bazen coşkuyla sarılarak. En etkilendiğim kısmı buydu ki bir anne olmamama rağmen, bunu aktarabildiysem, hissettirebildiysem ne mutlu bana.
Ben bir dünyalıyım
- Yakın tarihte yaşanan ve Türklere yapılan bu zulmü nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Benim Instagram hesabımda adımın altında ne yazar biliyor musunuz; Bir Dünyalı Kendimi bildim bileli sınırları, savaşları, ayrı gayrılığı anlayamadım ve anlamak da istemedim. İnsanların çok kısa süre konakladığı bu dünya gezegeninde sanki hiç ölmeyecekmişçesine birbirlerine yaptıkları giderek büyüyen ve artık bir parçamız haline gelen bunca zulüm, savaş, şiddet ve acımasızlığın korkunçluğunu anlamam mümkün değil. İsyan ediyorum, içim parçalanıyor, elimden geldiğince sevgiyi ve güzellikleri paylaşmaya çalışıyorum. İnsan, insanın hiçbir yerde temel yaşam haklarını elinden alamaz, almamalı. Ama böyle gelmiş, böyle gider iyiler kötüler ve hasta zihinler dünyasında ne desek boş galiba. Üzülüyorum. Bulgaristan'da yaşanılanlara da elbette fazlasıyla üzüldüm, içim kan ağladı.
Hayatım çok eğlenceli bir film olurdu
- Biyografik filmleri sever misiniz? Etkilendiğiniz biyografik bir film var mı?
- Aslında en çok biyografi filmlerini seviyor olabilirim. Tarihi karakterler ve olaylar fazlasıyla ilgimi çekiyor. Çok fazla etkilendiğim biyografik filmler var ama galiba birinci sıraya Schindler'in Listesi'ni koyarım. - Kimin hayatının film olmasını istersiniz? - Müzisyen Melody Gardot'un hayatının film olmasını çok isterdim hatta imkan olsa da oynamayı. İnanılmaz bir hayat hikayesi... Müzikle de uğraştığım için hem oyuncu hem bir parça müzisyen olarak en büyük hayalim sinemada böyle bir karakter oynamak.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.