Pazar 08.12.2019
Son Güncelleme: Pazar 08.12.2019

Birkan Sokullu: İnsanlarla samimiyet temelli ilişkiler kuruyorum

Son yılların gözde oyuncularından Birkan Sokullu, bu sezon iki filmle sinemanın büyülü kapısından içeri girecek. Önce Güzelliğin Portresi sonra da Kronoloji filmlerinde izleyeceğiz kendisini... Sokullu ile sohbete kitabın ortasından başladık

Kameranın sevdiği oyuncular vardır... Naçizane Birkan Sokullu da onlardan biri. Yeni nesil erkek oyuncular arasında farklı bir tarzı olan Sokullu, uzun yıllardır TV dizilerinde bolca boy gösterdikten sonra bu sezon sinemanın kapısından içeri giriyor. Önce, haftaya vizyona girecek Umur Turagan'ın yönettiği gerilim filmi Güzelliğin Portresi'nde, sonrasındaysa Ali Aydın'ın Kronoloji filminde izleyeceğiz kendisini... Sinemanın büyülü dünyasından içeri girmesi vesilesiyle buluşmak için sözleştikten sonra, zaman zaman yaptığı söyleşileri okusam da benim için bir muammaydı Birkan Sokullu. Söyleşilerindeki o temkinli hali biraz kaygılandırıyordu. Ama buluşup muhabbet etmeye başlayınca kaygılarımın yersiz olduğunu anladım. Açıkçası siz ne kadar açıksanız Sokullu da o kadar açıyordu kendini. Çabuk ısındık birbirimize... Hayatından, Bosna'dan, basketbolcu olduğu günlerden, babasından, oyunculuğa bakışından, sinemadan... Konuştukça konuştuk...

- Sizinle kitabın ortasından konuşmak isterim. Söyleşilerinizde hep temkinli bir yaklaşımınız var. Biraz bunu kırma niyetindeyim. Mesela aileniz Bosna göçmeniymiş. Ne zaman gelmişler?
- Dedem 70'lerde oradaki riskli durumu önceden sezmiş. Babam daha beşinci sınıftayken ailecek İstanbul'a gelmişler. Onlar için Türkiye'ye gelmek, yeni bir sisteme alışmak zor olmuş. Ben İstanbul'da doğdum... Kalabalık bir aile ortamında büyüdüm. Bir sürü akrabam, dostum var. Zaten ne zaman büyüdüğüm mahalleye gitsem her zaman kucak açarlar. Göçmen bir topluluk olduğu için bir dayanışma hali içinde yaşarlar.
- Aileniz o göçmenlik hissini size aktardı mı?
- Evde Türkçe konuşurduk. Boşnakça konuşmazdık. Babam çok istemesine rağmen ancak elimden geldiği kadar Boşnakça öğrendim. Belki de babamın ısrarı yüzünden çok da ilgilenmedim. Bilemiyorum (Gülüyor)
- Peki Bosna Savaşı sizin eve nasıl yansıdı?
- 90'larda çok küçüktüm. Ama hatırlıyorum evde herkes çok üzgündü. Çok bir şey bilmiyordum fakat onların yaşadığı dramı hissedebiliyordum.
- Büyüyünce Bosna'ya gittiniz mi?
- Çok niyetlendim ama hiç gitmedim. Her sene bu yaz gideceğim diyorum ama bir türlü fırsat yaratamadım. Babam çok gidip geliyor. Kısmetse bu yaz babamla bir seyahat planımız var.
- Sizin bir basketbol geçmişiniz var. Basketbolcu olmak varken neden oyuncuğu tercih ettiniz?
- Oyunculuğu keşfettiğim zaman 22 yaşlarımdaydım. O döneme kadar hep basketbol oynadım. Çocukluk hayalimi gerçekleştirdiğimi zannederken aslında hayalimin o olmadığını fark ettim. Basketbolu hâlâ çok seviyorum. Ama iş profesyonel olmaya gelince bir meslek olarak onu üstüme alamamış olabilirim. Üniversitede radyo televizyon ve sinema bölümünde okudum. Aynı zamanda okul takımında basketbol da oynuyordum. İyi bir öğrenciydim diyemeyeceğim. İkisini aynı anda yürütmek zordu. Bir yandan da modellik yapıyordum.
- Modellik hayatınıza nasıl girdi?
- Tamamen tesadüf. Gençken birçok şeyi yapmaya cesaret edebiliyorsunuz. Çok fazla vaktimi almıyordu. Ara sıra gidip okul harçlığımı çıkarıyordum. Fakat o da profesyonel anlamda yapmak istediğim bir şey değildi. Sonra oyunculuk serüvenim başladı. Belki fiziki özelliklerimden dolayı tercih edildim ama daha sonraları set ortamını, oyunculuğu çok sevdim.
- Basketboldan modelliğe, modellikten oyunculuğa. Aileniz bu durumu nasıl karşıladı?
- Annemi genç yaşta kaybettim. Babam ise her konuda destekledi beni. Basketbolcu olmamı çok istedi fakat neden bırakıyorsun diye de hiç sormadı. Kararıma saygı duydu.
- Basketbolcu olmanızı isteyen babanız maçlarınıza gelir miydi?
- İşini gücünü bırakıp bütün maçlarıma gelirdi. Balkan göçmeni aileler sporu çok sever. Babam bilirdi de basketbolu. Sert bir eleştirmendi benim için. Performansımı beğenmediği maç olduğu zaman beni bırakıp eve dönerdi. O yüzden maç sonrası otobüsle eve dönmek zorunda kalmışlığım vardır.
- Peki oyuncu olunca da aynı titizlikte sizi eleştirdi mi?
- Bu konuda biraz rahatım, işi ondan daha iyi bildiğim için fazla üstüme gelmiyor. Ama sağ olsun her zaman pozitif anlamda desteğini gördüm.
Her oyuncu kendini, yapabileceklerini bilir
- Peki ne zaman oyunculuğu bir meslek olarak görmeye başladınız?
- Açıkçası uzun vadeli bir plan hiç yapmadım. Şu an bunu seviyorum ve bunu yapmak istiyorum şeklinde başlayan bir süreç benimkisi... Sadece kendimi hayatın akışına bıraktım. İnsanın işini yaparken keyif alması, eğlenebilmesi çok önemlidir. Mesela basket oynarken antrenmanlara giderken bazen ayaklarım geri geri basardı, fakat oyunculukta hiç öyle hissetmedim. Beni kişisel olarak besleyen, bana vizyon katan bir meslek oyunculuk. Ama işin hakkını vermek için de birçok eğitim aldım. Hatta Aydın Üniversitesi'nde bir sene konservatuvar okudum. Gerçi yoğun çalıştığım için hakkını veremediğimi düşünüp bırakmış olsam da öğrendiklerimin faydasını gördüm.
- Sinemada TV dizilerine göre skalanızı daha mı geniş tutacaksınız, öyle bir tercih seziyorum...
- Beklentilerin dışında hareket etmek insana birçok kapıyı açıyor. Bağımsız bir filmde, bir de gerilim filminde oynadım. Mesela bir sonraki filmim romantik komedi olsa kimse buna şaşırmayacak. Herkes her şeyi oynayabilir fikrine pek katılmam. Ama her oyuncu kendini, yapabileceklerini bilir. Mesela suç, psikolojik gerilim, polisiye gibi tür filmleri içinde kendimi düşündüğüm zaman heyecanlanıyorum. O yüzden böyle fırsatlar önüme geldiğinde ben de alıp değerlendiriyorum.
Canım sıkılınca Büyük Lebowski'yi izlerim
- En sevdiğiniz filmlerden biri Dövüş Kulübü 'ymüş başka neler var listenizde?
- Genel olarak David Fincher'ı seviyorum. Seven'ı çok severim. Polisiye, psikolojik gerilim izlemeyi tercih ediyorum. En sevdiğim filmlerden biri de Oyun/The Game'dir. Çocukluğumdan beri sürekli izlediğim bir başka film ise Forrest Gump. Ne zaman canım sıkılsa Büyük Lebowski/The Big Lebowski'yi izlerim. Kendimi gülerken bulurum nihayetinde. Baba serisini de çok severim.
- O zaman The Irishman'i izlemişsinizdir?
- Bence çok iyi bir devam filmi. O mafya dünyasındaki karakterlerin günümüzdeki halini tekrar görmek ve o sistemin çöküşüne şahit olmak çok güzel. Öyle bir kadro var ki, üç gün oynasalar sıkılmadan üç gün izlerim. Tarantino'nun Bir Zamanlar Hollywood'da filmi için de böyle düşünüyorum. Onun dünyasını da çok seviyorum.
Dayatmaları, emrivakiyi sevmem
- Malum günümüzde görünür olmak çok önemli. Ama sizin için popüler olmak çok da önemli değil...
- Evet biraz öyle... İnsan kendini tanıyınca böyle yaklaşımlar olabiliyor. Mesela sosyal medya benim de hayatımda var. Gerektiği zaman kullanıyorum. İşin özü, dayatmaları, emrivakiyi pek sevmem. Yaptığım her işi samimiyetle yapmaya çalışırım.
- Sizin için samimiyet ne ifade ediyor?
- Samimi olmayan bir şeyle ilgilenmiyorum. Herkes öyle olmalıdır gibi bir şartım yok, ama kendi dünyamda insanlarla samimiyet temelli ilişkiler kuruyorum
Sevdiğin birini kaybetmek insanı olgunlaştırıyor
- Şöhretli olmadan önce hayatınızda var olan insanlarla görüşür müsünüz?
- Doğruya doğru çok yoğun bir tempoda çalıştığım için kendime vakit ayırmaya özen gösteriyorum. Ama mümkün olduğu kadar eski arkadaşlarımla görüşmeye çalışıyorum. Zamanı dengeli kullanmaya çalışıyorum. Açıkçası üzüntüyü de mutluluğu da büyük yaşamıyorum. Sakin bir insanımdır. Bu halimden de memnunum. Elimdekinin, içinde bulunduğum anın kıymetini bilerek yaşamayı tercih ediyorum.
- Annenizi erken kaybetmenizin bu durumla bir etkisi var mı?
- Kesinlikle, erken yaşta çok sevdiğin birini kaybetmek insanı çok çabuk olgunlaştırıyor.
Bizde değer verme konusunda bir ketumluk var
- The Promise filminde oynama durumuz vardı ama olmadı. Planlarınız arasında yabancı film ve diziler var mı?
- Uzun zamandır yabancı filmlerde ya da dizilerde rol almak için çeşitli girişimlerim oluyor. Günün sonunda mesleğimle ilgili nereye kadar gidebileceğimi merak ediyorum ve kendimi Türkiye'yle sınırlamak istemiyorum. Şu an enerjim varken fırsatları değerlendirmek istiyorum. Mesela Kronoloji sayesinde uluslararası birçok festivale katıldım. En son Hindistan'daydım. Orada Hollywood'dan çok önemli yönetmenlerle, yapımcılarla tanıştım.
- Film festivalleri size yabancı bir dünya mı?
- İşin aslı hiç yabancılık çekmedim. Çünkü hiç egosal bir durumla karşılaşmadım. Çok önemli insanlarla oldukça samimi sohbetler yaptım. Her ülkenin kendine ait yapısal bir insan profili var. Ama şunu gördüm. Bu dünyanın insanları iyi bir şey gördüklerinde hiç sakınmadan direkt bunu size söylüyorlar. Mesela bizde değer verme, başarılı bir durumu takdir etme konusunda tuhaf bir şekilde ketumluk olabiliyor.
- Böylesi samimi bir ortamda sert bir eleştiri gelse onu da göğüsler misiniz?
- Kesinlikle ciddiye alırım... Çünkü orada bir samimiyet var. O gelen negatif eleştiri büyük ihtimalle sizi bir adım öteye taşıyacak bir kapıyı aralar.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.