Levent Özdilek: Cüneyt Arkın’ı şimdi daha iyi anlıyorum
1967’de Yılmaz Güney’in yönettiği Benim Adım Kerim filminde henüz 15 yaşındayken kamera karşısına çıkmıştı. Levent Özdilek, rol aldığı Türkler Geliyor- Adaletin Kılıcı filmiyle ilgili iddialı konuştu: “Filmimizin Game of Thrones’tan hiçbir eksiği yok!”
- Levent bey hayırlı olsun. Öncelikle filmde oynamak istemenizdeki sebep neydi?
- Mehmet Bozdağ büyük prodüksiyonlar yapan genç bir yapımcı daha doğrusu sinemacı. Birkaç yıldır konuşuyorduk, bir türlü denk düşemedik. Her şeyden önce kendisini tanımak istiyordum. Bu kadar genç bir adam, bu kadar önemli işleri nasıl becerebiliyor diye merak ediyordum. Tarihi işleri çekmek biraz bıçak sırtıdır, tehlikedir. O yüzden tarihi projelerde bakış açısı çok önemlidir. Mehmet'in tarih konusundaki bilgisi, donanımı beni çok etkiledi. Araştırmacı kimliği ve enerjisi beni çok tatmin etti.
- Bu iş özelinde sizi etkileyen ne oldu?
- Mehmet bu projeye çok inandırdı beni. Bana anlattığı filmdeki konumum da yani rolüm de çok çekici geldi bana. Çünkü bilirsin, ben sinemada da tiyatroda da dizide de hep dişi rollerin peşindeyim. Doğurgan, akılda kalıcı roller... Buradaki Komutan Lazar da böyle.
- Yaşamış, gerçek bir karakter...
- Evet. Büyük Sırbıstan hayali var. Aşırı Sırp milliyetçisi, çok gaddar bir adam. Fatih'in akıncılarıyla Lazar'ın savaşı olarak tarihe geçiyor. Çok dramatik ve aksiyonu güçlü bir film oldu.
- Sizin de aksiyon sahneleriniz var mı? Nasıl hazırlandınız?
- Evet var. İnanılmaz bir hazırlık süreci geçirdik. Dünyaca ünlü büyük prodüksiyonlarda çalışan 20 kişilik Kazak ekip geldi. Dövüşmeyi ve tüm silahları kullanmayı öğrettiler. Nasıl Gladyatör'ü ya da Game of Thrones'u izleyip "Vay be!" diyoruz ya; inan hiçbir farkı yok bu filmin. Onlardan hiçbir eksiği olduğunu düşünmüyorum.
- Bu şartlarla daha erken yaşlarda karşılaşmak ister miydiniz?
- O zamanlar böyle büyük işler yoktu. 30'lu yaşlarımda film işleri gelmeye başladı ama ben o zaman Ankara Devlet Tiyatrosu'ndaydım. Daha idealist bakıyordum. Belki de daha iyi oldu. Bu şartlar yoktu zaten. Mesela ben Cüneyt (Arkın) abiyle de çalıştım. Öyle zor şartlarda bu tarz filmler çekmişler ki, inanılmaz bir adam. Şimdi onu daha iyi anlıyorum.
- Daha önceki işlerinizde de pek çok kez 'kötü'yü oynadınız. Kötüyü oynamayı seviyor musunuz?
- Kariyerimde kötü çok. Kötü karakterler daha doğurgan karakterler, o yüzden kötüyü oynamayı seviyorum. Bunca yıllık kariyerimde onca rol oynadım ama kötüyü oynamak daha zordur. İnsanın doğasında, özünde iyilik vardır, kimse kötü doğmaz. Yaşadığı şartlar hırslar ve egolar onu o hale getirir. O yüzden iyi karakteri oynamak daha kolay. Özümüz o çünkü.
EVLİLİĞİ BAŞARAMADIM
- Üç kez evlenip boşanmış biri olarak kariyerinizdeki başarıyı özel hayatınıza taşıyamadığınızı düşünüyor musunuz?
- Doğru, o anlamda sorunlar yaşadım. O konuda çok başarılı olamadım diyebilirim. Evliliği sürdürmek çok zor, ben onu başaramadım. En büyük başarım çocuklarım. 39 yaşında bir oğlum, 17 yaşında bir kızım var. O kadar mutluyum ki, aramız onlarla o kadar iyi ki... Karı-kocalık başka bir şey ama babalık bambaşka bir duygu.
EN SON HABERLER
- 1 Ülkeler, TikTok’a karşı harekete geçti
- 2 Hep mutlu olmak zorunda değiliz
- 3 Sevgiliye ulaşmak için ses ve söze ihtiyaç var
- 4 Bu okullarda anne-baba adayları eğitiliyor
- 5 Boğaz’da kürek keyfi kabus olmasın
- 6 Aykırı bir ikon
- 7 Evde akıllı cihazlara yer açın güvenliği de ihmal etmeyin
- 8 Kuruluş Osman’ın Ulcay’ı Ümit Kantarcılar’dan samimi açıklamalar! “Dizi ve sinema sektöründeki başarımız tesadüf değil”
- 9 Dünya çatışıyor ABD kazanıyor
- 10 Türklerin Lahey’deki hayatı: Gurbet, gözyaşı ve umut