Pazar 23.02.2020

Biz forma aşkıyla oynuyorduk şimdi devir profesyonellik devri

22 Aralık 1999. Galatasaray o gün Kadıköy’de son kez Fenerbahçe karşısında galip geldi. O maçta Galatasaray forması giyen Ergün Penbe ve Fenerbahçe’nin kalesini koruyan Rüştü Reçber’i bir araya getirdik. İkili, bu akşamki dev derbi öncesi Galatasaray’ın son Kadıköy galibiyetinin öyküsünden başlayıp ezeli rekabetin iki camiada da nasıl yaşandığını anlattı...

1991 yılında Ümit Milli Takım kamplarında başlayan bir arkadaşlık onlarınki... O zamanlar henüz birisi Kilimlispor formasını sırtına geçirmiş diğeri ise Antalyaspor için ter döküyordu. Aradan yıllar geçti, biri Galatasaraylı oldu diğeri ise Boğaz'ın diğer yakasında, Fenerbahçe stadında buldu kendini. Biri 13 sezon boyunca Galatasaray formasını üzerinden çıkarmayıp UEFA Kupası, Süper Kupa ve şampiyonluklar kazanırken diğeri Türk futbol tarihinin en önemli kalecileri arasında yer aldı. Önce Barcelona'ya transfer oldu ardından Fenerbahçe'ye döndü ve en sonunda futbolu Beşiktaş'ta bıraktı.
Rüştü Reçber ve Ergün Penbe'den bahsediyoruz, yani Türk futbol tarihine adını kazımış, efsane kadrolarda yer almış unutulmaz isimlerden.
Malumunuz, bu akşam çok önemli bir derbi maçı bizleri bekliyor. Kadıköy'de Fenerbahçe ile Galatasaray karşı karşıya gelecek. İki tarafın da şampiyonluk yarışında olduğu ve de Galatasaray'ın 21 yıldır Kadıköy'de galibiyete hasret çektiği düşünülünce maçın önemi daha da artıyor. İşte biz de buradan hareketle yıllar boyunca defalarca derbi heyecanını iki farklı tarafta yaşamış olan Ergün Penbe ve Rüştü Reçber ile bir araya gelelim diyoruz. Maksadımız derbiyi, Galatasaray'ın son Kadıköy galibiyetini ve çok daha fazlasını enine boyuna masaya yatırmak... Ergün Hoca şimdilerde Tarsus İdman Yurdu'nun teknik direktörlüğünü üstleniyor, Rüştü Hoca ise Türkiye Futbol Federasyonu'nda idari bir görevde. Beş, altı aydır görüşemiyormuş ikili ve birbirlerini ilk gördükleri an haliyle koyu bir sohbete dalıyorlar. Daha sonra da "Ne iyi ettiniz de bir araya getirdiniz yahu bizi" diyorlar.
Nihayetinde başlıyoruz derbiyi konuşmaya...


RÜZGARI BULDULAR 2 GOL ATTILAR
- Tarih 22 Aralık 1999. Kadıköy'deki son Galatasaray galibiyeti... Ergün Hocam, o zaman 21 yıllık bir galibiyet hasretine gireceğinizin farkında değildiniz herhalde?
- Ergün Penbe: (Gülüyor) Tabii ki ileriyi görmek gibi yeteneğimiz yok.
Normal bir galibiyet aldık sanıyorduk, nereden bilelim, 21 yıl galibiyet alamayacağımızı!
Yine de ben şanslıyım. Galibiyet alan kadroda olduğum için.
- Rüştü Reçber: Aslında 1990'lı yıllarda zaten yine Galatasaray'ın Kadıköy'de çok galibiyeti olmuyordu.
- E.P: Doğru ama kupada şansımız tutuyordu bir şekilde...
- Aslında 1990'lı yıllardaki Fenerbahçe stadındaki ortam şimdiki gibi de değildi ama yine bir Fenerbahçe üstünlüğünden bahsediyoruz...
- R.R: Dediğin doğru. Hatta Ali Sami Yen Stadı o anlamda daha baskındı.
Fakat işte orada futbolcunun o baskıyı kaldırıp, durumu yönetebilme yeteneği ortaya çıkıyordu.
- 1999'daki maçı bir yaşayalım sizin ağzınızdan öyleyse tekrardan...
- R.R: Bu kadar son galibiyetten bahsedip bugün kazandıracaksın illa Galatasaray'a belli oldu (gülüyor)...
- Hocam ben de Fenerbahçeliyim merak etmeyin...
- E.P: Bir kere müthiş soğuk bir havaydı. Hem rüzgar vardı hem de yağmur. Bizim kaleci Mehmet degaj kullanıyordu, top yarı sahayı zar zor geçiyordu. Maç 2-1 bitmişti, hatta Fenerbahçe'nin golünü atan Moldovan, aslında orta açmak istemişti de rüzgardan kaleye gitmişti top. İstanbul'da öyle bir soğuk hatırlamıyorum.
- R.R: Hakikaten acayip bir havaydı.
Yine bu arkadaşlar (Ergün'ü kast ederek) saha içinde koşturduklarından sıkıntı olmuyordu, biz kalede hareketsiz iyice buz kesmiştik.
- E.P: Abi biz de koşmamıza rağmen üşümüştük, maç bitse de eve gitsek diyorduk. Son galibiyet olacağını bilsek öyle düşünür müydük acaba...
- Rüştü Hocam ben maçı tekrar izledim, yine ilk yarı epey zorlamışlar ama sanki sizi...
- R.R: İşte aldılar ilk yarı rüzgarı arkalarına iki gol attılar. İkinci yarı aynı kaleye biz hücum ettik, bir tane atabildik ancak. (Gülüyor) - E.P: Doğru söylüyor ya, ikinci yarı Fenerbahçe daha iyi oynamıştı.


BİZLER AMATÖR PROFESYONELLERDİK
- Kadıköy'ün büyüsü nedir peki
sizce? Bir ara cidden "Büyü yapıldı bu stada" bile deniyordu hatırlarsanız...
- R.R: Bizim dönemimizde Türk futbolcu sayısının fazla olması havayı değiştiriyordu. Aidiyet duygusu yüksek olunca maçın atmosferi direkt etkileniyordu. Şimdi kaç Galatasaraylı ya da Fenerbahçeli oyuncu o formanın aşkıyla sahaya çıkıyor ki? Daha çok profesyonelliğin önplana çıktığı bir dönem yaşıyoruz. Ben bize "Amatör profesyoneller" diyorum.
KEŞKE SAKATIM DESEYDİM
- Neler yaşardınız derbi haftaları,
nasıl geçerdi zaman?
- E.P: Düşünün, Hagi mesela bize neler kazandırdı ama bir Fenerbahçe maçı alamadı. O da çok gergin olurdu derbilerde, ya kart görürdü, ya çok agresif olur oyuna konsantre olamazdı.
Kadıköy'ün büyüsü dedin ya o Hagi'yi bile etkiliyordu.
- R.R: Fenerbahçe'de bir derbi kültürü vardır. Camia o haftaya her anlamda hazırlanır ve bu da bize rahatlık verirdi doğrusu. Her sezon kaybedeceğimizi düşünmediğimiz tek maç içerideki Galatasaray maçlarıydı.
- E.P: Vallahi biz onlar kadar rahat olamıyorduk, gelişimiz bir olay gidişimiz bir olay oluyordu.
- Hasan Şaş bir röportajında derbi öncesi kaleci Mondragon'un tesislerde mum yakıp totemler yaptığını söylemişti. Var mıydı sizlerin de böyle totemleriniz, uğurlarınız?
- E.P: Toteme, uğura gerek yok ki... Biz şanssızız ya zaten...
Bak mesela, bir keresinde bir maçta Kezman vurdu topa baldırıma çarptı Mondragon yanıldı gol oldu. "Bu da mı gol olur artık ya" diye söylenirken Hasan Şaş geldi "Şimdiye kadar hangisi olmadı ki" dedi... Hasan hasta Galatasaraylıdır.
Takıma gelip ilk Fenerbahçe maçına çıkmadan önce stresten, heyecandan soyunma odasına istifra ediyordu hatta.
- En unutamadığınız derbi hangisi?
- E.P: Vallahi ben nereye gitsem hâlâ 6-0'lık maçı hatırlatıyorlar, onu söylerim o yüzden. Bir de o maç öncesi Fatih Hoca yanıma geldi, hafif bir sakatlığım vardı. "Ergün oynayabilir misin?" dedi, nasıl hayır diyeyim, oynadım tabii...
Şimdi düşünüyorum da keşke "Sakatım" deseydim. (gülüyor) - R.R: Öyle enteresan maçlar oynadık ki, 6-0'lık maç da 10 kişi kalıp o skoru kazanmıştık. Ama bir sene önce Galatasaray'dan dört oyuncu atılmıştı ona rağmen zar zor 1-0'ı kurtarmıştık.
Ama benim için 1996'da Ali Sami Yen'de 4-0 kazandığımız maç en unutulmaz derbidir.
- Futbolu bıraktıktan sonra hâlâ bir derbi öncesi heyecanlanıyor musunuz?
- E.P: Artık hoca olduk ya, daha bir o gözle izliyoruz.
- R.R: Objektif izleyince de daha fazla keyif alıyorsunuz. Zaten spor kültürüyle yetişen birisi her ne kadar hangi takımı tutarsa tutsun fanatik olmamalı.
- Unutamadığınız bir motivasyon konuşması var mı?
- R.R: Derbi öncesi zaten sen ister istemez motive oluyorsun. Burada önemli olan kendine şu soruyu sorabilmek "Ben bu camiaya layık mıyım, değil miyim..." Biz kendi aramızda hep şunu söylerdik derbi öncesi: "Arkadaşlar bugün camianın bayramı, ya onları mutlu edeceğiz, ya da üzeceğiz..." Kadıköy'de derbiler şölen gibidir. Kazanırsak bayramı kaybedersek hüznü yaşardık.
- E.P: Biz de genelde hüznü yaşıyorduk işte... (Gülüyor)
BİZE KÜFREDEN BİR ADAMI FLORYA'YA GÖTÜRDÜK
- Fatih Hoca'nın soyunma odasındaki tavrını da merak ediyorum doğrusu, derbiler öncesinde ve sonrasında?
- E.P: Mağlubiyetler sonrası herkesin morali bozuk olduğu için aslında öyle tahmin edildiği gibi çok yüksekten girmezdi. Ama mesela soyunma odasından çıkıp otobüse binince, taraftarların sataşmalarını görünce o da biz de delirirdik ister istemez.
Şöyle söyleyeyim bazı maçlardan sonra bizim oyuncuların otobüs camlarından bardak suları yandaki arabalara karşılıklı attıklarını hatırlıyorum (gülüyor)...
- Başka neler olurdu?
- E.P: Hiç unutmuyorum bir keresinde bir maç sonrası otobüsle tesislere dönüyoruz, köprüye gelmek üzereyiz. Otobüsün camı açık.
O esnada yanımızdaki arabadaki yaşlı bir amca bize doğru dönmüş ana avrat küfür ediyor.
Fatih Hoca dayanamadı, eşlik eden eskortlara "Durdurun, alın bu adamı" dedi. Adamı durdurup bizim otobüse aldık. Florya'ya kadar geldi bizimle. Biz tesislerde odamıza gittik de adama ne oldu sonra bilmiyorum... (Gülüyor)
FALCAO'NUN GOLÜYLE GALATARASARAY KAZANABİLİR
- Bugünkü maç hakkındaki görüşleriniz?
- R.R: Galatasaray favori görünüyor. Takım toparlandı daha formda...
- E.P: (Gülüyor) Ama favori görüldüğünde kazanamaz Galatasaray.
- R.R: Doğru ama Fenerbahçe moral olarak da oyun olarak da Galatasaray'ın gerisinde şu anda.
- E.P: Rüştü Hoca hedef şaşırtıyor, ters totem yapıyor. Siz ona aldanmayın. Fenerbahçe geçen sene tarihinin en kötü dönemlerinden birini yaşarken bile iki maçta da yenilmedi Galatasaray'a.
- R.R: Hedef şaşırtmıyorum ama şu da bir gerçek ki bizim dönemimizde de biz her Galatasaray maçı öncesi bir darbe alırdık.
- E.P: Evet ayağa kalkmak için de bizim maçı beklerdiniz (gülüyor)...
- Sizce bu seri bu hafta bozulur mu?
- E.P: Benim içime doğan şu, Falcao geldi pek beklentileri karşılayamadı ya, sanki bu maç onun attığı golle Galatasaray kazanacak gibi...
TAKIM OTOBÜSÜYLE BMW KOVALADIK
6-0'dan bahsettik ama yakın tarihte bir de Galatasaray'ın farklı kazandığı 5-1'lik Türkiye Kupası finali var.
- R.R: Tabii onu da unutamam.
- E.P: O da çok iyi maçtı.
Fenerbahçe çok iyi oynamıştı aslında tıpkı 6-0'da bizim oynadığımız gibi, ama o da öyle bitti işte.
- Ribery çok iyi oynamıştı o maçta hatta...
- R.R: Evet bir Ribery'i bir de Necati'yi tutamadık o gün. Bir de beni tutamadılar işte 5 tane yedik... (gülüyor) - E.P: Şimdi böyle eskiden konuşunca düşündüm de insan özlüyor yahu o maçları...
- R.R: Özlemez olur mu, her anıyla aksiyon dolu geçerdi.
- E.P: Öyle bir havaya girerdik ki bir keresinde bir Fenerbahçe maçı sonrasında takım otobüsüyle Merter'in ara sokaklarında bir BMW kovaladığımızı hatırlarım.
- O nasıl oldu hocam?
- E.P: Bir Kadıköy deplasmanından dönüyoruz, mağlup olmuşuz yine. Moraller bozuk tabii... Yanımızda yolda arabalar tura çıkmışlar, bize de korna çalıp el kol yapıyorlar. Fatih Hoca sinirlendi döndü şoföre dedi ki "Takip et şu BMW'yi"... Daldık Merter'in ara sokaklarına otobüsle BMW kovalıyoruz, sonra gitti, kayboldu adamlar...
BAŞKAN ŞEKERİ YÜKSELİNCE KOVAR ERTESİ GÜN KAHVE İÇMEYE ÇAĞIRIRDI
- Aziz Yıldırım'ın başkanlığı dönemi nasıl geçerdi derbi haftaları?
- R.R: Vallahi 2007'ye kadar her şey güzeldi sonrasını bilmiyorum (Gülüyor)... Bu soruyu Volkan'a (Demirel) sor sen (Gülüyor)... İşin şakası bir yana Aziz Başkan gerçek anlamda Fenerbahçe'ye çağ atlatan bir başkandır, tabii ki her insan gibi onun da doğruları yanlışları olmuştur ama kesinlikle yaptığı katkılar inkar edilemez. Tabii başkanın şekeri çıkınca, "Kendinize kulüp bulun" derdi, ertesi gün şekeri düzelirdi, arar "Gel bir kahve içelim" derdi.
- E.P: Onu ben de duydum. Galatasaray'a kaybettikleri bir maç sonrası tüm takımı kovup ertesi gün geri affetmiş mesela.
- R.R: Ben haftada iki gönderilirdim zaten... (Gülüyor) Ama hiç mesele olmazdı bu, ona öyle alışmıştık zaten...
HASAN ŞAŞ'I SİNİRLENDİRMEK ÇOK KOLAYDI
- Milli takımda da uzun yıllar birlikteydiniz.
Bu derbi çekişmesinin milli takım kamplarına yansıması nasıl olurdu?
Takılır mıydınız birbirinize?
- R.R: Kalp kırmanın dışında her türlü muhabbeti yapardık.
- E.P: Biz çok eğlenceli bir gruptuk. Her maça otobüste şarkılar söyleyerek giderdik...
- R.R: O arkadaşlık da hep devam etti.
- Alınıp sinirlenir miydiniz peki o takılmalara?
- E.P: Sen çok yanlış adama sordun bu soruyu.
- R.R: Ergün sinirleri alınmış bir adamdır, pek sinirlenmez.
- Kim sinirlenirdi peki en çok?
- R.R: Hasan Şaş. Ki onu da sinirlendirmek çok kolaydır aslında. "Hava da bugün bulutlu mu ne" deseniz bile o hemen kendi kendine kavga etmeye başlayabilir.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.