Son Güncelleme: Pazar 07.06.2020
İstanbul’dan yeni normal manzaraları
Restoranlar, kafeler, müzeler, spor salonları... Ve dahi özlediğimiz sahiller, Adalar. ‘Yeni normal’le birlikte İstanbullulara yeniden kapılarını açan özlediğimiz mekanlar... SABAH Pazar ekibi, İstanbul’a dağıldı, test etmedik yer bırakmadı. İşte ‘yeni normal’in yeni İstanbul’u...
Sonat Bahar, Mehmet Bediroğlu, Meltem Fıratlı, Göksan Göktaş, Olkan Özyurt, Pınar Yıldız Yüksel'in haberi...
Salgın sürecinde bir süredir adını duyduğumuz 'yeni normal'e, pek çok kısıtlamanın kalkmasıyla girmiş olduk. Sosyal hayatın pek çok alanında hareketlenme başladı. Her zaman söylenen sosyal mesafe-maske ve hijyen üçlüsüne dikkat ederek hayata adapte olabilmek mümkün... Restoranlar, kafeler, oteller, spor salonları, kütüphaneler, müzeler ve dahi salgın sürecinde büyük yığılmaları engellemek için kısıtlanan sahiller artık açık... Adalar'a gitmek serbest. Herkes sokağı ve sosyal hayata dahil olmayı özledi... Peki, İstanbul 'yeni normal'i nasıl karşıladı, hayat düzeni yeni dönemde nasıl işliyor? SABAH Pazar muhabirleri olarak sosyal mesafeli de olsa yeniden şehir hayatıyla kucaklaşan insanların arasına girdik. Hayatın ritminin bu dönemde nasıl attığını, kurumların, mekanların ve de insanların bu sürece olan uyumunu yerinde gözlemledik.
SONAT BAHAR
OTELLER
Türkiye'de turizm çok hızlı toparlanacak!
Havaalanlarından sonra normalleşmeye dair en kritik nokta oteller! Normalleşme çalışmalarını görmek için rotamı Boğaz'ın incisi komşu iki otele çevirdim. İlk olarak Çırağan Palace Kempinski İstanbul'a uğruyorum. Genel Müdürü Ralph Radtke, "Türkiye'de birçok farklı ülke ile kıyaslandığında durum oldukça iyi yönetiliyor. Geçtiğimiz hafta global ofis ile yaptığımız ve tüm dünya Kempinski stratejik ekiplerin katıldığı toplantıda Türkiye'nin bu süreçle ilgili başarısı gündeme geldi ve turizmin bu süreçte Türkiye'de daha da hızlı toparlanacağını düşündüklerini söylediler" diyor ve yaptıkları uygulamaları şöyle sıralıyor:
Başka bir yerde olmak istemezdim
Four Seasons Hotels İstanbul Genel Müdürü Tarek Mourad, yurt dışındaki meslektaşlarıyla konuştuğunda, "Şu anda İstanbul'dan başka bir yerde olmak istemezdim" dediğini söylüyor ve anlatıyor, "Türkiye bu süreçte sağlık sistemiyle örnek oldu. Ben bu süreci geçirmek için İstanbul'dan daha iyi bir yer düşünemiyorum, gönül rahatlığıyla turistler gelebilir." Oteli bize gezdirirken tek tek tüm önlemleri sıraladı:
Temiz havaya bağlı havalandırma
Spor salonları da açıldı. Herkesin endişe ettiği yerlerin başında gelen spor salonlarında durumu anlayabilmek için Shaba Life Club'a gittim. Randevu sistemiyle girilen kulüp sakindi.
PINAR YILDIZ YÜKSEL
BEYAZIT KÜTÜPHANESİ
Maskeni tak, dersini çalış
Normalleşme sürecine başarıyla giren kurumlardan biri de kütüphaneler. Evde ders çalışmaya odaklanamayan öğrenciler için kurtarıcı bir merkez olan kütüphaneler geçtiğimiz hafta kapılarını açtı. Biz de İstanbul Eminönü'nde bulunan tarihi Beyazıt Kütüphanesi'ni ziyaret ettik. Kapıdan girer girmez güvenlik görevlileri ateşimizi ölçtü ve ellerimizi dezenfekte etmemiz için dezenfekte makinesine yönlendirdi. Bu makineye eliniz değmiyor, ayağınızla basarak çalıştırıyorsunuz. Ardından kütüphanede yer olup olmadığını kontrol etti. Çünkü belli bir kota var ve onun üzerine kesinlikle çıkılmıyor.
Kota doluysa sizi beklemeye alıyorlar ve ancak kütüphaneden ayrılan olduğunda içeri girebiliyorsunuz. İçeri girdiğimde masa düzenleri dikkatimi çekti. Sosyal mesafeye uygun, çapraz bir oturma düzeni vardı. Yaklaşan sınav nedeniyle genelde öğrenciler sessizce ders çalışıyordu. Herkes maskeliydi. Arşiv taraması yapan araştırmacılara da eldiven mutlaka veriliyor. Ben de bir gazete arşivini taradım ve eldiven olmadan dokunmama izin verilmedi. Her alanda sosyal mesafeye uyuluyor. Masa ve sandalyeler sürekli dezenfekte ediliyor. Eğer ders çalışmak ya da araştırma yapmak için kütüphaneye gitmek istiyorsanız gönlünüz rahat olsun. Bütün önlemler alınmış ve nizami bir şekilde uygulanıyor.
GÖKSAN GÖKTAŞ
İSTANBUL SAHİLLERİ
İstanbul'un dezenfektan ikram eden balıkçıları
Salgın sürecinde kısıtlama getirilen alanlardan biri de sahillerdi... İstanbul gibi, denizi bol, Boğaz'ı biricik bir şehirde, insanların yegane nefes alma alanları sahiller, salgın önlemlerinde en çok özlenen alanların başındaydı. Bir banka ya da çimenlere oturup denizi izlemek bile İstanbul'da bedava yapılabilecek en özel etkinliklerden biri. Bunun ne kadar paha biçilmez olduğunu salgın döneminde, pek çok şeyle birlikte bir kez daha anladık. Kısıtlamaların kalkmasıyla birlikte soluğu önce Üsküdar sahilinde aldık. 18 yaş altının sokağa çıkma serbestliği olduğundan kalabalık bir gündü... Çocuklar ebeveynleriyle, gençler arkadaşlarıyla Üsküdar'ın ve Boğaz'ın tadını çıkarıyordu. Tek tük balık tutanlar da vardı. Konuştuğumuz balıkçılar "Bu iş bizim için yaşam tarzı. Kime sorarsanız sorun burada balık tutan aynı şeyi söyler. Yeniden burada olmak müthiş bir his" diyorlardı. Sahiller için alınacak önlemler yine insanların elinde. Çok ağır kısıtlamalar yok.
Maske, mesafe, hijyen üçlüsüne en çok riayet edilmesi gerekilen yerler buraları. Onun dışındaki, kamusal alanlarda zaten kurallar belli... Ayrıca sahil kenarlarındaki yeşil alanlarda, belediyeler çemberli alanlar belirlemiş. Buralarda oturmak isteyenler çember kuralına uyarlarsa sosyal mesafeye de riayet etmiş oluyorlar. Sonraki durağımız ise Galata Köprüsü... Biraz Karaköy sahilinde turladıktan sonra, İstanbul'daki balık avı tutkunlarının ana mekanı olan köprüdeyiz. Maskeli balıkçılar köprü silüetine bu kez başka bir desen çiziyordu. Birbirlerine kolonya, dezenfektan ikram eden balıkçıları var artık İstanbul'un! Aralarında sosyal mesafeyi ihmal etmediklerine şahit olduk. Köprüden Galata Kulesi'ni, denizi izlemek, yaz havasını maskeden süzerek de olsa ciğerlere ışınlamak ne güzel duyguymuş meğer! Gel artık 'bizim normal'!
MEHMET BEDİROĞLU
ADALAR
Adalar'dan bir normal gelir bizlere
Fotoğrafçı arkadaşım Hatice ile Beşiktaş'tan sabah 11.00 vapuruna bindiğimizde yolculuğun ilk 10-15 dakikasında haftalar sonra toplu taşıma aracına binmiş olmanın anksiyetesini yaşadım. Hoş, ada vapurunda içim bir nebze rahatladı. Çünkü herkes hem maske kullanımına hem de sosyal mesafe kuralına fazlasıyla uyuyordu. Öğlen saatlerinde Büyükada'ya vardığımızda doğma büyüme Adalı dostum Utku bizi iskelede karşıladı. Ortalık sakindi. Yeni normalin yansımalarını gözlemlemek amacıyla "Adayı bisikletle turlamak bu işin şanındandır" deyip atladık bir bisiklete ve başladık insanlarla konuşmaya, çevreye göz gezdirmeye...
O an adanın en inovatif hamlelerinden birini bisikletçi Sefa Bey'in yaptığını öğrendim. Kendisi artık müşterilerin içi rahat etsin diye bisikletlerin selesine ve direksiyonuna galoşlar yerleştirip her kiralayana bir de eldiven veriyormuş. Ondan öğrendiğimize göre bizden yarım saat önce de ünlü bir oyuncu oğluyla gelip bisiklet kiralamış... Demek ki ada keyfi yaşamayı özleyen insan sayısı tahminimizden fazla... Öte yandan gördük ki hemen hemen tüm restoranlar, marketler, manavlar, bakkallar ve pastaneler sosyal mesafe, dezenfektan ve maske kullanımı konusunda taviz vermiyorlar. Ben her ne kadar "Ada amma sakin, ama normal hafta içi sonuçta" diye bir beyanda bulunsam da Utku "Öyle deme, aslında yılın bu zamanı şimdi ne çarşıda rahatça yürüyebilirdik ne de rahatça bisiklet sürebilirdin buralarda" diyor. İnsan kalabalığı zamanla artacak gibi... Keza otel işletmecisi Fatih Kuyu, şu an için bir odalarının dolu olduğunu söylese de hafta sonu öngörülen yüzde 50-60 doluluk oranlarına yaklaşacaklarını düşünüyor. Büyükada yavaş yavaş yeni normale alışırken herkesin ortak kanısı bir zamanlar şikayet ettikleri kalabalığın artık tekrar ada sokaklarında varolması gerektiği...
OLKAN ÖZYURT
AYASOFYA VE ARKEOLOJİ MÜZELERİ
Ayasofya'da aşırı derecede sosyal mesafe
Ayasofya'nın önünü hep kalabalık gördüğümden olsa gerek karşılaştığım manzara karşısında şaşırıyorum. Kimse yok. Gerçi günün erken saati ama burası da Ayasofya. Sadece geçen yıl 3.7 milyon insanın gezdiği bir müzeden bahsediyoruz. Kapıdan girerken ateşimiz ölçülüyor, "İşte yeni normalin olmazsa olmazı" diyorum. Zemine yapıştırılan uyarı şeritlerinin yardımıyla, sosyal mesafeye uygun bir şekilde içeri giriyoruz. Görevliler maskeli, biz maskeli, kimi görsem maskeli... Ayasofya'nın içi bomboş. Her biriyle aramızda en az 20 metre mesafe var. Fotoğrafçı arkadaşım İlhami, ben, iki güvenlik görevlisi ve üç ziyaretçiyle koskoca müzede yedi kişiyiz. Ziyaretçilerden ikisi arkadaş "Kaç kere niyetlendik hep kalabalıktı önü müzenin. Fırsat bu fırsat deyip geldik" diyorlar. Tam isabet... Sık sık sosyal mesafeye uyulması için anons yapılıyor ama zaten içerideki yedi kişi olarak aşırı derecede mesafeliyiz...
Hepimiz doya doya geziyoruz Ayasofya'yı. Sonra müze shop'a gidiyorum. Orası da açık. Bahçesinde bir kahve molası verelim diyoruz ama banklara oturmak yasak. Kafede oturuyoruz... Ezan okunuyor. Ayasofya'nın minarelerinin dibinde ezan dinleyip ayrılıyoruz müzeden. Hedefimiz Arkeoloji Müzeleri... Yine ateşimiz ölçülüyor. Ayasofya'dan farklı olarak ayakla basılan el dezenfektan sistemi var burada. Sosyal mesafeyi 2 metre olarak tutmamız gerektiğini anlatan uyarılar eşliğinde müzede geziyoruz. Çok kişi yok ama sosyal mesafe konusunda güvenlik görevlileri hassas. Kural ihlali olursa kibarca uyarıyorlar. Burada her bankta bir kişinin oturmasına müsaade var. Ama bahçesindeki kedilerle temas edilmemesi isteniyor. Uyarı levhası bile konulmuş. Her iki müzeye de müze kart üzerinden online bilet alıp karekod uygulaması ile hiç elinizi bir yere değmeden girmeniz de mümkün. Hatırlatalım...
MELTEM FIRATLI
KAFE VE RESTORANLAR
QR kodlu menü çok popüler
TEK KULLANIMLIK BİBERLER
EN SON HABERLER
- 1 Ülkeler, TikTok’a karşı harekete geçti
- 2 Hep mutlu olmak zorunda değiliz
- 3 Sevgiliye ulaşmak için ses ve söze ihtiyaç var
- 4 Bu okullarda anne-baba adayları eğitiliyor
- 5 Boğaz’da kürek keyfi kabus olmasın
- 6 Aykırı bir ikon
- 7 Evde akıllı cihazlara yer açın güvenliği de ihmal etmeyin
- 8 Kuruluş Osman’ın Ulcay’ı Ümit Kantarcılar’dan samimi açıklamalar! “Dizi ve sinema sektöründeki başarımız tesadüf değil”
- 9 Dünya çatışıyor ABD kazanıyor
- 10 Türklerin Lahey’deki hayatı: Gurbet, gözyaşı ve umut