Pazar 14.02.2021
Son Güncelleme: Pazar 14.02.2021

Zahidem’in gerçek öyküsü

İmkansız aşk deyince akla ilk gelen türkülerden Neşet Ertaş’ın Zahidem, sevdiğine kavuşamayanların içindeki sızının da bir başka adıdır. Bu sızıyı gün gelir Zeki Müren gün gelir Neşet Ertaş çeker... Pek bilinmez bunun 20. yüzyılın türküsü olduğu. Oysa yüzyılın başında Kırşehir’de Arap Mustafa ile Zahide’nin kavuşamamalarının öyküsünden çıkar Zahidem...

Yıllar yıllar önce Ankara, sanat güneşimiz Zeki Müren ile halk ozanımız Neşet Ertaş'ın hiç unutamayacakları bir buluşmaya ev sahipliği yapar. İzmir Fuarı'na gideceklerdir, bunun için biraraya gelmiştir iki usta. Ama buluşunca oturup muhabbet ederler ve sevdaya teslim olurlar birlikte. Zeki Müren için aşk demek Zahidem türküsü demektir. Neşet Ertaş'tan ilk duyduğu andan itibaren çok sevmiştir türküyü. Birçok kereler ağlayarak dinlemiştir. Onun için sanki, yıllar önce sevdiği, hiç unutmadığı aşkına yakılmış bir ağıt gibidir. Neşet Ertaş için de durum pek farklı değildir. O da yıllar önce bir kıza sevdalanmış, onunla evlenmek istemiştir. Fakat 'çalgıcı' deyip kızı vermezler Ertaş'a. O da kaderine küsüp terk eder Kırşehir'i. Sonraları da içindeki o sızının adı olmuştur Zahidem türküsü...

O gün sazının tellerine vurmaya başlar Neşet Ertaş Ankara'da. Başlar Zahidem'i söylemeye: "Zahide'm kurbanım nolacak halım..." Karşısında Zeki Müren dinler dinler, sonra o devam eder Ertaş'ın bıraktığı yerden: "Kömür gözlüm al eline kalemi/Ben söyleyeyim yaz başına geleni..." Sonra tekrar Ertaş söyler. Böyle böyle üç saat sürer bu sevda ağıdını karşılıklı söylemek. O gün Ankara da müziğin iki ustası da Zahide'lerine yanar yanar dururlar! Ankara'ya çok uzak olmayan Kırşehir'de, 20. yüzyılın başında yaşanan bir aşk hikayesinin türküsü artık sevip de kavuşamayan tüm aşıkların ortak ağıdına dönüşmüştür. O günden sonra Türkiye'de ne zaman bir yerlerde Zahidem çalsa türküyü dinleyenlerin gönlüne, kavuşamadıkları aşkları düşer. Muhit Kitap'tan yeni çıkan Türkünün Ötesi Neşet Ertaş kitabında yazar Dursun Çiçek, Zahidem türküsünün nasıl bir aşk hikayesi sonucu ortaya çıktığını, Neşet Ertaş'ın da bu hikayeyi nasıl türküleştirdiğini ayrıntılarıyla anlatıyor.


1960'LARA KADAR YAŞADILAR

1901'de Kırşehir'in Orta Hacı Ahmetli Köyü'nde doğan Arap Mustafa anne ve babasını küçük yaşta kaybedince akrabaları tarafından büyütülür. Yörede meşhur olan 'Koca Oyunu'nda Arap rolünü oynadığı için bu lakapla anılır. Genç yaşında Yukarı Hacı Ahmetli Köyü'ndeki Büron Mehmet lakaplı Hacı Bürozade Mehmet'in kapısında azap duran Arap Mustafa, evin kızı Zahide'ye de sevdalanır. Ama bunu kimseye söylemez. Çünkü imkansız bir aşktır bu. Fakat öyle bir sevdadır ki bu, sonunda dayanamaz. Nasıl bir ateş içinde yandığını yakın bildiklerine anlatır. Onlar da Ağa'dan Zahide'yi Arap Mustafa için isterler. Ağa vermez kızını azabına. Arap Mustafa yüreğindeki sevdayı söndüremeyince çareyi köyden uzaklaşmakta bulur ve askere gider. O askerdeyken de Zahide'si Molla Hasan ile evlendirilir. Arap Mustafa bu haberi alınca yıkılır. Yüreği yangın yerine döner ve ona bir şiir yazar. Kırşehir ve civarında bu sevda Arap Mustafa'nın şiiriyle kulaktan kulağa yayılır. Sonra abdallar tarafından türkü olarak söylenir. Söyleyenlerden biri de Neşet Ertaş'ın babası Muharrem Ertaş'tır. Fakat yine de herkes çok dikkatlidir. Çünkü hem Zahide hem de Arap Mustafa yaşıyordur. İkisi de vefat edene kadar (Zahide 1965'te, Arap Mustafa 1966) bu sevdaya saygı duyar herkes. Sonra Neşet Ertaş bilinen sevda hikayesi ve onun şiirini alıp türkü olarak, yeniden kendi yürek yangını ile harmanlayarak yakar ve 1970'de plak yapar. Bundan sonra Zahidem türküsü tüm kavuşamayan aşıkların ortak ağıdı olur...

BU NASIL SEVDAYMIŞ GELDİ BAŞIMA

Arap Mustafa Zahide'ye aşıktı ya Zahide? Burada sözü yazar Dursun Çiçek'e bırakalım: "Arap Mustafa ile Zahide'nin sevdasının karşılıklı olup olmadığı ile ilgili bugün hâlâ yörede, akrabaları arasında bile pek çok şey söylenir. Görüştüğüm insanlardan farklı farklı yorumlar duydum. Lakin Aslı olmasa Kerem yanar mıydı? Bu sevdanın karşılıksız olmadığının delili olarak da 1970'lerin ortalarında Vahit Bulut'un yaptığı derleme gösterilir. Zahide'nin en yakını ve sırdaşı olarak bilinen Fatik Kadın'dan aktarılan şiir, Zahide'nin Arap Mustafa'ya yazdığı söylenen tek şiirdir. Ancak sonuçta bu sevda bir sırdır ve sırrıyla güzeldir." Peki Zahine ne yazmıştı o şiirde? İşte ilk dörtlüğü: 'Bu nasıl sevdaymış geldi başıma/Felek ağu kattı tatlı aşıma/Sevda çekenlere zor gelir gurbet/Gece gündüz elim kalkmaz işime."

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.