Pazar 23.05.2021
Son Güncelleme: Pazar 23.05.2021

PKK’nın nasıl şerefsiz bir terör örgütü olduğunu herkes bilsin

24 Mayıs 1993 Türkiye için acı bir gün. O gün, terör örgütü PKK usta birliğine giden askerleri taşıyan otobüslerin yolunu kesip 33 eri vahşice katletmişti. Tarihe Bingöl Katliamı olarak geçti bu olay. Adanalı Erkan Omay, bu katliamdan kurtulan askerler biri 28 yıl sonra Erkan Omay ile buluştuk. "Aslına biz fazladan yaşıyoruz" diyen Omay, o günü ve sonrasında yaşananları anlattı. "Bunları anlatıyorum. Çünkü PKK'nın nasıl şerefsiz bir terör örgütü olduğunu herkes bilsin istiyorum" diyor

Yarın 24 Mayıs... 28 yıl önce 1993'te Malatya'dan Bingöl'e usta birliğine teslim olmak için iki otobüsle giden askerlerin, PKK terör örgütü tarafından pusuya düşürülüp 33 erin şehit edildiği Bingöl Katliamı'nın yıl dönümü.
Terörle mücadele tarihimizin en acı sayfalarından biridir bu katliam. Hayatlarının baharındaki 20 yaşlarındaki askerler, önce rehin alınmış sonra PKK tarafından vahşice katledilmişti. Katliamdan kurtulabilenler bu tarihi anmıyor.
O gün diye bahsediyorlar 24 Mayıs'tan.
Katliamdan kurtulan bugün 48 yaşında olan Adanalı Erkan Omay da "Aslına biz fazladan yaşıyoruz. 24 Mayıs'ı doğum günü olarak anarız kendi aramızda" diyor.
Katliamdan kurtulanlar için hayat hiçbir zaman eskisi gibi olmadı. Yaşadıkları travma çok ağırdı. Olayın etkisi onlar için uzun yıllar sürdü. Hepsi farklı şekilde yaşadı bu etkiyi...
Milletin gözünde hepsi gazi ama resmi olarak gaziliklerinin verilmesi için de mücadele etmek durumunda kaldılar. Şimdi peyderpey gaziliklerini alabiliyorlar. Mesela Erkan Omay sekiz ay sonra gaziliğini alacak.
SABAH Pazar olarak hâlâ Adana'da yaşayan Erkan Omay'a ulaştığımızda mutlu oldu. Bu olayın unutulmasını istemiyordu. "Unutulması ki PKK'nın nasıl şerefsiz bir terör örgütü olduğunu herkes bilsin istiyorum" diyordu. Omay baştan sona bütün süreci anlattı.

- Ne ifade ediyor 24 Mayıs tarihi sizin için?
- Bizim için 24 Mayıs 1993 derin anlamı olan bir tarih. Bu katliamdan kurtulan arkadaşlara da sorsanız, 24 Mayıs bizim doğum günümüz derler.
Çünkü biz mucize eseri kurtulduk o katliamdan. Emin olun fazladan yaşıyoruz biz. Mesela öldü denilmişti benim için. Haberlerde ismim çıkmıştı. Ailem yasımı tutuyordu. Üç gün sonra yaşadığımı öğrendiler...
- Kaç kişi kurtulmuştu?
- Hep 50 kişilik bir kovyovdan bahsediliyor. Ben de tam detaylı bilmemekle birlikte yola çıkan 44 ya da 46 kişiydik o gün. Bildiğim kadarıyla 16 kişi sağ kurtulduk...
- 16 kişi bir kader birlikteliği yaşıyorsunuz yıllardan beri.
- Katliamdan sağ kurtulan bütün arkadaşlar görüşüyoruz. Evet bizim için bu olay bir kader birlikteliği oldu. Bir arkadaşımızın akıl sağlığı yerinde değil artık. Onunla konuşma durumumuz yok maalesef...
- Katliamdan kurtulan bir asker "Hayatımız hiçbir zaman eskisi gibi olmadı" demişti diye hatırlıyorum.
- Olmadı. Bu olaydan kurtulduktan sonra hepimiz farklı şekillerde yaşadık travmayı. Sosyal yaşamda dengeyi sağlamayan da vardı, yaşadıklarını unutmak için türlü maddelere sığınan da... Zaten yaşadığımız travmanın hiç de kolay atlatılamadığını zaman içerisinde hepimiz gördük.
- Bingöl Katliamı üzerine çok yazıldı çizildi. Sizin için zor olacak ama bir de sizden dinleyelim.
- Acemilik sonrası Adana'dan devrem rahmetli Mehmet Tura ile birlikte yola çıktık. Aynı otobüsle Malatya'daki usta birliği toplanma bölgesine gittik. İkimiz de 20 yaşındayız. Yolda sohbet ediyorduk. İşini, hayallerini, sevdiği kızı her şeyi konuştuk. Sabah saat 05.30 gibi indik Malatya'ya. Çorba içtik. "Devrem" dedi "Bizimkileri bir arayayım". Dedim "Çok erken". "Ya devrem ölüm var kalım var. Belki fırsat bulamam aramaya" dedi. Malatya'da iki tane 50 NC otobüsle askerler olarak yola çıktık. Sivil kıyafetler vardı üzerimizde bir de çantalarımız. Ben ikinci otobüsteydim. Ne asker ne koruma vardı otobüslerde. Hiç kimsenin üzerinde bırakın silahı çakı bile yoktu. Belki bir arada gitmeseydik daha az şehit verilirdi. Yolda sürekli mola verdik türlü bahanelerle. Bingöl'e 10 kilometre kala PKK yol kesmiş. Araç falan yanıyor. Önümüzdeki otobüs durduruldu. Ben hemen şoföre "PKK yol kesmiş durdur otobüsü" dedimse de şoför "Onlar PKK'lı değil Nevruz kutluyorlar" dedi, sürdü ileriye doğru. Şoför frene bassaydı, ikinci otobüstekiler olarak kurtulabilirdik.

- Şoför sizi ateşe atmış yani?

- Yani bunları anlatırken, orduyu, askeriyeyi karalamak değil niyetim. Orası bizim için peygamber ocağıdır. Ama içeride namussuzlar vardı. Zaten belli şeyler de zaman içerisinde gün yüzüne çıktı.
- Hemen rehin mi alındınız?
- Bizi elleriyle koymuş gibi aldılar. Tabii biz şok olmuştuk. Hemen çantalarımızı elimize verdiler ve bizi bir tepeye götürdüler. Oraya birkaç sivili de getirdiler. Onlardan biri, kaçmayı denedi. Sonradan öğrendik o özel harekatçıymış.
Onu vurdular. Ve biz ne olduğunu anlamadık ama bizi öldüreceklerini düşünmeye başladık. Bizi durduklarında yaklaşık 50 PKK'lı vardı. Gece olunca 300'e yakın terörist oldu. Hava kararınca kavak ağaçlarının olduğu bir bölgeye götürüldük. Bir yandan bizi tehdit ediyorlar, propaganda yapıyorlar bir yandan da sorguya çekiyorlar. "Komanda olan var mı?" dediler. Ben Manisa Kırkağaç'ta komando eğitimi almıştım. Ama "Hatay Serinyol'da piyade eğitimi aldım" dedim. "Hiç G3 kullandın mı?" dediler. "Ne G3'ü gittim gideli ot yoldum" diye cevap verdim. Sonra PKK'lının biri gömleğime göz koymuş "Çıkar onu" dedi. Çıkaracağım ama gömleğimin içinde Manisa Kırkağaç'tan aldığım üzerinde komando armalı tişört var. Adnan Gebeş var kurtulanlardan, daha yeni gaziliğini aldı.
Sanki durumu anlamış gibi hemen çantasından bana bir askeri elbise çıkarıp verdi. O sayede kurtuldum ben. Ama bu daha ilk kurtuluşum.


- Yani mucize kurtuluşun ilk halkası....
- Tabii canım. Allah yardımcı oluyor insana... Sonra sürekli yürütüyorlar bizi. Dağdan dağa yürüyoruz. Gece yarısı bizi üçe ayırdılar. Üçe ayrılınca ben kendi bölümümde birinci sırada kaldım.
O sırada devrem Mehmet Tura'nın yanına geçeyim dedim ve yanına gittim. Altıncı Mehmet Tura yedinci benim. Sonra biri geldi "Baştan altı kişi gelsin" dedi. Onlar gitti. Ve onları kurşuna dizdiler. Yani Allah kimsenin başına vermesin.
Babanın evladını tanımayacak hale getirdiler arkadaşlarımızı.
Bu olaydan sonra bizim için travma başladı. Dedik bunlar hepimizi öldürecek.
Ellerimizi bağladılar. Gece yarısı olmuş yapacak bir şey de yok. Ben de nasıl kaçarım diye düşünmeye başladım. Tuvalete gitmem gerektiğini söyledim.
Bekle dediler. Bekleyemiyorum deyince elimi çözdüler. İhtiyacımı giderirken arkamda silahını bana doğrultmuş bir PKK'lı vardı. Dönüp birkaç kez baktım. Tekme atacak kadar bana yakın değil. Onu kestirmeye çalışıyorum. Ama bu benim hareketlerimden şüphelenmiş. Beni kirli sakallı daha yaşlı bir başka PKK'lıya şikayet etti.
O geldi silahını ağzıma dayadı tetiğe bir çöktü...
Ben sadece tetik sesini duydum. Kalbimin sesini dinliyorum. Kalbim atıyor ama nasıl? Silah tutukluk yapmış. Ölmediğimi anladım. Sonra beni dövmeye başladılar ama ben bir şey hissetmiyorum.
Sanki kütüğe vuruyorlar...

- İkinci kurtuluş sizin için.

- Evet dedim ya öldürmeyen Allah öldürmüyor. Sabaha doğru tekrar bizi yürütmeye başladılar. Derken yaşlı bir dayı çıktı karşımıza. Nereden çıktı hâlâ bilmiyorum. Feryat figan bağırıyor.
Meğer Kürtmüş dayı. Oğlunun da rehin alınanlar arasında olduğunu öğrenmiş gelip oğlunu kurtarmaya çalışıyor. Ama oğlu bizim grupta değilmiş.
Sonradan öğreniyoruz ki bu dayı askeriyeye söylemiş, PKK'nın elinde daha rehine olduğunu.
- Yani o zamana kadar rehin alınanlardan bazılarınızın sağ olduğu bilinmiyor.
- Anladığım öyle. Çünkü o esnada benim adım ölü olarak kayıtlara geçmiş, adım haberlerde okunmuş, durum aileme bildirilmiş. Neyse sabah 10 gibi yürütüyorlar bizi. Bir mermi geldi.
Nereden geldiği belli değil. 200 metreden her şeyi vurduğu anlatan bir PKK'lı öldü. Çatışma başladı. Bizi açık alana yem olarak bıraktılar.
Öğleye doğru öyle bir hızlandı ki çatışma.
Ortalık cehenneme döndü.
Çatışma biraz hafifleyince bizi açık alandan çekiyorlar. Hızlanınca tekrar ortaya yem olarak atıyor şerefsizler. PKK'lılar gruplara ayrılmaya başladı. Bir astsubay ve polis vardı aramızda.
Onları başları dışarda kalacak şekilde toprağa gömüp işkence ediyorlardı.
Onlar da yalvarıyordu "Bizi öldürün" diye.
- O karşınıza çıkan dayının bilgi vermesiyle askeriye operasyon başlattı anladığım kadarıyla.
- Evet. Akşama kadar çatışma sürdü. Ortalık cehennem. Bir de yağmur yağıyor. Biz ellerimiz bağlı, açık alanda yere yatıp kurşun gelmesin diye bekliyoruz. Yaklaşık 10 saat sürdü çatışma.
Hava kararmaya başlayınca PKK'lar geri çekilmeye başladı. Bizimle ilgilenen yok. Bir grup PKK'lı geldi. "Sizi götürmediler mi" dediler. Biz de "Bizi son grup götürecek" dedik. "Tamam" deyip gittiler. O zaman bir şansımızın olduğunu, bizim akıbetimizden kimsenin haberdar olmadığını anladım.
Bizim gruba "PKK'lar gelirse bizi serbest bıraktılar diyelim" dedim. İtiraz edenler oldu.
- Siz o esnada kaç kişisiniz?
- Yaklaşık 13 kişiyiz. O sırada Mehmet Kebapçıoğlu'nun eli hafif bağlanmış. O ellerini çözdü. Sonra bize yardım etti. Bizim de ellerimiz çözüldü. Sonra üç terörist geldi. Biri ölü, diğeri yaralı. Üçüncü de onları taşıyor. "Sizi götürmediler mi" diye sordu. Ben de "Bizi serbest bıraktılar" dedim. O da inandı. Bize "Ya bu tarafa ya da şu tarafa gidin, karşı tarafa gitmeyin asker sizi vurur" dedi ve gitti. Arkadaşlar "Bekleyeyim" dedi. Ben de "Askere doğru gidelim" dedim.
Riskliydi. Çünkü üzerimizdeki kimliklerimiz dahil her şeyi almışlardı. Ben gruptan ayrıldım.
Bir değneğe mendil bağladım askerlerin olduğu yöne doğru gittim. Ama emin olun o değneği kaldıracak güç kalmamış bende. Askerler beni görünce ateş etmeye başladı. Kafamın üzerinden mermiler geçiyor. Hemen yan taraftaki kayanın yanına attım kendimi. Çatışma var, hava karanlık karşıdan biri geliyor. Anlamadılar benim asker olduğumu, bayrağı da göremiyorlar. O kayanın arkasından bağırmaya başladım "Askerim, rehin düştüm" diye. Neyse sonunda sesimi duyurdum.
"Ellerini kaldır" dediler. Kaldırdım, yürüyorum.
Bir baktım yine bir PKK'lı var karşımda. "Artık kurtuluş yok vuracaklar" beni deyip Kelimeyi Şahadet getirmeye başladım. Meğer köy koruyucusuymuş.
Aynı PKK'lıar gibi giyinirmiş onlar.
Gittim yanlarına mevzide bir baktım bizim mavi bereliler var. O an nasıl ağlamaya başladım bilemezsiniz.
Onlara "Askerim" dedim. Üstümü aradılar, benden emin oldular. Onlara "Daha rehine var" dedim. "Git çağır" onları dediler. O psikolojiyle o arkadaşları da çağırdım.

- O sizin gruptaki 13 kişi
sayenizde kurtuldu yani.
- Evet biraz öyle oldu. Bir arkadaşımız zaten "Önce Allah sonra Adanalı Erkan sayesinde kurtulduk" der. Sonra bizi Bingöl komando taburuna götürdüler. Üzerimizi değiştirdik. Baktım ayağım yaralı. Komutan "Ayağına ne oldu?" dedi.
"Hatırlamıyorum" dedim.
Meğer ayağımdan vurulmuşum.
Mermi girmiş çıkmış.
Farkında bile değilim.
Zaten olayın şokuyla kafam da yerinde değil, gitmiş. Evi arayacağım ama evin numarasını hatırlayamıyorum.
TARANMA EMRİNİ ÖCALAN VERMİŞTİ
- Yıllar sonra bu katliamın sorumlusu olan terör örgütü liderlerinden Şemdin Sakık yakalandı. Onun yakalanması içinizi soğuttu mu? - Taranma emrini veren Abdullah Öcalan namussuzuydu. Şemdin Sakık da uygulayıcısı. Ama silahsız olan askerlerin öldürülmesi tepki çekince, Öcalan alçağı yan çizdi. İkisi de suçu birbirinin üzerine attı. Allah'tan biz kurtulduk da olayın canlı tanığıyız. Biz şu an yaşamıyor olsaydık, bu olayı da devlet yaptı diye yalan söylerlerdi. Zaten böyle söyleyenler de oldu. Devlet biziz kardeşim. Devlet karalanmaz. Ama devletin ekmeğini yiyip şerefsizlik yapan yok mu, var. Bu olayda da vardır. Çünkü Şemdin Sakık "Biz sizin geleceğinizi biliyorduk" diyordu bize. Ama bu teröristlerin yakalanması içimi soğutmadı açıkçası. Şehit olan arkadaşlarımızın hepsi ana kuzusuydu. 20 yaşında insanlardı. Ben isterim ki PKK'nın nasıl namussuz, şerefsiz bir terör örgütü olduğunu herkes bilsin. Bunun için zaten hep anlatıyorum bu olayı.


ÇÜRÜK ALABİLİRDİM, ALMADIM ASLANLAR GİBİ ERUH'TA ASKERLİĞİMİ YAPTIM
- Siz bu olaydan sonra tekrar askere gitmişsiniz?
- Evet. Diyarbakır'da hastanede yattım. Orada bir yüzbaşı vardı, benimle evladı gibi ilgilendi. "Büyük geçmiş olsun" dedi. "Şehitleri gördük, tanınmayacak hale getirmişler çocukları" dedi. Benimle gece gündüz ilgilendi. O esnada bana çürük raporu verilebileceği söylendi. Ama kabul etmedim. Tekrar iyileşince Eruh'a askere gittim. Gabar'ın eteğindeki Dikboğaz Karakolu'nda görev yaptım. Çünkü öfkeliydim. Dört dörtlük askerlik yaptım.
- Ama yine askere giderken sizi korumasız bir konvoyla götürmek istemişler, siz itiraz etmişsiniz.
- Evet. Kiminle görüştüğümü hatırlamıyorum. "Komutanım beni korumasız göndermeyin. Göndereceksiniz de bana bir silah zimmetleyin öyle gönderin" dedim. "Tamam" dedi. Sonra ertesi gün Malatya'da dağıtım yapılan yere gittik, yine otobüse bindik, yine koruma yok. Ben otobüsün ön kapısından binip arka kapısından indim. Jetonla rahmetli babamı aradım. "Atla gel. Alırlar seni buradan, eline kelepçe vururlar, koruma verirler hiç olmazsa daha emniyetli gidersin" dedi. Ben otobüse binip Adana'ya giderken yolu kestiler. "Nerede gidiyorsun?" dediler. Ben de "Korumasız gitmem" dedim. Sonra uçakla gönderdiler Diyarbakır'a beni. Bölgeye de korumalarla geçtik. Emin olun bizim yaşadığımız olayda koruma olsaydı bu kadar şehit vermezdik.
- Nasıl karşıladılar sizi?
- Orada da komik bir olay yaşandı. Bölgede ben terör olayından çıkmayım deyip ismimi söyleyince en üst rütbeli komutanın yanına götürdüler. Fakat araştırılınca kayıtlara benim ölü olarak geçtiğim ortaya çıktı. Sonra o kayıtlar düzeltildi.
Ben de dört dörtlük askerliğimi yaptım.


AİLEM BENİ ÖLDÜ BİLİYORDU YAŞADIĞIMI ÜÇ GÜN SONRA ÖĞRENDİLER
- Peki aileniz yaşadığınızı nasıl öğrendi?
- Haberlerde ismim geçmiş. Jandarma evimize gelmiş, oğlunuz şehit oldu diye. Eve bayrak asılıyor. Şehit merasimi başlıyor. Evde yas tutulmaya başlanıyor. Ustam eve gidiyor hatta. Sonra üç gün sonra kurtulunca haber verildi aileme. Hastaneden sonra dinlenmeye hava değişimi için eve gittim. Mahallede iki çocuk beni görünce "Erkan abim hortlamış" diye benden kaçtılar.
RAHMETLİ ANNEM ÇEKTİ KAHRIMI
- Sivil hayata dönünce neler yaşadınız?
- Vallahi ben ve diğer arkadaşlarım bu olayın üzerimizde büyük etkiler yaratacağını çok anlamamıştık. Sonradan çıktı etkileri.
Sivile dönünce bütün kahrımı annem çekti.
Annem rahmetli zaten "Askerliği Erkan yapmadı ben yaptım" derdi. Geceleri uykumda sıçrıyormuşum. Rahmetli anam yataktan düşmeyeyim diye yatağın yanına sandalye üzerine kırlent koyardı. Daha asabi bir insan olmuştum. Zaten bir doktor söyledi, siz "Vietnam Sendromu" yaşıyorsunuz diye.
"O ne" dedik. Anlattı ve dedi ki "Sizin yaşadığınız o sendromun en yüksek seviyesi." Kaynakçıydım. Mesleğimde de iyiyimdim. 2006'da Botaş'a girdim çalışıyorum.
- Bir çocuğunuz var galiba?
- Evet bir oğlum var. Evlat insanın yaşam sevinci. Aile düzenimiz de bizim iyiydi.
Annem de çok ilgilendi benimle. Keşke rahmetli yaşasaydı da şu halimi görseydi.
Açıkçası aile, çocuk bu olayın etkilerini azaltan bir şey insan hayatında.


28 YIL SONRA BULUŞTULAR
"Geçenlerde bir kadın ulaştı bana. 'Dedem size yardımcı olmuş' dedi. Aradım amcayı. Amca bana 'Ya sizin olayda ben iki askeri kurtarmıştım. Onların akıbetini merak ediyorum' dedi. Amca o dönemde Erzincan'dan geliyormuş. Arabasının önüne bizim arkadaşlardan biri atlıyor. Dört mermi yemiş, dili tutulmuş, konuşamıyor. Amca almış onu. Biraz ilerde bir yaralı asker daha arabanın önüne atlıyor. Onu da alıyor amca ve askeriyeye götürüyor. Olayın yaşandığı yerden 15 kilometre uzakta oluyor bu buluşma. Amca bu iki arkadaşa ulaşmaya çalışıyor. Buldum o arkadaşlardan birini. Geçen ay amca ile arkadaşı telefonla buluşturdum. Nereden nereye işte..."
SEKİZ AY SONRA GAZİLİĞİMİ ALACAĞIM
- Size neden gazilik verilmedi?
- Tam hatırlamıyorum. Kurtulanlardan kimi gazi sayıldı kimi sayılmadı. Neye göre karar verildi, bilemiyorum. Fakat milletin gözünde gaziydik biz. Gazi olmak istememizin sebebi de maaş falan değil. Onur meselesi. Onurumuzu istedik. Sonra bu durumu dillendirdik. Hatta Osman diye bir arkadaşımız var, kendisi, başbakanken Recep Tayyip Erdoğan'a mektup yazmıştı. O mektup sayesinde gazilik verildi ona. Gazi olabilmek için bir psikologdan rapor almak gerekiyor. Açıkçası ben gitmek istemedim. Sonra dönem dönem yaşadığım olaylar rüyalarıma giriyordu. Rüyamda teröristler beni tarıyordu. Bu olayların yarattığı sorunlar nedeniyle eşimle dört yıl ayrı yaşadım. En sonunda eşim "Git doktora" deyince gittim. O zaman aldım raporu, evraklarımı tamamladım. Kısmetse sekiz aya kadar gaziliğim çıkacak.
- Şehit arkadaşlarınız için mevlit okutmuştunuz.
- Bizim bir aile marketimiz var. Onun camına bir afiş yaptırdım. Sonra da şehit olan arkadaşlar için bir mevlit okutmaya karar verdim. Yaklaşık 2 bin 500 kişi geldi.
Çünkü bu olayı herkesin bilmesi önemli. Devlete bir katkıdır.
Mesela ben PKK gerçeğini dillendirdiğim için Süleyman Soylu beni takip etmeye başlamış. Bir gün yanına gittim, buluştuk. Ağırladı beni. Bence Soylu terörle mücadele konusunda en samimi bakanlarımızdan biri.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.