Pazar 06.06.2021

Yüzlerce kitap yazdı asıl roman, kendi hayatıydı

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Fatih-Harbiye gibi unutulmaz romanların yazarı Peyami Safa, derin psikolojik tahlilleri nedeniyle Türk edebiyatının Dostoyevskisi olarak görülür. Babasından annesine, amcasından kardeşine çevresindeki herkesi çeşitli hastalıklar nedeniyle tek tek kaybeden yazarın, kendisi de küçük yaşlarda kemik veremine yakalandı. 62 yıllık ömrü boyunca yoksulluğa ve derin acılara direnen vücudu, oğlunun ölümüne dayanamadı

Türk edebiyatının en büyük kalemlerinden Peyami Safa'nın hayatı soluksuz okunacak bir roman gibi... İçinde aşk, tutku da var, hastalık, nefret ve kavga da... Psikolojik romanlarıyla tanınan yazar, tüm yakınlarını çeşitli hastalıklar nedeniyle erkenden kaybetti. Şair olan babası İsmail Safa vereme yakalanıp 35 yaşında hayata veda etti. Küçük Peyami, yetim kaldığında henüz iki yaşındaydı. Amcası Ahmet Vefa'nın psikolojik sorunları vardı. Kardeşi de küçük yaşlarda tifoya yakalandı. Annesi Server Bedia Hanım ise böbrek hastalığından hayatını kaybetti. Peyami Safa'nın eşi Nebahat Hanım'ın da pek çok hastalığı vardı. Psikolojik sorunlarla boğuştu, ardından da felç geçirerek yatağa mahkum kaldı. Yazarın kendisi de küçük yaşlarda kemik veremine yakalandı, kolunun kesilecek duruma gelmesi, onu psikolojik olarak allak bullak etti.
İKİ KİŞİNİN KOLLARINDA GELDİ
Ünlü yazara asıl darbeyi vuran şey ise oğlu Merve'nin ölümü oldu. Askerliğini yedek subay öğretmen olarak yapan Merve Safa, bir gün karaciğerinden rahatsızlandı, ardından hepatitten vefat etti. Hayatı boyunca en fazla değer verdiği şey olan evladının gidişi, ünlü yazarı resmen bitirdi... Merve'nin cenazesi, Şişli Camii'nden kaldırıldı. Edebiyat ve basın çevrelerinin akın ettiği cenaze törenine son gelen kişi baba Peyami Safa oldu. İki kişinin kollarında adeta sürüklenerek avluya getirilen ünlü yazar, oğlunun Türk bayrağına sarılı tabutuna kapanarak dakikalarca ağladı. Onu böyle bitkin ve üzgün gören dostları da gözyaşına boğuldu. Safa'nın, 62 yıllık ömrü boyunca geçim sıkıntısını, çeşitli iftiraları, baba-anne özlemini, yatalak eşinin hastalığı gibi türlü dertleri taşıyan omuzları, ilk kez o gün çöktü. Bedeni artık yeni yük, kalbi yeni acı taşımak istemiyordu. O gün cenazeye katılanlar, Peyami Safa'yı son kez gördüklerini bilmiyorlardı. Bir dostu, ünlü yazarı camiden alıp kendi evine götürdü. Ama kederli Safa, bu büyük acıya sadece üç ay dayanabildi. Bir gece üzüntüden beyin kanaması geçirerek çileli ömrünü tamamladı.

HİÇ TATİL YAPMADI
Peyami Safa, aynı zamanda Türk basın ve edebiyat tarihinin en üretken isimlerinden biriydi. Hayatı boyunca tatil yapmadan çalışmış, soluk almadan yazmıştır. Kimileri çok yazmasını yaşadığı psikolojik sorunlarla boğuşma biçimi olarak açıklasa da o, çok çalışmasını hayatta kalabilmek ve geçinebilmek için yaptığı bir eylem olarak açıklamıştır. Peyami Safa'nın yüksek öğrenim görmemesine rağmen psikoloji, felsefe, sosyoloji, tıp ve iktisat gibi konulardaki entelektüel birikimi hayret vericidir. Tıp konusunda profesörler kadar bilgi sahibi olması, etrafında yaşanan hastalıklara bağlanmıştır. Yakın arkadaş olduğu devrinin ünlü doktorları ondan 'Meslektaş' diye söz etmiştir. Safa'nın her romanında bir karakter mutlaka hastalıkla boğuşmuştur. Ve Safa, eserlerinden yer verdiği her hastalığı bir doktor gibi detaylı şekilde anlatmıştır. Safa'nın romanlarında hastane olarak genellikle Taksim ve Cerrahpaşa ismi geçer. Safa'nın en fazla tıp terimi kullandığı eseri ise Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'dur.

BASININ İLK DERT BABASI OYDU
Babasını iki yaşında kaybeden Peyami Safa, okulunu yarım bırakmak zorunda kaldı, bu yüzden üniversite eğitimi alamadı. Ama hırslı biriydi, kendisini yetiştirdi. Küçükken hediye edilen Le Petit Larousse'u (1905 yılında Fransız pedagog ve yayıncı Claude Auge tarafından yayımlanan ansiklopedik sözlük) ezberleyerek Fransızca öğrendi. Fransızca bilgisi sayesinde tıp, psikoloji ve felsefe kitaplarını okuyup müthiş bir bilgi birikimine sahip oldu. Fransızca çeviriler yaparak muhteşem bir edebi bilgiye ulaştı. Ardından gazetecilik, öğretmenlik ve yazarlık yaptı. Peyami Safa'nın gazeteciliğiyle ilgili önemli detaylara gelince... Safa kıvrak dili ve zekasıyla ünlüydü. Bu yüzden polemik ustası olarak anılırdı. Edebi tartışmalara giriştiği devrin önemli gazeteci ve edebiyatçılarını keskin kalemiyle canından bezdirirdi. Safa, gazetecilikte yeni ufuklar açmak ve tiraj konusunda da ustaydı. Romanları, polemik yazılarıyla gazetelere tiraj patlaması yaşattı. Bu arada Safa, Türk basının tarihinde okurların dertlerini dinleyip onlara yol gösteren ilk kişidir. Haftalık yayınlanan magazin dergisi Yeni Hayat'ta yer alan Aramızda isimli köşesinde Adem Baba takma adıyla okurların dertlerine merhem olmuştur. Bu anlamda Güzin Abla geleneğinin mucididir.

NECİP FAZIL'IN EV ARKADAŞI NAZIM HİKMET'İN SIRDAŞI
Peyami Safa, döneminin önemli isimleriyle kimi zaman büyük muhabbet içinde bulunmuş, kimi zaman da onlarla sert tartışmalara girişmiştir. Safa, bir ara Necip Fazıl Kısakürek'in Büyük Doğu'sunda yazdı. Hatta bir dönem Kısakürek ile ev arkadaşlığı bile yaptı. Fakat bir süre sonra Necip Fazıl'la kalem kavgasına girip dergiden ayrıldı. Buna rağmen Safa'nın ölümünün ardından Kısakürek onun için şu övgü dolu sözleri söylemiştir: "Kafası vardı. Kültürü vardı. Üslubu, cümlesi vardı. İç dünyası, hafakanları vardı. Çilesi vardı. Metafizik arayıcılığı vardı. İmanı, şüpheleri, estetiği, diyalektiği, cesareti vardı..." Peyami Sefa, bir dönem Nazım Hikmet ile de çok samimiydi. Hatta Safa, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu eserini Nazım Hikmet'e ithaf etti. Nazım da onun bu jestine şu sözlerle karşılık vermişti: "Ben Peyami'nin bu son romanını üç defa okudum. Otuz defa daha okuyabilirim ve okuyacağım..." Ama ilerleyen yıllarda Safa'nın komünizm karşıtı yazıları nedeniyle iki ismin yolları ayrıldı. O dönem Nazım Hikmet; Peyami Safa'yı, Arsen Lüpen'i kopyalayıp Cingöz Recai romanını yazmakla eleştirip onu edebiyat hırsızlığıyla suçladı. Bu duruma çok öfkelenen Peyami Safa, Nazım Hikmet'i burjuva edebiyatı yapmak ve zina edebiyatı numuneleri vermekle itham etti. Hatta Safa bir adım daha ileri giderek Nazım'ı cin çarptığını, hafızasının kalmadığını ve edebi tartışmaları soytarılığa dönüştürdüğünü iddia etti.
ANNESİNİN İSMİNİ KULLANARAK 140 ROMANA
Peyami Safa, kendi ismiyle yazdığı eserlerin yanı sıra edebi yanı biraz daha hafif kitaplar da yazmış, bu eserlerde Server Bedi takma adını kullanmıştır. Safa, bu lakabı; annesinin adından (Server Bedia) esinlenerek seçmiştir. Safa; Server Bedi lakabı ile 140'a yakın roman yazdı. Piyasa romanı olarak değerlendirilen bu eserleri arasında Cumbadan Rumbaya ve Cingöz Recai vardır. Bu eserler rekor satışlar yapmıştır.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.