En önemlisi Türkiye’yi güçlü göstermek
Büşra Ün, 2020 Tokyo Paralimpik Oyunları’nda ay yıldızlı formasını giyip korta çıkacak. Ün, “Teniste ülkemin temsilcisi olma sorumluluğu beni mental olarak güçlü tutuyor. ‘Türkiye teniste var’ dendiğinde ben de ‘Tamam, başarmışım’ diyebiliyorum. Türkiye’yi güçlü gösterebilmek en önemlisi” diyor
- Siz belinizi hissetmiyorsunuz. Ama belini hisseden hatta yürüyebilen hafif engelli sporcularla maça çıkıyorsunuz, Tokyo'da da çıkacaksınız. Bu bir dezavantaj değil mi?
- Tokyo'da karşılaşmaya çıkacak 32 tenisçi arasında belini hissedemeyen iki sporcuyuz. Branşımla ilgili en büyük zorluk engele göre bir kategori olmaması. Kategorilere ayırsalar sıralamada ikinci durumda sayılırım. Oyunumu, kondisyonumu ve mental olarak kendimi geliştiririm. Ama engelimi geliştiremem. Vücudunun tamamını hisseden biriyle benim omuz ve koldan üreteceğim güç eşit olmuyor. Makine gibi ellere sahip olmam gerekiyor.
- Peki bu zorluğa rağmen nasıl bu noktaya geldiniz?
- Nokta atışı yapmam gerekiyor. Karşılaşmadan önce rakibimi okuyup çözebilmeliyim. Bana güçlü yanınız nedir diye sorsanız "Vuruşum değil, mental gücüm" derim. Çünkü bu engelle, yürüyen kişilere kafa tutabilmek çok zor. Evet, onlar da sandalyedeler ama sandalyeye oturduğunda boyunuzla bir olan sporcular var. Bizim kategorinin birincisi boks ringinde antrenman yapıyor.
- Bahsettiğiniz o mental gücü nasıl sağlıyorsunuz?
- Aile yönünden şükürler olsun çok şanslıyım. Özellikle de anne yönünden. Onunla daha fazla vakit geçirdiğim için... Ailemde hiç sporcu yok. Tenise başlamadan önce tenisin t'sini bilmezdim. Korta çıktığımda gösterdiğim özgüvenin kaynağı, anne ve babamın beni yetiştiriş şekli... "Ben buradayım" diyebiliyorum. Kendime yetebiliyorum. Bir de bir şeylerin beni zorlamasını çok seviyorum. Engeli bana göre daha hafif kişilere karşı oynamak çok zor, ama onlara karşı strateji üretebildiğimi görmek beni tatmin ediyor. Bu şartlarda ülkemde bir ilk oldum. İkinci kez paralimpik oyunlara gidiyorum. Bir yandan da içim buruk. Çünkü branşımda tekim. Ama teniste ülkemin temsilcisi olma sorumluluğu beni mental olarak güçlü tutuyor.
İKİ AY TURNUVALARA GİTTİM
- Türkiye'yi temsil etmenin omuzlarınıza bir yandan da büyük sorumluluk yüklediğini düşünüyor musunuz?
- 2016'da Rio'daki paralimpik oyunlarında kıta şampiyonuna yenildim. Sonrasında yapılan röportajda ülkemin adının geçmesi benim için dünyalara bedeldi. "Türkiye teniste var" dendiğinde ben de "Tamam, başarmışım" diyebiliyorum. Tırnaklarımızla kazıyıp bir yere geliyoruz. Diğer insanların gözünde de Türkiye'yi güçlü göstermek en önemlisi.
- Tokyo'ya nasıl hazırlandınız?
- Pandemi nedeniyle antrenmanlarım aksamıştı. Aralık ayında İstanbul'a gelip sponsorum olan otele yerleştim. Üç ay boyunca düzenli antrenman yaptım. Belki de son bir buçuk yıldaki gelişimimi bu üç ayda yaşadım. Hayatımda sadece tenis vardı. Programımı uygulayabildim. Daha sonra Tokyo için gereken puanı toplayabilmek için iki ay boyunca turnuvalara gittim. Şimdi yine aynı otelde antrenmanlarıma devam ediyorum.
SPORCU YETİŞTİRMEK
- Siz bir yandan da spor yöneticiliği bölümünde yüksek lisans yapıyorsunuz. Akademik kariyer neden önemli?
- Tenis kariyerim boyunca bu işin içindeki insanlar değil de, camiaya sonradan giren insanların daha üst kademelerde olduğunu gördüm. Tıpkı başka alanlarda olduğu gibi... Spor yöneticiliği okumamın nedeni şu: Sıfırdan geldim. Sporcuların hangi sıkıntılarla karşılaşabileceklerini biliyorum. Sadece tenis için de geçerli değil bu. Aslında bu sıkıntıların çözülmesinin zor olmadığını da biliyorum. Sistemi öğrenmek için de İngiltere'de yüksek lisans yapıyorum. Bu arada sahada sporcu yetiştirmek gibi bir hayalim de var. Orada yetiştirdiğiniz sporcunun hayallerinin gerçekleşmesini sağlayacak kısım da yönetim alanı. Bu yüzden orada da olmak istiyorum...
- Anneniz sizi tenis dışında başka alanlara da yönlendirmiş. Gitar, okçuluk kursuna da gitmişsiniz...
- İlkokulda matematik profesörü olmak istiyordum. Annem yaz tatillerinde bile ablamla belli sayıda test çözmeden bizi dışarı çıkarmazdı. Sonra ortaokulda matematik zorlaştı. "Profesör olmasam da olur, matematik öğretmeni olsam yeter" demeye başladım. Ama lisede tenise başlayınca matematik geri planda kaldı. Bu arada gitar kursuna gittim. Atıcılık ve okçuluğu da denedim. Ama tenis bambaşka. Kortta marifet sadece topa vurmak değil. Hangi topa hangi açıyla vuracağınızı, karşınızdaki sporcunun engelini bilmeniz, hangi topta zorlanabileceğini tahmin etmeniz... Tüm bunları düşünmek çok keyifli.
- Tenis olmasaydı hayatınız nasıl olurdu?
- Yine sosyal olurdum ama şu anki Büşra olmayabilirdim. Tenis sayesinde ilk kez yurt dışına çıktım, İngilizce öğrendim, gittiğim yerde yanlarında kalabileceğim arkadaşlar edindim. Şu anki tüm imkanlarımı tenise borçluyum.
- Her sabah sizi yataktan kalkmaya motive eden nedir?
- Bir sabaha tenis oynamak için kalkıyorum bir diğer sabah arkadaşımı görmek için kalkıyorum. Neyi sevdiğimi biliyorum. Ve onları yapabilmek için çabalıyorum.
GÜLERKEN DÜŞÜNSÜNLER İSTİYORUM
Büşra Ün, günlük hayatta karşılaştığı olayları Instagram hesabında mizahi bir dille paylaşıyor. Kendisini, tekerlekli sandalyedeki bir gençle "O da sandalyede anlaşırsınız" diyerek tanıştırmaya çalışan teyzeyi... Ya da "Hiç yürümeyi denedin mi?" diye soranları...
- Sosyal medyanızda, bir bedensel engelli olarak karşılaştığınız sorunları mizahi bir dille anlatıyorsunuz...
- Her alandan örnekler vermek istiyorum. Çünkü her alandayız. Artık insanların bizim birey olduğumuzu anlaması gerekiyor. Siz giydiğiniz gömlekten ibaret değilsiniz, ben de kullandığım sandalyeden... İnsanların bunu anlamasını istiyorum. O yüzden de birey olarak yaşadıklarımı paylaşıyorum. Çünkü gerçekten insanların farkında olmadan yaptığı şeyler var. Benim için iyi bir şeyler yapmak isteyenler olduğunu biliyorum. O yüzden agresif bir dil kullanmıyorum.
- Tepkiler nasıl?
- Engelli bireylerden, "Yaşadığım bir şeye ilk defa çok güldüm" mesajları alıyorum. Sağlam kişiler arasında "Ya ben hiç fark etmemiştim böyle olduğunu" diyenler var. Bir kişinin bile bakış açısını değiştirmek benim için bir kazanç. En çok istediğim insanları güldürebilmek. Gülerken de düşünsünler istiyorum.
- Günlük hayatınızda da neşeli misiniz?
Başkalarının yanında çok az ağlamışımdır. Mizahı seviyorum. Yakın arkadaşlarımla kara mizah da yaparım. Eğer karşımdaki de alınmıyorsa...
KORTA ÇIKMADAN RAKİBİMİN MAÇINI İZLERİM
- Maç öncesi ritüeliniz var mı?
- 2021 en hızlı çıkış yaptığım yıl oldu. 36 numarayken 14-16 numarayla az farkla kaybettiğim maçlar yaptım. Sonunda 2016 Rio şampiyonu olan Jiske Griffioen ile denk geldim. Ve o gün maçımı bir-iki kişi izledi. Çünkü kağıt üzerinde yenme ihtimalim sıfırdı. Karşılaşmalardan bir gece önce rakiplerimin maçlarını izlerim. O maç öncesi de Jiske ile aynı odada kalıyoruz. İki tek yatak, yan yanayız. Yorganı kafamın üzerime çekip rakibimin maçını öyle izledim. Ve ertesi gün maçı aldım. Bana o güne kadar selam vermeyen sporcuların maç puanımı videoya çektiklerini gördüm. Sonraki maçlarımı da izlemeye geldiler. O gün o gözdağını vermek bana kendimi iyi hissettirdi.
İKİ YILDA KANSERİ YENDİ
1994 yılında doğan Ün altı buçuk aylıkken annesi ayaklarını hissetmediğini fark ediyor. Tetkikler sonucu kanser olduğu ortaya çıkıyor. İki yıl kemoterapi görüyor, iki ameliyat geçiriyor. İki yaşında kanseri tamamen yeniyor ama tümörün verdiği hasar yüzünden belden aşağısını hissedemiyor. 2009 yılında tenisle tanışması ise onun dönüm noktası.
EN SON HABERLER
- 1 Kuruluş Osman’ın Ulcay’ı Ümit Kantarcılar’dan samimi açıklamalar! “Dizi ve sinema sektöründeki başarımız tesadüf değil”
- 2 Dünya çatışıyor ABD kazanıyor
- 3 Türklerin Lahey’deki hayatı: Gurbet, gözyaşı ve umut
- 4 Bu turun farkı kadınlar
- 5 Sessiz lüksün sembolü
- 6 Düşünceleriniz hayatınızı yönlendiriyor
- 7 Atalarının mirasını fotoğrafta yaşatıyor... Adıyamanlı kadınların kültürel mirası: Kofi
- 8 Osmanlı alimlerinin 150 yıllık kayıp hikayesi
- 9 Başkasına yardım derken kendini unutma
- 10 Moda, kadın sporcuların peşinde