Teoman Duralı’dan bize kalan miras
Sadece Türkiye'nin değil dünyanın sayılı felsefecilerinden biriydi Prof. Dr. Teoman Duralı... Geçtiğimiz hafta ebediyete uğurladığımız hocamız, felsefeyi maneviyatla buluşturmasıyla da dünyadaki sayılı isimlerden. Duralı'nın bugünün gençlerine, geleceğe; fikirleriyle, sözleriyle neler bıraktığını araştırdık... Duralı deryasına dalarak hayatın her alanı ile yaptığı çıkarımları derledik...
KADINA ŞİDDET TOPLUMU ÇÜRÜTÜR
Ama ne olursa olsun hayatın yoldaşının din olduğunda sabitti görüşü hocanın ve şöyle diyordu: "Hayatın yoldaşı dindir (İslam), felsefe-bilim değil." İslam'da aklın önemine vurgu yapıyordu sık sık: "Dinde, özellikle de İslam'da akıl, Hıristiyanlıktan çok daha fazla ön plandadır. Bu benim izahımdır, başka yerde görmedim. Akıl, Allah ile insan arasında bir ara duraktır. Allah'ın bildirdikleri doğrudan doğruya insana gelemez; yakar yoksa. Bu, tıpkı bir elektrik üretim merkezinin veya bir santralin cereyanını hanelere doğrudan doğruya vermesi gibi bir olaya benzer. Arada güç indirme merkezleri vardır. Akıl da bunu yapıyor; peygamberleri yoluyla kullarına, insanlığa Allah'tan gelen bildirileri bir bütün olarak sunuyor. Aklın bize ilettiği bu ilahî bildirilere 'vicdan' diyoruz." Toplumda kadın ve erkeğin yeri konusunda önemli fikirleri vardı Duralı'nın. Bu dengeyi şu sözleriyle özetliyordu: "Bir toplumu mahva, çürümeğe sürükleyecek iki tavır vardır: Kadını hiçe saymak, kaba kuvvet uygulamak ve 'erkek' kesimini 'kadınlaştıracak' kadar kadını 'havalara çıkarmak'. Özellikle bizim gibi göçer, savaşçı toplumlarda kadın bir insandır, erkeğin yanındadır, onunla aynı seviyeyi paylaşır. İkisinin tabiattan ya da Allah'tan gelen farklı özellikleri vardır. Bu özelliklerini topluma sundukları 'hizmetle' gösterirler. Böyle doğal bir düzlem, tavır vardır. Bahse konu düzlemden 'saptığınız' ölçüde 'toplumun dengesini' bozarsınız." Teoman Hoca'nın en büyük dertlerinden ve öngörülerinden biri de 'yeni medeniyet'i, başını Türklerin çektiği İslam aleminin kuracak olmasıydı. Bu düşüncesini şu sözlerle dile getiriyordu: "Küresel medeniyet, göz önünde cereyan eden kimi olayları bizzat örtmektedir. Biz, birtakım odak noktalarına bakmak üzere şartlandırıldık. Bu yüzden etrafımızda olup biten bir sürü olayı görememekteyiz. Hâlbuki yeni gelişmeleri, olup bitenleri fark ederek mutasavver (tasavvur edilen) yeni medeniyetin zeminini oluşturacak bir dünya görüşünü, İslam'ın temel düsturlarından hareketle bizlerin ortaya koyması zorunludur. Bizlerden kasıt, Türk'ün başını çektiği İslâm âlemidir."
TEOMAN HOCA'DAN HAYATA DAİR...
AHLAK
KÜLTÜR
'Emperyalizm'"
DİL
27 Mayıs sadece Demokrat Parti'nin alaşağı edildiği bir olay değil. 1920'den beri içine sokulduğumuz o inkar, reddimiras sürecinin son halkasıdır. 1920'lerde idam kararı veriliyor ve 1960 ihtilalinden sonra infaza geçiliyor topyekûn. En belirgin örnek de, dediğim gibi dildir. Dil toplumun manevi, kültür hazinesidir. Dili ortadan kaldırmak, toplumu öldürmek demektir."
DİN
Yemek, içmek, evlenip çoluk çocuğa karışmak, soyunu devam ettirmek, öğrenme iştiyakını karşılamak da onun ilahi hakkıdır. Haklar ile ödevlerin, ilahi menşeli oldukları bir kez kabul edildi mi, bunlardan vazgeçmek de artık imkansızlaşır. Dünyevi olan her şey gibi, ilahi olmayan hukuk da, gelip geçici olur, keyfidir, öznel çıkarlara, duygulanmalar ile mülâhazalara dayanır."
İslam'dan Türklüğü ayırdığınızda Türklük sönüyor."
AİLE
Neyin sultanlığı? Sorumsuzluğun. Varlık sebebinken evlilik iyi de, bencil ve sefih rahatın işe keyfin söz konusu olunca mı kötü oluyor? Dağa çekilmiş münzevi yaşayışın pek kıymeti harbiyesi yoktur. Mesele uzleti her bakımdan toplum ortamında yaşatmaktır."
"BU ÜLKEYE GÖREV BORCUM VAR"
"İlkokuldan profesörlüğüme kadar bütün eğitimimi bu ülkede aldım. Birilerinin Oxford, Sorbonne mezunu olmakla övündüğü bir süreçte ben her şeyimle bu ülkenin imkanlarıyla ilerledim. Ben bu ülkenin sermayesiyim ve bu sermayenin karşılığı olarak da ülkeme bir görev borcum var. Güven ve görev borcu. Gençliğin verdiği zıpçıktılıkla Kanada'da üniversiteden gelen bir davet üzerine oraya gidecektim. Babam bana dedi ki, 'Sen bu ülkenin imkanları ile bu noktaya geldin, ülkene olan borcunu ödedin mi ki gidip başka bir ülkenin sermayesi olup oraya hizmet edeceksin? Önce bir utanmayı öğren ve utan bakalım, ondan sonra ne yapacaksın karar ver'. Ben utanmaya o gün başladım. O günden sonra da utanmam hep artarak devam etti"
EN SON HABERLER
- 1 Kuruluş Osman’ın Ulcay’ı Ümit Kantarcılar’dan samimi açıklamalar! “Dizi ve sinema sektöründeki başarımız tesadüf değil”
- 2 Dünya çatışıyor ABD kazanıyor
- 3 Türklerin Lahey’deki hayatı: Gurbet, gözyaşı ve umut
- 4 Bu turun farkı kadınlar
- 5 Sessiz lüksün sembolü
- 6 Düşünceleriniz hayatınızı yönlendiriyor
- 7 Atalarının mirasını fotoğrafta yaşatıyor... Adıyamanlı kadınların kültürel mirası: Kofi
- 8 Osmanlı alimlerinin 150 yıllık kayıp hikayesi
- 9 Başkasına yardım derken kendini unutma
- 10 Moda, kadın sporcuların peşinde