Pazar 02.01.2022

Yüzyıl sonra o mektuplar açıldı

Onlar 1. Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’nde esir düşen üç asker. Zorlu bir esaret hayatı yaşadılar. Esirken gönderdikleri mektuplar hiçbir zaman ailelerine ulaşmadı. Kızılay’ın arşivlerinde kaldı. Bu mektuplar yaklaşık bir asır sonra torunlarına ulaştırıldı. Onların hikayesi Yüzyıldır Açılmamış Mektuplar belgeselinde anlatıldı

Havzalı Mehmetoğlu Hüseyin (Altınkaynak), 14 Şubat 1922'de İtalya'daki Asinara Adası'ndan bir mektup yazıyor, kendisinden yıllarca haber alamayan ailesine. İyi olduğunu, onları özlediğini anlatıyor. Ama en önemlisi sağ olduğunun kanıtı bu mektup. 1. Dünya Savaşı sırasında askere alınan ve Kafkas Cephesi'nde Ruslara esir düşen Hüseyin Altınkaynak'ın İtalya'daki Asinara Adası'na gitmesinin öyküsü uzun. O, tarihimizin unutulan hikayelerinden olan Heimei Maru Gemisi'nin yolcularından biri. Esaret hayatı sırasında Yüzbaşı Lütfü'nün kağıt kalem temin edip onun gibi askerlere okuma yazma öğretmesi sonucu yazabiliyor bu mektubu. Lakin bu mektup hiçbir zaman Samsun'daki Gidirli Köyü'nde yaşayan ailesine ulaşmıyor.

Hacıoğlu Hızır Efendi
Heimei Maru Gemisi'nin bir başka yolcusu Rizeli Hacıoğlu Hızır. 1900'lerin başında Karadağ'da sonra Balkan Savaşları'nda askerlik yapan Hızır Efendi, 1. Dünya Savaşı sırasında Sarıkamış'taki savaşta Ruslara esir düşüyor. Altı yıl sürüyor Hacıoğlu Hızır'ın esaret hayatı. Onun yazdığı mektup da ailesine ulaşmıyor.

Rizeli Hacıoğlu Hızır'ın mektubunu torunu Mehmet Ali Orhan okurken "Hasret ve özlem var bu satırlarda" diyor.
Geminin bir başka yolcusu doktor Yusuf İzzettin Dolgungil. O da diğerleri gibi Sarıkamış'ta askeri doktor olarak görev yaparken Ruslara esir düşüyor. Yedi yıl esaret hayatı yaşıyor. 25 Mayıs 1921'de Pire Yarımadası'ndan bir mektup yazıyor Yusuf İzzettin. Fakat bu mektup da adresine ulaşmıyor. Üç askerin yıllar önce yazdıkları mektuplar yaklaşık bir asır sonra torunlarının elinde artık. Kızılay'ın arşivlerinde özenle saklanan bu asırlık mektuplar, yönetmen Hayriye Savaşçıoğlu'nun çektiği Yüzyıldır Açılmamış Mektuplar belgeseli sayesinde torunlarının eline ulaşıyor.

BÖYLE BİNLERCE MEKTUP VAR
Aslında böyle binlerce mektup var. Kızılay'ın arşivlerinde bulunan bu mektuplarla ilgili yakın zamanda bir çalışma başlatılmıştı. 2018'de SABAH Pazar'daki haberimizde duyurmuştuk bu çalışmayı. Balkan Savaşları, 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'nda esir düşen askerlerimizin yazdığı ve arşivlerde kalan bu mektupları, Kızılay onların torunlarına ulaştırmak için bir proje başlatmıştı. Amaç mektupları tasnif edip günümüz Türkçesine çevrildikten sonra sahiplerine teslim etmek. Zor ve meşakkatli proje tüm hızıyla sürerken, daha önce Heimei Maru Gemisi'nin hikayesini Vatana Giderken belgeselinde anlatan Hayriye Savaşçıoğlu, bu geminin yolcularından üç askerin mektubunu Kızılay'ın arşivinden elde ediyor. Zor olsa da onların torunlarına ulaşarak elden iletiyor bu yüzyıllık mektupları. Bu süreci de kendi imkanlarıyla çektiği Yüzyıldır Açılmamış Mektuplar belgeselinde anlatıyor.

Hüseyin Altınkaynak, Kurtuluş Savaşı'na katılıp İstiklal Madalyası da kazanmıştı.
Hüseyin Altınkaynak, Hızır Efendi, Yusuf İzzettin Dolgungil zorlu bir yolculuk sonucu anavatanlarına dönüyorlar aslında. Evlatları, torunları onların esaret hayatı yaşadıklarını biliyor. Lakin bu mektuplar dedelerinden torunlarına kalan çok önemli miraslar. Hayriye Savaşçıoğlu "Bu üç aileye mektupları verdiğim zaman dünyanın en değerli şeyini onlara vermişim gibi hissettiler. Dedelerine olan minnet duyguları, bu mektuplar sayesinde tekrar canlandı. Ayrıca dedelerinin esaret hayatıyla ilgili detaylara ulaştılar. Sanki geçmişe doğru önemli bir yolculuğa çıktılar" diyor.

Havzalı Mehmetoğlu Hüseyin'in torunu Arif Altınkaynak "Dedem mektup gönderdiğini söylerdi ama bu mektup hiç ulaşmamış aileye. 100 yıl sonra gelmesi insanı hüzünlendiriyor" diyor.
Torunlar için paha biçilmez değerde olan bu mektupları kimisi gözyaşları içinde okuyor, kimi de hüzünlü bir yolculuğa çıkıyor. Hızır Efendi'nin torunu Mehmet Ali Orhan "Bu mektuplarda hasret var, özlem var" diyor.

Yusuf İzzettin Dolgungil
Yusuf İzzettin Dolgungil torunu Betül Al Ahmadi dedesinin esaret hayatını bilenlerden. Ancak yıllar önce kaybettiği dedesinin yazdığı mektubu eline alınca hüzünleniyor. İçten bir şekilde "Teşekkür ederim" diyor.
Bu teşekkür aslında dedelerine, dedelerimize... Adlarını hiç bilmedikleri coğrafyalarda savaşan, zorlu koşullarda esaret hayatı süren ve bize bir vatan bırakan dedelere...

Doktor Yusuf İzzettin Dolgungil'in mektubu torunu Betül Al Ahmadi'ye teslim edildi.
MEKTUPLAR GEÇMİŞİ ÖĞRENME VE ANLAMA FIRSATI VERİYOR
Hayriye Savaşçıoğlu "Vatana Giderken belgeselini çekerken Kızılay'ın arşivine girmiştim. Bu arşivlerde Heimei Maru Gemisi'nde bulunan askerlerin yazdığı mektuplara rastladım. Bu mektupları yazan askerlerin torunlarına ulaşabilir miyim diye düşündüm. Ulaşınca da bu belgesel ortaya çıktı. Bu askerler yurda dönebiliyor. Savaştan sağ salim dönmeleri aileler için en büyük mükafat zaten. Bunun için bu mektupların kimse peşine düşmemiş ve böylece Kızılay'ın arşivinde kalmış mektuplar. Ama torunlar için bu mektuplar çok başka şeyler ifade ediyor. Yüz yıl önce çok zorlu şartlarda vatanları uğruna savaşan insanların neler yaşadığını torunları detaylı bir şekilde bilemeyebiliyor. Bu mektuplar işte bu noktada devreye giriyor. Geçmişi tekrar öğrenme ve anlama fırsatı veriyor insanlara. Mektuplar sayesinde dedelerinin nerelerde neler yaşadıklarını öğrenebiliyorlar" diyor.

KIZILAY'IN DEV PROJESİ
1.Dünya Savaşı'nda Osmanlı ordusunda yaklaşık 3 milyon insan asker olarak görev yapıyor. Savaş sırasında da yaklaşık 240 bin asker esir oluyor. O yıllarda, uluslararası anlaşmalar gereği Hilal-Ahmer'in (Kızılay), esir kamplarındaki askerlerin durumunu öğrenebilme, esirlerin yazdıkları mektupları ailelerine ulaştırma hakkı var. Dünyanın dört bir yanına yayılan esirlerin kaldıkları kamplara giden Hilal-Ahmer görevlileri, esirlerin mektuplarını ailelerine ulaştırıyor. Ama ulaşmayan binlerce de mektup oluyor. İşte o mektuplar özenle saklandı bu güne kadar. Ve şimdilerde mektupları yazan askerlerin torunlarına ulaştırılmaya çalışılıyor.

1.5 YIL SÜREN ZORLU YOLCULUK
Heimei Maru Gemisi'nin hikayesi tarihimizin unutulan yapraklarından biridir. 1. Dünya Savaşı sırasında Kafkas Cephesi'nde Ruslara esir düşen askerlerden bazıları, günler süren çileli bir yolculuk sonrasında Japon Denizi sınırındaki Rus şehri Vladivostok'taki esir kampına yerleştiriliyor. 1920'de Japonların bu şehri işgal etmesiyle bu kampta bulunan yaklaşık bin Türk asker için vatana dönme umudu beliriyor. O yıllarda Japonlarla Türkler arasında Ertuğrul Fırkateyni'nden dolayı bir dostluk var. Bu dostluk sayesinde esirler, 1921'de Heimei Maru (Parlak Barış) adlı gemiyle, 45 gün içinde vatan toprağına geri getirilmeleri için Japon yarbay Yukichi Tsumura'nın komutanlığında yola çıkıyor. Akdeniz'e kadar sorunsuz gelen Heimei Maru, Middilli açıklarına gelince Yunanlar tarafından ablukaya alınıyor. Gemi Pire Limanı'na çekiliyor. Yunanlar esirleri almak istiyor, Japon komutanın gözü kara, vermiyor. Günlerce bu limanda kalıyor gemi. Görüşmeler çıkmaza girince gemi İtalya'nın Sardunya Adası'na yönlendiriliyor. Fakat adaya esir Türklerin çıkmasına izin verilmiyor. Askerler içme suyu bile bulunmayan, zehirli yılanlarla dolu Asinara Adası'na gönderiliyor. Günlerce bu adada kalıyorlar, kimi yaşamını yitiriyor bu adada. Hüseyin Altınkaynak da burada yazıyor ailesine ulaşmayan mektubu.
Esirlerin durumundan haberdar olunca o yıllarda Kızılay devreye giriyor. Kiralanan Ümit Vapuru ile yaklaşık 1.5 yıl süren bir yolculuğun ardından sağ kalan esirler 25 Haziran 1922'de vatan toprağına getiriliyor. Birçoğu Kurtuluş Savaşı'na katılıyor. Hayriye Savaşçıoğlu tarihimizde pek de bilinmeyen bu hikayeyi Vatana Giderken belgeselinde anlatmıştı. Yeni belgelere ulaşmıştı. Bu üç askerle de bu sayede tanışmış. Kızılay'ın arşivlerinden bu askerlerin mektuplarına ulaşıyor. Sonra da bu askerlerin torunlarının peşine düşüyor. Bulunca da yüzyıllık mektupları onlara ulaştırıyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.