Pazar 16.01.2022

Sosyetede gündemde kalma hastalığı başladı

Otomotiv sektöründe uzun yıllar yönetici olarak çalışan, Orman ailesinin ablası Ümit Orman ile bir araya geldik. Hayatını yazdığı İnsan adlı kitabından yola çıkarak derin bir muhabbete daldık. Orman, sosyal medyada ürün tanıtan sosyetik isimleri eleştirdi: “Eski lüksleri yok, para kazanmak için ürün tanıtıyorlar”

Erkek egemen bir sektör olan otomotiv alanında 35 yıl çalıştı. Birçok başarıya imza attı. Orman ailesinin ablası Ümit Orman'dan bahsediyorum.
Ümit Orman'ı yıllar önce ilk kez tanıdığımda bunun son görüşmemiz olmayacağını biliyordum. Enerjisi ve güler yüzü ile insanı kendine çeken, sorunları çözmek için çabalayan bir tavrı vardı. Düşündüğüm gibi de oldu. İnsan adlı oto biyografi kitabını elime aldığımda, dolu dolu yaşanmış, başına gelenlerle ustaca mücadele etmiş, çoğu zaman kadere de meydan okumuş güçlü bir kadın hikâyesi olduğunu gördüm. Hemen kendisini aradım ve evinde buluşarak hayata dair koyu bir muhabbete daldık.
Varlıklı bir ailede doğan Orman, kimi zaman cemiyet hayatına mensup olanları eleştirdi kimi zaman paylaşmanın önemini vurguladı. Sosyetede yaşanan pek çok durumun iç yüzünü açık sözlülükle eleştirdi. Zengin aileye mensup birçok kadının sosyal medyada ürün tanıtması için de: "Cemiyetten olan insanlar kendilerini tanıtmaya gerek duymaz, bizler gibi. Bilen bilir. Kendimizin reklamını yapmak için pozlar vermeye, falanca restoranda yemek yedim paylaşımları yapmaya, kılık kıyafet sergilemeye ihtiyacımız yok. Araştırın tüm bunları yapanları, çoğu görmemiş kızlardır. Onlarda para kalmadı. Eski lüksleri yok. Lüks hayatlarını devam ettirmek için para kazanmak zorundalar" diyor.
ERKEKLER EFEMİNE OLDU
- Hayat muhasebenizde açık çıktı mı?
- Duygusal hayatımda oldu. İsmini hep sevgiyle anacağım beni üzmeyen eski kocam. Şanslıyım ki Martin gibi biriyle evlenmişim. Ondan ayrıldıktan sonraki ilişkilerimde üzüldüm. Çünkü saf ve naif çocuklardık... Türk erkekleri de çakaldı.
- Nasıl, çakal mı?
- Çok hesaplılar. Daha materyalistler. İşin içinde aşk yok, "Kızın acaba evi var mı, bu çok görmüş ben buna bakabilir miyim" gibi hesaplara giriyorlar. Oysa hesap başladığında aşkın da derecesi düşüyor. Belki de mecburlar, bilmiyorum.
- Günümüzde de öyle mi Türk erkeği sizce?
- Erkekler sorumluluk almak istemiyor. "Ben bu evi geçindiremem, hayat müşterek, gel evi birlikte geçindirelim" diyor kadına. Ama kadının doğası da korunmak istiyor. Yaradılış böyle. Erkekler daha efemine oldu. Çünkü korkuyorlar kadının gücünden. Eskiden babalarımız hem eve, em eşine bakar, çocuklarını okutur, evin her türlü geçimini sağlarlardı. Şimdiki erkekler istemiyorlar. Yeni nesil eve düşkün değil. Anda kalalım, anı yaşayalım mantığındalar... Gittiği yere kadar...
- Bir de kitabınızda, doğuştan zengin bir ailede doğmayan ama sonradan zengin olan kadınlardan bahsetmişsiniz...
- Onlardan İstanbul'da çok var, hedefçi kadınlar. Çünkü onlar bizim gibi büyümüyorlar. Küçük mahallelerde, kıt kanaat geçinen ailelerin kızları. Onların hedefi iyi bir evlilik yapmak, paralı koca bulmak. Dolayısıyla hep zengin erkeklerin olduğu yerlere gidiyorlar. Onlarla olabilmek için fırsatlar kolluyorlar.
Zengin aile çocuğu olan bir arkadaşımın başına geldi. Businessclass'da uçarken, hostes kız ismini alıyor. Sonrasında hep onun olduğu yerlere gidiyor ve aşkını itiraf ediyor. Kıza, evli olduğunu söylüyor ve yakışıklı olmadığı halde kendisinin neyine aşık olduğunu soruyor. Tabii ki parasına! Evlilikleri çatırdadı. Sonradan hava yollarında çalışan bir dostum sırf zengin koca bulmak için hostes olanların olduğunu söyledi..

ÇOK AKILLI OLMAK BANA MACERA YAŞATMAZDI
- Kitabınız bir nevi korona günlükleri gibi. Dışarı çıkma yasağının olduğu günlerde siz de tüm hayatınızın muhasebesiniz yapmışsınız...
- Pandemi döneminde evdeyken Allah'ın büyüklüğünü yaşadım. Allah gözle görünmeyen minicik bir mikropla tüm dünyayı içeriye tıktı. Davetler, işler güçler, rekabet, koşturmaca, makyaj, alışveriş... 21. yüzyılın getirdikleri ile o kadar meşguldük ki, durmuyorduk hiç. Allah, "Kendinizle bir öz hesap yapın" dedi. Ne kadar fazla tükettiğimizi gösterdi bize. İşte o zaman içimden bir ses " Yaz Ümit" dedi.
- Özellikle genç kadınların okuması gereken bir kitap gibi...
- Etrafımda birçok genç kız var. Onların bizim kadar mutlu olmadığını görüyorum. Hep bir hesaplaşma peşindeler. Daha iyi kıyafetler daha iyi şartlar gibi hep maddi istekleri var. Ben zengin aile kızıydım. Üç kardeş Levent'teki evimizde doğduk. Biz o bahçedeki ağaçlara tırmanırken mutlu olurduk. Ama şimdikiler marka ayakkabı, ceket gibi şeyler istiyor. Onu alıp giydikten 10 dakika sonra tekrar mutsuz oluyorlar.
- Peki, geriye doğru bu muhasebenizde "Şimdiki aklım olsaydı öyle olmazdı" dediğiniz şeyler oldu mu?
- 15 yaşın vermiş olduğu saflığı yaşayamazdık o zaman. Çok akıllı olmak da bana macera yaşatmazdı. Her zaman doğru şeyleri yapsaydık geçmişe dair anlatacak pek şeyimiz de olmazdı.
KURAN-I KERİM'İ ÇÖZMEK İSTEDİM
- Dolu dolu yaşamışsınız şu ana kadar. Daha da çok yolunuz var. Yaradılış amacınızı buldunuz mu?
- Ben eğitmek ve öğretmek için gelmişim. ODTÜ, Gazi Üniversitesi gibi birçok üniversitede nefes eğitimi verdim. Pandemi olunca ara verdik. Ama bu bilgimi aileme, çalışanlarımıza aktarıyorum. Bir okulum olmasını çok istiyorum. Yorulmadan anlatırım. İlahiyat eğitimi alıyorum ayrıca. Kuran'ı Kerim'i çözmek istedim. Tam tefsire geçmişken online eğitime geçince zorlaştı. Hasta da olunca biraz ara verdim.
- Hastalık dönemlerinde insan daha çok Allah'a yakın olmak istiyor galiba?
- Allah'ı çok seviyorum. Her şey sevgi ve enerji ile coşuyor.
- Şu an aşkı bekliyor musunuz, kapılarınız açık mı?
- Yaşıma göre bekliyorum tabii. Kendini seven bir kadın başkasını da sever. Ben kendimi çok severim, çok beğenirim. Beni beğenen ve sevenler de olur diye düşünüyorum.
- Şimdi bir ilişki yaşarsanız nasıl bir ilişki olur?
- Aynı pencereden baktığım birini seçerim. Aynı müzikleri dinlediğim, aynı kültürden geldiğim, aynı sokakta büyüdüğüm, aynı nostalji grubundaki biri olsun çok isterim.
- "Dertlere derman Ümit Orman" diye bir sloganınız varmış...
- Verdiğim eğitimlerde bana sorular sorardı dinleyenler. Ben de o sorunun derinine iner kaynağını bulurdum. "Hocan nasıl bildiniz, bana derman oldunuz" derlerdi. Oradan çıktı.

ALDATILDIKTAN SONRA KANSER OLDUM
- Kitabınızda aldatıldığınızdan bahsetmişsiniz...
- Çok güzel giden bir ilişkim vardı. Bir haftalık bir Duesseldorf seyahatim oldu. O ara erkek arkadaşım kaçamak yapmış ve kız bana "Erkek arkadaşınız benimle" diye resimler gönderdi. Erkek arkadaşım çok pişman oldu, "Beni affet" dedi ama eskisi gibi olmuyor tabii hiçbir şey bir daha.
- Çok kızdınız mı erkek arkadaşınıza?
- Erkeklere çok da kızmamak lazım, çok güzel kadınlar var etrafta ve atmaca gibi geziyorlar. Erkekler hedefteler. Buradaki amaç nefsine hakim olmak. Saf olmayın, kanmayın. Bir de ah almayın!
- Siz de bu olaydan sonra hastalanıyorsunuz...
- Aldatıldıktan sonra kanser oldum. Daha sonra araştırdım ve bunun altında da tercih edilmeme hissinin yattığını öğrendim. Bu bütün kadınlar için geçerli, "Neden ben değil o!" düşüncesi... Hâlbuki ki o kadın o anlık kadındı ama zihin bunu kabul etmiyor. Bu gibi durumlarda kadınlık organlarını etkiliyor, özellikle meme kanserini tetikliyor.
- Hindistan, Brezilya, Pucket'de ne eğitimi aldınız?
- Ciddi bir trafik kazası geçirip, üç ay hastanede yatmıştım. Sürekli "Bu neden benim başıma geldi?" diye soruyordum. İşte o andan itibaren eğitim almaya başladım. Beynin sana hükmedeceğine sen beynine hükmet temalı eğitimler aldım. Bunların hepsi nefis ile ilgili... Nefsine hakim olmak için de kuvvetli bir karakter lazım.
- Tüm bunların sonunda hayat motivasyonunuz ne oldu?
- Adım Ümit benim ve ümidim hiç bitmez. Tarkan'la çok samimiydim. Dudu aldı albümü çıkmadan demosunu bana hastaneye göndermişti. Fizik tedavi görürken hep o çalıyordu. Tarkan da kameralara yakalanmamak için ziyaretime gece geldi. Dudu konserine kadar iyileşmek de en büyük motivasyonum olmuştu.
- Tarkan'la hâlâ görüşüyor musunuz?
- Hayır, görüşmüyoruz ama onunla çok güzel yerlere giderdik. Rize'de Ovit Yaylası'na çıkmıştık. Antalya, Londra'ya da gittik birlikte. Güzel bir grubumuz vardı.
SOSYETİK PEK ÇOK AİLENİN ESKİ LÜKSÜ KALMADI
- Cemiyet nedir sizce?
- Cemiyetten olan insanlar kendilerini tanıtmaya gerek duymaz, bizler gibi. Bilen bilir. Kendimizin reklamını yapmak için pozlar vermeye, falanca restoranda yemek yedim paylaşımları yapmaya, kılık kıyafet sergilemeye ihtiyacımız yok. Araştırın tüm bunları yapanlara, çoğu görmemiş kızlardır.
- Sosyal medyada cemiyet hayatında olan, zengin ailelere mensup kişilerin de ürün tanıttığını görüyoruz. Siz nasıl bakıyorsunuz bu duruma?
- Onlarda para kalmadı. Eski lüksleri yok. Lüks hayatlarını devam ettirmek için para kazanmak zorundalar. Medyada kalma istekleri de var. Cemiyet hayatında da gündemde kalma hastalığı oluştu. Piyasadaki tüm davetlerde bulunmak istiyorlar. Bu davetlerden para kazananlar var. Giyecek kıyafetleri yok bazılarının, sponsorlarla boy gösteriyorlar. Hoşlarına da gidiyor sponsordan giyinmek, değişik değişik evine kıyafet, takı, ayakkabı geliyor. Onları giyip poz vermek istiyor. Eskiden asiller geride dururdu. Şimdikiler asil değil, trend piyasasında olmak isteyenler. Hiçbir hediyeyi kaçırmak istemiyor. Bir hafta bile kullansa ruhunu tatmin ediyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.