Giriş Tarihi: 7.4.2024

Her şey vaktini bekler

Mevlana’nın “Her şey vaktini bekler; ne gül vaktinden önce açar ne de güneş vaktinden önce doğar. Sabret, senin olan sana elbet gelecektir” sözü çok şey anlatıyor. Acele etmek çoğu zaman iyilikten çok kötülük getiriyor.

Acele etmenin çoğu zaman faydadan çok zarar getirdiğini günümüz dünyasında daha çok gözlemliyoruz. Bu kavram, özellikle bireysel gelişim ve ustalık yolculuğunda kendini gösteriyor. Yolculuğumuz, sadece varmak istediğimiz noktaya ulaşmakla ilgili değil, aynı zamanda bu süreçte kim olduğumuzu keşfetmek, deneyimlerimizden öğrenmek ve bu öğrendiklerimizi hayatımıza entegre etmekle ilgili. İşte bu yüzden, "Her şey vaktini bekler" sözü, hem bir yaşam felsefesi hem de derin bir içsel arayışın ifadesi haline gelir.
SUFİNİN HAYAT DERSİ

Uzak diyarlardan gelen bir genç, meşhur bir sufinin peşine düşer ve onun yanına gider. Kendisinin öğrencisi olmak istediğini söyler. Sufi, "Kapımız herkese açıktır" diyerek onu kabul eder. Genç heyecanlanmış ve mutludur; artık meşhur bir sufinin öğrencisidir. "Ne kadar çalışırsam sizin gibi bir sufi olabilirim?" diye sorar. Sufi, "Eğer beni gerçekten layıkıyla dinler ve dediklerimi yaparsan iki yılda bu mertebeye ulaşırsın" diye karşılık verir. Öğrenci biraz düşünür ve zamanın hayli uzun olduğunu düşünür. "Peki, daha çok çalışırsam ne kadar sürer?" diye sorar. Sufi, gülümseyerek ve sükûnetle, tatlı bir dille, "O zaman en az dört yıl sürer" diye cevap verir. Öğrenci, bu durumun bir yanlışlık olduğunu düşünerek biraz gerilir. "Ben gece gündüz çalışmaktan bahsediyorum!" diye biraz hiddetlenir. "Uykumdan bile feragat edeceğim, gerekirse yemek yemeyeceğim, içmeyeceğim, gece gündüz çalışacağım. İşte o zaman ne kadar sürer sizin gibi bir sufi olmam, onu söyleyin bana..." diye ısrar eder. Sufi hâlâ sakin bir şekilde, tatlı sesiyle ve gayet ciddi bir ifadeyle, "Hımmm... Yani sen gece gündüz hiç uyumadan çalışacaksın, öyle mi?" der. Öğrenci nihayet şevklenir. "Evet, evet!" der. "Hiç uyumadan çalışacağım, gece gündüz... Ne gerekiyorsa yapacağım. Kimsenin yapamadığını yapacağım..." Sufinin bakışları derinleşir ve aklında ciddi bir hesap yapıyor gibidir. "O zaman en az on yıl sürer" diye cevap verir.
YOLCULUK, DENEYİM VE USTALIK: BİR İÇSEL ARAYIŞ

Demem o ki, ustalık yolunda acelecilik, yalnızca bir engel değil, aynı zamanda en büyük handikaptır; hatta en acımasız düşmanınız olabilir. Yolculuğun her adımını, her safhasını dikkatle ve sabırla deneyimlemeden, gerçek bir ustalığa ulaşmanız mümkün değildir. Bir sanatın, bir zanaatın ya da herhangi bir becerinin inceliklerini kavramak, onu derinlemesine anlamak için mutlaka zaman ve sabır gerekir. Aceleyle, sırf daha çabuk sonuca ulaşmak adına atlanan her adım, aslında o yolda ilerlemenizi engeller, ustalığınıza gölge düşürür. Yürümediğiniz bir yolun seyyahı olamayacağınız gibi, sadece haritalarda gördüğünüz ya da başkalarından duyduğunuz yerler hakkında gerçek bir bilgiye, tecrübeye sahip olmanız beklenemez. Benzer şekilde, içinde yüzmediğiniz denizlerin sırlarını, onların derinliklerinde saklı hikayeleri, karanlıklarını ve ışığını bilmek, anlamak mümkün olmaz. Denizin sırlarını ancak onunla mücadele eden, onunla bütünleşenler anlayabilir. Issızlığında kaybolmadığınız çöllerin, o sonsuz kum denizlerinin verdiği hissi, orada yaşanan zorlukları, güzellikleri ve tecrübeleri kimseye aktaramazsınız. Çöl, sadece kum yığınlarından ibaret bir yer değildir; o, aynı zamanda içsel bir yolculuğun, kişisel bir arayışın mekanıdır. O yüzden çölde kaybolmadan, onun sıcağında terlemeden, gece soğuğunda titremeden oranın gerçek hikayesini, oradan alınacak dersleri kimseye tam anlamıyla anlatamazsınız. Hem zaten, bu deneyimler, bu yaşanmışlıklar olmadan anlattıklarınıza da kimse inanmaz. İnsanlar, kelimelere değil, kelimelerin ardındaki duygulara, gerçek deneyimlere, yaşanmışlıklara, gözlerindeki ışığa, sözlerinizdeki ağırlığa inanırlar. Dolayısıyla, gerçek anlamda bilgi ve hikmet sahibi olmak, başkalarının sizi dinlemesini ve sözlerinize değer vermesini sağlamak için, aceleciliği bir kenara bırakıp, her adımı bilinçle, sabırla ve tam bir teslimiyetle atmak gerekir. Ustalık yolunda acelecilik, sadece zaman kaybı değil, aynı zamanda o yolda ilerlemenizi engelleyen, sizi geriye çeken bir handikaptır.
OLGUNLAŞMANIN GÜCÜ: ACELE KAZANILAN BAŞARI KALICI OLMAZ

Acele etmenin, sizi hedeflerinize hızla götüreceği düşüncesi, yanıltıcı bir düşüncedir. Ancak gerçekte, acele etmek sadece zamanı yanlış kullanmakla kalmaz, aynı zamanda hedeflerinize ulaşmanızı da geciktirir. Görünüşte erken varmış gibi gözükebilirsiniz ama gerçekte elde ettiğiniz başarı kalıcı olmayacaktır. Olgunlaşmak, yani demlenmek sürecinden geçmeden erişilen başarılar, olgunlaşmadan dalından koparılan meyveler gibidir; dışarıdan bakıldığında olmuş gibi görünseler de, içlerindeki potansiyel tam olarak gelişmemiştir. Dalında bekletilip doğru zamanda toplanan bir meyve nasıl ki tat, aroma ve besin değerleri açısından zenginleşiyorsa, insan hayatındaki başarılar ve kazanımlar da sabırla ve demlenerek elde edildiğinde daha anlamlı ve kalıcı olur Acele etmek, bir an önce sonuç almak adına yapılan bir hamle olarak görünse de, aslında kişiyi hem hedeflerine ulaşmada hem de o hedeflerin tadını çıkarmada engeller. Her şeyin doğal akışı içinde, kendi ritminde gelişmesine izin vermek, sonuçların daha sağlam ve tatmin edici olmasını sağlar. Bu nedenle, sabırlı olmak, her adımı bilinçle atmak ve süreçlerin doğal akışına güvenmek önemlidir. Demlenmek ve kalıcı başarı, sabır ve zamanın birleştiği yerde yeşerir. Acele etmek yerine, her anın, her deneyimin bizi bir adım daha ileriye taşıdığının farkında olarak, yolculuğun kendisini değerli kılmak gerekir. Yol güzeldir, varılacak olan hedef değil. Yolun kendisi bize, sabır ve zamanın, gerçek anlamda başarı ve ustalığa ulaşmanın anahtarları olduğunu öğretir. Hızın ve hemen sonuç almanın cazibesine kapılmadan, her adımı özenle atmak ve sürecin her bir parçasından öğrenmek, hayatın sunduğu derin ve zengin deneyimleri tam anlamıyla yaşamamıza olanak tanır. Acele etmek bizi yanıltabilir, fakat sabır ve bilinçli hareket, bizi gerçek hedeflerimize, hem kişisel hem de profesyonel anlamda, sağlam ve anlamlı bir şekilde ulaştırır.
Dolayısıyla, "Her şey vaktini bekler." ilkesini benimseyerek, yaşamın akışına güvenmek ve her anın değerini bilmek, gerçek başarının ve huzurun sırları arasında yer alır. Bu, sadece bize değil, etrafımızdakilere de ışık tutan, paylaşılması gereken evrensel bir bilgeliktir. Bir başka yazıda görüşmek dileğiyle yol arkadaşım.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.