Pazar 26.07.2009
Son Güncelleme: Cumartesi 25.07.2009

340 yıl sonra yeniden Türk Kahvesi

Türk kahvesinin Fransa'ya ilk gidişi bundan 340 yıl önce Osmanlı elçisi Süleyman Ağa ile oldu. Türkiye Mevsimi nedeniyle Fransızlar Türk kahvesiyle yeniden buluşuyor

Türk kahvesinin Paris'e yeniden gelişi oldukça utanç vericiydi. Gerçi kentin merkezindeki görkemli Louvre Sarayı'nın uçsuz bucaksız Tuileries bahçeleri içinde çok uygun bir yer, 'Le Café Turc' adıyla bir ay süreyle hizmet verecek bir Türk kahvehanesine ayrılmıştı. Türk mimar Han Tümertekin, günümüz anlayışına uygun bir kahvehane ve kültür merkezi konsepti tasarlamış, inşaat başlamıştı. Açılıştan bir gün önce Fransız işçiler, ücretleri ödenmediği için işi bıraktı. Zira Fransız müteahhide Türk tarafı aylardır para ödememişti. Skandal fazla büyümeden Ankara'dan güvenceler verildi, işi bitirecek fedakâr Türk işçileri bulundu. Sonuçta kahvehanenin yanındaki kültür etkinliklerine evsahipliği yapacak bölümde program bir iptalle başlatılabildi. Ama ne açılış yapıldı, ne bakanlar geldi, ne de buraya toplananlara kahve çay ikram edilebildi. Çünkü su bile bağlanamamıştı. Size geçen hafta Fransızların kahvaltılık çöreği kruvasanı tanıtmıştım. Yüzyılı aşkın bir süre Türk korkusuyla yaşamış Avrupalılar, 1683'teki başarısız Viyana Kuşatması'nın ardından Osmanlı ordusunun geri çekilmesiyle rahatlamış, bilinçaltlarında çok yücelttikleri Türklerin geleneklerini, özelliklerini taklit etmeye başlamışlardı. Mozart'ın Türk Marşı gibi mehter müziğinden esinlenilerek bestelenen çok sayıda eser, kruvasan, ayçöreği gibi yiyecekler ve en önemlisi kahve Avrupa'da yayıldı.
GÖRKEMLİ GİRİŞ
Ancak kahvenin Fransa'ya girişi kuşatmadan önce ve çok görkemli biçimde oldu. 'Avcı' lakabıyla anılan Sultan IV. Mehmet, Fransa'ya Süleyman Ağa adında bir elçi göndermeye karar verdi. Süleyman Ağa aralarında cariye ve kölelerin yanı sıra kahvecisi Kirkor'un da bulunduğu 20 kişilik maiyeti ile 1669 Ağustosu'nda Fransa'ya ulaştı. O sırada Fransa tahtında Güneş Kral olarak anılan XIV. Louis vardı. Komşusu Avusturyalılarla arası iyi olmayan Louis, padişahın desteğini umarak elçinin gelişini çok önemsiyordu. Kendisi ve maiyeti göz kamaştırıcı kıyafetlerle Süleyman Ağa'yı kabul ettiler. Sarayın kuyumcusu Armesson, anılarında, kralın kabul töreni için hazırlattığı kıyafet için 14 milyon frank harcandığını yazmıştı. Ancak Süleyman Ağa, kral ve saray erkânının tersine son derece sade bir kıyafetle geldi, padişahın mektubunu sundu. Kralın bu umursamaz tavra çok içerlediği biliniyor. Biz kahveye dönelim. Süleyman Ağa Paris'te çok güzel bir ev buldu ve maiyetiyle buraya yerleşti. İstanbul'dan getirdiği Türk usulü eşyalarla evi döşetti. Özellikle salonu çok görkemliydi. Burada dönemin Fransız sosyetesine davetler veriyor, onlara hayatlarında hiç tatmadıkları kahve ikram ediyordu. Paris'te kahve henüz sadece Osmanlı elçisi Süleyman Ağa'nın evinde içilebiliyordu. Süleyman Ağa misyonunu tamamlayıp Türkiye'ye dönerken kahvecisi Kirkor, Paris'te kaldı. Orada pazaryerinde kahve pişirip satarak geçimini sağlamaya başladı; adını da Pascal olarak değiştirdi. Bu arada Viyana Kuşatması kalkmış, Viyana'da bir Türk kahvesi modası patlamıştı. Kısa sürede bu moda Paris'e de sıçradı. Pascal 1672'de Paris'te Saint Germain Fuarı düzenlenirken Türk usulü, minderlerle süslü sedirlere oturularak kahvenin yudumlanabileceği bir kahvehane açtı. Önce işleri iyi gidiyordu ama fuar erken kapanınca o da kahvenin kapısına kilit vurmak zorunda kaldı. Bu kez İtalya'dan Paris'e şansını denemek için gelmiş ve Pascal'ın kahvehanesinde çalışmaya başlamış Francesco Procopio del Coltelli adlı genç bir İtalyan, kahveye gönül koydu. Pascal'ın kahvesi kapandıktan sonra da Saint Germain mahallesinden ayrılmadı. Burada önce içki ve meşrubat yapımcıları loncasına girdi, ustalığına kadar yükseldi. Ardından kahve ticareti yapmaya başladı. Kahve çeşitlerini harmanlıyor, kavurup öğütüyor, hatta pişirip fincanla da sunuyordu.
KUŞATMA KALKINCA
Gencin şansı yaver gitti. Fransız vatandaşı oldu, adını Pracope olarak değiştirdi ve 1686'da bugün 'L'Ancienne Comédie', Eski Komedi Fransez Tiyatrosu'nun bulunduğu sokakta ilk Fransız usulü dekore edilmiş kafeyi açtı. Süleyman Ağa'nın okkalı sade Türk kahvesi, Fransızların damak zevkine göre tatlandırılıyor, sütle hafifletiliyordu. Kahve bir Fransız içeceği olmuştu. Procope kafe ve restoran olarak 1686'dan beri aralıksız hizmet veriyor. Son derece etkileyici bir mekân burası. Salonlarını dolaşırken tarihi soluyor gibisiniz. Örneğin Fransız ihtilali sırasında Marat, Danton, Robespierre gibi ünlü devrimciler bu kafenin çatı katında gizlice toplanıp ihtilal planları yapıyorlardı. Marat kışkırtıcı bildirilerini burada yazıyor, yazısını tamamlayınca, pencereye takılı bir çanı çalıp, aşağıda, yan taraftaki matbaasından bir çırak Procope'un yan tarafındaki gizli bir merdivenden doğru çatıya çıkıp, geldiği gibi sessizce yazıyı matbaaya götürüp çoğaltıyordu. Ne hazin ki Paris'in ilk kahvehanesi olmakla övünen Procope'da bugün Türk kahvesi yok. 2009 Fransa'da Türkiye Mevsimi etkinlikleri kapsamında Türk kahvesi tekrar Paris'e gitti. Evet, belki bu kez kahveyi Paris'e götürenler Süleyman Ağa gibi görkemli bir törenle karşılanmadılar. Hatta inşaatı tamamlanamayan kahvehaneyi açmaya da kimseler gelmedi, yapı ancak üç gün sonra tam olarak hizmete girdi. Ama 8 Ağustos'a kadar burada sunulacak Karagöz'den konserlere, hat ve ebru uygulamalarından oryantal dans gösterisine dek çok sayıda etkinliğin yanı sıra, gelen konuklar yanında çifte kavrulmuş lokumuyla Kurukahveci'nin mis gibi Türk kahvesini alçak taburelere oturup yudumluyorlar. Bakarsınız Türk kahvesi, 340 yıl sonra Paris'te yeniden moda olmaya başlar. Neden olmasın?

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.