Pazar 24.01.2010
Son Güncelleme: Cumartesi 23.01.2010

Bana ömür boyu 'Candan Erçetin'in sevgilisi' diyebilirler

Bankacılıktan terk, oyuncu, Aikidocu, romancı, 'çok işlevli adam' Hakan Karahan'la aşkı, "Bütün filmlerimin müziklerini yapacak," dediği Candan Erçetin'i ve hem oyuncu hem yapımcısı olduğu Kaptan Feza filmini konuştuk

Yazar ve yönetmen Ümit Ünal'ın eski bir hikâyesi, Aikidocu Hakan Karahan düşünülerek yeniden yazılmış ve ortaya Kaptan Feza filmi çıkmış. 70'lerde Yeşilçam'da tutunmaya çalışmış, Kaptan Feza gibi filmlerde oynamış aktör babasına tıpatıp benzeyen, mafyöz Ömer'in hikâyesi bu. Ömer tam da bu işleri bırakmaya karar vermişken, son işinde düşmanlarından kaçarken bir gecekondu evine sığınıyor. Hüzünlü bir film Kaptan Feza... Zaman zaman göz yaşartan, zaman zaman gülümseten, çoğunlukla "Şu adam da kaçamadı gitti!" tadında bünyeye heyecan veren bir film. Motto'su ise şu; "Kul kurar, kader gülermiş..." Bu, aynı zamanda Candan Erçetin'in film için yaptığı Kader şarkısından bir dize. "Kul kurar, Kader gülermiş, bazı insanların hikâyesi mutsuz bitermiş!" diye başlıyor şarkı. Bizim söyleşi de, tam buradan başlıyor.
- Kaderci bir insan mısınızdır?
- Evet. İnsanların kendi kaderleri üzerinde etkisi olduğunu biliyorum. İsteyince, çaba gösterince, kader de onlara yardımcı olup başka bir yola sokuyor insanları. Sonra o yolun yolcusu oluyorlar ama orada yürürken de yine insanın üzerinde bir kader var. Neler olacak bilmiyor. Yeni bir yolun yolcusu olarak devam ediyor. Ben biraz teslimatçıyım.
- Ömer yeni bir hayata başlamanın eşiğinde. Çok zor bir eşik değil mi bu her insan için?
- Eskiden, belki de gençken, ben ne istersem o olur diye bir hayale kapılmış olabilirim ama şimdi 50 yaşında bir adamım ve kendimi bir kum tanesi olarak hissediyorum. Her şeyin bir başka etkenden dolayı olduğuna, sürprizlere çok açık olduğuna inanıyorum. Kaderin isteğinin dışına çıkamayacağımı biliyorum, görüyorum. Ama bulunduğum hayat şartlarını beğenmezsem tabii ki kadere razı olup oturmam, değiştirmek için bir şeyler yaparım.
- Uzun yıllar bankacılık yapmış, sonra tepelere doğru çıkarken roman yazmak için işi bırakmış bir insansınız. Sonuçta bayağı değiştirilmiş bir hayat değil mi bu?
- Ama ben bunun da kaderim olduğuna inanıyorum. Bankada oturup 60 yaşına kadar profesyonel yöneticilik yapıp sonra da hasta olup ölmek benim kaderim değildi.
- 20'ler, 30'lar, 40'lar... Her biri ayrı bir dönem insan hayatında. 50'ler nasıldır acaba?
- Ben 50'lerin tamamen başındayım. Bir de çok değişik hayatlar yaşadım. Bu değişimlerin çoğu ben kuvvetli olduğum için, değişmek için yırtındığımdan değil, başka faktörlerden de oldu. Şanslı olduğum için de, biraz cesur olduğum için de, kim bilir daha neler neler. 50 yaşımda, sanki bir balkona oturmuşum da, etrafımdan gelip geçene şahit oluyorum gibi hissediyorum kendimi. Eskiden olumsuzluklar karşısında üzülürdüm. Şimdi gülüp geçiyorum. Eskiden başaramazsam diye sonrasını kurup duruyordum. Şimdi, başaramazsam başaramam... Denemek ve o yaşanmışlık bana kâr kalır diye düşünüyorum. Eskiden Akbank'ta çalışırken aldığım maaş mühimdi. Şimdi değil. Orta yaşın getirdiği bir kabulleniş var.
- Yazan bir insan olmanız önemli... Yoksa nasıl dolacaktı o boşluk? Hele de roman, yaşamak için iyi bir sebep olsa gerek.
- Yedi yılda dört roman yazdım. Beşincisine şimdi oturacağım. İlk romanı 2000 yılında bankada çalışırken yazmıştım. Zaten oradan bu büyüye kapılıp ayrıldım. Sarılacak bir dalım olmasaydı boşluğa düşerdim. Ne olmuş çünkü; liseyi, üniversiteyi bitirmişiz. Sonra akademik kariyer. Sonra iş bulmuşuz... Sabah 8'de kalktığımda kötü hissediyordum kendimi. Yıllarca asker gibi 7'de kalkmışız. Ama yazacağım bir roman vardı. O da bana senaryoyu doğurdu, o oyunculuğu. Sette olmak, orayı bilmek yapımcılığı doğurdu. Böyle böyle gitti işler.
- Roman biraz tek kişilik, sinemaysa ekip işi.
- O nereden baksan iş. Roman iş gibi değil. Tek başıma kalmaktan, o dünyaya girmekten mutluyum. Yapımdaysa setinden ışığına, aktörlerden senaryosuna bir sürü faktör devreye giriyor ve bankada olduğum gibi mutsuz olabiliyorum. Ama senaryo yazılım safhalarında bulunmaktan çok mutluyum. Set dediğin de bizim bütçelerimizle 35 gün içinde bittiği için, başına ne gelse çekilir. Ama roman epey bir zamanını alıyor. O yalnızlığı, o çekilen acıyı özlüyor insan. Her seferinde döneceğim romanlara.
- İkisi arasında bir tercih yapacak olsanız?
- Benim tercihim çok iyi romanlar yazmak. Buna hayal gücüm olduğuna, kafamın çalıştığına inanıyorum ama kafası çalışan bir yapımcı mıyım, iyi bir oyuncu muyum garanti veremem.
- Kendi romanlarınızdan filmler yapmayı düşünmez misiniz?
- Bugüne kadar yazdıklarımı yapamam. Yurtdışında da geçen romanlar olduğu için maliyetli olur ama filmi yapılacak bir şey yazıp yapsam mı diye düşünmüyor da değilim.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.