Bana laf atanları kaale almam

Nihat Doğan'ın nasıl bir kişi olduğunu çözmek zor. Faydası olur diye magazin dedikodularından ötesini merak edip soruyoruz ama konuşmamakta ısrarlı. "O benim özelim," diyor, başka bir şey demiyor. "Böyle yaptıkça ama yanlış anlaşılıyorsunuz belki," deyince de; "Benim yaşadığım gerçekler bazılarının kurduğu hayallerden daha gerçektir,"cevabını veriyor. Yavaş yavaş tansiyon yükseliyor. "Sadece Karl Marx'ın Das Kapital kitabını okumakla kendini bu ülkenin hakimi görenler, internet sitelerinde alaycı şekilde hakkımızda yazı yazan arkadaşlar, şunu bilsinler ki biz onları kaale almıyoruz. Benim koyunlarımın toplam zekâ ortalaması o sözlük yazarlarının toplam zekâ ortalamasından daha yüksektir!" diyor Nihat Doğan. İnternette çeşitli sözlüklerde kendisi hakkında yazılanlara çok sinirli. "Orhan Gencebay gibi ağır takılsaydınız belki daha çok ciddiye alınırdınız. Saçınızı öne tarayıp, Emo imajına büründünüz diye yazıp çizmezlerdi," dememizle, coşması da bir oluyor; "Saçını öne tarayan bu ülke hakkında konuşamaz mı? Bu nasıl faşizanca bir yaklaşımdır? Bu anlayıştır bu milleti birbirine kırdıran. Ermenilerin katledilmesine, Dersim olayına, Rumların kovulmasına sebep... Anayasada 'Bu ülkede saçını öne tarayanlar konuşamaz' diye bir şey yok. Kendilerini bu ülkenin sahibi gören, ateist, kafatascı, elit..." Tam da burada sözünü kesip, sohbetin başlarında bahsettiği ötekileştirici zihniyet tehlikesini hatırlatıyoruz kendisine. Çözülmesi zor bir Nihat Doğan cümlesiyle karşılaşıyoruz yine; "Sen zaten ötekileştirirken, karşı taraftan ötekilendirilmişsin haberin yok. 'Sen emosun ben memoyum' bırakın bu işleri artık. Ben Tunceli'de 10 ay dağlarda çatıştım, şehidi sırtımda taşıdım. Bırakın bu işleri. Bu ülkenin sahipliği klavye başında ona emo, buna memo demekle olmuyor. Bak biz genç yaşta sanatımızı, kazancımızı tehlikeye atmışız. Söylediklerimizi duymak ne onun işine geliyor, ne bunun. O işe çağırmıyor, bu çağırmıyor. Ama biz söylediklerimizden geri kalmıyoruz. Kalmadım da, kalmayacağım da."