Huzurun yerleştiği gün dinlenebilirim

- Bir gün siyaseti tamamen bırakmayı düşünür müsünüz?
- Ben zaten bazılarının 70'inde, 80'inde siyaset yapma ısrarını hiç anlamıyorum! Keşke bırakmak gibi bir şansım olsaydı...
- Şans derken... Zorluyorlar mı sizi?
- Zorlama değil de beklentiler var. İnsanlar sizi görmek istiyor. Yoksa ben milletvekilliğinden hevesimi aldım, bazı dönemler kesintiye uğrasa da, sonuçta beş dönem vekillik yaptım.
- Mis gibi 'Kasr-ı Kancom' var, gideyim oraya dinleneyim dediğiniz olmuyor mu?
- Gerçekten huzurun oluştuğu gün öyle bir şey yaşamak isterim.
- Huzurun gelmesine kaç yıl var peki?
- Bu tartışmalı sürecin çok uzun süreceğine inanmıyorum. Birkaç yıl içinde değişebilir süreç. Çünkü toplum politize oluyor, yaşanan gerilimlerin anlamsızlığını anlıyor artık. Milliyetçi reflekslerin topluma ne kadar zarar verdiğini çok kişi görüyor. O yüzden, şu anda bu dönüşümün, değişimin sancılarını yaşıyoruz bence.
- Kaç yıllık siyasi geçmişiniz var?
- 37 sene oldu.
- Politikaya girişiniz ne sebeple oldu; aileyle mi, süreçle mi ilgiliydi?
- Abim Abdürrahim, 69 seçimlerinde milletvekili oldu, 72 yılında da öldürüldü.
- Neden öldürüldü?
- Kan davası yüzünden! O zaman gençtim, aileden birinin aday olması gerektiğine karar verildi, halkın bu yönde talebi oldu, böylece siyasete girdim. Ki o zaman Devrimci Doğu Kültür Ocakları yeni ve önemli bir süreç başlatmıştı bana göre. Bir kere o sol demokratik dinamik, Kürt dinamiği artık kendi sorunlarıyla yüzleşip, o sorunlarla ilgili çalışmalar yapan aşamaya gelmişti. Biz de gençtik, üniversitedeydik, siyasete böyle başladık. Abim öldürülünce de aktif siyasetin içinde yer aldım. Çok zor günler yaşadık, aşiret kavgaları falan... Bir jandarma komutanımız vardı, yemin ederdi 'Ahmet Türk altı ay bile yaşamaz,' derdi.
- Neden?
- Üç güçlü aşiretin içinde o kadar zor bir kan davasıydı çünkü. Bu kadar sene geçti, yaşıyorum hâlâ. (gülüyor)
- Nasıl çözüldü peki?
- Barışmalar oldu, eskisi gibi değil artık.
- Siz abinizden sonra politikaya CHP'den giriyorsunuz...
- Abim bağımsız girdi, sonra Adalet Partisi'ne geçti. Bense CHP'den müracaat ettim ama liste konusunda anlaşamadık. Demokratik Parti'ye müracaat ettim, milletvekili oldum. O dönemde 74 affı gündemdeydi, Devrimci Doğu Kültür Ocakları'ndan birçok insan o zaman cezaevindeydi. Böyle bir affı desteklemek için partimden ayrılmam gerekiyordu.
- Bir cezaevi döneminiz de oluyor...
- PKK'ya yardım ettiğim şeklinde iddialar yüzünden içeri girdim. 22 ay kaldım. 86 yılında tekrar girdim. 94'te de milletvekilliği düşürüldükten sonra 20 ay yattım içeride.
- Çok işkence gördünüz mü?
- Her gün bir işkenceydi, her saati, her dakikası... Uzun boylu neler yaşadık, ne yaptık, bunlara girmek istemiyorum ama 12 Eylül Diyarbakır zindanları, Hitler'in Nazi kamplarından aşağı değildi. Hakaretler, dayaklar, insanlık dışı şeyler yaşanıyordu.
'BİZ KÜRTLER AÇILIMDAN TATMİN OLMADIK' DEMEK İSTEDİLER
"Parti kapatmayı güçleştiren Anayasa değişikliği önergesi 330'un altına düşmesin diye sadece birkaç arkadaşımızın oy kullanması, bir mesajdı. 'Evet bu maddenin değişmesi gerekir ama biz parti olarak, Kürtler olarak açılım ve demokratikleşme konusunda tatmin olmuş değiliz,' demek istediler..."
DÜŞÜNCENİN ÖZGÜRLEŞMESİ İÇİN YAPILACAK ÇOK ŞEY VAR
"Açılım konusunda yapılacak çok şey var. Ana dille eğitim konusunda, Terörle Mücadele Yasası'nda, siyasi partiler yasasında, seçim kanununda değişiklikler yapılabilir, taş atan çocuklar konusunda çözüm getirilebilir. Düşüncenin özgürleşmesinden yanaysanız, önce bunları değiştirmelisiniz."
KÜRTÇE YAYIN VAR AMA BİZ KÜRTÇE 'MERHABA' DİYEMİYORUZ
"Bir tarafta resmi kanalda Kürtçe yayın yapılıyor, öte tarafta biz Kürtçe 'Merhaba' dediğimiz için yargılanıyoruz! Yüzde 10 barajını öyle bırakırsanız, yüzde 9.9 oy alan bir partinin iradesinin parlamentoya yansımasına izin vermezseniz, AKP demokrasiyi savunuyor diyebilir misiniz?"