Pazar 02.05.2010
Son Güncelleme: Cumartesi 01.05.2010

Patlıcan salatasını en iyi yapan şair Turgut Uyar'dır

Kayıkçı, Sultanahmet'in neşeli sokaklarından Ticarethane Sokak'ta, mavi beyaz renkleriyle Greek havalı bir meyhane. Küçük büyük balıklar tezgâha dizilmeyi bekliyor, biz kapıdan girerken. Masada ısırgan otu salatası, patlıcan salatası, ikiliyle iyi gidecek arkadaşları... Rakı saat 12.00 itibariyle bünyeye zarar verebileceğinden, yok masada. Yakın zaman önce edebiyatçıların da aralarında bulunduğu bir grupla açılışı yapılan, mekânın ufaklığından mütevellit resmi olmayan açılışlar, silsile halinde devam edecek. Sırma Köksal'ın Kayıkçı'yla ortaklığı, Sultanahmet'in ilk butik otellerinden Nomade'nin sahibi iki kız kardeşle olan arkadaşlığının neticesi. Sultanahmet'teki Mozaik ve Rumeli restoranlarının da sahibi kız kardeşler, müşterileri ve dostları Sırma Köksal'ı da alıyorlar aralarına ve dört ortaklı Kayıkçı, başlıyor kürekleri çekmeye... Sırma Köksal'la engin edebiyat denizinde, rakı şişesinde balık olamasak da, olmuşları muhabbetteyiz biz de...
- Kayıkçı isminin özel bir anlamı var mı?
- Ortaklardan Davut, Kayıkçı diye düşünmüş. Ben de bir gün önce Mehmet Günsür'ün hikâye kitabından yola çıkarak Kayık adını düşünmüştüm. Edebiyat bir köşesinden girdi böylece.
- Edebiyatın etkisi devam eder herhalde sizin de varlığınızla.
- Etmesini isteriz çünkü Sultanahmet turistik bir bölge. Dezavantajı, Türklerin gelmemesi en başta. Burayı turist kazıklayan bir bölge olarak düşünüyorlar. Öyle işletmeler de vardır ama olmayanlar da var. Şehrin en eski merkezlerinden biri Sultanahmet, bir dekordan ibaret kalsın istemiyoruz. Yaşayan bir ilçe olsun istiyoruz.
- Erkin Koray ve arkadaşları o hippilik dönemlerinde Sultanahmet'te takılırlarmış. Şimdi neden böyle oldu Sultanahmet sizce?
- Tabii, Kalküta'ya giden yol buradan, Pudding Shop'tan geçiyor. Birincisi, zaman içinde 70'lerin ortasına kadar süren hippi gençlik değişti, farklı çizgilere çekildi, bir tür modaya dönüştü. İkincisi, Türkiye özelinde 70'lerin ikinci yarısından itibaren çok farklı bir politik çatışma ortamı yaşandı. Gençlerin topluca eğlenebilmelerinin önü kesildi. Eğlenmek şöyle dursun, gençliğin can derdinde olduğu bir dönemdi. 80'lerin başından itibaren de yuppie dünyası meydana geldi. Zaman içinde Sultanahmet de gençlerin gözünden düştü, turistlere terk edildi.
- O eski edebiyat sofraları da yok artık değil mi? Meyhane buluşmaları, sohbetler...
- Belli bir çevreyi bir araya getirme özelliği taşıyan mekân en son Beyoğlu'ndaki Kaktüs kahvesiydi herhalde. Bugün artık gittiğiniz Yakup'ta, Cavit'te de o ortamı eskisi gibi görmüyorsunuz, çünkü o kuşak bitti. Onun son tadını en iyi biçimde çıkarmış olanlar ikinci yeniler. Ben en son Tomris Uyar ve çevresine yetiştim. Hakikaten meyhane kültürünü çok farklı yaşayan insanlardı onlar. Edebiyatçılar çevresini en son yaşlı kuşak diye nitelendireceğimiz insanlar sürdürüyorlar. Bir de eski kuşak edebiyatçılara bakarsanız aralarında ressamlar, müzisyenler, heykeltıraşlar da var. Farklı sanat dallarıyla iç içeler. Şimdi yazarlar bile birbirlerini fazla tanımıyor.
- Rakı önemli bir malzeme edebiyatta. Sulu mu, susuz mu içilmeli, tartışmasına kadar. Sizce nasıl içilmeli?
- Tomris rakıyı susuz içerdi. Küçük bir bardağı olurdu rakı için, benim evimde hâlâ vardır o bardak. Aynı grupta yer alan babam sulu içerdi. Rakı önemliydi. Sonuçta yerel bir içki. Meyhane mezeleriyle en iyi giden içki. Şarap, bir patlıcan salatasının yanında her zaman tatlı kalır mesela. Tomris'in yalancısıyım, patlıcan salatasını en iyi yapan Turgut Uyar'dır bu arada. 80'lere kadar Türkiye'de büyük bir içki yasağı vardı. Yurtdışından içki yasaktı. Türk şarapları da pek iyiliğiyle bilinmez. Votka zaten sofra içkisi değil. Benim gençliğimdeki Türk cini, her genç kızın kâbusuydu. Ve nedense genç kızlar cin tonik içmek isterdi. Dolayısıyla rakı en içilebilir içkiydi. Çocukluğumdan Kuzgun Acar'ları falan hatırladığımda, Kuzgun Acar cep kanyağı içerdi. Kanyak da çok içilirdi.
MISSOURI GELDİ MERTLİK BOZULDU
- Mina Urgan 1940'larda Missouri gemisinin İstanbul Limanı'na yanaşmasıyla 'Biz de onlara uyduk, sulu içer olduk rakıyı,' diyor. Rakının küçük bardakla içildiğini yazıyor o da.
- Eskiden şimdi rakı içtiğimiz bardaklar limonata bardağıymış. Eski meyhane geleneği, Osmanlı dönemine kadar gittiğimizde daha çok şarap ağırlıklı. Rakı daha sonra çıkan bir şey. Bardağında da öyle bir alışkanlık yoktu belki. Hayatta bütün gelenekler değişiyor. İlk değişmeye başladığında büyük bir özentilik gibi geliyor ama sonra alışılıyor. Benim en sinirlendiğim şey rakının yanına suyu kadehle vermeleri. Bu da yeni moda. İhtimal ki 10 sene sonra kadehle verilmeyen suya sinir olacağız.
- Bırakın suyu, kokteyllerde kadehte rakı içen var. O da moda olabilir yakında.
- O günleri görmek istemem, Allah korusun.
- Edebiyatçının alkolle imtihanına ne diyorsunuz? Yazmak ve içki arasında bir bağlantı var mıdır?
- Herhangi bir entelektüel üretimin masanın başında, ya da tuval karşısında yalnızlık gerektirdiğine inanıyorum ama uzun süreçte, düşünsel geri planı oluşturma zamanının yalnız geçebileceğine inanmıyorum. Entelektüalite yalnızlıkla yapılabilecek bir şey değil. Her zaman fikir alışverişine dayanmak zorunda. Dolayısıyla insanlar bir araya geldiklerinde dinlenmek, eğlenmek, gevşemek istiyorlar. Düşünsel üretim gerilimli bir şeydir. Rahatlamanın bir aracı alkol. O sosyallik önemli.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.