Pazar 30.05.2010
Son Güncelleme: Pazar 30.05.2010

Ben yeniçağ dervişiyim

Metin Hara, 12 yaşındayken elini koyduğu zaman ağrılarını geçirebildiğini keşfediyor... Yoğun bakım odasındaki babasına dokunduğunda grafiklerinin alçaldığı, iyiye gittiği görünüyor. Fizyoterapi eğitimi alıyor ama hastalara farklı yaklaşmayı seçiyor. 28 yaşındaki bu genç adamı, yakından tanımalısınız!

- Ne zaman, nasıl başlıyor hikâyeniz?
- 12 yaşımda. Ellerimi koyduğumda, ağrılarımı geçirebildiğimi fark etmeye başlıyorum...
- Nasıl yani?
- Genetik bir hastalıkla doğdum. Faktör 8 adlı proteinin eksikliği yüzünden oluşan bir hastalık. Yani kanımın pıhtılaşması yetersizdi. Babamda da var bu hastalık. Ayrıca 1.200'den fazla alerjim vardı. Normal sabuna her dokunduğumda ellerim kabarırdı, güneşe çıktığımda vücudum kabarırdı, güneş kremi sürdüğüm her yer kabarırdı, polenlerden hastanelik olurdum...
- Yaşama daha iyi yani! - Aynen öyle! Gerçekten hastalıklı bir çocukluk geçirdim. Ama zamanla hastalıklarımı kendi başıma yenebildiğimi ve kontrol altına alabildiğimi fark ettim. Ellerimi koyduğumda bedenimdeki ağrıları azaltabiliyordum.
- Peki nasıl keşfettiniz bunu?
- Spesifik bir an hatırlamıyorum ama tabii ki çocuğum; çok yaramazım, düşüyorum, yaralanıyorum ya da karnım ağrıyor, ellerimi koyuyorum ve bir şekilde ağrılarım geçiyor. Deneye deneye hislerim artmaya başladı.
- Kime söylüyorsunuz bunu ilk?
- İlk başta aileme söyledim, tabii ki anlamadılar! Sonra 15 yaşımdayken, bir arkadaşımın annesi keşfetti bu halimi ve beni gizlice eğitmeye başladı. Enerji terapileri, reiki gibi bir sürü şey... Kendi üzerimde denedim öğrendiğim her şeyi. Alerjilerim geçti, kanımda bir faktör sentezlendi ve işler gittikçe elle tutulur boyutlara gelmeye başladı. Bir süre sonra, ben de bunun bir deli işi olmadığına, insanın normal özelliği olduğuna inanmaya başladım.
- Ne yaptınız yani?
- 18 yaşımda insanların tedavilerine veya hayatlarına yardımcı olabilecek bazı şeyler yapmaya, profesyonel anlamda olmasa da konuşmalar yapmaya başladım. İnsanları dinleyip problemlerini zihinlerinde nasıl çözebileceklerini anlattım onlara...
İYİLEŞMESİ BABAMIN SEÇİMİYDİ...
- Aileniz?
- 18 yaşındayım, telefon geliyor bir gün... Öğreniyorum ki babam trafik kazası geçirmiş, ölüm döşeğinde. Yaklaşık bir sene hastanede kaldı, yatalaktı. O dönem çok sancılı. Ben mühendis olacakken, Çapa'ya girmeye karar verdim, kazandım. Ama bütün sene hastanede babamlayım, ne derse gidebiliyorum, ne başka bir yere...
- Peki bu 'şifa veren' yanınız babanızda etki yapmıyor mu?
- Amerikan Hastanesi'nde herkes bilir; ben yoğun bakıma girdiğimde babamın grafikleri alçalmaya başlardı. Normalde yoğun bakıma sabah ve akşam 10'ar dakika girme iznimiz vardı, beni gece yarısı bile alırlardı. Çapa'da okurken de, yoğun bakımdaki başka hastaların yanına çok girdim. Onların bilinciyle iletişime geçebiliyordum. Bunu çok fazla söylemek istemiyorum çünkü her yerden yoğun bakıma çağırıyorlar bu sefer de. (Bu detayı ısrar üzerine söylediğini belirtmeliyim)
- Bu mucizevi bir şey olmalı...
- Aslında değil, çok mantıklı bir açıklaması var bunların: İnsanlar beş duyu ötesindeki algılamaların hepsine sahip, sadece biz bunu yok sayıyoruz. Bir anne ya da baba çocuğunu nasıl hissederse, benim de babamla çok özel bir ilişkim var. Yani o benim en büyük ilacımdır, ben onun en büyük ilacıyım...
- Babanız iyileşti mi sonra?
- Babam iyileşti ama bu sadece benimle alakalı bir şey değil. Babamın iyileşmesi babamın seçimiydi! 40'tan fazla kırığı vardı, çok uzun bir fizik tedavi dönemi geçirdi ama hırs yaptı; uğraştı, tekrar ayağa kalktı.
- Sizi babanızın yanına yoğun bakıma sokan doktorlar size uzaylı gibi bakmıyor muydu peki?
- Doktorlar bunun olabileceğini söylüyor. Hatta birçok doktor, 'Ne olduğunu bilmiyoruz ama inanmanın birçoğuna inanırız' diyorlardı. Bunlar artık kabul edilen şeyler; doktorlar, 'Hasta mutlaka duyar; konuşun onunla, dokunun' diyor zaten... Eskiden dokundurtmazlardı hastaya, steril olsun diye. Şimdi eldiven bile taktırmıyorlar, çıplak dokunmanın iyi geldiğine inanıyorlar.
- İşi ne zaman profesyonelliğe döktünüz, 'ben oldum' dediniz?
- Çapa'da okuduğum ilk iki sene küçük seminerler vermeye başladım. İnsan sağlığına nasıl daha bütüncül bakılır, nasıl koruyucu hekimlik yapılabilir, kendi kendimizin doktoru nasıl olabiliriz... Bu konularda kişisel eğitimler vermeye başladım, giderek talep arttı. Derken Türkiye'de yaşayan bir misyoner buldu beni, hastaydı. Onunla bireysel tedavilere başladık ve iyileşti. Sonra o gitti üç kişiye daha söyledi, onlar da başkalarına...
- Hastalığı neydi?
- Kanser!
İLAÇLA İYİLEŞMEK Mİ DOĞAL YANİ?
- Çok merak ettim; bir kanser hastasını ne yaparak, ne uygulayarak iyileştiriyorsunuz?
- Daha önce de söyledim; o kanser hastasının iyileşme süreci sadece benimle değil, kendisiyle de alakalı. Ama bariz bir gerçek var; kanserde plasebo etkisinin (farmakolojik olarak etkisiz, fakat telkine dayalı bir tür ilaç) ve motivasyonun kanserin seyrini değiştirdiğini gösteren araştırmalar yapılıyor; bizim de yaptığımız bu aslında. O iyileştirdiğim insanın çok büyük bir travması vardı, atlatamıyordu. Anlayışını geliştirerek, bakış açısını değiştirerek bambaşka bir insan haline getirdik onu. Bu da bedenin iyileştirici mekanizmalarını tetikledi ve kanserle savaşında onu çok fazla destekledi; hepsi bu.
- İnanmak, bedeni bütün olarak görmek, zihni de tedavi sürecine katmak... Bunların hepsini anlıyorum, elbette yanlış değil ama merak ediyorum hâlâ: Bu yollarla bir kanser hastası nasıl iyileşebilir?
- Bir gün hocalarımdan biri geldi bana ve 'Metin sen neler yapıyorsun, herkes seni konuşuyor, doğaüstü güçlerin varmış,' dedi. Ben de ona 'Sayın hocam, insan bedeninin kendi kendini iyileştirmesi doğaüstü de, ilaçla iyileşmesi mi doğal?' dedim, 'Haklısın,' dedi dönüp gitti. Yani öyle bir noktaya geldik ki; ilaç olabilir, makine olabilir, ışın olabilir biz sadece dışarıdan müdahalelerle iyileştiğimizi düşünüyoruz artık. Ama unutuyoruz; insan bedeninin bağışıklık sistemi bugün modern tıbbın geldiği noktanın çok ötesinde. Parmağınızı kestiğiniz zaman elinizle tutarsınız, suya koyarsınız, iyileşir. İnsan bedeni zaten sürekli olarak iyileşmeyi hedefler, dengeyi hedefler.
- Alternatif tıp mı, tamamlayıcı tıp mı? Ne deniliyor sizin yaptığınız işe tam olarak?
- Alternatif dediğimiz şey, kelime anlamıyla 'biri olmazsa diğeri' demek... Yani modern tıbbın sonuç vermediği şeylerde alternatif tıbba başvuruluyor bir umutla. Biz ise tedaviyi tamamlamak, tedavi başarılarının yüzdelerini artırmak için uğraşıyoruz. Bu da tamamlayıcı tıp demek ya da bütüncül tıp. 'Modern tıbbı çıkarın beni koyun' gibi bir durum yok bizde.
İŞTE BENİM FARKIM
"Hayatımda hastalık nedir çok gördüm, yokluk nedir çok gördüm. Ben işyerimi kurduktan 15 gün sonra babamın şirketi battı ve ben bir anda çok ciddi bir borcun altında kaldım. Bütün dünya devleri yıkılıyordu ben şirketimi kurduğumda, kriz başlamıştı. Ortağımla yolları ayırmak durumunda kaldım, dımdızlak ortada kaldım. Şimdi bana gelip 'Metin Bey düşünce gücüyle şunu yapıyormuşsunuz, bunu yapıyormuşsunuz' diyorlar. 'Bırakın' diyorum; 'Metin eğleniyor, Metin gülüyor, alacaksanız bunu örnek alın...' Yani ben hayatta birçok istediğimi gerçekleştirdim, benim farkım bu."
SUFİZMLE DE İLGİLENDİM
- 'Musevi bir aileden gelen, Mısır teknikleri kullanırken tespih çeken, Kabala teknikleri kullanırken tasavvuf müziği dinleyen, fizik tedavi eğitimi alan insan.' Bütün bunlar siz misiniz?
- Çok uzun süre farklı teknikler öğrendim ve çok ciddi zamanlar harcadım bunlar için. Şu anda mutlu olmaya, mesleğimle ilgili kendimi geliştirmeye zaman harcıyorum.
- Siz kendinize ne denilmesini istiyorsunuz peki?
- Aslında yeniçağ dervişi derim kendime. Derviş kendini arayan, Allah'ı arayan demek. Ben Sufizmle çok fazla ilgilendim. Sufizmle ilgili bir filmde derviş rolünde bile oynadım, ödül aldım. Yani bütün o izoterik, dini öğretilerden bir şeyler almaya çalıştım. O nedenle iş sadece enerji değil, onun derininde çok büyük bir anlayış olması gerek. Yüzde 100 oldum demiyorum, bu yolda yürüyorum daha.
- Çapa'ya devam ediyor musunuz?
- Ben 2007'de mezun oldum. Orada doktora derslerine katıldım, kendi hocalarımla da bu bilgileri paylaştım. Benim adıma çok büyük bir olay bu. Açık konuşayım, bu yaşta böyle bir şey yapan kimseyi duymadım ben!

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.