Son Güncelleme: Pazartesi 17.10.2011
Kürt milliyetçi hareketi ve negatif siyaset
Kürt milliyetçi hareketi, şiddet yerine siyaseti ikame edebilirse bunun sonraki adımı, Kürt sorununun çözümünü içerecek "müsbet siyaset"tir
BDP'nin demokratik siyaset açısından ana açmazı ise Kürt halkını PKK ile özdeşleyerek, kendisine şiddetin temsilini şiar edinmesidir. Demokrasi içinde çözüm, hangi gerekçeye dayanırsa dayansın, kurşunların yerine oy sandığını benimsemeyi gerektirir. Evet, demokratik çözüm, asgari düzeyde, "kafaları kırmak yerine saymayı" kabullenmeyi gerektirir. Hiçbir baskı şiddeti meşru kılmaz. 12 Eylül rejiminin uygulamaları, Diyarbakır Cezaevindeki işkenceler, PKK şiddetine objektif taban sağlamıştır. Bu durum PKK şiddetini "açıklanabilir" hale getiren bir unsurdur; ancak hiçbir zaman bu şiddeti meşru kılmaz. Kanı kanla yıkamak kabileci toplum geleneğidir. Mecelle'nin ünlü kuralı, aynı zamanda bir evrensel hukuk ilkesidir: "Vusüle ermek usul iledir." Haklı olmak yetmez, haklı kalabilmek gerekir.
Barış, demokrasi ve adalet için yola çıkanlar, bu ilkeleri çiğneme ayrıcalığına sahip değildir. PKK'yı sebep değil sonuç olarak görenler, haklı olmakla haklı kalmak arasındaki zorunlu bağı kopararak moral açıdan aynı zemini paylaşıyorlar. Barış da, adalet de, hürriyet de namlunun ucunda değil, ahlaki referanslarını yitirmeyen ve şiddeti bir araç olarak reddeden eylemlilikte aranabilir. İrlanda Kurtuluş Ordusu, siyasi kanadı Sin Fein'e tabi olduğu için İrlanda'da barış mümkün olabildi. Yine de daha marjinal bir kesim, bunu reddederek silahlı mücadeleyi sürdürmek için "Gerçek IRA"yı kurdu. PKK-BDP ilişkisinde ise BDP'nin PKK liderliği tarafından kontrol edildiği, PKK'ya sadakatin kutsandığı, tek taraflı edilgen bir ilişki biçimi varlığını sürdürüyor. Bu da BDP'nin demokratik siyasetin kendinden iradeli bir aktörü haline gelmesini engelliyor. Oysa, siyasi aktörlerin belirleyici olduğu bir hareketin zaman içinde, şiddetin temsiline dayalı bir siyaset yerine demokrasiyi gerçekten benimseyecek bir irade ortaya koyması mümkündür. Geniş toplumun ve diğer siyasi aktörlerin de, bu sürece katkıda bulunması, demokratik siyasetin konsolidasyonu açısından büyük önem taşımaktadır. 1919'da Amritsar'da, İngilizler büyük bir katliam gerçekleştirmiş ve 400 civarında masum insanı katletmişti. Hintliler İngiliz şiddetine Gandhi'nin sivil itaatsizliğiyle cevap vermiş ve sonunda İngilizleri bile yaptıklarından utanır hale getirmişlerdi. İngilizlerin insanlık dışı tüm provokasyonlarına rağmen, Gandhi şiddete başvurmadı ve kazandı. Kürt milliyetçi hareketi şiddet ve yoksulluk içinde toplumsallaştığı için, ne yazık ki "sivil itaatsizliği" bile beceremiyor; şiddete bulaşmadan duramıyor. Yine de bu süreç, demokratik sabırla meyvelerini verecektir. Gandhi'nin sivil itaatsizlik yaklaşımı, Türkiye topraklarında Said Nursi'nin "müsbet hareket" yaklaşımıyla dönüşerek vücut buldu. Kürt milliyetçi hareketi de, şiddet yerine siyaseti ikame edebilirse, demokratik çözüm için ihtiyaç duyduğu moral temeli de bulabilecektir. Bunun sonraki adımı, Kürt sorununun çözümünü içerecek "müsbet siyaset"tir. İstikameti olanlar reaktif değil, proaktif olanlardır.
EN SON HABERLER
- 1 Ermeni tasarısı ve Senatonun Türkiye politikasına yaklaşımı
- 2 Muhabbetin tatlısı ikramın sağlıklısı!
- 3 Neden Erdoğan? Neden AK Parti?
- 4 Cumhurbaşkanı adaylarının siyasal iletişim stratejileri
- 5 İpek Coşkun: Türkiye Suriyelilerin vatandaşlığına hazır mı?
- 6 Tek başına iktidar mı koalisyon mu?
- 7 Rusya'nın Suriye hamlesinin anlamı
- 8 Seçim ne kadar güvenli?
- 9 Erdoğan'ın Rusya Ziyareti ve Türkiye-Rusya İlişkileri
- 10 Avrupa'nın ve Körfez ülkelerinin mülteci politikası nasıl şekilleniyor?