Cumartesi 05.09.2015

İnsanlık kıyıya vurdu

Avrupa'ya geçmek isterken Akdeniz'de boğulan Suriyeli çocuğun fotoğrafları mülteci konusunun güçlü bir şekilde gündeme gelmesine neden oldu. SABAH Perspektif yazarları mülteciler konusunu farklı yönleriyle değerlendirdi

YAVUZ GÜÇTÜRK / SETA

Avrupa'nın kıyıya vuran değerleri

Avrupa 1992 Bosna Savaşı'ndan bu yana en büyük mülteci krizi ile karşı karşıya. 2. Dünya Savaşı'ndan sonraki en yüksek mülteci sayısına 2014'ün başında ulaşılmış olmasına rağmen AB liderleri için Kuzey Afrika ve Orta Doğu'da büyüyen mülteci krizi dünyanın herhangi bir yerindeki uzaktan izlenen diğer gelişmelerden farksız bir konu idi. BM ve insan hakları örgütleri tarafından sürekli dile getirilmekte olan mülteci akını Suriye'deki iç savaşın yakın bir zamanda sonlanmasına yönelik umutların azalmasıyla son aylarda AB'ye doğru yoğunlaştı. Nisan 2015'te İtalya'ya ulaşmaya çalışan bir teknede 800 kişinin ölümü sonrasında ise mülteci krizi Avrupa'da da gündemin ilk sırasına yerleşti. Nisan 2015'ten itibaren Avrupa kamuoyunda geniş bir biçimde tartışılmaya başlanan AB'nin göç politikaları, ailesi ile birlikte Yunanistan'a geçmek isterken boğularak yaşamını yitiren ve cansız bedeni Bodrum kıyısında bulunan 3 yaşındaki Aylan isimli Suriyeli çocuğun fotoğraflarının medyaya yansımasıyla zirve noktasına ulaştı.
Mültecilerin Avrupa yolunda 2015 yılı içerisinde kitlesel ölümleri sonrası bir araya gelen AB liderleri ise bu konuda şimdiye dek etkili kararlar alabilmiş değil. AB karasuları ve kara sınırlarını korumak için yürüttüğü operasyonların bütçesini arttırmak ve insan kaçakçıları ile mücadeleyi sürdürmek gibi güvenlik tedbirlerini artırırken, mülteci yükünün paylaşılmasını öngören kota uygulaması getirilmesi ve mültecilerin yasal yollardan AB'ye ulaşmaları için vize kolaylığı sağlanması gibi konularda ortak karar alamadı. AB liderleri yaşanan krizin siyasi bir kriz olduğunu,

AB'nin mültecilerin statüsünü düzenleyen Dublin Düzenlemesi'nin yeniden gözden geçirmesi gerektiğini, bazı siyasetçilerin önerdiği gibi sınır kontrollerini artırmanın hiçbir faydasının olmadığını, mülteci yükünü sadece İtalya, Yunanistan, Almanya ve İsveç gibi ülkelerin üstlenmesinin AB'nin birlik değerine aykırı olduğunu artık AB hükümetleri görmeli. Bununla birlikte Macaristan Başbakanı gibi siyasi liderler kafalarını kuma gömerek gerçekten uzaklaşabileceklerini sanıyorlar. Mülteci akınının kıtanın "Hıristiyan kökenlerini tehdit" ettiğini savunan Macar Başbakan Victor Orban daha da ileri giderek "Avrupa'nın bir mülteci krizi olmadığını, mülteciler Almanya'ya gitmek istedikleri için Almanya'nın bir mülteci sorunu olduğunu" açıkladı. Trajik olan şu ki Orban gibi siyasetçiler azınlıkta değil. Bilakis Avrupa'da yabancı düşmanlığı ve İslamofobi üzerinden güç devşiren partiler giderek destek kazanıyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.