Ramazan hep aynı değişen bizleriz

Hani her Ramazan geldiğinde hayıflanırız ya, “Nerede o eski Ramazanlar” diye. Aslında Ramazan her yıl aynı ancak bizler günbegün değişiyor, Ramazan ayının ruhunu, maneviyatı Kendisi için kaynatıp evde tükettiği ilikli hissedemiyoruz ve eskiye özlem duyuyoruz. Bunun en güzel tahlilini Ahmet Haşim yapmıştı
BU SAAT HATIRALARIN KUTSİ SAATİYDİ
Ahmet Haşim, yabancı saati alışkanlığından evvel bu iklimde, iki ucu gecelerin karanlığıyla simsiyah olan büyük bir canavar halinde, bir gece yarısından diğer bir gece yarısına kadar uzanan yirmi dört saatlik "günün bilinmediğini söyler ve devam eder: "Işıkta başlayıp ışıkta biten, on iki saatlik, kısa, hafif, yaşanması kolay bir günümüz vardı. Müslümanın mesut olduğu günler, işte bu günlerdi; şerefli günlerin vakalarını bu saatlerle ölçtüler. Gerçi, astronomi hesaplarına göre bu "saat" iptidaî ve hatalı bir saatti. Fakat bu saat, hâtıraların kutsî saatiydi.

SAADETİ AZ, MEŞAKKATİ ÇOK YENİ BİR GÜN
Alafranga saatin âdetlerimiz ve işlerimizde kabulü ve alaturka saatin geri safa düşüp camilere, türbelere ve muvakkithanelere bırakılmış battal bir "eski saat" haline gelişi, hayata bakış tarzımız üzerinde korkunç bir tesire sahip olmamış değildir. Giden saatler babalarımızın öldüğü, annelerimizin evlendiği, bizim doğduğumuz, kervanların hareket ettiği ve orduların düşman şehirlerine girdiği saatlerdi. Bunlar, hayatı etrafımızda serbest bırakan geniş, kayıtsız dostlardı. Gelen yabancılar ise hayatımızı bozup onu meçhul bir düstura göre yeniden tanzim ettiler ve ruhlarımız için onu tanınmaz bir hale getirdiler. Yeni ölçü bir zelzele gibi, zaman manzaralarını etrafımızda altüst ederek, eski "gün"ün bütün setlerini harap etti ve geceyi gündüze katarak saadeti az, meşakkati çok, uzun, bulanık renkte bir yeni "gün" meydana getirdi. Bu, Müslümanın eski mesut günü değil, sarhoşları, evsizleri, hırsızları ve katilleri çok ve yeraltında mümkün olduğu kadar fazla çalıştırılacak köleleri sayısız olan büyük medeniyetlerin acı ve sonu gelmez günüydü."
MÜSLÜMAN İÇİN FECİR ÜMİDİN BAŞLANGICIDIR
Yirmi dört saatlik yabancı gün'ün getirdiği geçim şeklinin de bizi fecir âleminden uzak bıraktığını dile getiren Haşim, "Başka memleketlerde fecri yalnız kırdan şehre sebze ve meyve getirenlerin ahmak gözleriyle, ıstırap çekenlerin şişkin kapaklar içinden bakan kırmızı ve perişan gözleri tanır. Bu zavallılar için fecrin parıltıları, yeniden boyuna geçirilecek olan hayat ipinin kanlı ilmeğini aydınlatan bir ışıktır. Hâlbuki fecir saati, Müslüman için rüyasız bir uykunun sonu ve yıkanma, ibadet, neşe ve ümidin başlangıcıdır. Şimdi heyhat, eski "saat"le beraber akşam da, fecir de bitti. Birçoklarımız için fecir, artık gecedir. Artık geç uyanıyoruz. Çünkü hayatımıza sokulan yeni ve fena günün eşiğinde çömelmiş, kin, arzu, hırs ve haset sürülerinin bizi ateş saçan gözlerle beklediğini biliyoruz.
SAAT BAŞKA BİR ÂLEMİN VAKTINI GÖSTERİYOR
Artık fecri yalnız kümeslerimizdeki dargın ve mağrur horozlara bıraktık. Şimdi Müslüman evindeki saat, başka bir âlemin vakitlerini gösterir gibi, bizim için gece olan saatleri gündüz ve gündüz olan saatleri gece renginde gösteriyor. Çölde yolunu şaşıranlar gibi biz şimdi zaman içinde kaybolmuş kimseleriz.
EN SON HABERLER
- 1 Bayramlaşmak ruh sağlığına iyi geliyor
- 2 Burma tatlısı tarifi: Ramazan Bayramı'nın vazgeçilmezi olacak!
- 3 Ramazanın neşesi dünyanın her köşesinde! Özbekler "ağız açar" sofralarında buluşuyor
- 4 İftar sofralarında Bursa rüzgarı! Osmanlı'dan günümüze 3 lezzet...
- 5 Egzersiz için en ideal zaman! Ramazanda metabolizmanızı hızlandırın...
- 6 Tarihi camilerde itikaf huzuru
- 7 Asırlık gelenek teknolojiyle buluştu
- 8 Ramazanın ikinci yarısında mahyalar 'Aile Yılı' için yanıyor!
- 9 Ramazanda bu hata sağlığınızı tehdit ediyor!
- 10 Uzmanlar açıkladı: Tiroit hastaları oruç tutabilir mi?