Şeytan, intikam için açığımızı kolluyor
Şeytanla insan arasındaki savaş Hz. Adem'den bu yana sürüyor. Ümidini hiç kaybetmeyen şeytan, bizi günaha sokmak için sürekli bir açığımızı arıyor
'SÜREKLİ AÇIĞIMIZI ARIYOR
Bütün bunlar mümkündür. Ancak anlaşılan o ki; şeytanların zincirlere, bukağılara vurulmaları sembolik manada ifade ediliyor, gerçek anlamının yanında. Sanki şöyle söyleniyor; ramazan gelince şeytanların insanlarla oynaştıkları etki alanı daraltılır. Sen ramazanda şeytanın üstüne gitmezsen, yani günahı tetiklemezsen günah senin üzerine gelmez. Günah işleyen insan, sanki şeytanın zincirlerini çözüp onu serbest bırakan bir arkadaşı gibidir. Hz Âdem'den bu yana biz şeytana diş bilemişiz. Şeytanla aramızda eski ama eskimeyen bir savaş var. O, dedemiz Âdem(a.s) ve annemiz Havva'yı (a.s) kandırdığı için onu sevmedik ve ondan uzak durduk. Ona karşı tetikte bekledik. Ondan her türlü zarar gelebilir diye. O da bize karşı hınç besliyor, intikam duygusuyla açığımızı kolluyor. Zira o Hz. Âdem'e kıskançlığından dolayı küfre girerek kovuldu. Çünkü Rabbin emrini tartıştı ve ebediyen rahmetten uzaklaştırıldı. Hz Âdem tevbesiyle yeniden "kemal" noktasına ulaştı. İşte şeytan bu eski hesabı hiç unutmadı. Kendinden türeyen zürriyetine de bunu anlattı ve öğretti. Dünya da şeytanla insan arasındaki bu mücadele sekarat (koma) haline kadar devam eder. Şeytan hiç ümidini kaybetmez, sürekli olarak açık arar. Bulduğu gedikten damarlarımızdaki kan gibi içimize sızar. Mahşer âleminde de şeytanla bir randevumuz olacak. Günahkâr ve isyankâr insanlar mahşerde günahını yükleyecek bir kurban a r a r - k e n , şeytanın peşine takılacaklar. "Sen bizi saptırdın" diyecekler. Herkes kendi şeytanının peşine takılacak. Çünkü herkesin bir şeytanı var. Ama ne kadar gariptir ki şeytan günahkâr insanoğlunu, dünyada aralarından su sızmayan eski dostunu orada hiç tanımayacak. Takva sahipleri hariç, her dostun her dosta düşman olduğu o çetin günde şeytan insandan kaçacak ve şöyle diyecek: "Benim peşimi bırak, ben seni kendi yoluma zorlamadım ki! Seni zorlama şansım yoktu ki! Ben sana gel dedim, sen benim peşime takıldın, sen oltama takıldın. Hadi bırak benim yakamı! Günahını bana yükleme. Senin günahlarından ve şerrinden Allah'a sığınırım." Şeytan dünyadayken aynı sofrayı, aynı yatağı, aynı suyu, aynı uykuyu, aynı havayı teneffüs ettiği günahkâr, isyankâr veya inkârcı arkadaşına böyle diyecek. O gün kimse Allah'la hasım olmak istemez. Kim Allah'a hasım olabilir ki! İnsanoğlundan başka kim bu akılsızca tercihi yapabilir ki! Şeytana kızmayın, kendinize kızın. Günahı şeytanın sırtına yıkmayın, kendinizi yoklayın. Şeytan gelir misin dedi, siz koşarak gittiniz. Şeytan yoruldu, siz yorulmadınız. Şeytan bıktı, siz bıkmadınız. Şeytan sizi baştan çıkardıktan sonra, nefsini tatmin etmiş olacak ki, "Daha yeter bu insana yapacağımı yaptım" dedi. Ama siz bir tiryaki gibi onu bir türlü bırakmadınız. Aslında şeytan görevlidir, şerri temsil eden bir memurdur. Melekler rahmeti, o ise şerri temsil eder. Onun görevidir sizinle uğraşmak, o görevini yapıyor. Siz de görevinizi, Rabbinize karşı sözünüzü tutsanız problem kalmaz ki!