Salı 26.05.2015 00:00
Son Güncelleme: Salı 26.05.2015 11:50

Kadınların korkulu rüyası: Kasık varisi

Hanımlar dikkat! Kasık ağrısı sık görülen bir durumdur ve kadınların % 30'dan fazlası yaşamlarının bir döneminde, karnın alt kısmında ağrıdan şikayetçidir.

Kasık ağrısı tıpta pelvik konjesyon sendromu olarak bilinen ve karında, leğen kemiği içindeki iç organların özellikle kadınlık organlarının çevresinde, kasıkta ve apış arasında varisler ve kanın göllenmesi ile karakterize bir durumdur. Prof. Dr. Cüneyt Köksoy, varislerin gebelikte geliştiğini ve zamanla ilerleyip, bacak iç ve arka yüzünde varislerin yoğun olarak gelişebildiğini belirtti.. Bu durum ayrıca kasıklarda ve karın alt bölümlerinde ağrı, baskı ve ağırlık hissi ile beraberdir. Bu durumun nedeni tam olarak bilinmemektedir.
Varisler Nasıl Gelişir?
Prof. Dr. Cüneyt Köksoy, Pelvik venöz konjesyon genelde 20-45 yaş arasında ve birden fazla gebelik geçirmiş bayanlarda olmaktadır şeklinde açıklama yaptı.
''Toplardamarların normal işleyişi içinde, kan yalnızca tek bir yönde akar ve tek yöne açılan kapakçıklar sayesinde geriye doğru akım önlenmiş olur. Toplardamarlardaki kapakçıklar bozulduğunda kan ters yönde akıp, leğen kemiği içindeki iç organların çevresindeki damarlarda kanın birikmesine, basıncın artıp damarların genişlemesine ve varis oluşumuna neden olur. Damarlardaki kanın birikmesi ile damarların boyutları büyüdükçe yanlarında eşlik eden sinirlerde baskıya neden olup ağrı ile sonuçlanır. Genelde hastaların önemli bir bölümünde sol böbrek toplardamarına dökülen sol yumurtalık toplardamarındaki kapak yetmezliğine bağlı kaçak (ters akım) sonucu rahim ve çevresinde toplardamar kanının göllenmesi şeklinde olmaktadır. ''
Bu durumun bacaklardaki varislerle olan ilişkisi nedir?
Pelvik venöz konjesyon sendromunun bacaklardaki varislere çok benzediğini vurgulayan Prof. Dr. Cüneyt Köksoy, her iki hastalıkta da toplardamarlar ve kapaklarında bozulma olduğunu belirtti.Normalde kanın geri kaçmasını engelleyen toplardamar kapakları bozulmuş ve kan giderek şişen toplardamarlarda birikmektedir. Zamanla toplardamarlardan oluşan varisler rahim ve vajinanın çevresinde oluşur. Bu hastalarda bacaklarda da varisler olur ancak bu varisler diğer varislerden farklı olarak genelde bacağın iç yüzünde, kalçada ve arkada yer alan daha küçük ama çok daha kıvrıntılı varisler şeklindedir. Bazen klasik varisler gibi tedavi edilmeye çalışılması çok dah kötü sonuçlanabilir.
En yaygın şikayet nedir?
Ağrı ve varis en sık rastlanan şikayetlerdir diyen Prof. Dr. Cüneyt Köksoy, karın ağrısının künt özellikte olduğunu, belirli bir ritminin olmadığını vurguladı. Zamanla artabileceğinden bahseden KÖKSOY, genelde adet öncesinde, günün sonunda ve özellikle uzun süre ayakta kalındığında ya da yorgunluk sonucunda ortaya çıktığını belirtti. Cinsel ilişki sırasında ve sonrasında da ağrı olabilir. Ağrı hastanın kişilik ve sosyal ilişkilerini etkileyebilecek boyutlarda olabilir. Gebeliğin ileri dönemlerinde ortaya çıkar.
Diğer belirtiler nelerdir ?
Prof. Dr. Cüneyt Köksoy, diğer belirtilerin, ağrı gibi uzun süre ayakta kalındığında günün sonunda ya da cinsel ilişki sonrasında belirgin hale geldiğini anlattı.
• Dış genital bölge çevresinde şişlik
• Dış genital bölge, kalça, apış arası ve bacaklarda varisler
• Anormal adet kanaması
• Karın alt bölgelerine dokunulduğunda ağrı
• Cinsel ilişki sırasında ağrı
• Ağrılı adet
• Sırt ağrıları
• Vajinal akıntı
• Depresyon hissi
Pelvik konjesyon ile karışabilecek olan diğer hastalıklar nelerdir?
Dış genital bölgede varisleri görmek dışında pelvik venöz konjesyon belirtileri bir çok hastalıkta görülebilecek türden belirtiler olduğu için kolay kolay akla gelmeyebilir. Benzer belirtilerin olabileceği başlıca hastalıklar kadın hastalıkları olup bunlar arasında endometriyozis,fibroid ve rahim sarkması (prolapsus) yer alır.
Niçin teşhis zordur?
Prof. Dr. Cüneyt Köksoy, hastalardaki belirtilerin çok çeşitli olması nedeni ile hastalarda doğru tanıya gitmenin zor olduğunu dile getiriyor. Belirli bir hastalığa yönelik olmayan yaygın ve şiddeti zaman içinde değişebilen belirtiler nedeni ile rahatlıkla gözden kaçar ve geç teşhis edilir. Bu hastaların çoğu varis nedeni ile klasik tedavileri görmüş kişilerdir.
Tedavi?
Günümüzde ameliyat pelvik konjesyon sendromunun tedavisinde ilk tercih edilmesi gereken tedavi değildir. Ameliyat diğer bütün tedavi yöntemleri başarısız olduğunda kullanılacak olan tedavidir. Ameliyat ile dış gential bölgedeki varisler küçük kesiler yapılarak çıkartılır ve karın içinde toplardamarlara baskı yapan etkenler düzeltilir. Rahim ve çevresindeki bütün varisli damarlar çıkartılsa bile tam olarak rahatlama olmayabilir.
Embolizasyon (tıkama) nedir?
Son 10 yıldır anjiografik yöntemlerdeki gelişmeler sayesinde pelvik konjesyon sendromunun tedavisinde yeni tedavi yöntemleri gündeme gelmiştir. Temel olarak rahim, iç organlar ve dış genital organlar çevresinde bulunan ve şikayete neden olan genişlemiş varisli damarların kaynaklandığı damarın tıkanması yada kapatılması işlemine embolizasyon denilmektedir. Söz konusu damar kapatıldığında varisli damarları besleyen etken ortadan kalkmış olacağı için varisler kontrol altına alınabilir.. Embolizasyon anjiografi şeklinde kasıktan tercihen lokal anestezi altında damara girilmesi, kateterlerle varislerin kaynağı olan damara ulaşılması ve anjiografi çekildikten sonra damarın içerisine tıkaç adı verilen cisim yada sıvının yerleştirilmesi şeklinde gerçekleştirilir. Yerleştirilen tıkaç içinde bulunduğu damarda pıhtı oluşturarak, damarın tıkanmasına yol açar. Bu şekilde damarda kaçak durur. İşlem ortalama 1 saat sürer ve bir gece hastanede kalmayı gerektirebilir. Bazen işlem birkaç kez tekrarlanabilir. Embolizasyonu takiben kaybolmayan dış genital bölge varislerine çoğu kez köpük yada klasik skleroterapi yapılır. Embolizasyonu takiben kasık ve bacaklardaki varislerin çıkartılması yada iğne tedavisi ile ortadan kaldırılması gereklidir
Embolizasyonun ameliyata göre avantajları nelerdir?
• Daha hafif bir işlemdir: Kesi gerektirmeyen ve cerrahide olabilecek yan etkilerin oluşmayacağı hasta tarafından daha rahat kaldırılabilen bir girişimdir.
• Anestezi: Genel anestezi gerekmez.
• Şikayetlerde düzelme: Ameliyata göre embolizasyon daha başarılıdır. Hastaların çoğunda şikayetlerde kalıcı rahatlama olur.
Embolizasyonun riskleri nelerdir?
• Damar yaralanması: Kasıkta iğnenin girildiği damarlarda ve kateterin ilerletildiği damarlarda yaralanma sonucu kanama, pıhtı ve kasıkta pıhtı oluşumu olabilir. Ancak bu yanetkiler çok nadirdir.
• Allerji: Anjioda kullanılan ilaca bağlı alerjik rekasiyonlar görülebilir. Ancak bütün işlemler ameliyathane ve uzman doktorların varlığında yapıldığı için bu tür risklere hızlı ve etkin müdahale yapılabilir.
• Başarısız girişimler: Bazen başarılı embolizasyona rağmen hastanın şikayetleri gerilemeyebilir.
• Radyasyon: Embolizasyon işlemi anjio şeklinde yapıldığı için radyasyon riski bulundurur ve gebelerde kullanılamaz.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.