Son Güncelleme: Pazartesi 30.10.2017
Parkinson gençleri de tehdit ediyor
Genellikle yaşlılık hastalığı olan bilinen Parkinson, 20-40 yaş arasında da görülebiliyor. Hastaların yüzde 10’unda bulgular 40 yaş öncesinde başlıyor
Parkinson, genellikle 50-60 yaşları arasında başlayan, sinsi ve ilerleyici seyir gösteren kronik bir hastalıktır. Erkeklerde, kadınlara göre daha fazla görülür. 65 yaş üzeri toplumda görülme sıklığı yüzde 1 civarındadır. Hastalık, beyinde dopamin denen bir maddeyi üreten hücrelerin yavaş yavaş yok olması ve sonuçta üretilen dopaminin azalmasından kaynaklanır. Dopamin, temel olarak hareketlerimizi kolay ve etkili bir şekilde yapmamızı sağlayan bir maddedir; eksikliğinde hareket sisteminde çeşitli bozukluklar görülür.
Evet, gençlerde de görülebiliyor. Hastaların yüzde 10 kadarında hastalık bulguları 40 yaş öncesinde başlıyor. Her ne kadar yaşlılık hastalığı olarak bilinse de, 20-40 yaş arasında da görülebilir ve bu durum da genç başlangıçlı Parkinson hastalığı olarak adlandırılır.
HAREKETLER YAVAŞLAR
Toplumda 65 yaş üstü bireylerin yüzde 1'ini etkiler. Ülkemizde 150 bin civarında Parkinson hastası mevcut.
Hastalık, çoğunlukla bedenin bir tarafında başlayıp yıllar içerisinde diğer tarafa geçer. İstirahatte olan titreme, çoğunlukla en sık karşılaşılan motor belirtidir. Çoğunlukla parmaklardan başlar ve zamanla tüm uzva yayılabilir. Hastalık; hareketlerde yavaşlama, adım aralığında küçülme, dönüşlerde zorlanma, ardı sıra yapılan hareketlerin hızında küçülme ile kendini gösterir. Bazen o kadar ileri boyutlara varabilir ki, hasta oturduğu yerden kalkmak veya yürümeye başlamakta ciddi zorluklar yaşayabilir. Mimiklerde ve göz kırpma frekansında azalma da oldukça tipiktir. Hastalarda denge bozukluğu görülür. Ana belirtiler dışında, ilerleyen dönemlerde bunama ile sonuçlanabilen zihinsel bozukluklar, uyku bozuklukları, kas katılıklarından kaynaklanan iskelet deformiteleri, tansiyon dengesizlikleri, aşırı terleme, ellerde, ayaklarda üşüme veya yanmalar ve daha birçok bulgu tabloya eşlik edebilir. Bunların dışında koku alma problemleri, mimiklerde azalma veya kayıp, konuşmanın bozulması, yazı karakterinin değişmesi, kabızlık, uyku problemleri gibi sorunlar da günlük yaşantıda belirgin problem oluşturmadığı için sorgulanmadıkça pek belirtilmeyen ancak çok sık görülen belirtilerdendir.
Hareket sistemini etkileyen bir hastalık olduğu için; hastalar en çok hareketlerde yavaşlama, istemsiz hareketler, kaslarda katılık ve denge bozuklukları gibi ana şikayetler nedeniyle hekime başvuruyor.
İLAÇLAR KESİLEBİLİR
Parkinson hastalığının tedavisi, beyinde eksik üretilen dopaminin yerine konması veya dopamin gibi davranan ajanların verilmesi temeline dayanır. Hastalığın ilk yıllarında ilaçlar, semptomları baskılama konusunda oldukça başarılıdır. Fakat zaman geçtikçe hastalığın da ilerlemesi ile kullanılan ilaçlardan elde edilen fayda yetersiz hale gelebilir. Bu durumda beyin pili uygulaması gündeme gelir.
Parkinsonun, beynin hareket merkezinin uyarılma fazlalığı veya eksikliğinden kaynaklandığı biliniyor. Beyin pili tekniğinin, bu hatalı uyarımı düzenleyerek etki gösterdiği düşünülüyor. Hastaların büyük çoğunluğunda kullanılan ilaç dozunda azalma, küçük bir bölümünde ise ilaç kullanımını kesmeye olanak sağlar.
Hastaları poliklinik takibe alarak hastalık özelliklerini, ilaçlardan yararlanımı, ilaç yan etkilerini gözlemliyoruz. Uygun bulunan vakalar; nöroloji, beyin cerrahisi, psikiyatri ve fizik tedavi hekimleri tarafından oluşan bir heyette değerlendiriliyor.
Sorunu olmayan hastalar operasyondan bir gün sonra taburcu edilir. Pil ayarları, ameliyattan sonraki birinci haftada yapılır. Hasta, takip eden haftalarda düzenli kontrole çağrılır.
PARKİNSON HASTALIĞININ SEBEBİ NEDİR?
Bugün için kesin olarak hastalığın neye bağlı olduğunu bilmiyoruz. Çevresel faktörlerin ve bazı toksinlere maruz kalmanın etkisi, yapılan çalışmalarla gösterilmiştir. Ayrıca hastaların yüzde 5'inde de ailede Parkinson hastalığı hikayesi vardır. Bu bilgiler ışığında, genetik zeminde çevresel faktörlerin etkisi ile ortaya çıkan bir hastalık olarak kabul ediliyor.
HASTA NASIL HAZIRLANIR?
Heyet tarafından operasyon kararı verilen hastaların, planlanan tarihe bir-iki hafta kala ilaç dozları yavaşça azaltılmaya çalışılır. Operasyondan bir gün önce hasta yatırılır. Anesteziyoloji hekimi tarafından hastanın operasyona engel bir durumu olup olmadığı değerlendirilir. Daha sonra hedeflenen bölgelerin ayrıntılı görülebileceği çok ince kesitlerden oluşan bir beyin MR görüntülemesi yapılır. Operasyon günü, hastanın başına bir başlık yerleştirilerek tomografi çekimi yapılır. Daha önce çekilen MR ve başlıkla çekilen beyin tomografisi görüntüleri üst üste yapıştırılarak hedeflenen çekirdeklerin koordinatları ayrıntılı çalışmalar ile hesaplanır ve hasta ameliyathaneye alınır.
EN SON HABERLER
- 1 Akciğerleri tüm toksinlerden arındırıyor! Doktorların kesinlikle tüketmelisiniz dediği o besin...
- 2 Pelin Karahan'a 1,5 ayda 8 kilo verdiren o diyet! Meğer sırrı çok basitmiş...
- 3 Şaşılığın tedavisi mümkün
- 4 Kan grubunuza dikkat! Bu kan grubundakilerin "demans riski %82 daha fazla"
- 5 Bilim insanları mucizeyi duyurdu! Kanser hücrelerini tek tek yakalayıp öldürüyor
- 6 Gözlerimizin önünde eridi! Diyet yapmadan 20 kilo veren ünlü isim açıkladı: "Her gün bunu yedim..."-
- 7 Kanserin ilk belirtisi ellerde ortaya çıkıyor! Eğer böyle görünüyorsa...
- 8 İklim değişti dünya alarmda
- 9 Aşırı öfke 40 dakika içinde ölüme sürükleyebilir! Kan damarlarını genişletip...
- 10 Gaziantep Şehir Hastanesi Obezite Merkezi Bölgeyi tedavi edecek