Salı 29.09.2009 00:00
Son Güncelleme: Salı 29.09.2009 17:09

Bahçeli'den sert eleştiriler

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''Demokratik Açılım Çalışması''na ilişkin olarak, ''Bölücülüğü siyaset alanına taşıyan Başbakan, Türkiye'nin milli birliğinin temellerine uzaktan kumandalı saatli bir bomba yerleştirmiştir. Başbakan'ın ne pahasına olursa olsun dönüşü olmadığını söylediği yol, Türkiye'yi topyekun kaos ve karmaşa ortamına sürükleyecek kör bir çıkmazın adresidir'' dedi.
Bahçeli, milletvekilleriyle genel merkezde yapacağı toplantı öncesinde basın toplantısı düzenledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 23 Temmuzda ''Kürt açılımı için çalışma başlattıklarını'' açıkladığını bu tarihin üzerinden altmış sekiz gün geçtiğini ifade eden Bahçeli, ''bu süre içinde yaşanan bölünme modelleri tartışmaları, sınır tanımayan tehdit ve tahrikler, bölücülük manifestoları ve meydan okumaların siyasi tansiyonu yükselttiğini, toplumda çok tehlikeli bir gerilim ortamının oluştuğunu savundu.
Türk milletinin bu gelişmelerden son derece huzursuz, tedirgin ve endişeli olduğunu ifade eden Bahçeli, şunları kaydetti:
''Bölücülüğü siyaset alanına taşıyan Başbakan, Türkiye'nin milli birliğinin temellerine uzaktan kumandalı saatli bir bomba yerleştirmiştir. Başbakan'ın ne pahasına olursa olsun dönüşü olmadığını söylediği yol, Türkiye'yi topyekun kaos ve karmaşa ortamına sürükleyecek kör bir çıkmazın adresidir. Bunun Türkiye'ye bedeli ve faturası korkarız ki çok ağır olacaktır.
Bu yolda her bedeli ödemeye hazır olduğunu ifade eden Başbakan'ın Türkiye'yi ateşe attığını hala idrak edememesi çok vahim bir durumdur. Başbakan'ın hırs ve ihtiraslarına set çekilerek bu gidişatın durdurulması, Türkiye için bir beka meselesi haline gelmiştir.''
''Başbakan Erdoğan'ın sürecin adını koymakta zorlandığını, her gün yeni ve sahte isimlerle ortaya çıktığını'' iddia eden Bahçeli, ''Kürt açılımı'' sloganıyla başlatılan sürecin Türk milletinin büyük çoğunluğunun haklı tepkisini çektiğini ifade etti. Bu durum karşısında projenin bölücü niteliğini gizleyecek kılıf arayışına girildiğini ve ''demokratik açılım süreci'' etiketinde karar kılındığını ileri süren Bahçeli, bunun da tepkileri yatıştırmada yeterli olmaması üzerine ''milli birlik ve bütünlük projesi'', ''barış ve kardeşlik projesi'' gibi yedek isimlerle piyasaya sürüldüğünü savundu. Bahçeli, şöyle devam etti:
''Türkiye'nin milli kimliğini değiştirerek kimliksiz bir millet haline getirmeyi amaçlayan bu projenin milli olduğunu söylemek, Türk milletiyle alay etmektir.
Türk milletinin bin yıllık kardeşlik hukukunu ve milli birliğinin temellerini dinamitleyecek bu projenin, milli birlik ve kardeşlik projesi olduğunu iddia etmek, Türk milletini akıl ve idrakten yoksun olarak görmek gafletidir. Bu konuda başta Başbakan olmak üzere herkse dürüst ve namuslu olmalıdır. Bu proje, Türkiye'nin etnik temelde ayrıştırılmasını, çözülmesini, çatışmasını ve bölünmesini öngören hain bir yıkım projesidir. Amacı, terör örgütünün bölücü taleplerinin AKP hükümeti eliyle hayata geçirilmesidir. Terör, Başbakan ve hükümetinin eliyle siyasallaşmakta, etnik bölücülük AKP'nin himayesinde meşrulaştırılmaktadır.Başbakan'ın mübarek ramazan ayı boyunca kapı kapı gezerek pazarlamaya çalıştığı projenin adı, anlamı ve amacı budur.Türkiye Cumhuriyeti Başbakan'ı, patenti PKK'ya ait, kılavuzluğunu İmralı canisinin yaptığı, ABD destekli böyle bir projenin taşeronluğuna soyunmuştur.
Bu projenin içinde millet yoktur, milli değerler yoktur. Bundan dolayı milli değildir. Bu sürecin muhatabı da Türk milleti değildir, bu büyük ailenin onurlu fertleri olan Kürt kökenli vatandaşlarımız da değildir.
Bu yıkım projesinin açık ve örtülü muhatapları, bundan yararlanacak tarafları İmralı'dır, Kandil'dir, Barzani'dir, Talabani'dir, etnik bölücülerdir.''

''SAHTE VEYA TAKMA ADLAR GERÇEĞİ DEĞİŞTİRMEYECEKTİR''

Bu süreçte benimsenen kavramsal yaklaşımı da eleştiren Bahçeli, sorunun teşhisi ve tanımı ile tedavi reçetesinin etnik sorun, etnik açılım ve siyasi çözüm temeline oturtulduğunu, bunun yanlış bir yaklaşım olduğunu ileri sürdü.
Sorunun etnik kimlik sorunu olarak tanımlanmasının ''etnik bölücülüğe meşruiyet zemini kazandıracağını'' savunan Bahçeli, ''Kamuoyunu aldatmak için demokratik açılım, milli birlik ve kardeşlik projesi gibi sahte veya takma adlar kullanılması bu gerçeği değiştirmeyecektir'' dedi. Bahçeli, etnik kimliklere siyasi ve hukuki statü kazandırılmasının adının ''etnik bölünme reçetesi olduğunu'' ifade etti.
Bugün karşı karşıya olunan sorunun etnik bölünmeyi amaçlayan silahlı terör sorunu olduğunu kaydeden Bahçeli, bunun kaynağında da bireysel, kültürel hak talebi ve demokratikleşme özleminin yatmadığını söyledi. Yapılmak istenilenin vatandaşlıkla ilgili genel demokratik hak ve özgürlüklerin elde edilmesi değil, etnik kimliklere azınlık statüsü tanınması olduğunu iddia etti.
Bahçeli, projenin bir diğer yanlışının ise bölücü emelleri, Kürt kökenli vatandaşların tümüne genelleştirmesi olduğunu ileri sürerek, yapılan bütün sosyal araştırmaların Kürt kökenli vatandaşların büyük çoğunluğunun terör örgütün emellerini paylaşmadıklarını gösterdiğini söyledi. Bahçeli, ''Bu kardeşlerimizin Türkiye Cumhuriyeti'nden ayrılmayı arzuladıkları veya azınlık statüsü istediklerini hiç kimse söyleyemeyecektir. Bu gerçekler ortadayken PKK ve maşalarının taleplerinin genelleştirilmesi, PKK'yı bütün bu vatandaşlarımızın sözcüsü olarak görmek ve terör örgütüne geniş tabanlı temsil yetkisi tanımak olacaktır. PKK'nın amaçlarına hizmet edecek olan bu gaflet, her şeyden önce Kürt kökenli kardeşlerimize yapılacak ağır bir hakarettir'' diye konuştu.

''BAŞLI BAŞINA BİR ANAYASAL SUÇ''

Terör ve etnik bölücülükle mücadelenin, hükümetin Anayasal görevi ve sorumluluğu olduğunu vurgulayan Bahçeli, ''bunun gereklerini yerine getirmemenin, bölücü emellere hizmet edecek bir süreç başlatarak terör örgütü ile örtülü mütareke, müzakere ve mutabakat arayışlarına girmenin başlı başına bir Anayasal suç olduğunu'' savundu. Bahçeli, ''Başbakan'ın başlattığı sürecin bu açıdan ele alınması hayati önem taşımaktadır'' dedi.
AK Parti Hükümeti'nin terörle mücadeledeki tutumunu ve askeri operasyonlar konusundaki yaklaşımını da eleştiren Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın terörle mücadeleyi baştan itibaren ''güvenlik ve özgürlük dengesi'' olarak tanımladığı bir denklemin içine sıkıştırdığını ve terörle mücadelenin etkinliğinin arttırılması için gerekli tedbirlerin alınması konusunda istikrarlı bir şekilde ayak sürüdüğünü iddia etti.
Geçmişte yapılan açıklamalar da dikkate alındığında gelişmelerin, AK Parti Hükümeti'nin terörle mücadeleyi bırakıp mütareke ve müzakere arayışına yönelmeye çok önceden karar verdiğinin ve bunun alt yapısını adım adım hazırladığının görüldüğünü öne süren Bahçeli, ''Kürt açılımı sürecini başlatmadan önceki dönemde bu konularda alenen sergiledikleri yaklaşım, AKP'nin bugünkü niyetlerine ışık tutacaktır'' dedi.

''ANAYASAL SUÇ''

Bahçeli, terör örgütünün siyasi hedef ve taleplerinin Türk milli kimliğinin yeniden tanımlanarak değiştirilmesi, vatandaşlık kavramının üst kimlik olarak benimsenmesi, Kürtçenin kademeli olarak eğitim sistemi içine alınması ve kamu hizmetlerinde kullanılmasının sağlanması, etnik kimlikle siyaset ve örgütlenme hakkının tanınması, 'Yerinden demokratik yönetim' adı altında eyaletler sistemine geçişin altyapısının hazırlanması ve teröristlere genel siyasi af çıkartılması, siyasal ve toplumsal yaşama katılmalarının sağlanması için gerekli düzenlemelerin yapılması olduğunu ileri sürdü.
Başbakan Erdoğan'ın, başbakanlığı döneminde bu konudaki söylemlerinin ortada olduğunu ifade eden Bahçeli, şunları kaydetti:
''AKP'nin 22 Temmuz 2007 seçimlerinden sonra bir grup bilim adamına hazırlattığı Anayasa değişikliği taslağının ilgili hükümleri de iyi bilinmektedir. Bunlara bakıldığında Başbakan ve arkadaşlarının düşüncelerinin, PKK'nın bu talepleriyle büyük ölçüde örtüştüğü somut bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır.
Başbakan'ın bu konulardaki düşünce ve niyetlerinin Anayasamızın çizdiği çerçeve ile bağdaşıp bağdaşmadığının tespiti, 'Kürt açılımı' sürecinin siyasi ve hukuki meşruiyetinin değerlendirilmesinde hareket noktası olmak durumundadır.Türkiye Cumhuriyeti'nin milli devlet niteliği, üniter siyasi yapısı ve milli birliğinin dayandığı esaslar Anayasamızda açıkça belirlenmiştir.Anayasa'nın 'Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür, dili Türkçe'dir' hükmünü vaz eden 3. maddesi temel çerçeveyi kalın çizgilerle çizmiştir.
Bu temel hüküm, devletin kuruluş ilkesinin 'çok milletli' bir yapıya dayanmadığını açıkça ortaya koymuş, hangi amaç ve gerekçeyle olursa olsun bu yönde bir düzenleme yapılmasına kapıyı kesin ve nihai olarak kapatmıştır.Bu durumda, Anayasal çerçeve içinde kalınarak Türkiye'de ırk ve dil farklılığı temelinde milli azınlıklar bulunulduğunun savunulması mümkün değildir.
Tek millet–tek devlet esasına dayanan üniter yapıda kurulmuş milli devletler de farklı etnik kimliklere hukuki ve siyasi statü tanınarak çok parçalı millet yapısı oluşturulmasına, kişi hak ve özgürlüklerinin etnik temelli kolektif haklara dönüştürülmesine ve Türkçe dışındaki dillere ve farklı kültürlere statü kazandırılarak milli azınlık yaratılmasına yer de yoktur, imkan da yoktur.
Devletin resmi dili ve eğitim dilinin Türkçe olduğu ilkesi de anadilden başlayarak iki dilli eğitim sistemine geçilmesine manidir.Devletin üniter siyasi yapıda kurulduğu ilkesinin bölgesel otonomi modellerine cevaz vermeyeceği de ortadadır.
Bu somut gerçekler karşısında Başbakan ve hükümetinin söylem ve eylemleriyle bölünmez bütünlük konusunda Anayasa'nın belirlediği esaslara aykırı hareket ettikleri, bu anlamda Anayasa suçu işledikleri tespitinde bulunulması kaçınılmaz olacaktır.''
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DTP milletvekilleri Selahattin Demirtaş ile Emine Ayna'nın zorla mahkemeye getirilmesine ilişkin kararı değerlendirirken, ''Hiç kimsenin yargı önünden kaçırılması için değişik oyunlara başvurulmamalı'' dedi.Bahçeli, milletvekilleriyle genel merkezde yapacağı toplantı öncesinde düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
DTP'li Selahattin Demirtaş ve Emine Ayna'nın talimat ifadeleri için zorla mahkemeye getirilmesine ilişkin kararı nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine Bahçeli, her konuda yargıya saygı duyulması gerektiğini söyledi.
Bu düşüncenin aydınlar, siyasiler ve sivil toplum kuruluşları tarafından ifade edildiğini belirten Bahçeli, ''Hiç kimsenin yargı önünden kaçılması için değişik oyunlara başvurulmamalı'' dedi.
Bahçeli, bir soru üzerine hafta sonu oynan Bursaspor-Diyarbakırspor maçındaki olayların çok önemli olduğunu ifade etti.
Stadyumlarda 35-40 bin insanın spor sevgisi ortak paydası altında bir araya geldiğini belirten Bahçeli, şöyle konuştu:
''Buralara yığınlar gelmektedir. Fenerbahçe-Diyarbakırspor maçının arkasından Bursaspor-Diyarbakırspor maçını başta siyasal iktidar olmak üzere spora saygı, ilgi duyan herkes çok iyi değerlendirmek mecburiyetindedir. Kürt açılımıyla varılmak istenen hedefe sporseverler alet edilmemelidir ve oraya yapılan sızmaların kimler tarafından olduğu çok iyi takip edilmelidir. Gerçekten bir futbol takımının amigoları mıdır, yoksa Kürt açılımını kardeş kavgasına sürükleyecek bir takım provokatörlerin buralara sızmaları mıdır, bunlar takip edilmelidir. İçişleri Bakanı'nın, sivil toplumları kapı kapı dolaşacağına stadyumlara giderek gerçeği görmesinde yarar olacağı kanaatindeyim. Bu Kürt açılımının ateşle oyunudur. Bugüne kadar söylenenlerin nasıl bir tahrik ve teşvik edici olduğu ortadadır. Mersin'in sokakları, Diyarbakır'ın sokakları şimdi stadyumlara doğru kaydırılmak istenmektedir. Bunu herkes çok iyi anlamalıdır. Buna göz yummak, bunun arkasında başka bir şey aramak, Diyarbakırspor'u ligden düşürmek gibi bir oyuna düşmek Kürt açılımının nihai hedefine katkı sağlamak adına tarihi bir yanılgı olacaktır.''
Bir gazetecinin, ''Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın 'Atatürk devrimlerinden sonra AK Parti de devrim yapacak fırsat verilse' sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusuna, ''Kültür Bakanı olması zaid, Atatürk'ü anlamamış'' yanıtını verdi.
Bahçeli, ''DTP milletvekillerinin ifade krizi nedeniyle bazı milletvekilleri 'Meclis gereğini yapsın' açıklaması yaptı. Milletvekili dokunulmazlığıyla ilgili bir konu Meclis'e gelirse tavrınız ne olur?'' sorusu üzerine, ''Dokunulmazlıklar Meclis'e geldiği anda kaldırılması için Milliyetçi Hareket Partisi, başta yolsuzluklar olmak üzere ihanete kadar giden süreci destekler. Yani dokunulmazlıkların kaldırılması yönünde müspet oy kullanır Milliyetçi Hareket Partisi'' diye konuştu.
Devlet Bahçeli, basın toplantısı sırasında soru yöneltirken ''Sayın Öcalan'' ifadesini kullandıktan hemen sonra sözlerini ''Öcalan'' diye sürdüren gazeteciye, ''Üzme canını. Başbakan söyledikten sonra sen söylemişsin ne olacak?'' dedi. Gazeteci, toplantıdan ayrılırken, parti yöneticilerine ''dil sürçmesi sonucu bu ifadeyi kullandığını'' söyledi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''Kürt açılımı süreci büyük bir sis ve sır perdesi arkasında yürütülmektedir. Başbakan Erdoğan, böyle bir puslu ortamda Türk milletini şartlandırmaya ve yıkım projesine psikolojik olarak hazırlamaya çalışmaktadır'' dedi.
Bahçeli, partisinin milletvekilleriyle genel merkezde yapacağı toplantı öncesinde basın toplantısı düzenledi.
''Kürt açılımı süreci büyük bir sis ve sır perdesi arkasında yürütülmektedir. Başbakan Erdoğan, böyle bir puslu ortamda Türk milletini şartlandırmaya ve yıkım projesine psikolojik olarak hazırlamaya çalışmaktadır'' diyen Bahçeli, ortak akıl arayışı ve toplumsal tartışma ortamı adı altında sanal bir destek tabanı görüntüsü yaratmanın amaçlandığını savundu.
Bahçeli, şöyle konuştu:''Geniş tabanlı milli mutabakat zemini oluşturmaya çalıştığını iddia eden Başbakan, bölünme platformu çabalarında yanına suç ortağı aramaktadır. Başbakan ne yapmak istediğini büyük ölçüde belirlemiş, kafasının içinde kararını vermiştir. Senaryo ortadadır, amaç ve niyetler bellidir.
Geçtiğimiz hafta New York'ta yaptığı konuşmadaki, 'Açılımın hepsi bir anda olmaz, hazmede hazmede, hazmettire hazmettire ilerlememiz gerekiyor' sözleri bunun açık bir ifadesi olmuştur. Bu bakımdan Kürt açılımının içeriğini bilmeden konuştuğumuzu, kendisine haksız yere bölücülük damgası vurmaya çalıştığımızı ve ihanete varan suçlamalarda bulunduğumuzu söylemesi, bundan şikayetçi olması ciddiye alınmayacak boş sözlerdir.
Başbakan, Anayasal suç işlemeye tam teşebbüs halindedir. Bu demagojilerle kendisini kurtaramayacaktır. Türkiye'nin başına bela etmeye çalıştığı bu yıkım projesinin içeriğini ve kapsamını anlamak için kahin olmaya ihtiyaç yoktur.
Başbakan'ın yıkım projesinde, PKK'nın taleplerinin zamana yayılarak ve kademeli olarak karşılanacağı bir sürecin demokratikleşme adı altında başlatılması öngörülmektedir. Bu talepler, niteliklerine ve fiiliyata geçirilmeleri için gerekli işlem ve tasarruflara göre üç gruba ayrılarak, kısa-orta ve uzun vadeye yayılan bir takvim ve yol haritasına göre taksit taksit karşılanacaktır.''

''İLK ADIMLAR TATLANDIRICI VE HAZIM İLACI OLACAK''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ''Paket ve eylem planı yok, süreç var'' yönündeki açıklamalarının takvim ve yol haritasına ilişkin bir ifade olduğunu savunan Bahçeli, sürecin birinci aşamasında ''iyi niyet adımları'' ve ''güvenin tesisine yönelik önlemler'' adı altında bir dizi idari düzenleme yapılacağının anlaşıldığını söyledi.Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu ilk adımların, bölücülük gündeminin daha ileri aşamalarına geçiş sürecinde Türk toplumunu yavaş yavaş alıştırmak fonksiyonu olacaktır. Başbakan'ın 'sürecin hazmettire hazmettire ilerletileceği' sözleri, bu ilk adımlarının tatlandırıcı ve hazım ilacı olarak düşünüldüğünü göstermektedir.
Bunlar büyük ölçüde idari karar ve tasarruflarla hayata geçirilecek, AKP'nin kontrolü altındaki bazı devlet kurumları da bu amaçla payanda olarak kullanılacaktır. YÖK ve RTÜK bu süreçte kendilerine biçilen rolün gereği olarak esasen sahneye çıkmıştır. Bu ilk aşamanın odağında, Kürtçeye statü kazandırılmasında hazırlık adımlarının atılması ve sisteme kademli olarak sokulmasının alt yapısının oluşturulması yer almaktadır.''
Bu kapsamda, Kürtçenin eğitim sistemine üniversitelerden başlanarak sokulması, Kürtçe eğitim verecek kadroların yetiştirileceği Kürt dili ve edebiyatı bölümleri ile enstitülerinin kurulması ve dilin yüksek öğretimde seçmeli ders olmasının alt yapısının hazırlanması gibi adımlar atıldığını anlatan Bahçeli, AK Parti iktidarı döneminde TRT-6 ile özel dil kursu ve yayınlar konularında çeşitli düzenlemeler yapıldığını hatırlattı.
Bahçeli, açılım sürecinde atılacak vadeli adımlar olarak, ''yerleşim birimlerinin eski isimlerinin iadesi, geçici köy koruculuğu sisteminin tedricen tasfiyesi sürecinin başlatılması ve İmralı canisinin tecrit koşullarının iyileştirilmesi''ni sıraladı.

''(NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE) HEDEF ALINACAK''

Bahçeli, Türk kimliği konusuna da değinerek, şunları söyledi:
''Başbakan'ın Türkiye'nin milli kimliğinden derin bir rahatsızlık duyduğu, bu kimlik takıntısını saklama gereği dahi görmediği beyanlarıyla sabittir. Türk milli kimliğini adeta utanılacak sakıncalı bir kimlik olarak gören Başbakan'ın, Türk milletine yeni bir kimlik bulması için Anayasa değişikliği gerekecektir. Bu konu son aşamada gündeme getirilecektir.
Açılımın ilk safhasında Türk kelimesine karşı bir temizleme kampanyası başlatılması beklenmektedir. İlk planda 'günah keçisi' olarak ilan edilen, büyük Atatürk'ün 'Ne Mutlu Türküm Diyene' vecizesinin hedef alınacağı anlaşılmıştır.
Başbakan Erdoğan'ın cumhuriyetin kuruluşunda esas alınan kaynaştırıcı millet anlayışının bu veciz ifadesinden rahatsızlık duyduğu, bunu bir ayrımcılık ve dışlama olarak görme gafletine düştüğü bilinmektedir. Uzun yıllardır beklediği bu fırsat şimdi eline geçmiştir. Bunu nasıl hayata geçireceği ibretle izlenecektir.''
Süreçte yasal düzenleme gerektiren konuların TBMM gündemine getirilmesinin planlandığını kaydeden Bahçeli, bu noktada Kürtçenin siyasi iletişim dili olması ve siyasi parti faaliyetlerinde yasal olarak kullanılmasının öne çıktığını savundu.

''SON AŞAMA ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ''

Son aşamada ise Anayasa değişikliği gerektiren konuların gündeme geleceğini ileri süren Bahçeli, ''milli kimlik tanımının değiştirilerek Anayasal vatandaşlık kavramının üst kimlik olarak Anayasa'da ifadesini bulmasının, Kürtçe eğitimin önünü açacak Anayasal zemin oluşturulmasının ve yerinden yönetim kisvesi altında Türkiye'nin adı konmamış fiili bir eyaletler sistemine geçişinin siyasi ve hukuki altyapısının hazırlanması''nın bu aşamada gerçekleşeceğini öne sürdü.
Hükümetin bu konulardaki isteğinin hazırlattığı Anayasa değişikliği paketinin ilgili hükümlerinde görülebileceğini savunan Bahçeli, ''Başbakan'ın müsait bir zemin ve ortam bulamadığı için gündeme resmen getiremediği bu pakette bu üç konuda Anayasa değişikliği yapılması öngörülmüştür'' dedi.
''Teröristlerin affedilmesinin Başbakan'ın yıkım projesinde kilit önem taşıdığını'' ileri süren Bahçeli, ''Türk milletine hazmettire hazmettire içirilecek zehirli ilacın en hassas unsurlarından birisi budur. Başbakan eli kanlı katilleri bir şekilde affederek ödüllendirmede kararlıdır. Ancak, genel af çıkarmaya gücü ve cesareti yetmeyecektir. Bu nedenle fiili uygulamalarla özel ve örtülü af formülleri üzerinde yoğunlaşmıştır'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan'ın ''tek millet, tek devlet, tek vatan, tek bayrak'' söylemini ''sıkıştığı zaman paravan olarak kullandığını'' ileri süren Bahçeli, ''söz konusu ilkeleri sulandıracak ve temellerini sarsacak adımların demokratikleşme ambalajı içinde atılmaya hazırlanıldığını'' savundu.
Bu ilke ve esasların içinin boşaltılmasının Anayasa ihlali olduğunu söyleyen Bahçeli, ''Bu ilkelerin içi boş bir slogan olarak kullanılması ve kavramların soysuzlaştırılması siyasi riyakarlığın zirvesidir. Gerçek niyetlerini saklayarak Türkiye'nin milli kimliğini ve kuruluş ilkelerini tasfiye etmeye hazırlanan Başbakan'ın yaptığı da budur'' dedi.
Son günlerde devletin kuruluş ilkelerinin geçerliliğinin sorgulandığını, Anayasa'nın değiştirilemez, değişmesi dahi teklif edilemez hükümlerinin değiştirilebileceğinin gündeme getirildiğini ileri süren Bahçeli, ''tezgahlanan oyunun gerçek hüviyetinin ortaya konduğunu'' savundu. Bahçeli, şöyle konuştu:
''Başbakan'ın bu yıkım projesini savunmak, buna ahlaki ve siyasi meşruiyet kazandırmak için sarıldığı gerekçe ve dayanaklar, suçluların telaşı içinde kıvrandığını bütün açıklığıyla gözler önüne sermektedir. Başbakan'ın, AKP'nin Doğu ve Güneydoğu bölgesinden aldığı oyları kendisini savunma aracı olarak kullanması ibret ve hayret vericidir.
Başbakan bölge halkının bu soruna çözüm bulması için kendisine yetki verdiğini söylemekte ve bu nedenle özel sorumluluğu olduğunu iddia etmektedir. Bu sakat mantık kendisi bakımından hazin bir durumdur. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı bu sözleriyle kendisine oy verenlerin Türkiye'nin bölünmesini istediğini söylemekte, aldığı oyları da bölücülük ruhsatı olarak gördüğünü ortaya koymaktadır.''

''MİLLİYETÇİ HAREKETİN BÖLÜNME VE PARÇALANMA REÇETESİ YOK''

Bahçeli, ''Farklılıkların bir kırılma hattı olarak derinleştirilmesi ve bunların siyasi ve hukuki statü altında kurumsal hale getirilmesinin bir bölünme reçetesi olduğu açıktır'' diyerek, ayrıştırmanın çatışmayı, çatışmanın da bölünmeyi ve parçalanmayı beraberinde getireceğini iddia etti. Bu durumda Türkiye'nin milli birliğinin ölümcül yara alacağını, kardeş kavgasının kaçınılmaz olacağını öne süren Bahçeli, MHP'nin endişesinin nedeninin bu olduğunu vurguladı. Bahçeli, şöyle konuştu:
''Milliyetçi Hareket Partisi'nin milli kimlik, devletin kuruluş esasları ve milli birlik konularında nerede durduğu açıktır. Bu temel değerlerin yıkılmasını amaçlayan ihanet projelerine katkıda bulunmamızı beklemek, bu süreçlerin bir kenarında ve köşesinde elimizi taşın altına sokacağımızı düşünmek, Başbakan'dan bile beklenmeyecek bir akıl tutulması olacaktır. Milliyetçi Hareketin, Başbakan Erdoğan'ın kurduğu bölünme modelleri borsasında piyasaya süreceği bölünme ve parçalanma reçetesi yoktur.''
MHP'nin Türkiye'nin milli birliği ve bütünlüğü dışında kalan hiçbir projenin içinde, yanında ve arkasında olmayacağını belirten Bahçeli, ''Başbakan Erdoğan'a uyarımız, Türk milletinin, milli varlığına kastedilmesini hiçbir zaman hazmetmeyeceğini ve bunun karşılıksız kalmayacağını vakit çok geç olmadan anlamasıdır'' dedi.
TBMM'deki görüşmelerin ''açık mı kapalı mı yapılması'' konusundaki tartışmaların geride kaldığını umduğunu belirten Bahçeli, ''Başbakan, Meclis huzurunda Türk milletine neyi hazmettirmeyi planladığını dürüst ve namuslu olarak açıklayacaktır. Kürt açılımının arka planı, kimlere ne sözler verildiği ve angaje olunduğu, bu süreçte kimlerle pazarlık yapıldığı Başbakan'a her hal ve karda sorulacaktır'' diye konuştu.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.