Son Güncelleme: Salı 22.12.2009
Türkiye'nin kıymetini bilin, bu ülke herkesin
Kuveyt'e giderken uçakta gazetecilere açıklama yapan Cumhurbaşkanı Gül "Türkiye'de hepimiz tek bir milletiz" dedikten sonra, Doğu ve Güneydoğu'daki vatandaşlara "Herkes Türkiye'nin, memleketinin kıymetini bilsin" çağrısı yaptı
AİDİYET DUYGUSU
Tabii ki Türkiye'nin en büyük meselesi bu. Bu yeni değil. Ta başından beri önemli ve büyük bir mesele. Türkiye'nin muhakkak bunu mesele olmaktan çıkarması lazım. Adını ne koyarsanız koyun. İster terör deyin, ister Güneydoğu sorunu deyin, ister Kürt deyin. Ne derseniz deyin. Eskiden dini bağlar, gelenekler çok güçlü olunca birlik, beraberlikler böyle sağlanıyordu. Modern dünyada zenginleştikçe, geliştikçe, tahsil arttıkça, daha farklı değerlerin devreye girmesi gerekiyor. Bunlar demokratik değerlerdir. Bu da Türkiye'nin bütünüyle ilgilidir. Türkiye'nin bütününde demokratik değerleri, standartları yükseltmek hedeftir. Problemler olabilir ama bütün bu değerler masayı yükseltirken altta geniş alan olur. Türkiye'de son 10 senede önemli şeyler yapıldı. Demokratik standartlar, AB katılım süreci, kendi halkımız hak ettiği için özgürlüklerin geliştirilmesi çok önemli. Bütün bunlar kendi vatandaşlarımızın memleketimize olan aidiyet duygusunu sağlamlaştırır. Ülkesine olan bağını güçlendirir. Aynı zamanda terör örgütlerini, teröristleri izole eder.
Dünya konjonktürü terörü izole etmeye çok büyük fırsat veriyor. 3-4 sene önce böyle değildi. Şimdi daha büyük bir fırsat var. Bununla özellikle bölgemizdeki gelişmeleri kastediyorum. ABD'nin bölgeyi terk etmesi, Irak içindeki gerginlikler... Bunları bazen benim daha açık konuşmam doğru olmaz. Irak'ın problemleri başka yerlere akmaya başladı. Bütün bunlar düşünüldüğünde... Bakın AB... 3-4 sene net tavır almayan AB, birçok AB ülkesi bugün çok daha net tavır alıyor.
AB'DE DEĞİŞİKLİK
Evet, söylediğiniz şey. Terörle arasına açık mesafe koymayanlara daha önceki gibi sempatik bakılmıyor. Geçen Kopenhag'a, İklim Zirvesi'ne gittim. Hemen hemen bütün Avrupa devlet başkanları, başbakanları orada idi. Çoğu ile konuştum. Üç sene önce böyle görmezdim onları. Üç sene önce çok sempatik bakarlardı birçok şeylere. Bugün tavırlarını net gördüm. Terörle siyasetçiler arasındaki mesafenin çok açık, net konamaması. Hepsi görüyor. Hepsi tavır değiştirdi. Bütün bunların hepsi fırsattır.
Bu, herkesin, bütün devlet kurumlarının, bütün siyasetin, bütün basının, önemli bütün sivil toplum kuruluşlarının sorması gereken bir soru. Bu, iki kişinin orada oynadığı, gerisinin seyrettiği bir şey değil ki. Hepimizin meselesi. Terörü bitirmek herkesin sorunu... Ben şuna kalbimden inanırım ki, Türkiye'de terör için hiçbir gerekçe yoktur. Hiç kimse bir gerekçe ileri süremez. Herkes istediğini söylüyor, konuşuyor. Meclis'teki tartışmada konuşulanları dinlemediniz mi? Daha ne denecek?
Türkiye'deki demokratik standartlar -noksanlarımız olabilir- teröre gerekçe gösterebilecek düşük seviyede değil. Bunu propaganda yapanlar için söylüyorum. Terörün hiçbir gerekçesi olamaz. Yanlışa çekilmesin. Bu Batı mentalitesinde böyle konuşulur. Batılılar şöyle derler... 'Ne yapsın? Konuşmaya, söylemeye el vermiyor... Onun için mecbur kaldı.' Bu anlamda söylüyorum. Yoksa hangi şart altında olursa olsun teröre gerekçe olamaz.
ZAMAN KOYMAMALI
Zor konular için zaman periyodu koymak doğru değil. Ama şu bir gerçek: Herkesin bu işleri değerlendirirken kafasını iki elinin arasına alması lazım. Herkes bu konuları büyük bir sorumlulukla tartışmalı... Ayrıca Doğu'daki, Güneydoğu'daki bütün halkımıza da söylemek isterim. Bu söyleyeceğimi çok önemsiyorum: Herkes, Türkiye'nin değerini, kıymetini bilsin. Herkes memleketin değerini bilsin. Bu memleket, bu ülke herkesin. Noksanlıkları elbirliği içinde gidereceğiz.
Bazı sokak olaylarını görüyorum. Herkes memleketinin kıymetini bilsin kardeşim. Noksanlar var, yapılacaklar var. Şimdi herkesin bütünleşmesi, noksanları giderme zamanı. Bu noksanlar sadece siyasi anlamda değil. Herkesin hayat seviyesini yükseltme, herkese nefes aldırma, herkese daha çok hizmet götürme, memleketin az gelişmiş bölgelerini gelişmiş bölgelerin seviyesine çıkartma...
Yok canım öyle şey... Türkiye'de hepimiz tek bir milletimiz. Herkesin farklı farklı sorunları olabilir. Sorunları görmezlikten gelmeyelim. Olabilir. Benim de sorunum var, öbürünün de sorunu var, başkasının da var sorunu. Bunların hepsini elbirliği ile geliştirmek sizin, bizim, hepimizin görevi. Cesaretle. Bunun yolu nedir? Bunun yolu demokratik standartlarımızı kendi halkımızın çıkarı için hiç komplekssiz şekilde yükseltmek. Buna da fırsat verilmesi lazım. Bunu baltalamak isteyenler olur. Sokaklardaki olaylar, son olarak 7 askerimizin şehit edilmesi... Ama bu konulara herkesin suhuletle yaklaşması, sorumluluk duygusu içinde konuşması gerekir.
BDP'LİLERE HATIRLATMA
Beğensem de beğenmesem de... Kendi şahsi değerlendirmelerim olabilir. Ama hiçbir ayrımcılık yapmadım. Halkın oyunu alıp gelmişse, politikası doğru olur, yanlış olur, buna halk karar verir. Kimseyi dışlamadım. 'Bak ne yapalım? Biz burada dışlanıyoruz. Adam yerine konmuyoruz. Biz burada şöyle oluyoruz' deme fırsatını vermedim. Öyle oldu ki, önemli gördüğüm gezilere de aldım. Ama tabii ki olup bitenlerden en çok dersi çıkartması gerekenler de... Yeni bir parti kuruldu diyorsunuz. Bu milletvekilleri olacaktır.
'KURUMLAR ARASI ÇATIŞMA YOK'
Kurumlar arasında demek yanlıştır. Kurumlararası ne demek? Genelkurmay Başkanı ile Hükümet veyahut Adalet Bakanlığı ile Silahlı Kuvvetler... Böyle bir şey söz konusu değil. Bu çok yanlış. Ama bazı problemli uygulamalar, bazı problemli şeyler söz konusu olabilir. Bunlar da kurumlararası ilişki, işbirliği ortamı olduğu için en üst düzeyde istişare ediliyor, konuşuyorlar. Halledilecek konular varsa hallediyorlar. Ama çok alt seviyede veyahut herhangi bir uygulamada, 'Ben yetkiliyim, sen yetkilisin' gibi alt noktalarda kurumu temsil edenler, askeri savcı ile sivil savcı arasında veyahut bir bölgede bir savcı ile başka bir kurum arasında bir şey varsa, bunu kurumlararası çatışma gibi göstermek doğru değil.
Ben size bir şey söylemiyorum. Genel olarak tespit yapıyorum. Durumu ortaya koyuyorum. Durum bu. Böyle bir şey olunca bir araya geliyorlar. Adalet Bakanı, İçişleri Bakanı, yeri geliyor Genelkurmay, yeri geliyor ben çağırıyorum, yeri geliyor Başbakan haftalık olarak Genelkurmay Başkanı ile görüşüyor. Dolayısıyla kurumların arasında böyle bir şey yok. Ama oradaki savcı 'Ben daha yetkiliyim, öbürü ben daha yetkiliyim' diyor. Bu tip olaylar dışarıda da yansıyor. -Bu konu anlaşıldı mı?-