Avrupa Ligi Play-Off'un ilk maçında Estonya temsilcisi Tallinn'i topa tutan ikinci maçta da 1-1'lik skorla yetinince G.Saray'ı ve uygulamaya konan rotasyonu hedef haline getirenlere katılmıyorum. Reijkaard ile birlikte G.Saray'ın futbol karakteri de değişmekte hemde olumlu yönde. Kulübede oturan futbolcu artık rahatsız değil. Çünkü Hollandalı hocanın adalet terazisine güveniyor. Bu bir futbolcu için çok önemli. Biliyor ki formda olduğu gün forma onun. Bu güven faktörü aile içi dedikoduları çekişmeleri de ortadan kaldırıyor. Kayırma, adamcılık geri planda kalınca hedef çok çalışmak ve mutlak başarı üzerine odaklanıyor.
Reijkaard'ın sahada oynayan kadar kulübede oturunlara da eşit saygı, ilgi ve sevgiyi göstermesi uzun vadede G.Saray'ın başarısnı tetikleyen en önemli faktör olarak karşımıza çıkacak.Bunu zaten maçlarda gol atıldıkça gol atan futbolcunun soluğu kulübenin yanında alıp arkadaşları ile paylaşmasından da gözleyebiliyoruz.
Avrupa Ligi'ne kalmayı başaran G.Saray için dün önemli bir gündü. F Grubunda Panathinaikos, Dinamo Bükreş ve Sturm
Graz ile eşleşen Cimbom'u şanslı buluyorum. Denk güçlerin yer aldığı grupta G.Saray ile Yunanistan'ın temsilcisinin ilk iki sırayı parselleyeceği görüşüne sahibim. Dinamo Bükreş ile deplasmanda oynanacak maç rakibinin 2 maçlık cezası nedeniyle seyircisiz gerçekleşecek bu da G.Saray için ayrı bir şans. Avusturya temsilcisi Sturm Graz'da bize yabancı değil. Lucescu döneminde G.Saray bir kez rakibine elense de bugün aynı güçte değil. Yani artık çalışmayı seven, kazanmayı isteyen bir G.Saray var. Dünya futbolunun gözde hocalarından biri olan Reijkaard yönetiminde bu niteliğe bürünen G.Saray'ın yeni formatlı Avrupa Ligi'nde en az çeyrek finali görmesi gerekir. Top yuvarlak herşey aksi gider bunların hiçbiri de olmayabilir. İnanın asla üzülmem 'galip sayılır bu yolda mağlup' derim geçerim. Ve bilirim ki yeni kimlikli, savaşçı G.Saray bir şekilde bir hedefi 12'den vurup taraftarını teselli edecektir.
Geçtiğimiz yıl bunları söyleyebilir miydim? HAYIR. Zaten hiç söylemedim de. Çünkü o sürecte G.Saray'ın sadece adı vardı. Takım diye esamesi bile okunmuyordu. Prestijini kaybetmiş inancını da yitirmişti. Yönetimde kulübün vizyonuna yakışmayan hamleler yapınca Feldkamp, Skibbe ve Bülent Korkmaz üçlüsünün elinde adeta oyuncak olan G.Saray ligde de Avrupa'da da hayal olmuştu.
Umarım G.Saray bir daha geçen yılki sıkıntılı süreci yaşamaz. Çünkü geniş projeksiyon doğru düşünceler ve akıllı transferler semeresini en kısa sürede verip bir takım üzerindeki ölü toprağını hemen atabiliyor. Yönetimler ise başarının da başarısızlığında kilit noktası oluyor.