Pazartesi 31.08.2009 00:00
Son Güncelleme: Pazartesi 31.08.2009 15:10

G.Saray'ın Mustafa'sı, Mustafa Sarp'ı

Bir ad dolaşıyor futbol göklerinin bulutlarında, futbolseverin ağzında. Mustafa Sarp bu adın sahibi. 2004-2005 sezonundan bu yana süper ligimizde oynamasına karşın hanidiyse 29 yaşında keşfedildi Sarp. Yani eskilerin neredeyse emekli olduğu yaşlarda.
Dördü bulan TSL yılları içinde bir kez ulusal takıma seçilmesi dışında neredeyse dikkat çekmedi pek. O ise, medyanın ve futbol alimlerinin projektörleri üzerine çevrilmeden oynadı futbolunu sessiz sedasız. Tuhaf. Oyunundan çok, futbol piyasamızın ortalamasının bariz üstünde olan akıcı ve düzgün Türkçesi'yle dikkat çekti daha fazla. Çünkü bir söz ustası Sarp. Oysa ki asıl ustalığı futbolda. En çok da onda.
Sessiz, sedasız ve bonservissiz geldiği Galatasaray'da yeniden seçildi ulusal takıma geçen hafta. Çoğu insan, özellikle de dünyaya tuttukları takımların renkleriyle bakanlar, üç büyüklerde oynamasına yoracaktır ulusal takıma seçilmesini bir Türkiye kolaycılığıyla. Ama öyle değil işte dostlar. Çünkü çıplak gözle seyrederken sahada, bir bakışta farkedilemeyen yetenekler var bu çocukta.
Bu yazı, kuru bir övgü yazısı değil elbette. Hele "Aslan Mustafa'm" yazısı hiç. Mustafa Sarp'ın değil, 16 numaranın futbolunun hikâyesidir bu yazının konusu. Sarp'ın futbolunu dört ayrı başlıkta ele alacağız bu yazıda. İlki algılama. İkincisi matematik. Üçüncüsü teknik. Sonuncusu ise maneviyat.
Galatasaraylı'nın Mustafa'sı
Algılamayla başlayalım Sarp'ın futbol öyküsünü anlatmaya. İnsanların tutum ve davranışlarını etkileyen en önemli şey, aslında ne olup bittiği değil, olup bitenin nasıl algılandığı oldu tarih boyunca. Algılama; insanlara yön veren bu. İnsanların kafasındaki Mustafa Sarp algılaması da bundan bağımsız değil elbette.
Futbolseverin, özellikle de Galatasaraylılar'ın Mustafa Sarp hakkındaki algılamaları oldukça karışık. Hatta bazı olumsuzluklar bile var bu algılamada. Bunu anlamak için, futbolseverin Sarp'ın oynadığı pozisyon hakkındaki kanaatini öğrenmek gerekiyor evvela. Bugün sorsak Galatasaraylılar'a "takımın en iyi ön liberosu" kimdir diye, muhtemelen iki isim çıkacaktır öne: Mehmet Topal ve Tobias Linderoth (sakat değilse tabiî.) Onları da sırasıyla Ayhan Akman ve Barış Özbek takip eder muhtemelen. Takımdaki ön libero sıralamasında Mustafa Sarp büyük bir olasılıkla beşinci isim Galatasaraylılar'ın algılama haritasında.
Niçin peki? Çünkü ortalama bir futbolsevere göre ön libero her şeyden önce bir "yetiş ya Mustafa" pozisyonudur. Dahası. Ön libero, tandemin önündeki stoperdir, hiçbir topu geçirmemesi gerekir arkaya. Dahası. Takımın en çok top kazanan futbolcusu olmalıdır ön libero. Dahası. Topu kaptıktan sonra iyi de pas vermelidir. Dahası. Asist yapması da istenir ve beklenir gerektiğinde. Dahası. Uzaktan şut da çekmelidir bir ön libero, hem de sezonda dört-beş gol atacak denli.
Görüldüğü gibi, defans kurgusunda ortaya çıkan yangınları söndürmekten dolayı "itfaiyeci" adı verilen özel futbolcu tipolojisinden çok daha fazla bir şey ön libero. Bir tür futbol evliyası o, kalesini "gâvur toplarından" koruyan. Ya da sahada binbir çeşit işi vazife edinmiş bir görev obezi.
Şimdi, ortalama ön libero tarifi bu olunca ülkemizde, Mustafa Sarp'ın bir SAT komandosununkini andıran bu görevi üstlenmek için biraz "sıska" kaldığı aşikâr. Demek ki algılama dersinde karnesi kırık Sarp'ın. Hatta sınıfının sonuncusu galiba o.
Rijkaard'ın total futbolu
Galatasaray, Franklin Edmundo Rijkaard ve Johan Neskeens'le beraber, daha önce gerçekleştirilmemiş bir deneye soyundu Türkiye'de. Bir ekolden de daha fazlası anlamına gelen bir futbol anlayışının inşasına başladı Galatasaray Rijkaard-Neskeens mimarlığında. "Total futbol" bu deneyin adı.
İki temel özelliği var total futbolun. İlki pas, ikincisi de hız. Futbolda hiçbir şey toptan daha hızlı değil ve olamaz da, (bakınız geçen hafta saatte 121 kilometre gibi, bir insan evladının hiçbir zaman yetişemeyeceği bir hızla Kayserispor kalesine saplanan Elano'nun golü.) Bu nedenle total futbolun iki ilkesinden pas, aslında hızı da içerdiği için biraz daha öne çıkar uygulamada. Galatasaray da, total futbolun bu önemli ilkesi doğrultusunda kalecisinden en uçtaki futbolcusuna kadar topu en ileriye (üçüncü bölgeye) pasla taşımak arzusunda. Ya da şöyle diyelim. Topu sürmek demek olan dribblinge oranla, pası her zaman için daha çok tercih ediyor Galatasaray.
Rakamların Galatasaray'ı
Geldik matematiğe. Galatasaray'ın matematiğine ve Mustafa Sarp'ın matematiğine. Önce Rijkaard'ın total futbol deneyinin bazı rakamsal izdüşümlerini verelim. Rijkaard'ın Galatasaray'ı sahip olduğu her 100 toptan 84'ünü pasla değerlendiriyor, geri kalan 16 topta ise dribblingi tercih ediyor. İsabetli pas oranı ise ortalama yüzde 75. Yani her dört pasın üçünü isabetli kullanıyor Galatasaray.
Temel çerçeve bu. Mustafa Sarp'ın yaptığı görünmeyen şeyleri daha iyi kavramak için bunun yanısıra, Galatasaray'ın oynadığı futbolun kök hücresine de yolculuk etmek gerek.
Madem ki pas ve hız total futbolun en önemli iki ilkesi, o zaman Galatasaray'ın topu ne kadar hızlı dolaştırdığına bakmalı önce. Nasıl ölçeceğiz bunu? Topun Galatasaray'da olduğu süre içinde verdiği pas sayısıyla elbette. Daha doğrusu topla oynama süresini pasa bölerek.
Galatasaray en hızlı futbolunu Kayserispor'a karşı oynadı geçen hafta. Topun kendisinde olduğu her 3.05 saniyede bir pas verdi Rijkaard'ın öğrencileri. Bu rakam Gaziantepspor maçında 3.06 saniyeydi, Denizlispor karşılaşmasında ise 3.21 saniye.
Elbette pas vermek önemli, ama isabetli pas daha önemli. İsabetli paslara bakılınca yine en hızlı maçını Kayserispor'a karşı oynadığı ortaya çıkıyor Galatasaray'ın. Gaziantepspor maçında her 4.06 saniyede bir isabetli pas yapan Galatasaray, Denizlispor maçında oldukça yavaşlayarak 4.33 saniye çıkardı isabetli pas verme süresini. Kayserispor maçında ise kritik eşik olan 4 saniyenin altına inerek her 3.96 saniyede bir isabetli pas yaptı Galatasaray.
Galatasaray'ın oynadığı pas ve hız futbolunun kök hücresinin fotoğrafı bu. Şimdi bu fotoğrafın içine oturtabiliriz artık Mustafa Sarp'ı.
Mustafa Sarp'ın rakamları
Aynı prensiple soralım şimdi. Topu ayakta tutma süresi içinde en çok pası hangi futbolcu yapıyor Galatasaray'da? Ya da şöyle soralım. Galatasaray'da en hızlı pas alışverişi yapan oyuncu kim? Gaziantepspor maçında Mustafa Sarp'tı Galatasaray'ın en hızlısı. Topun kendisinde olduğu her 2.27 saniyede bir pas verdi Sarp. İsabetli pasta da birincilik yine ondaydı, her 3.03 saniyede verdiği bir isabetli pasla.
Sarp, Denizlispor karşılaşmasında da sürdürdü birinciliğini. Kayserispor maçında ise kişisel rekorunu oldukça ilerletti birinciliğini sürdürmesinin yanısıra. Topun kendisinde olduğu süre içinde her 2.24 saniyede bir pas kullandı Sarp, ki bu süre Galatasaray ortalamasından 0.81 saniye daha süratli. İsabetli pasta ise üç saniye barajının altına indirdi rekorunu, her 2.52 saniyede bir isabetli pas vererek. (Sarp bu alanda da Galatasaray ortalamasının tam 1.07 saniye daha altında, yani 1.07 saniye daha hızlı takımdan. Bu arada meraklısı için hemen söylemekte fayda var. Sarp paslarının çoğunu ileriye doğru kullanıyor, bir tür geriye kullandığı garantili paslar sayesinde hızlı görünüyor değil o.)
Demek ki futbolun matematik dersinde iftiharlık bir öğrenci Mustafa Sarp. Sınıfının birincisi o.
Mustafa Sarp'ın tekniği
Soru. Sarp nasıl beceriyor en hızlı olmayı, takımın en çok koşan futbolcusu olmadığı halde? Nedir bunun açıklaması?
İşte bu soruyla, meselenin en yaşamsal noktasına, futbolunun teknik yönüne (ya da kök hücresine) varmış oluyoruz Mustafa Sarp'ın.
Önce bir istatistik. Mustafa Sarp resmi maçlarda Leo Franco'yla beraber en çok forma verdiği futbolcu oldu Rijkaard'ın. Bu çok önemli bir istatistik, özellikle de futbolculuk döneminde Rijkaard'ın Mustafa Sarp'la aynı pozisyonda oynadığı düşünülünce. (Total futbolun anavatanı Hollanda'da Ajax formasını giyerken, hem stoper, hem de orta sahada oynuyordu Rijkaard. Daha sonra gittiği Milan'da Arrigo Sacchi'nin elinde İbrahim Altınsay'ın "savaşkan orta saha" dediği çift yönlü ideal bir orta saha oyuncusuna dönüştü Rijkaard. Futbolun iki yönünü de oynayan dünyanın ilk ön liberolarından birisiydi o. Rijkaard'ın aynı pozisyon için Galatasaray'da sürekli Mustafa Sarp'ı tercih etmesi bu açıdan önemli işte.)
Johann Cruijff Ajax'ın teknik direktörüyken üzerinde en çok titrediği isimdi Rijkaard. Onda büyük bir potansiyel görüyordu çünkü, bu yüzden de oldukça hırpalıyordu oyuncusunu. Cruijff'un en çok eleştirdiği şey ise düşünerek oynamasıydı Rijkaard'ın. (Cruijff Frankie dediği Rijkaard için şunları demişti Ajax'ın başındayken: "Frankie, nasıl diyeyim, daima düşünerek oynamak istiyor…. Zaragoza'ya karşı oynanan ilk maçı ele alın. Kötü sahaya rağmen Frankie futbol oynamak istedi. Bunu yapamazsınız. Topa düşünmeden vuramaması onun en zayıf noktası…")
Rijkaard'ın Mustafa'sı
İşte tam da bu galiba Rijkaard'ın Mustafa Sarp'ı tercih etmesindeki neden: Düşünerek oynaması, tıpkı kendisi gibi. Ya da pozisyon bilgisi başka bir deyişle. Bu alanda Türkiye'nin iyilerinden birisi Sarp. Tıpkı vaktinde mevkisinde dünyanın en iyilerinden birisi olan Gheorghe Popescu gibi, oyunu okuyarak, düşünerek oynuyor Sarp. Zaten fazla olmayan futbol yeteneğiyle, böylesine hızlı ve akıllı bir oyun, düşünmeden ya da pozisyon bilgisi olmadan mümkün değil. Olmamalı da.
Zaten Sarp'ı Galatasaray'ın en hızlı futbolcusu yapan da yeteneklerinden daha çok futbol aklı ve çabuk düşünüp karar vermesi aslında. Düşünerek oynaması ve pozisyon bilgisi sayesinde üç şeyi mükemmel yapıyor Sarp. İlki, takım arkadaşının kendisine pas atabileceği bütün boşluklara koşup topu bekliyor. İkincisi, top kendisine gelirken kime pas atacağını çoktan saptadığı için vücudunu buna göre ayarlıyor, çıtanın koşarken dengesini kuyruğuyla sağlaması gibi, hiç bozmuyor dengesini. Üçüncüsü ise topun iki pas sonra gideceği yeri kurgulayıp öldürücü koşular yapıyor boş alanlara.
Sahadaki boşlukların Mustafa'sı
O dopdolu futbol aklıyla sahadaki boşlukları gören ve onları dolduran bir boş alan koşucusu aslında. Yaptığı akıl dolu boş koşulara birkaç örnek. Geçen yıl Bursa'daki maçta Galatasaray'a attığı gol mesela. Ya da Kayserispor karşılaşmasında frikikle sonuçlanan 20 metrelik boş koşusu. Veya Denizlispor maçında geriye doğru yaptığı 40 metrelik koşu sayesinde Angelov'u rahatsız ederek dengesini bozması. Ve de en önemlisi. Galatasaray forması altında attığı iki kafa golü. İkisinde de ok gibi fırlamıştı rakip kale önüne.
(Alfred Hitchcock'un ABD'e çektiği ilk gerilim filmi olan Rebecca'daki Mrs. Danvers'ı (Judith Anderson) andırıyor bir şekilde Mustafa Sarp. Filmde Maxim de Winter'ın ölen eşi Rebecca'ya "sadakati"yle ön plana çıkan evin kâhyası Mrs. Danvers'ı yürürken görmeyiz hiç. Bunun nedeni Hitchcock'ın Mrs. Danvers'ı bir gerilim unsuru olarak kullanması ve olmadık zamanlarda evin yeni sahibesini (Joan Fontaine) korkutmak için film karesinde belirmesidir bir anda. Hitckcock'un bu dahice yöntemi sayesinde Mrs. Danvers'ı yürürken görmesek bile bütün önemli sahnelerde izleyebilmiştik içimiz ürpererek. Mustafa Sarp da aynı şeyi koşularıyla yapıyor rakip için.)
Türkiye'de futbol seyretmek, topun oynandığı yarım metrekareyi dikizlemekle özdeş olduğundan Sarp'ın yaptığı bu boş koşular farkedilmiyor pek. Oysa ki onun koşuları oynanan oyunun en yakın geleceğinden haber veren barometre gibi. Ya da kehânet daha çok. Mustafa Sarp koşuya başlamışsa eğer, artık emin olabiliriz ki yakında bir fırtına patlayacak kalelerden birinde. Sarp eğer Franco'ya doğru koşuyorsa, fırtına Galatasaray kalesinde patlayacaktır mutlaka. Eğer ileri doğruysa bu koşu, rakip kaleyi bekler korku fırtınası.
Demek ki futbolun teknik yönünde de karnesi pekiyiyle dolu Mustafa Sarp'ın. Sınıfının en iyilerinden birisi o.
Mustafa'nın Galatasaray'ı
Algılama bitti, matematik bitti, teknik bitti, sırada maneviyat var şimdi. Bu konuda fazla söze gerek yok elbette. Sadece iki küçük aktarım, Mustafa Sarp'ın ne denli Galatasaray tutkusuna sahip olduğunu gösteren.
İlk anektod 2000'deki finalden. Galatasaray UEFA Kupası'nı kazandığı an, sevinçten gözyaşlarını tutamadığını biliyoruz henüz 20'sindeki Mustafa Sarp'ın. Bir de, Bursaspor'da oynarken bir maç sırasında, o an oynanmakta olan Galatasaray karşılaşmasının dakika ve skorunu öğrenmek için kenara geldiğini.
Demek ki doğru yerde Mustafa Sarp, bunca yıl özlediği, sevdiği yerde. Bu yüzden de takımın en mutlularından birisi o.
http://gayin-sin.net

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.