Avrupa'da Milli Takımlar düzeyinde en büyük futbol rekabetine sahip Almanya ve Hollanda'nın yetiştirdiği iki futbol virtüözünün teknik adam olarak tavan yaptıkları El Clasico sonrası Türkiye'deki rekabeti bozgunla sonuçlandı.
Frank Rijkaard ve Bernd Schuster... İlki 1962 Hollanda doğumlu; ikincisi 1959 Almanya... Hem kulüpler hem de milli takımlar düzeyinde başarılı bir futbol kariyerinin ardından teknik adamlarının zirvesini İspanya'da yaşadılar. Real Madrid ile Barcelona arasındaki El Clasico'nun tarafları olarak.
Schuster şampiyon olup Rijkaard'ı Barcelona'dan kovdurdu.
İKİSİ DE takımlarındaki laçka yıldızlarla anlaşamamamıştı. Robinho Schuster'in, Ronaldinho da Rijkaard'ın başına bela olmuştu.
İKİSİ DE İstanbul'a gelmeden önceki sezonlarını çalışmadan geçirmişlerdi. İkisini de getiren başkan (Adnan Polat ve Yıldırım Demirören) son dönemde çok sayıda teknik adam değiştirmişti, hocalarını harcayan camialara geldiler.
İKİSİ DE yüksek maliyetli yıldızlar topluluğu kadroların başına geçtiler. Galatasaray'da Rijkaard Elano ve Keita, beşiktaş'ta da Schuster Guti ve Quaresma gibi isimlerle çalışma fırsatını yakaladı. Rijkaard'ın 2009-10, Schuster 2010- 11 sezonlarının devre arasında takviyeler yaptı. Galatasaray Jo, Santos ve Neill'i, Beşiktaş ise Simao, Almeida, Fernandes'i kadrolarına kattı.
İKİSİNİN DE aldığı santrforlar (Jo ve Almeida) Avrupa Ligi'nde oynayamadı. Biri Santos'u, diğeri Fernandes'i kiralık aldı.
BİRİ Haldun Üstünel'i sihirbaz yaptı, diğeri Serdal Adalı'yı...
İKİSİ DE soyunma odasında disiplini sağlayamadılar. Schuster'in bu zaafı Üzülmez'in sonunu hazırladı. Rijkaard Keita'yı gönderdi ancak kendisini medya önünde eleştiren Servet'e dokunamadı.
İ
KİSİNİNDE başkanları "Avrupa Ligi'nde final" hedefiyle yola çıktı. Rijkaard gruptan sonra bir tur geçebildi, Atletico'ya elendi. Schuster ise grup sonrası ilk rakibi olan Dinamo Kiev'e...
İKİSİ DE hücum futbolu oynattı ama Rijkaard 4-3-3 sistem ısrarının kurbanı oldu. Schuster'i de savunmayı önde kurma ısrarı bitirdi.
İKİLİ Türkiye'de kozlarını paylaşma fırsatı bulamadı.
İKİSİ DE gençlere şans verdi ama alt yapılardan gelenler (Emre Çolak ve Necip) onları hayal kırıklığına uğrattı.
İKİSİNE DE kulüpleri tarafından sansür uygulandı. Rijkaard medyaya özel röportaj veremedi. İlk geldiğinde açıklamalarını İngilizce yapıyordu. Sonra kulübün bastırmasıyla Hollandaca'ya zorlandı. Schuster'in Almanca konuşması yasaklandı. Açıklamalarını İspanyolca yaptı. Böylece iki hocanın da sözleri tercümanları izin verdiği ölçüde medyaya yansıdı. Rijkaard
"Kadrom kalitesiz" deyip takımı karşısına aldı. Gönderildiğinde sabote edildiği iddiaları öne sürüldü. Schuster
"Türkiye'de 1960'ların futbolu oynanıyor" demeciyle sivrildi. İkisinin de medyaya karşı yukarıdan bakan tavırları dikkat çekti.
İKİSİ DE Türkiye'nin futbol ortamına ayak uyduramadı. Kulüplere, medyaya ve taraftara karşı mesafeli kaldılar, diyalog kuramadılar. Zico ve Gerets örneklerindeki camia-teknik adam dayanışması ve sinerjisini yaratamadılar.