İtalyan hocanın bu tarzını "rekabet"e verdiği önem belirliyor. Hatta rekabetten dolayı ellerini ovuşturuyordur. Rekabet herkesi hazır tutmak adına ne kadar önemliyse o rekabeti doğru yönetmek ve formayı adaletli dağıttığını herkese hissettirmek daha da önemlidir. Çünkü futbolcu zekidir.
Ömer ÜRÜNDÜL: G.Saray'da taşlar oturuyor
G.Saray, önde Burak ve Sneijder'in de üst düzeyde aktif olduğu müthiş bir takım presiyle maça başladı. Ligin en iyi pas yapan takımı olan Eskişehir, bu baskı karşısında bilhassa ilk 15 dakika nefes alamadı. Bu arada Hajrovic'in mükemmel zamanlamalı pasıyla Burak skor avantajını erken getirdi. G.Saray'ın iştahı ve etkili presi devam etmesine rağmen devre sonuna kadar beklenen pozisyon zenginliği oluşmadı. Bunun da bana göre bir numaralı nedeni ilerde son adam olan Burak'ın sırtı karşı kaleye dönük oynama özelliğinin yetersiz oluşu. Bu arada bir duran topta da fark ikiye çıktı. Eskişehirspor ancak bundan sonra bir reaksiyon gösterebildi.
İkinci devreye de Eskişehir hızlı, atak ve oyunu karşı alana yıkarak başladı. Tabii ki iyi top kullanan bir takıma karşı hücum presi sürekli yapabilmek mümkün değil. Bu yüzden G.Saray kontrollü bir oyunla takım halinde topun arkasına geçti. Zaman zaman kontratak denemeleri yaptılar ama bu arada Eskişehirspor da çok önemli 3 gol kaçırdı. İkisini Muslera kurtardı, birini Necati bomboş pozisyonda kafayla auta attı. Muslera'nın kurtardığı birinci net pozisyonun Eskişehir adına hazırlanış biçimi gerçekten mükemmeldi. Son bölümde G.Saray skorun garantisiyle iyice rahatladı ve uzatma bölümünde de farkı Umut'la üçe çıkardı. Hajrovic kumaşı iyi bir futbolcu. Eğer Bruma gibi yabancı kontenjanından tribüne mahkum olmazsa katkı sağlar. Telles de yetenekli bir kanat oyuncusu, ayrıca kendine güveni olması da hanesine artı puan.
Çoğu zaman eleştiri alan, kimse tarafından beğenilmeyen Ceyhun'un da oynadıkça ciddi biçimde takımına katkı sağladığı dün gece görüldü. Eskişehirspor iyi futbol oynayan, seyir zevki veren bir takım. Ama (nasıl düşünmezler anlamıyorum) bir santrforları yok. Hürriyet sahaya ruhunu koyan oyuncu kimliğini dün de gösterdi. Takdir edilmesi gereken bir profesyonel.
Burak, ilk devrede yine aldatmacalı bir penaltıya gitti. Bunu o kadar profesyonelce yaptı ve hemen sonrasındaki itirazları da o kadar abartılıydı ki yalnız seyirciler değil arkadaşları bile penaltı olduğuna inandı. Bu kalitede bir futbolcuya bunlar kesinlikle yakışmıyor.
Serkan KORKMAZ: Gözler Sivas'ta
Heyecanlı bir maç bizi bekliyordu; ligin en çok transfer yapan takımı ile, en çok pas yapan takımı karşılaşıyordu. Maçın hemen başında, Drogba'nın yokluğunda Burak ile ilgili soru işaretlerini Hajroviç'in muazzam pası sona erdirdi. G.Saray'ın Bursa karşısındaki performansı tesadüfi değildi belli ki. Dany transferine, Beşiktaşlılar kadar olmasa da, G.Saray taraftarı -inceden- "acaba, gitmesi gereken Chedjou muydu?" şüphesiyle inceden tepkiliydi. İkinci gol ileride olumsuz sonuçlar doğurabilecek bu şüphenin semirmesini şimdilik öteledi. Uzun lafın kısası, G.Saray adına işler o kadar iyi gitti ki; Umut bile gol attı. Şimdi; 90 dakika şampiyonluk şarkılarıyla takımını destekleyen tribün ve ekran başında o şarkılara içinden eşlik eden G.Saraylılar, Sivas'ta bugün oynanacak maçı bekliyor.
Şu forma meselesi
Forma mevzusuna değinmeden edemeyeceğim. Taraftar önümüzdeki sezonun çubuklu formalarını görünce haklı olarak isyan etmişti; klasik parçalı forma "G.Saray" demekti. Neyse ki; yönetim bu garabete verilen tepkiye kulak kabarttı ve sular dulurdu. Tartışmanın üzerine, dün sezonun en kritik maçlarından birisine çıktılar. Üzerinde füme mi desem, gri mi yoksa siyah mı, o forma vardı. İyi de; neden? Siz hiç; seçkin liglerin, seçkin takımlarında böyle saçma bir tercih gördünüz mü? Gerçekten akıl sır ermeyecek bir durum. Kulüp profesyonellerinin ve yöneticilerinin bu sevimsiz konuya dikkatini çekiyorum. Tartışmaya açık bir durum yok; G.Saray sonsuza kadar, sahasında "parçalı forma" ile oynamalı.
Mert AYDIN: Topun arkasında
Mancini'nin kafasında az pozisyon veren hatta mümkünse topu hiç kendi kalesinde görmeyen bir takım var. Ancak planını uygulayabilecek savunma anlayışını oluşturması kolay olmadı. Farklı bir disipline ihtiyaç vardı. Varlığını kabul ettirmekte zorlanan Ceyhun'un bir anda Mancini'nin gözdesi olmasının nedeni aslında yıllar önce Fatih Terim'in onu Alman 4.Ligi'nden milli takıma doğrudan almasıyla aynıydı. Yani hangi formasyonda oynanırsa oynansın yerinin gereğini disiplinli şekilde yapması. Geçen haftaki Bursa maçınıza oynanan görkemli futbolun yanında dün aslında dönük bir oyun vardı. Ama işin doğrusu şuydu: G.Saray, Mancini'nin kafasındaki oyunda rakip pas yapmayı seviyorsa topun arkasında olacak. Bu geriye çekilme değil baskıyla top kapmaya yol açacak ve ilerideki becerikli ayaklar işi bitirecek.
Kanatlar hareketlenmeli
Dün pas yapmayı seven Eskişehir önünde G.Saray o baskıyla kolayca öne geçti. 1 saate yakın pas yapıp pozisyon üretemeyen kırmızı-siyahlılar tehlikeli bölgeye yaklaşamadan baskıya boyun eğdiler. Fakat 60'tan sonra G.Saray için sıkıntılar başladı. Rakibin heyecanını sıfırlayacak 3.golü bulma adına kontra bulamadılar. Burak dışında sprinter bulamadılar. Necati'nin de girişiyle Eskişehir, kaleye yaklaştı. Burada da Muslera bir kazayı önledi. G.Saray adına karlı geçen bu iki haftanın ardından şunu söyleyebiliriz. Mancini kafasındaki G.Saray'ı bulmak üzere. Fakat daha yüzde yüz her şey istediği gibi değil. Bunun için kanatları hareketle sirmesi gerekir.
Rıdvan DİLMEN: G.Saray 'Ben şampiyonluğu istiyorum' diyor
Mancini sürekli rotasyon yapıyor, takımını ekonomik kullanıyor. Sürekli ideal 11 ile değil, kupa ve ligde çok farklı kadrolarla oynuyor. Dün gece de aynı Bursaspor maçı gibi 4-3-3'le başladı oyuna. Eskişehirspor'un bir pas takımı olduğunu bildiği için de yine aynı Bursaspor maçında olduğu gibi ikinci bölgede agresif bir pres yaparak, önce rakibini oynatmamak ve oyunu baştan kopartmak istiyordu. 32 dakikada da bunu başardılar. Kağıt üstünde zor gözüken maçta 32 dakikada skor avantajı bulduktan sonra özellikle ikinci yarının tamamına yakınında kendi sahasında rakibini bekledi Galatasaray. Eskişehir'in pas trafiği de Galatasaray'ın oyunun iki yönünü oynamasını engelledi. Tabi ki skor avantajı da önemli bir etkendi bunda. Bu bölümde Eskişehirspor'un bol pas yaparak, zaman zaman ceza sahasına girdiğini gördük. İki tane de net pozisyon buldular Necati ve Jorguera ile...Eskişehir organize bir takım ama sürekli ikinci bölgede pas yapıyorlar, ceza sahasına giremiyorlar.
Galatasaray da Sneijder etkisizdi. İki bek hemen hemen hiç hücum yapmadı. Ama Melo önderliğindeki Ceyhun-Selçuk'lu orta saha maça o kadar yüksek tempoyla başladı ki, aslında 32 dakikada karşılaşmayı bitirdiler. Hajrovic'in gol pası mükemmeldi. Devamında klasik Burak koşusu ile ilk gol geldi. Oyunun tamamında etkiliydi Burak. Karşılaşmanın son dakikasında da olsa Burak'ın çapraz koşusunda buluştuğu topu, Umut'a 'Al da at' diye verdiği pozisyonla gelen üçüncü gol Galatasaray taraftarını fazlasıyla mutlu etti. Galatasaray, 'ben şampiyonluğu istiyorum' diyor. Yeter mi yarın göreceğiz. Galatasaray, Fenerbahçe'nin puan kaybını bekleyeceğim ama anlamı olması için kazanmam lazım bilincinde. G.Saray agresif oynadı, hakettiği bir galibiyet elde etti.
Erman TOROĞLU: Mancini temeli attı
Mancini takım üstünde etkinliğini göstermeye başladı. Melo, Burak ve Muslera da iyi oynayınca rahat kazanıyorlar. 3... M, 1... B, 1... H
Mancini takım üstünde etkinliğini göstermeye başladı. Melo, Burak ve Muslera da iyi oynayınca rahat kazanıyorlar. 3... M, 1... B, 1... H
3 M'nin bir tanesi; Mancini. Yavaş yavaş takım üstünde etkinliğini göstermeye başladı. Herkesi oynatmaya çalışıyor. Anladığım kadarıyla da Galatasaray'ın temelini atmaya başladı. Günlük yaşamıyor. Doğru yolda.
İkinci M: Melo; Uzun zamandır hatasız oynuyor. Müthiş mücadele ediyor. Takımının kaynayan kazanının altına odun atıyor. Ateşi söndürmüyor. Yüksekte tutuyor.
Üçüncü M: Muslera; Her takımın aradığı ideal bir kaleci. Yenecek golleri yiyor, yenmeyecekleri yemiyor. Otomatik sigorta gibi. Takım devreden çıkınca bağlantıları kurup takımının maça devamını sağlıyor.
Bir B: Burak; İyi mücadele ediyor. Geriye de geliyor. Yüzde yüz bulmadığı pozisyonlarda arkadaşlarına gol pasları vermeye çalışıyor. Umut'a attırdığı üçüncü golde olduğu gibi. Ama kendisi yüzde 60-70 pozisyondaysa arkadaşı da yüzde 80-90 pozisyondaysa ona vermiyor, kendi bencillik yapmaya kalkıyor.
İLK UÇAKLA GERİ YOLLARLAR!
Bir H: Hakem; Maç normal gitti... Galatasaray da kazandı... Belki de kimse üzerinde durmayacak. Ama şampiyonluk maçı olsa ve dakika 17'deki pozisyon yaşansa ki bu pozisyonda Eskişehir kalecisinin Burak'a yaptığı hareket faul. Bariz gol şansı... Ceza alanı içi... Penaltı ve kırmızı kart. Penaltıyı vermiyorsun. Tamam. Peki o zaman aldatmaya yönelik hareketten dolayı Burak'a neden sarı kart çıkarmıyorsun? Yani ne onu yapıyorsun, ne ötekini... Sevgili Cüneyt, Dünya Kupası finallerinde böyle bir pozisyonu es geçersen, ertesi sabah ilk uçakla seni memleketine yollarlar. Tahmin ediyorum üç beş hafta sonra Galatasaray'da şöyle bir yapı olacak. Belki bir tatlı rekabet olacağa benziyor ama daha da net herkes haddini bilecek: 'Ben bu takımda banko oynarım' 'Ben bu takımda yedek beklerim, sıram gelince oynarım' 'Ben bu takımda kadroya giremem.' Çünkü Galatasaray kadrosunda alternatif fazlalaştı. Yapılan 9 transferden sonra takımın yaş ortalaması 4.5 yaş azaldı. Bunların hepsi sarı-kırmızılıların lehine hareketler. Bekleyeceğiz, göreceğiz.