Pazartesi 15.04.2013 00:00

Mayın tarlasında 3 kupa dansı

Kocaman'ın biçtiği futbol kimliğine stres ve yorgunluk da eklenince, üstü üste 2'nci defa kaleyi bulan tek şutla kazandı Fenerbahçe. Üretkenlikteki sıkıntıyı, direnerek ve savaşarak kapatmaya çalışıyorlar.

Evet, rekor sayıda maç, fizik ve psikolojik yorgunluk ciddi bir etken...
Evet, bu denli stresli bir dönemde kazanmak birinci öncelik...
Üstelik sezon başı yaşanan buhranlı dönem yüzünden, ruhen yıpranma marjlarının çoğunu erkenden doldurdu oyuncular. Buna rağmen son 8 resmi maçta da kaybetmediler.
Ancak dün akşamki oyunu ve yaşanan sıkıntıları sadece hafifletici sebeplere bağlamak da yanlış daha doğrusu eksik olur.
Aykut Kocaman'ın Fenerbahçe için biçtiği elbise 3 aşağı 5 yukarı bu.
Tempo yapmak, önde basmak, üretkenlik değil önceliği.
A planı; kontrol futbolu, takım savunması ve tempoyu düşürmek... Fakat Avrupa'da sonuç veren bu anlayış, Türkiye'deki futbol dinamikleriyle çok zıt... Ve Fenerbahçe cebinde "iç hatlar" için bir B planı taşımıyor henüz.
Oysa 150 milyon euronun üzerinde maliyetle kurulmuş bu kalibrede bir takımın Avrupa ve Türkiye için iki ayrı format geliştirebilmesi beklenir.
EMRE VE SOW OLMAYINCA YARATICILIK DA TÜKENDİ
* Emre ve Sow'un sahadaki varlığı, sistemi - muhtemelen defakto bir şekilde - üst sürüme taşıyor. Onların yokluğunda ise takım vites yükseltemiyor.
Emre orta sahada filmi hızlı sarıyor, oyunu rahatlatıyor... Pres özelliğiyle de rakibin hazırlıksız yakalanmasını sağlıyor. Onun yokluğunda merkez orta saha tamamen, mücadele gücüne dayalı ama adam eksiltme, uzun top vs. özelliği olmayan oyunculara kaldı.
Maç boyu en çok şutu çekenin Egemen olması da hücum kanallarına kanatlar ve orta alandan adam sokamayışlarının bir sonucuydu.
* Sow ise bu takımın en yaratıcı ve tempolu adamı. Sadece kendi yaratmakla da kalmıyor. Kanada ve geriye çekilerek de rakip savunmayı pozisyonundan söküp götürüyor. Bu da Webo, Kuyt gibi isimlere alan yaratıyor. Kenarlarda kalan boş alanları sömürüyor.
Ve Sow olmayınca Webo sıradanlaşıyor. İkili oynayacak ve kendisini stoperlerin kıskacından kurtaracak partnerin yokluğunda ileride yalnız bir adam haline geliyor.
BARONİ CEREYAN YAPMAYA DEVAM ETTİ
* Tıpkı Lazio'ya karşı olduğu gibi, dün de ilk yarının en silik adamıydı Baroni. Yine rakibin merkez orta sahasına baskı yapmadı, top tutmadı ve arkasında bıraktığı pencere cereyan yapmaya devam etti.
* Defans hattı fazla derinde konuşlandı. Meireles-Mehmet Topal tandemi cepheden gelen Eskişehirli oyuncuları sadece karşılayıp bozmadı. Defans göbeği ve önlerindeki 2 pivot arasında boşluk oluştu. 2 defa direğe takıldı Eskişehir. Onun dışında da gecenin yıldızı Volkan'a.
KANATLAR İŞLEMEYİNCE "DARALDILAR"
* Kuyt yapısına çok ters solda... Ziegler'le arasında da haliyle ofansif bir uyum oluşmadı. Formsuz ve orta saha özellikli Mehmet Topuz da fazla içeri devrilince, oyunu açamadı Fenerbahçe.
Hem oyunun genişliği hem de psikolojik olarak "daraldılar.."
* Bütün bu faktörlere bakınca, Sow-Emre ikilisinin olmadığı, yaratıcılığın bu denli sınırlı kaldığı bir ortamda, istim üzerinde ve hafta içi yorulmamış, oyun görüşü geniş Salih'in düşünülmemesi ilginç.
KRASİC VE STOCH ŞAPKALARINI ÖNLERİNE KOYACAK
Bir başka düşündürücü olan da, teorik de olsa oyuna, hız, en ve yaratıcılık katabilecek Krasic ile Stoch'un şu ortamda dahi bir alternatif haline gelememesi. En az Krasic'e verilen 7.5 milyon euro kadar, bu kadar zamandır yerlerinde saymaları da sorgulanmalı.
* İkinci yarı reaksiyon gösterip, defans ve orta sahının merkezini biraz öne çıkardı Fenerli oyuncular. O ana dek yapılan tek organize hücum aksiyonunda da o ana dek sahanın en kötüsü Baroni ile geldi gol.
* Kalan kısımda ise ilk yarının bir benzeri oynandı. Fakat Selçuk'u alarak hoca takıma gene "çekilin" mesajı verdi. Bir panik butonu vazifesi gördü Selçuk. Üstelik kaptırdığı toplarla da rakibe ciddi fırsatlar sundu. Aralarında sağlıklı pas bağlantısı mümkün olmayan bir 3'lü orta saha ve savruk Krasic'le, top tutup oyunu soğutmakta zorluk yaşadılar. Son dakikalar hepten terletti taraftarları.
* Maç boyunca kaleyi bulan tek şutları gol oldu. Tıpkı Lazio deplasmanı gibi. Kocaman felsefesinin temel direkleri; pas sayısında da koşu mesafesinde de Eskişehir'in gerisinde kaldılar.
RUHEN DE BEDENEN DİRENİYORLAR
Ne olursa olsun Fenerbahçe, bu denli stresli bir ortamda kritik bir engeli aşmış oldu.
Bir mayın tarlasında ilerliyorlar. Önlerindeki 4-5 hafta içinde belki sezon başında hayal dahi edemeyecekleri bir noktaya çıkacaklar.
Belki sadece Türkiye değil Avrupa onları konuşacak.
Ya da 3 hikaye birden yarım kalacak.
Bu bıçak sırtı psikoloji bile ayaklara pıranga vurmaya yeter elbet.
Fakat böylesine pasif kalarak, kontrol futbolunda kontrolü rakibe vererek, yola bir mayın da kendi elleriyle döşüyorlar.
Yine de tüm teknik-taktik sıkıntılar bir tarafa, bedenlerindeki bitkinliğe, beyinlerindeki yorgunluğa, istekleri ve iş disiplinleriyle direniyorlar.
Baroni'nin gol sonrası gözyaşları, hem boğuştukları gerginliğin hem de yüreklerindeki arzunun kanıtı.
Meydan okuyorlar...
Ve haklı eleştiriler kadar övgüyü de hak ediyolar.


X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.