Hıncal Uluç ile haftanın gündemi

Sabah Gazetesi'nin usta kalemlerinden Hıncal Uluç, geçtiğimiz haftaya damgasını vuran spor olaylarını değerlendirdi. Beşiktaş'ın transfer politikasını değerlendiren Uluç 'Sezer Öztürk'ün çok iyi bir transfer olduğuna inanıyorum. Galatasaray'da biraz kafa olsaydı Alper'i kaptırdıktan sonra Sezer'i alırdı. Sezer'i, Fenerbahçe'ye, Galatasaray'a verir miydi, bilmiyorum ama onun da bir yolu bulunurdu. Başka bir takıma gider, Galatasaray da oradan kiralardı. Beşiktaş'ta önemli olan Bilic'in performansı...' dedi. Özge AYDIN /SABAHSPOR.COM #Sayfa# Aziz Yıldırım, 'ihraç edilen üyelere af yolunun açılarak genel kurula gidebileceklerinin' sinyalini verdi ve Saran, 'böyle bir durumda genel kuruldaki yerini aday olarak gururla alacağını' açıkladı. Yıldırım'dan böyle bir adım bekliyor musunuz? Şimdi Aziz Yıldırım davet etti mi etmedi mi o da belli değil. İhraç edilmiş bir adamı Aziz Yıldırım'ın geri alma hakkı yok. Aziz Yıldırım ne ki yani! Fenerbahçe'nin tüzüğü var, yönetmeliği var. Üstelik Sadettin Saran da 'Afettim ne demek! Benim affedilmem için bir suç işlemiş olmam lazım' diyor. Sadettin Saran da tokat gibi cevap verdi; 'Benim senin affına ihtiyacım yok' diye... Bunlar Fenerbahçe'nin genel kurulunda görüşülecek, konuşulacak, tartışılacak olaylar. Sadettin Saran tanıdığım en iyi Fenerbahçelilerden ve en iyi yöneticilerinden biri... Hem kendi firmalarını iyi yönetiyor hem Fenerbahçe'de yöneticiyken başarılı işler yaptı. Bir Galatasaraylı olarak ondan neler çektiğimi iyi biliyorum. Fenerbahçe'ye yakışır bir başkan olur Sadettin Saran... Bilic ile anlaşan Beşiktaş maddi imkanları ölçüsünde transferlerine devam ediyor. Gökhan Töre, Pedro Franco, Ömer Şişmanoğlu gibi isimlerin ardından Fenerbahçe'den Sezer Öztürk transfer edildi. İyi transferler yapıldığını söyleyebilir miyiz? Sezer Öztürk'ün çok iyi bir transfer olduğuna inanıyorum. Galatasaray'da biraz kafa olsaydı Alper'i kaptırdıktan sonra Sezer'i alırdı. Sezer'i, Fenerbahçe'ye, Galatasaray'a verir miydi, bilmiyorum ama onun da bir yolu bulunurdu. Başka bir takıma gider, Galatasaray da oradan kiralardı. Beşiktaş'ta önemli olan Bilic'in performansı... Bugüne kadar doğru dürüst kulüp hocalığı yok. Beşiktaş'ı görmek için biraz beklemek lazım. Trabzonspor'un başarılı kalecisi Tolga Zengin'in alınması da gündemde... Tolga iyi kaleci... Ben Galatasaray'ın yöneticisi olsam bu kadar para verilen Muslera'yı derhal satar Tolga'yı alırdım. Muslera'nın gitmesiyle çok kıymetli olan yabancı kontenjanından bir tane kazanılırdı. Ama Galatasaray'da Fatih Terim'in düşündüğünü düşünen yok. Bakmayın 'Hocanın dediğini yapıyoruz' palavralarına... Muslera'ya 15 milyon euro veriliyorsa derhal gönderir Muslera'yı alırdım. #Sayfa# U20 Dünya Kupası'nda mücadele devam ediyor. Yarı finalistler belli oldu ve bunlar içinde Irak'ın performansı dikkat çekici. Çeyrek finalde Güney Kore'yi saf dışı bırakmayı başardılar. O koşullarda gençlerin bunu başarması çok önemli... İnanılır gibi değil... İngiltere maçında dikkatimizi çekmişlerdi, yarı finale kadar geldiler. Ama tabii Türkiye için organizasyon kötü gidiyor. U20 Dünya Kupası tarihinin en düşük seyirci ortalaması var. Eylülde bunu başımıza kakacaklar. 'Olimpiyat meraklısı Türkiye'de, U20 Dünya Kupası'nı kaç kişi seyretti' diye... Gazetelerde zerre kadar haber yok. Maçı, kanalları karıştırırken Eurosport'ta tesadüfen gördüm. Yazan eden gazete yok, izleyen yok. TRT veriyor mu, vermiyor mu bilmiyorum! Duyurmaktan acizler. TRT'nin halkla ilişkilerine bu ülkenin vergilerinden kaç para ödeniyor, ben biliyorum. O halkla ilişkiler ne işe yarıyor onu bilmiyorum! Bir yığın devlet memuru orada oturuyorlar, TRT ne yayınlar yapıyor, kimse bilmiyor. Bu kadar duyurma özürlü bir devlet kurumu olur mu? O halkla ilişkiler şubesini feshet, haftada bir gün üç tane büyük gazeteye tam sayfa ilan ver, insanlar görsünler. Kırkpınar Yağlı Güreşleri'ni Ali Gürbüz kazandı ve Ahmet Taşçı'nın ardından altın kemerin ebedi sahibi oldu. Çok zorlanmadan finale kalan Gürbüz, İsmail Balaban'ı da 16 dakikada mağlup etmeyi başardı. Siz organizasyon ve mücadeleyi nasıl buldunuz? Yağlı güreşin bünyesinde, yapısında, ruhunda, özünde vardır. Bölge güreşçileri birbirlerini kayırırlar. Ali Gürbüz'ün yarı final ve finalde güreştiği rakipleri Antalyalı... Biraz Murat Sertoğlu güreş romanları okursanız, orada bu işlerin nasıl olduğu anlatılır. Antalyalı pehlivanlar kalkıp birbirlerini yiyecek halleri yok. Ayrıca daha başlar başlamaz bir doping olayı çıktı. Olacak şey değil. Naklen yayınlayan NTV Spor'a da sormak lazım; acaba reytingler nasıldı? İlgi yok... Kimse kimseyi kandırmasın. Türkiye Güreş Federasyonu'nun toplanıp, Kırkpınar'ın, Japonların sumo güreşi gibi dünyada cazip gele gelmesini sağlaması gerekiyor. Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışları yapıldı. Ünlü yüzücü Ian Thorpe yarışların onur konuğuydu ve boğazda gösteri amaçlı yüzdü. Yarış bölümünde iki Türk ilk sırayı aldı, ayrıca bir de rekor geldi. Ian Thorpe'un davet edilmesi güzel bir olay. Keşke yarışa da katılsaydı o zaman daha da güzel olurdu. Tabii Ian Thorpe boğazı bedava yüzmez. Verilen para sadece Türkiye'ye gelmesine yetecek kadardır. Bastırırsın parayı adam yüzer. Kıtalararası yüzme yarışı güzel bir düşünce, kıtalararası maraton gibi güzel bir düşünce... Yaz aylarında organize edilebilir ve sadece yüzme değil, deniz şenlikleri festivali gibi organize edilebilir. O zaman İstanbul'a turist de gelir. Yüzmeler, kürekler, yelkenler, o denizin üstüne kurulacak raflarda sahneler yapıp sahilden dinlenecek konserler, havai fişekler şunlar bunlar... Dünyanın her tarafında bunlar yapılıyor. Sydney'e gitsinler baksınlar adamlar denizi nasıl kullanılıyorlar. Organizasyon meselesi... Yani bak şimdi; hayatımın en kötü Wimbledon'ını seyrettim. Daha önce de sana 'on para etmez' demiştim. Tek kadınlar finalini dünya klasmanında 15. ve 23. sırada bulunan sporcular oynadı. Ne hale gelmişler! 2-0 bitti maç! Tek erkekler finali 3-0 bitti. #Sayfa# Buna rağmen insanlar akın etti. Final maçları, yarı final maçları Center Court'ta oynadı. Televizyon zaman zaman Center Court'un etrafını gösteriyordu. Binlerce... İçerdekinden fazla insan dışarıda... Bir ekran kurulmuş ve sermişler yerlere oturmuşlar. Evinde televizyon varken, klimalı bilmem neli odası varken, oturup rahatça izleme imkanı varken para verip Wimbledon parkına gidiyor, oraya yerleşiyor, orada yediği içtiği her şeye para ödeyerek seyrediyorlar. Sadece 'Ben ordaydım' ruhunu yaşamak, Center Court'tan gelen sesleri duymak için... Ben bunu ilk 1984 Olimpiyatları için Los Angeles'a gittiğimde gördüm. Açılış törenine Coliseum'un etrafı binlerce insanla sarılmıştı. İçerde 80 bin var, dışarıda 100 bin kişi... Rahmetli Kazım Baba'ya, 'Bunlar manyak mı!' dedim. O zaman dışarıda ekran kurma falan da yok. Öyle seyyar televizyonlar da yok, radyodan dinleniyor. Evinde oturup televizyondan seyretme yerine o havayı yaşamak için tribünün çevresine gitmiş insanlar. Spor seyircisi bu, sporseverlik bu, spor ruhu bu... 20 Yaş altı Dünya Kupası oynanıyor, Türk takımı oynuyor, çok kritik bir maç oynuyor, o maçı kazanamazsa elenecek milli takım ve biletler 5 lira... Ama Trabzon gibi bu ülkenin en büyük futbol kentlerinden birinde tribünler bomboş. Gelenler de Fenerbahçeli Salih'i yuhalamak için gelmişler, milli takımı alkışlamaya değil! Şimdi bana hala diyorlar ki 'Bu ülke olimpiyat yapar.' 'Olimpiyat yapar' diyenlerin Center Court'un dışında toplanmış binlerce İngiliz'i görmesi lazım. Bunun için Londra, ikinci defa yapıyor olimpiyatları... Adamın seyircisi sporun ruhunu yaşamak istiyor. Bizim haberimiz yok!.. Dediğim gibi kötü bir Wimbledon turnuvasıydı. Ama adam 'Bu dünyanın bir numaralı tenis turnuvasıdır. Ben orada olmalıyım, görmesem de orada olmalıyım' diyor. Tabii Britanyalılar için de hoştu. 77 yıl sonra bir Britanyalı tenisçi, Wimbledon'u kazandı. Gazetelerimiz 'İngiliz' diyorlardı da... İskoçyalılar, Allah'tan Türk gazetelerini okumuyorlar yoksa gazeteyi basarlardı. Çok sıkı İskoç milliyetçilerinden Andy Murray... Bu arada engelli basketbolculara, Türk medyasının gösterdiği yakın ilgiye teşekkür ederim! Ne kadar güzel medyamız günü gününe takip etti, ne kadar güzel maçları verdi, röportajları verdi! Harikaydı! Yani inanamadım meğer Türk medyası ne kadar engelli sporuna meraklıymış! Allah'tan, Almanya'da bir arkadaşım var, durmadan bana mesajla anında haberleri yolluyordu. Açmak istemiyorum! Palavra, palavra, palavra transfer haberleri... Tekerlekli Sandalye Basketbol Avrupa Şampiyonası'ndan satır haber yok! Gazete başı yüz tane, binlerce transfer haberi yazıyorlar. Bunlardan bir tanesi hasbelkader tuttuğunda da 'Haber bizde okunur' diye klişe basıyorlar, utanmadan sıkılmadan! 999 yalana karşı bir tane tutturdular, 'Haber bizde okunur' diyorlar. Niye? Onlar vermişmiş! Veremediklerin, verdiklerin içinde yalan çıkanlar ne! Spor sayfaları iğrenç bir hal alıyor transfer sezonunda... Oysa dünyada ne güzel sporlar yapılıyor. Bir olağanüstü cumartesi ve pazar geçirdim evden çıkmamacasına... Diamond League var, Alman Grand Prix'i var, Fransa Turu var, bir de Wimbledon var ve bunların hiçbiri Türk spor medyasında yok! Bir yığın palavra 'Galatasaray şunu alacak, Fenerbahçe bunu alacak, Beşiktaş ötekini alacak' diye... Akıllarına gelen herkesi yazıyorlar ki atlamış olmasınlar. Sokaktan geçerken şurada kör dilenci var ondan bir laf duysa gelip gazeteye manşet koyacaklar 'Geliyor' diye. Çünkü yalanın hesabını soran yok Türk medyasında maalesef... Ama bütün o yalanlardan bir tanesi tuttu mu 'Vaay biz verdik bak!' diye alkışlıyorlar. Şu müthiş spor hafta sonuyla ilgili Türk spor sayfalarında doğru dürüst tek satır yayınlanmadı! Ondan sonra olimpiyat yapacakmış!.. #Sayfa# Futbol Federasyonu'nun, Fenerbahçe hariç 17 kulübün isteğine karşılık daha önce '6+0+4' olarak belirlenen yabancı kontenjanı değiştirmemesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Federasyonun kararı doğru... Usul olarak doğru... 6+0+4 kararı geçen sene alındı. Kulüpler itiraz etmedi, medyadan ses çıkmadı, kimse bir şey demedi ve bu karar alındı. Şimdi tam alınan karar yürürlüğe girecek, 17 kulüp itiraz ediyor, bir takım medya itiraz ediyor. Böyle şey olmaz! Bu itirazların hepsi bu karar alındığı zaman yapılır. Geçmiş ola... Yöneticilerimiz evvela sporun yönetmeliklerini bilecekler. Keyfi karar yok. Usulde bu ama esasta karşı çıkan Galatasaray ve Gençlerbirliği yüzde yüz haklılar. On yabancıya para vereceksin, dört tanesi tribünde oturacak. 60. dakikada yabancılardan biri sakatlanacak, senin dört tane daha yabancın olduğu halde o yabancılar sahaya giremeyecek! Yabancı ile yabancıyı değiştirmek istiyorsan, altı yabancı hakkını maçın başında kullanmayacaksın; sahaya dört ya da beş yabancı ile çıkacaksın ki bir tane kenarda oturtabileceksin. Bu kadar aptalca bir karar olmaz. Ama bu aptalca karar alınırken kimsenin sesi çıkmıyor. Aslında Fenerbahçe de şu davalar olmasa bu 17 kulübün en başında olacaktı. Aziz Yıldırım, federasyonu değiştirmek için Ankaralara gidecekti. Adımı bildiğim gibi biliyorum. Ama Fenerbahçe şu anda sıkıntıda, hem de maddi manevi sıkıntıda... Galatasaray'ın aldığı ve alabileceği yabancıların karşısına aynı ölçüde yabancı koyacak gücü yok. 'Ben alamıyorsam onlar da almasın' diye birdenbire yabancı kısıtlamasına en karşı olan kulüp oldu. Fenerbahçe oldum olası politikasını transfer üzerine kurmuştur. Çocukluğumdan beri böyleydi Fenerbahçe... Parlak transferlerin takımı... Ama son yıllarda içine düştükleri maddi ve manevi kriz saf değiştirmelerine yol açtı. Mesela Drogba ve Sneijder'in transfer edilmesiyle Galatasaray'dan adeta tokat yemiş olan Aziz Yıldırım, 'Ben bir daha tokatlanmayayım' diyor. Bunun yolu ne; yabancı transferinin yolunu kesmek. İşin esası bu... Esasta Ünal Aysal, İlhan Cavcav ve 17 kulüp çok haklı olmasına karşın, atı alan Üsküdar'ı geçmiş! Bu kararın ardından kulüplerin, olağanüstü genel kurula gitmek için imza topladıkları yolunda haberler geliyor. Bu noktada kongreye gitmek doğru mudur? Olağanüstü seçimli kongre için kural belli... Yönetmeliklerde yazıyor. 120 tane imza toplayabilirsen, kongreye gidersen. Toplayabilirlerse giderler. Bunun sonucunda Türkiye, Yıldırım Demirören'den kurtulursa Vaka-i Hayriye (Hayırlı olay) olur. Çok da iyi bir iş olur. #Sayfa# Bu tartışmalar sırasında, Yıldırım Demirören ve Haluk Ulusoy arasında 'İcazet' polemiği yaşandı. Ben bu konuşmanın olduğu yerde yoktum, kimse de yoktu, tahmin ediyorum. Ama Ulusoy ile Demirören arasındaki akrabalık bağını biliyorum. Yıldırım Demirören'in eşi Revna Hanım'ın kızlık soyadı; Ulusoy... Haluk Ulusoy ve Yıldırım Demirören'i de biliyorum. Bu ikiliden birisi doğru söylüyorsa; doğru söyleyen Haluk Ulusoy'dur. UEFA'nın verdiği cezalarla ilgili artık son aşamaya gelindi. Tanıklar dinlenecek ve karar verilecek. Fenerbahçe ve Yıldırım Demirören, Steaua Bükreş örneğini göstererek UEFA'nın adaletsiz cezalar verdiğini söyledi. Siz adaletsizlik olduğunu düşünüyor musunuz? Olayların içinde değiliz. 'Steaua Bükreş'in cezası niye ertelendi?' kararını bilen, okuyan herhangi bir Türk gazeteci var mı? Bununla ilgili herhangi bir gazetede haber okudunuz mu? Bizim spor sayfalarımız, Fenerbahçe kulübünden gelen emirlere göre haber yapıyorlar. Bir haber yapılırken telefon açıp konuşulur. Günümüzde artık telefon o kadar zor bir şey değil. 'Steaua Bükreş kararının gerekçesini bize bir yollayım, bakalım.' O gerekçeyi koyarsın, Fenerbahçe'nin gerekçesini koyarsın, haber ortaya çıkar zaten... Ama bu yok! Dünyanın her yerinde uluslararası kararlarda lobicilik vardır. Böyle bir şey olmasa lobiler olur mu? Birleşmiş Milletler kararını etkileyen lobiler var. Rum lobileri var, Ermeni lobileri var, Yahudi lobileri var. Bunlar durduk yerde çıkmış laflar değil. Steaua Bükreş'in başkanı her yerde parmağı olan, futbolcu tüccarı Becali... 'Becali' olduğu zaman zaten orada bir soru işareti var. Becali bu işin içine girmiş, becermişse, sen niye beceremedin! Geçen sezon beklentileri karşılayamayan Fenerbahçe Ülker, Obradovic'i transfer ederek büyük sansasyon yarattı. Ünlü Yunan çalıştırıcı, Türk basketboluna neler kadar? Son yılların en iyi basketbol transferi... Fenerbahçe, basketbolda son yılların en güzel işini yaparken Türkiye Basketbol Federasyonu da son yılların en utanç verici işini yaptı. Türk kamuoyunu resmen aptal yerine koydu, eşek yerine koydu. Ben hayatımda böyle şey görmedim. Ahmet Kurt'u okudum geçen gün Cumhuriyet'te... Aylar önce yazdığı yazıyı yeniden yayınladı. Olacakları birer birer yazmış. 'Ortaklık' diyor ya! 'Turgay Demirel, İzic, Tanjevic' ortaklığı diyor! Aylar evvel yazılan bu yazıya Turgay Demirel gıkını çıkaramamış. Niye çıkarmadığı da belli oluyor işte... Ahmet Kurt kahin gibi... Ne dediyse hepsi olmuş. İnanılır gibi değil!.. 'Efendim vakit daraldı da hoca bulamadık' diyor. Niye bulamıyorsun! Ergin Ataman, 'Benimle kimse konuşmadı' dedi. 'Türk hoca getireceğiz' diyorlardı. Üç tane Türk hoca var: Erman Kunter, Oktay Mahmuti ve Ergin Ataman... Ergin diyor ki 'Benimle kimse konuşmadı. Yalan söylüyorlar!' Yabancı getireceksen işte Obradovic'i getirmiş Fenerbahçe, al Obradovic'i... Aynı yöntemle, aynı sistemle... Bogdan Tanjevic'i milli takımın başına getirdiğin zaman Tanjevic, Fenerbahçe'nin de antrenörüydü. Tanjevic, Roma'ya teknik direktör olarak değil basketbol şubesi yöneticisi, danışman olarak gitti. Oradan dahi kovuldu, şimdi Türk Milli Takımı'nın antrenörlüğünü yapacak! Bitmiş, tükenmiş adam!.. Ama Demirel, İzic, Tanjevic ortaklığı sürüyor. Kulağıma daha korkunç bir şey geldi. Bunun açıklamasını derhal yapmalı Türkiye Basketbol Federasyonu... 'Roma'da görev yaparken Türkiye'den maaş almaya devam ediyormuş Tanjevic.' Türkiye ile ilişkisi kesilmemiş. Benim milletimin vergileri böyle mi harcanıyor!.. Geçen gün Spor Bakanı'nı okuyorum; 'Ben federasyonların işine karışmam' diyor. Güldürmesin beni!.. Bütün federasyon seçimlerine, bütün teşkilatlara girip istediği adamı başkan seçtiren o... 'Özerklik' demek herkesin başına buyruk hareket etmesi, devletse devlet olması demek değil ki! Açsın kanunları okusun. Okumuyorsa ben anlatayım ona... Özerk kurumların üzerinde devletin idari vesayet yetkisi vardır. Yani denetim ve gözetim... Yani Turgay Demirel yani Mehmet Terzi canlarının istediği gibi paraları har vurup harman savuramazlar. Turgay Demirel'e gelince Sayın Suat Kılıç ortada yok. Erkekliğin onda dokuzu kaçmak, onda biri hiç görünmemek. Hala 28.5 milyon liranın hesabı önümüze konmadı. Bunu Sabah'ta kaç kere söyledim, yüzü geçti. İnsanın yüzü kızarır ya! Turgay efendinin kızarmıyor. Bakan da emir veremiyor; 'Şu Hıncal'ın istediği dosyayı gönder' diye... İnanamıyorum ya! Ondan sonra da bu rezillik... Obradovic çok iyi transfer... Belli ki şampiyonluğu Galatasaray'a kaptırmak Fenerbahçe'ye çok dokunmuş; iyi de olmuş. Yani bu sene müthiş bir Fenerbahçe dolayısıyla da müthiş bir basketbol rekabeti izleyebiliriz. Bu da çok güzel bir şey olur. Galatasaray da boş durmadı Barcelona'dan Jawai'yi transfer etti. N'Dong'un yerine... Avustralyalı basketbolcu, ünlü oyuncu Shaq'e benzetiliyor. Şimdi N'Dong sezona felaket başlamıştı; 'Bunu nereden buldular, aldılar' diye düşünüyordum. Fakat sezonu olağanüstü iyi bitirdi. Yani taraftarın sevgilisi oldu. Hagi'ye jübile yapmayan Galatasaray, N'Dong'a jübile yapmaya hazırlanıyor. N'Dong'un özelliği şu; N'Dong hem pota dibinde çok iyiydi hem de dışarıdan takır tukur üçlük atıyordu. İçeride ve dışarıdan etkili bir adamdı. Bu gelen, Küçük Shaq, sadece pota altında etkili bir adam, öyle dış atışları yok. N'Dong'dan daha cüsseli, daha yapılı... Özellikle savunma gücü, ribaunt gücü daha iyi ama skor açısından N'Dong kadar etkili olacağını düşünmüyorum. Melo'nun transferinde yol alamayan Galatasaray'ın Wellington ile anlaştığı belirtiliyor. Genç bir isim... Beklentileri karşılayabilir mi? Benim, Galatasaray'ın transferlerinin hangi mantık, hangi felsefe, hangi ölçü ile yönetildiğini anlamam mümkün değil. 6+0+4 kuralı varken hala yabancı transferi ile uğraşıyorlar! Galatasaray'ın bu seneki transferdeki en büyük fiyaskosu, Alper Potuk'u Fenerbahçe'ye kaptırmasıdır. Resmen tokat attı Fenerbahçe Galatasaray'a Alper olayında... Çünkü o transfer tam bitmek üzereyken Galatasaray'ın aklı Alper de değil Melo'daydı! Hala Melo demeçleri, hala Melo'nun peşine adam göndermeler, hala Melo ile uğraşmalar. Fenerbahçe de Alper'e 'Gidersen Melo'nun arkasında bekleyeceksin' dedi. Bu kadar yanlış nasıl yapılır? Melo da geçen sezon beklentileri çok da karşılayamamıştı. Hiç ahım şahım bir adam değil. Ne işi var Galatasaray'da ya... Böyle bir adam için Alper'i kaçırdılar! Şimdi yerli oyuncu olarak kovmaktan beter ettikleri Engin Baytar ile geri anlaştılar! Bakıyorum hala yabancı transferindeler... Çünkü yabancı transfer Bülent Tulun kardeşime çok cazip geliyor, 'Ben gittim, ben aldım, ben getirdim' diye havasını atıyor, yabancı transfer Bülent Tulun'un emrinden çıkmayan Ünal Aysal'ın çok işine gidiyor; 'Çilek aldım, çilek aldım' diye... Manav dükkânına döndü Galatasaray! Ondan sonra takım başarısız olursa; 'Fatih kötü' diyecekler. Ya o kadar açık ki tezgah! Bir yanda İnan Kıraç bir yanda Bülent Tulun, Galatasaray'ı yönetiyorlar ikisinin de öndeki adamı Ünal Aysal!..

Hıncal Uluç ile haftanın gündemi

EN SON HABERLER