Pazar 01.09.2013 00:00

İsveç çeliği Fenerbahçe

F.Bahçe, yoğun presle ve kanatları kullanarak bozdu rakibi. Oyunun çehresini değiştiren bir numaralı faktör İsveçli Holmen’in katkısıydı. Bu denli iştahlı ve üretken bir F.Bahçe görünce akla tek soru geliyor: Devrimin ayak sesleri mi yoksa rakibin hataları ve CAS’ın psikolojik etkisiyle tek atımlık barut mu?

Fenerbahçe'ye sanki sihirli bir değnek değmişti. Topu eveleyip geveleyen, yavaş ve plansız Fenerbahçe'nin yerine rakibi önde presle bozan iştahlı ve üretken bir takım vardı sahada. Bu ani değişimde üç etkenden bahsetmek lazım: Holmen, CAS ve rakip...
FENERBAHÇE'NİN GEGENPRESSING'İ

* Çöpe atılan 10 milyon eurodan ibaret Krasic'ten acilen kurtulup Holmen'i kullanma konusunda ısrar edenlerin ne denli haklı olduğu çok net görüldü dün akşam.
Kâğıt asker Baroni'nin yerine forvet arkası başlayan İsveçli'nin ateşlediği arkadaşlarının da eşlik ettiği ön alanda baskı, defans hattının öne çıkmasına imkan verdi. Bu sayede bloklar arası boşluklar azaldı. Daha kompakt bir takım oluştu.
Rölanti oynayan, mesafe kat edemeyen Fenerbahçe gitti, oyunu üçüncü bölgede oynayan, rakibi baskıyla hataya zorlayan, kanatları kullanarak oyunu açan bir takım geldi yerine. İki bekin performansıyla da çok üretken oldular.
* Kaleci hataları da eklenip erken fark gelince öz güven tazelediler. Pres yaptıkça, goller geldikçe iştahları daha da arttı. Borussia Dortmund patentli "gegenpressing"den (şok pres) izler vardı sahada. Tabii ki o denli organize, o denli efektif değildi. Ancak en azından ilk kez 'Yanal etkisi'nden ve bir oyun planından bahsetmek mümkündü.
HOLMEN'DEN KROOS ETKİSİ

* Holmen sadece pres yapmakla kalmadı. Ofansif orta sahada Bayern Münihli Kroos'tan pasajlar sundu.
Kenarlara kayarak beklere karşı sayısal üstünlük sağlamaya yardım etti, arkaya koşularla Sivas defansının dengesini bozdu. Forvet arkasındaki pencereyi kapattı.
Bir 10 numara için belki biraz eksik olan yaratıcılık yönünü de futbol zekâsı, enerjisi ve arzusuyla kapattı. Arkadaki ikili Selçuk ve Meireles'e destek vererek de direnci arttırdı.
RAKİP YANILTMASIN

* Tabii ki sadece dünkü maça bakarak tüm sorunlar rafa kalktı, Ersun Hoca damgasını vurdu demek yanlış olur. Zira böylesi radikal bir değişime dair daha 4 gün evveline kadar hiçbir sinyal olmadığı düşünülürse "Sistem oturdu" demek pek akla yatkın değil. Ancak değişimin ayak sesleri olarak görülebilir.
Bu noktada rakibin de uygun ortamı yarattığını unutmamak lazım. Sivas'ın fazla dar kalması, kanat savunmasındaki arızaları, yediği hatalı goller ve erken havlu atmasını da göz önünde bulundurmak gerekli. Bu hatalara düşmeyen rakiplere karşı ve dünkü gibi erken skor bulunmadığı durumlarda benzer bir etkinlik mümkün olmayabilir.
* Sivas ön alanda baskı yapmadı, yapamadı. Ancak bu baskıyı uygulayan rakiplere karşı, Selçuk'un defansın içine gömülme zaafı geçmişte olduğu gibi sorun yaratabilir.
TOPA SAHİPKEN 3-4-3

* Yanal, Barcelona'dan alışık olduğumuz şekilde, topa sahipken beklerin orta saha hatta açık rolüne soyunmasını, orta alandaki pivotun da pas istasyonu olmasını bekliyor. Zaten sol bekte dünün en iyilerinden Caner'i tercih etme nedeni de bu.
Top Fenerbahçe'deyken de diziliş 3-4-3'e dönüyor.
Beklerin çıkışıyla birlikte 3'lü forvetin iki kenar adamı (dün Kuyt ve Emmenike) içeri devrilip santrafora yaklaşacak. Kaleye yakın bölgede 3'lü bir vurucu tim olacak böylece.
* Barcelona'da distribütör görevini, Busquets üstleniyor. Fenerbahçe bir Busquets'e sahip olmadığına göre, basan rakipler karşısında hep sıkıntı yaşayan Selçuk'tan ziyade top dağıtımını daha iyi yapabilen 2 pivot adapte etmekte fayda var. Bu noktadaki avantaj ise pivota baskı olursa Alves'in top kullanma özelliği.
* CAS kararı oyuncular üzerinde ters etki yapmış belli ki. Ellerinde kalan tek hedefe odaklanmışlar. En azından dünkü görüntü böyleydi.
F.BAHÇE BİR PROJE TAKIMI ARTIK

* Zaten perşembe günü CAS kararı açıklandığı andan itibaren Ersun Yanal'ın misyonu da belli. Bir proje takımı artık Fenerbahçe.
Kafasındaki oyun planını uygulayabilecek bir iskelet oluşturmak. Salih gibi isimleri acilen kazanmak.
Kocaman döneminin kazanımı takım savunması özelliğini yitirmeden, aynı dönemin en büyük eksikliği çabuk oyuna geçiş yapmak ve problem çözme becerisini geliştirmek.
"Kim ne der", "O küser mi" gibi sorulara takılmadan orta ve uzun vadede verim alınacak isimlere yoğunlaşmak.
"Ya kaybedersem" korkusunun ecele fayda etmediği düne kadarki süreçte belli oldu.
Hocanın da Fenerbahçe'nin de kaybedebileceği fazla bir şey kalmadı artık bu saatten sonra.
Ama kazanabilecekleri çok şey var hâlâ.
degerlibulent/twitter.com

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.