Murat ÖZBOSTAN: Tercihler!
Şampiyonlar Ligi futbolun en gösterişli sahnesi... Didier Drogba'nın yeniden Avrupa'ya dönerken en dikkat ettiği özelliklerden bir tanesi Galatasaray'ın Devler Ligi'nde yoluna devam ediyor olmasıydı... Düşler Sahnesi'nde düşleri gerçeğe dönüştürmenin ilk yolu, kaliteli ve istikrarlı ayaklara sahip olmak...
Galatasaray, geçen sezon çeyrek finali yakalarken dahi Cluj ve Braga'nın yer aldığı grup aşaması dahil hep limitlerini çok yukarılara çekerek oynadı, hep birileri şapkadan tavşan çıkardı. Ne var ki sezon başı inanılmaz kadro mühendisliği yanlışlarına imza atanların Chedjou tercihi düşündürücü, Mancini'nin pozisyon alma ve kademeye girme konusunda bu kadar başarısız, bu kadar ağır bir ismi sahaya sürmesi, iki kat düşündürücü.
Üstelik elinde son haftalarda modern bir savunmacı nasıl oynamalı dersi veren Hakan Balta örneği varken.. Chedjou'nun kademe ve pozisyon alma beceriksizliği ile 1-0 mağlup başladı Galatasaray... Devre arası transfer döneminde sayfaları süsleyen transferlerin kulübeyi doldurma adına yapılması ikinci büyük kadro yanlışlığı olurken, futbola bu kadar yabancılaşması takdire şayan Selçuk İnan'ın istisnasız tüm karşılaşmalarda 90 dakika sahada kalması düşündürücü, Mancini'nin sadece savunma dizilişleri anlamında taktik bilgiye sahip olması ise düşündürücüden ziyade ömür törpüsü. Hızlı kanat akınlarını, savunma göbeğine atılan incelerle süsleyen Chelsea karşısında Eboue ve Telles'i kaderine mahkum etmeye, pres karşısında şaşıran savunmayı Melo ve Selçuk'lu çift ön libero ile takviye etmemeye, pas körü Burak'ı kenara çekerek topu arkadaşına vermeyi başarabilen birisini sahaya sürmeyene daha ne denir ki?
Galatasaray'da ayakta kalan tek isim ise Muslera idi.. Peki Chelsea çok mu iyi oynadı? Hayır.. Ama onlar hızlı hücum etti, hızlı geri geldi, iki gol attı ve yoluna devam etti. Avrupa defterini kapadık, umarız ülke sıralamasında gelecek yıllar adına büyük sıkıntılar yaşamayız.
Serkan KORKMAZ: Sonun başlangıcı
Şampiyonlar Ligi'nde oynanacak Chelsea-Galatasaray maçı öncesi Jose Mourinho, Türk futbolunu bekleyen büyük tehlikeye işaret etti: ''Türkiye'de futbolcuların ücretleri çok yüksek!'' Takip ettiğiniz bir Türk futbolcusu var mı?" sorusuna Mourinho'nun yanıtı aynen şöyleydi; "Birçok Türk futbolcusunu beğeniyorum. Ancak bu oyunculara çok fazla ücret ödeniyor. 'UEFA Finansal Fair Play' kurallarının Türkiye'ye uğramadığını düşünüyorum.
Bu ücretleri ödeyecek şartlara Chelsea sahip değil. Dolayısıyla, transferini düşündüğüm oyuncu yok…" Sayın Mourinho ortağı olduğu iddia edilen menajer Jorge Mendes ile birlikte yabancı futbolculara ne ödediğimizi de çok iyi bilir. Ülkemizden Portekiz'e akan balya balya euro'ların tanıklarındandır.
Yine de sonsuz teşekkürler Jose Bey...
Elde kaldı kupa
Keza; ''çilek'', ''10 milyon euro'luk genç yetenek-yatırım BRUMA, muazzam Hajrovic, müthiş Burdisso, Kayserili yıldız adayı Salih'' vs derken kulüplerimiz iflas eşiğini çoktan geçti. Üstelik; zengin ve çok başarılı iş adamları olarak bildiğimiz başkanlarına rağmen(!).
Bu durumun idrakine –az da olsa- katkı sağladığı için Mourinho'ya minettarım… Kendisi Dünya ve Türk futboluna fazlasıyla müstehak bir karakter.
Maça gelince... Ne yazayım ki? Selçuk'un, Burak'la İstanbul'da fink attığı minibüste yeşil sahadakinden daha mutlu olduğunu mu? Terim'in tüm yaptıklarının yerle bir edildiğini mi? Dün gece Aysal, Mancini ve Drogba üçlüsü adına sonun başlangıcıydı sanki. Chelsea maçı, başta bu üç isim olmak üzere tüm camiaya okkalı bir tokat indirdi; Ziraat Türkiye Kupası dışında, elde kalan hiçbir şey yok!
İlker YAĞCIOĞLU: Kendimizi kandırmayalım
Galatasaray bir mucizeyi gerçekleştirmek için çıktığı Stamford Bridge'den 2-0'lık mağlubiyetle ve Şampiyonlar Ligi'ne veda ederek dönüyor. Peki sürpriz mi? Tabii ki değil. Chelsea ile Galatasaray arasında o kadar çok fark var ki yazmaya kalksam köşeye sığmaz. Teknik becerileri, fiziksel güçleri, sahaya yayılmaları, bireysel kaliteleri ve yükün takıma eşit dağılması gibi konularda bizden çok öndeler.
KALİTE FARKI VAR...
Evet bu kadar fark var ama insan yine de Galatasaray'dan daha iyi bir futbol bekliyordu. Sezon boyunca deplasmanlarda gösterdiği performansın daha fazlasını ve çok daha iyisini yapmasını bekliyorduk. Ama ortaya konan futbol bence elenmekten daha üzücü ve acıydı. Sorumluluk almasını beklediğimiz Drogba, Sneijder, Selçuk ve Burak gibi oyuncular maç boyunca sadece rakiplerini seyredince Galatasaray 90 dakika boyunca bir tek pozisyon dahi yakalayamadan maçı bitirdi. Dün geceye baktığımızda Galatasaray'dan hangi oyuncuyu alıp Chelsea'de oynatırsınız? Bu soruya verilecek cevap dün gecenin en kısa özeti olur. Benim cevabımı merak ediyorsanız hiçbir Galatasaraylı oyuncu Chelsea'de oynayacak düzeyde değil. Sadece Galatasaray değil şu anda ligimizde yer alan takımların tamamının Stamford Bridge'den çıkacak kalitede olduğuna inanmıyorum.
Levent TÜZEMEN: Vazgeçtiğinde yenilirsin!
Fatih Terim şöyle der: "Bir şeyi kazanmak için bazı şeyleri kaybetmelisin. Ve; unutma.. Kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin..."
Geçen yıl Devler Ligi'nde Galatasaray, gruptaki ilk üç maçta 1 puan almış ama ikinci etapta üç maçı da kazanıp 10 puanla gruptan çıkmıştı. Sonra; Galatasaray Schalke'yi evinde yenerek elemiş, Real Madrid'e çeyrek finalde elenirken saygı duyulacak bir futbol sergilemişti. Bu süreçte Galatasaray'ı ayakta tutan kazanma adına ortaya koyduğu inatçılığıydı. Yani, tüm takım sahada "Kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin" felsefesiyle oynamış ve alkış almıştı. Bu sezon Telles, Chedjou dışında oyuncular aynı, hoca ise Mancini'ydi.. Deplasmanda 2-2 biten Juventus maçı hariç Galatasaray dışarıda hiç puan alamadı. Asıl üzücü nokta; kaybedilen maçlarda G.Saray saygı duyulacak futbol sergilemedi.
Chelsea maçında oyun anlamında dibe vuran bir Galatasaray izledik. Galatasaraylı taraftarların maç boyu taşıdıkları umuda ve Stamford Bridge'i susturan tezahüratlarına karşılık verebilecek gücü, aklı ve oyunu sahaya yansıtamadılar. Mancini'nin Galatasaray'ı Terim'in, "Kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin" felsefesinin yanından bile geçmedi. Chelsea'ye kafa tutmanın üç yolu vardı;
1- En az rakip kadar koşacaksın..
2- Savunmayı dikkatli yapacaksın.
3- TT Arena'daki maçın ikinci yarısındaki gibi topa hükmedeceksin...
Bu özellikleri sahada Chelsea mükemmel uygularken Galatasaraylı oyuncular acizlik içinde sadece seyretti. Mourinho'nun oyuncuları Galatasaray'a top göstermedi, hücuma çıkarken nereye nasıl koşulacağını, nasıl duvar pası yapılacağını ve savunma takım halinde çabuk nasıl dönüleceğini bir futbol dersi olarak bizlere izlettiler. Galatasaraylı oyuncular zihinsel ve fiziksel olarak bu maça hiç hazırlanmamışlardı. Galatasaray elendi ama gece sanki Drogba'nın jübile maçı oldu. Chelsea'li taraftarlar Drogba'ya büyük sevgi gösterirken yönetim de gümüş ayakkabı verdi. Drogba sevgi seli içinde kaybolup gitti.
Rıdvan DİLMEN: Şok pres
Favori çeyrek finale kaldı... İstanbul'da Türk Telekom Arena'daki karşılaşmada özellikle son 30 dakikalık bölümdeki oyunundan sonra "Acaba Galatasaray orada turu geçebilir mi?" diye düşündük. Ama sarı-kırmızılı ekip, Londra'da oynadığı futbolla ne maça, ne de tura ortak olabildi.
Chelsea fizik gücü yüksek, saha içi organizasyonu çok iyi ve üst düzey takımların yapabildiği ŞOK PRESİ ve özellikle kazandıkları topla tehlikeli bölgede bir kişi varken birden 4-5 kişi olabilmeyi çok iyi beceriyor. Maça 4-2-3-1 başladılar, öyle de bitirdiler. Oyundan çıkanların yerine giren oyuncular yine aynı bölgeye girdi.
Galatasaray'a gelince, klasik 4-3- 3'le başladı. Sağ stoper Chedjou, sol stoper Semih ve onların önünde Melo vardı. İkinci yarının başında Mancini 3'lü savunmaya döndü ve Melo'yu liberoya koydu. Sol stoper Semih, sağ stoper Chedjou daha sonra 65'te Hakan Balta girdi ikinci yarıda orta sahanın ortasında başlayan Yekta çıktı tekrar Melo, Yekta'nın olduğu yere orta sahanın ortasına döndü. Bu kez sol stoper Hakan Balta, sağ stopere Semih, ortada Chedjou ve rakip Chelsea. Oyuncuların mevkileri anlamında bu kadar değişikliğe rağmen sadece 90. dakikada duran toptan yarım pozisyon bulabildi Galatasaray.
Buna karşılık ev sahibi takım Chelsea iki gol dışında 4-5 tane de net pozisyon buldu. Muslera 4 tane müthiş top çıkardı. Ama yediği iki golde de (özellikle ikinci gol) hatalıydı ki sadece kurtardıkları farkı önledi. Galatasaray'ın Avrupa defteri bu yıl için kapandı. Lig ve Türkiye Kupası kaldı. Galatasaray'ın oyununda da özellikle ligimizde ve Avrupa'da deplasman performansları silik kaldı.
Ahmet ÇAKAR: Gerçeğe döndük
Chelsea maçı öncesi Galatasaray ve camiası manasız bir şekilde havaya girmişti. Şansları en az Chelsea kadardı, Londra'ya tur atlamaya gidiyorlardı ama dün akşam ortaya koydukları futbolla Chelsea'nin B takımıyla yaptığı antrenman maçı görüntüsü verdiler. Son birkaç yıldaki en kötü deplasman futbolunu oynadılar. Galatasaray'ın dün akşamki performansı koskoca bir sıfır. İnanın bana Telles dışında vasatı bulan oyuncu dahi yok. Ne vasatı, hepsi çok kötü. Büyük umutlarla alınan Drogba o kadar duygusal ki! Ne yaptığını bilmez hale gelmiş. Sözüm ona Sneijder dünyadaki en iyi 10 numaralardan biriymiş. Galatasaray'ın yediği gollere bakalım; amatörce. Yenen ikinci golde Avrupa'nın duran toplardaki en iyi kafa vuran oyuncusu Terry penaltı noktasına hareketleniyor. 5-6 metre gidiyor, yükseliyor kafayı vuruyor ama ne yolunu kesen, ne onu bozan ne de onunla topa yükselen bir G.Saraylı oyuncu bile yok!
Selçuk ve Melo uluslararası alanda ne kadar aciz duruma düştüklerini dün gece çok fazla görmüşlerdir. Bir Şampiyonlar Ligi maçında bu kadar çok top kaybı yapamazsınız.
ASIL SORUNLAR ŞİMDİ BAŞLAYACAK
Galatasaray deplasmanda şimdiye kadar da yenildi ama bu kadar silik ve ezilmiş bir performans hiç sergilemedi. Hani Drogba, Sneijder, Mancini gibi elemanlar büyük hedefler için alınmışlardı.
Chelsea eski Chelsea değil, buna rağmen Galatasaray'a top göstermediler. Galatasaraylı oyuncular kafalarını kaldıramadılar ve sonuçta da Avrupa'dan eve dönüyorlar. Peki evde ne var? Şampiyonluk hayal, ikincilik için amansız bir mücadele. Asıl problemler bundan sonra başlayacak.
Karşılaşmanın hakemi Alman Felix Brych oldukça iyiydi. Belki birkaç sarı kartı vermemek şeklinde takdir hakkını kullanmış olabilir ama maçta objektiflikten hiçbir zaman ayrılmadı.
Erman TOROĞLU: G.Saray'ı ilk kez bu kadar aciz gördüm